Mimarlık Nerede Öğrenilir?-2
Prof. Dr. İhsan Bilgin
Geçen ay aynı başlıklı yazımın kestirme özeti: “tam gün mesai imkanlı atölyeler!” idi. Bu seferki yanıtım “yerinde”, yani derslerde ve atölyelerde anılmaya değer bulunan bina ve ortamların kendisinde olacak. Bilgi Üniversitesi-Mimarlık Yüksek Lisans’ın, kurulduğu şekliyle işlerken atölyeler haricinde yegane zorunlu dersi, Vitra desteğiyle yapılan “Metropol ve Mimarlık”, okuldaki hazırlık seminerleri ertesinde o yıl için seçilen mimarlık mirası zengin bir dünya metropolüne bir haftalık keşif gezisiyle sonlanır, öğrencilerimiz örneğin Viyana’nın planlanma ve kentleşme tarihinden, Adolf Loos’tan Otto Wagner’e, Rob Krier’den Zaha Hadid’e; Secession’dan Viyana atölyelerine ve Kızıl Viyana’ya; projeksiyon görüntüsü eşlikli değme mimarlık tarihi dersinde edinemeyecekleri bir ayrıntıda modern mimarlık kültürünü; hem de tek hocanın anlatımıyla değil, tüm hocalarıyla birlikte gezerken tartışıp görerek deneyimlemiş olurlardı.
O ders artık lisansta sponsor desteksiz bir seçme ders olarak sürüyor. Ben de Monografiler dersimin bir seansını hep İstanbul’un güncel kayda değer binalarından birini mimarıyla birlikte gezdirerek yapıyorum. Bazı iddialı gençlerin kendi keşif gezisi programlarını yaparak İstanbul’u taradıklarını da biliyorum. Üşenmeyip, Zumthor turu için Alplere gidenler de oldu. Resmi eğitimsiz Corbusier’in mimarlık tarihi dersinin malum doğu gezisi olduğunu hatırlatarak bitireyim…
Ne eğitimi olursa olsun, sonuçta üniversiteden bahsettiğimize göre, şu çarpıcı anımın işaret ettiği bilimden bahsetmeden olmaz. Atölyenin öneminden bahsettiğim geçen ayki yazımda tek seferde yapılmış Fatih Külliyesi’nin zamanla eklenerek gelişmiş Britanya kolejler kenti Cambridge’den büyüklüğüne değinmiştim. Buradan büyüklüğün değil, sürekliliğin -istikrarın önemli olduğu sonucu çıkar. Ama daha gezerken farkettiğim çarpıcı deneyim, kestirmeden bilim pratiğinin öneminin de altını çizivermişti. Trinity Koleji’nin şeref holündeki önemli şahsiyetlerin heykellerliyle dolu koridoru yürürken o tanıyamayacağım sıkıcı resmi şahsiyetler dizisinden herhangi birine odaklandığımda onun Newton olduğunu anladım. Cambridge’i kendisi yaparken; muhteşem girişim Fatih’i, Cambridge’den ayırt eden eksiği de Newton’du.