“Bu meydan, Kadıköy’ün kimliğini yansıtacak hareketlilikler, etkinlikler ve perspektiflerle dolu bir meydan olacak…”
“Projemizde Stolpe, Goad, Alman mavileri, Pervititch gibi haritalar ve eski tarihli fotoğraflar kullanılarak, Kadıköy ve Kalkhedon belleğinde yer etmiş bütün kentsel değerlerin izini sürerek, güncel ihtiyaçlara cevap verecek şekilde ince ince işleyip, yeniden yorumlayarak Kadıköy sahiline geri kazandırdık.”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Planlama Ajansı’nın ortak çalışmasıyla açılan Kadıköy Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması’nda önce jürinin oylarını alarak finale kalan üç eşdeğer projeden biri, sonra halk oylamasının birincisi olan, ardından da idari oyları alarak yarışmanın galibi ilan edilen 26 numaralı “In Situ Kadıköy” projesinin sahibi Mimar Selahattin Tüysüz, Mimar Hasan Sıtkı Gümüşsoy, Mimar Erhan Vural, Mimar Pelin Tüysüz, Peyzaj Mimarı Nursen Gümüşsoy Kısar ve Şehir Plancısı Serkan Sınmaz ile Kadıköy Meydanı’na yönelik tasarımları ve katılımcı tasarım yarışmaları hakkında konuştuk.
Baran Gülsün, Mimar
In Situ Kadıköy projenizin eşdeğer ödül kazanan projeler arasında yer almasını ve oylamada galip gelmesini sağlayan yönlerinin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Hasan Sıtkı Gümüşsoy: In Situ Kadıköy ekibi olarak yarışma sürecinde derin bir tarihsel araştırma yaptık. Bu süreç bizi Kadıköy’ün aslında en az tarihi yarımada kadar çok katmanlı bir tarihi kent merkezi olduğu sonucuna vardırdı. Oluşturduğumuz kentsel tasarım bu bilinç üzerine kurulu. Kadıköy Meydanı’nın tanımlanması, araç yoğunluğunun azaltılması, yeni yapılar önerilmemiş olması dolayısıyla Kadıköy Rıhtım alanının daha sakin, düzenli ve tarihsel değerlerin yaşatıldığı bir yer haline gelmesi birincil amacımız oldu. Jüri seçimi ve halk oylamasında bu kriterlerin önemli rol aldığını düşünüyoruz.
“Meydan” kavramı sizin için neler ifade ediyor. Bunları tasarımınıza nasıl yansıttınız?
Erhan Vural: Meydan, bir kentin planlamasını, mimarisini, peyzajını, sosyal yaşantısını, kültürünü ve her kesimden kullanıcısına verdiği değeri yansıtan önemli bir kamusal mekandır. Ölçek olarak çok büyük sert zeminler gibi görünebilirler fakat algılama derinliği ve farklı perspektifler sunması bakımından bu büyüklük, meydanlarda tam da ihtiyaç duyulan niteliktir. Bu bağlamda projemizde, Kadıköy rıhtımındaki doğal eşikleri yapay eşikler ile destekleyerek büyük ve net bir meydan tanımı yaptık. Bu meydan sadece rıhtıma hizmet etmiyor, Kadıköy’ün mevcut kamusal alanlarından en yoğun olan kısmını, Karaköy – Eminönü İskelesi önü, Hal binası çevresi ve Söğütlüçeşme Caddesi’nin başladığı kısmı içine alarak, kıyı ile çarşı arasındaki bağlantıyı güçlendiriyor; kesintisiz ve engelsiz bir kıyı ulaşımı sağlıyor. Bu meydan Kadıköy’ün kimliğini yansıtacak hareketlilikler, etkinlikler ve perspektiflerle dolu bir meydan olacak.
Kadıköy kent kimliğini yansıtan tarihi perspektifleri korumak ve yaşatmak amacıyla yapısal, mekansal ve işlevsel referansları detaylı bir şekilde irdeleyerek tasarımın künyesini ortaya koyduğunuzu ifade ediyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Selahattin Tüysüz: Kalkhedon, tarihi yarımadada kurulan Byzantion’dan yaklaşık 17 önce kurulmuş, kendi surları, iskelesi, tiyatro etkinliklerinin ve Pythia oyunlarının gerçekleştirildiği bir stadyumu olan, kendi para birimi olan ve daha da önemlisi kendine has bir kültürü olan bir kent. Heybeliada’daki bakır madenlerine yakınlığından dolayı ticarette söz sahibi ve boğaz geçişinin kontrolü için de kritik bir öneme sahip. Her ne kadar Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı imparatorluğu zamanında sayfiye yeri olarak kullanılsa da Haydarpaşa iskelesi’nin ve garın kurulması sonucu bir merkeze dönüşüyor. Buna paralel olarak 1906 yılından itibaren hem nüfus artışı nedeniyle yapılaşma hızlanıyor, hem de kıyı formasyonu, bir yüzyıl boyunca yapılan dolgular nedeniyle devamlı zedeleniyor. Her bir dolgu bir önceki döneme ait bellekteki izlerin silinmesine neden oluyor. İlk dolgu Kalkhedon kıyı izinin yok olmasına neden olurken, İkinci dolgu İnciburnu mendireğini ortadan kaldırıyor ve süreç bu şekilde devam ederek tarihi katmanlar birer birer Kadıköy hafızasından koparılıyor. Tarihi sandal iskeleleri, Zaharoff ve Kumluk plajı hatta Haydarpaşa deresi bu dolgular sonucu yok oluyor. Tarihi belleği yok eden bir diğer etken de elektrik evi, İnciburnu evlendirme dairesi, hal binası, Şehremaneti Meydanı gibi önemli mekanların ortadan kalkmasına neden olan meydan düzenlemeleri. Projemizde Stolpe, Goad, Alman mavileri, Pervititch gibi haritalar ve eski tarihli fotoğraflar kullanılarak, Kadıköy ve Kalkhedon belleğinde yer etmiş bütün kentsel değerlerin izini sürerek, güncel ihtiyaçlara cevap verecek şekilde ince ince işleyip, yeniden yorumlayarak Kadıköy sahiline geri kazandırdık. 48 maddeden oluşan bir kentsel hafıza altlığı oluşturduk. Her bir değere bulunduğu yerde nasıl bir müdahale ile kente kazandıracağımızı projemizde detaylı olarak ele aldık.
