Kuzguncuk
Prof. Dr. İhsan Bilgin
“Kentsel dönüşüm” daha ziyade emekçi sınıfların oturup, siyasi muhalefet potansiyeli de olan yerlerde o sosyal tabakayı yaşam alanından başlayarak tedirgin etmek üzere uygulanıyordu. Ancak Bağdat ve çevresi gibi deprem zafiyeti tescilli bölgelerde orta ve üstü sınıflar da yaşam çevresi hafızası temeli yol ve parselasyon izleri silinmeden ve yeni imar haklarıyla nasiplendi bu uygulamadan…
Her durumda hemşehrilerine haksızlık olan bu uygulamanın bu iki kategoriye de uymayan ama, metropolün tam orta yerinde özgünlüğünü yeniden üreterek koruyan bir Boğaz köyü olarak Kuzguncuk’u da kapsaması söz konusu olunca alarm zilleri başka türlü çalmaya başladı. O uygulamaya alternatif bir imar planı projesiyle birlikte sunacağım…
Kuzguncuk, vadi eğimindeki yerleşmesini sahilde bir iskele, park ve cami ile denize kavuşturan tipik bir Boğaz köyü. Ama ondan ibaret değil, Kuzguncuk’u istisna yapan özgünlük hikâyesine gelince: Önce Cengiz Bektaş, sonra Nevzat Sayın gibi çevrelerine sorumlu ve becerikli mimarlar burayı yaşam çevresi olarak seçip, geniş sosyal çevrelerini de çekip onların yerleşmelerine teknik destek veriyorlar. Birkaç onyılda burası mimari otantisitenin yanı sıra Bourdieu’nun “kültürel sermaye” diyeceği birikim bakımından da iyice yoğunlaşıp, Boğaz köyleri içinde de seçkin bir yere dönüşüyor. Berber, fırın, manav gibi bildik esnaf, sanat atölyesi/galerisi gibi kent merkezi işlevleriyle kaynaşmış şekilde yaşayıp gidiyor. O kadar ki bugün hâlâ dışarıdan gelen biri kendini daha ziyade Yunan adalarında rastlanan kültürlü bir Ege yerleşmesine ışınlanmış hissedebilir. Böyle bir yere neşter vurmaya kalkışmak, sapasağlam ve güzelliğiyle de malul birini ameliyat etmeye benzer.
Nevzat Sayın ofisi (NSMH) de kenara çekilip bekleyecek olsa buranın öyle olmasına ilk ivmeyi verecek enerjiye de sahip olmazdı. Sosyal iş bölümü bakımından vazifesi olmayan ama mesleki ve akademik olarak hazırlıklı oldukları şeyi vazife belleyip atölye nizamına dönüşerek belediye bürokrasisi kabulleri yerine mimar ve plancı açısıyla bir Kuzguncuk imar planı yapıyorlar. Böyle zahmetli bir işe kalkışma nedenleri, imar ve yoğunlaşma baskısı altındaki semt hakkında gerçekçi ve kapsamlı bir düşünce üretmek. Her ilgiye değer ve gerçekçi plan gibi kent okumasıyla başlıyorlar işe, semtle et ve kemik gibi kaynaştıklarından ek bir efor gerektirmiyor bu. İnandırıcı bir analize hemen varıp yerleşme fiziki dokusunun birbirine geçmiş üç parçadan oluştuğunu tespit ediyorlar ve her üçü için farklı imar normları saptıyorlar. Hepsinin ardında aynı temel ilke var. Kuzguncuk’u o parçalarla da birlikte bir bütün olarak korumak. Parçalara gelince: Boğaz’a da bitişen kenarıyla birlikte semtin omurgasını oluşturup aşağıya inen ana caddenin etrafında kümelenmiş karakterini sıra evlerden alan merkezi bölgeyi benim de benzetmem mütevazi Ege yerleşmesi ölçeği ve imâsıyla “kasaba”diye adlandırıyorlar.Vadi eğiminin tepesinde, aşağının çekiciliğine yakın olma güdüsüyle Altunizade düğümünden Boğaz’a sarkıp son yıllarda apartmanlaşmış bölgeye apartman yoğunluğunun ifadesi olarak “kent” demişler. Bir de kasabanın kuzey kenarına ilişmiş gecekondular var. Doku özellikleri ve ölçüleri de oraya “köy” dedirtmiş. Ne kastettikleri anlaşılır ve operasyonel olduğu ölçüde “Teşbihte hata olmaz!” O nedenle tartışmayacağım. İmar baskısının asıl odağı yukarıdaki apartmanlaşmış İcadiye’nin DNA’sı apartmanın aşağı yayılmasını frenleyip gerisini muhafaza eden okunaklı, tutarlı bir plan bu. NSMH bu tür gönüllü ve yaratıcı çalışmalara destek için Faruk Göksu tarafından kurulup yönetilen Kadıköy Tasarım Atölyesi TAK’da bir sunuşla projelerini belediyenin operasyonel yetkililerine de sunuyorlar.
Apartmanlaşmış İcadiye’den başlayacağı ilan edilip aşağılara sarkmasından endişe ettiğimiz “kentsel dönüşüm” hoyratlığına maruz kalmadan bu tecrübeli el mamulü çalışma yetkililerce de görülüp hiç değilse kulak misafiri edildiler… Hazır böyle istisnai bir seçkin yer söz konusuyken eşiğine kadar gelinmiş yerel yönetim-yönetilen sivil semtliler ve profesyonel-mimar/plancı işbirliği yaşanmış bir deneyime dönüşse…