Sahildeki yaklaşık 1.000 araç kapasiteli otopark yerine rekreasyon alanı önermeniz, “yaya öncelikli” tasarım stratejisi kapsamında aldığınız bir karar mıydı? Park sorununu bir tasarım faktörü olarak değerlendirdiniz mi?
Hasan Sıtkı Gümüşsoy: Kadıköy, büyük bir transfer merkezi olmasının yanı sıra aslında tarihi bir kent merkezi. Proje, gözden kaybolmuş belki de artık önemsenmeyen tarihi dokuyu ortaya çıkarmaya çalışırken bir yandan da tarihi kent merkezlerinde uygulanması gereken bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Bu üst ölçek kararı çerçevesinde özel araç trafiğini artırmak/özendirmek yerine azaltılması hedeflenmiştir. Projede otoparklar Kadıköy sahilinin kuzey ve güney uçlarında dezavantajlı insanlara özel olacak şekilde sınırlı sayıda tasarlanmıştır.
Proje alanı dahilinde yer alan ve 1998 Ulusal Mimarlık Ödülleri’nde Yapı Ödülü’ne layık görülen “Kadıköy Park Tuvaleti” projesi ile ilgili yaklaşımınız ne oldu?
Pelin Tüysüz: Projeyi yerinde koruduk.
Taksim Meydanı, Salacak Kıyısı, Bakırköy Cumhuriyet Meydanı ve Kadıköy Meydanı yarışmalarıyla katılımcı ve aslında deneysel bir mimari yarışma sürecini deneyimlemiş olduk. Bu süreç hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Sürecin eksik bulduğunuz veya geliştirilebileceğini düşündüğünüz yönleri oldu mu? Katılımcı bir mimari yarışma sürecini siz nasıl tanımlarsınız?
Serkan Sınmaz: Meslek alanımızda yarışmaların akılda kalıcı, şeffaf ve üretken süreçler olarak önemli bir yeri vardır. Bu yarışmalar dizisiyle ulusal ve uluslararası çapta kent belleğinde önemli yeri olan kamusal mekanların geleceğine söz söyleyebilme fırsatı ekibimizde heyecan yaratmıştır. Bu heyecana toplumun dahil edilmesi, aylarca sokakta, medyada, sosyal medyada kentsel kamusal mekanların tartışılması kentlilik bilincinin gelişimine katkı sağlamış, bizlerin ise daha önce çok alışık olmadığımız proje vasıtasıyla diyalog kurabilme sürecini deneyimlemesini sağlamıştır. Kuşkusuz, bu sürecin tüm şehirlerimizde yayılarak devam etmesini umuyoruz, aksi halde küçük bir reklam arası olarak kalacaktır. Yarışma serisi teknik açıdan başarılı bir şekilde kurgulanmış ve yürütülmüştür. Şartname, veri altyapısı, sunum ve iletişim biçimi bundan sonraki geliştirilecek yarışmalara referans teşkil edebilir. Süreçte eksikten ziyade şahsen hayıflandığım tek konu zamanlama olarak gösterilebilir. Daha etkin bir program ile katılımcı sayısı artabilir, toplumun gündeminde daha fazla yer edinilebilirdi. Bu sürecin bir milad olduğunu düşünüyor ve yarattığı etki ile doğru orantılı olarak katılımcı yarışma girişimlerinin artacağını umut ediyorum. Böylelikle katılımcı yarışma süreçleri ve yöntemleri de zamanla geliştirilecektir. Bu noktada katılımcı bir yarışma kurgusunda toplumsal etkileşim sürecine yarışmanın son safhasından ziyade ilk safhalarından başlanabilirse gerek toplumun konuyu benimsemesi, gerekse yarışmacıların kolektif aklı tasarıma yansıtabilmesi bakımından kolaylık sağlanabilir.
Sizce pandemi ve hayatın yeni normalleri meydanların ve kamusal açık alanların işleyişini değiştirecek mi? Kadıköy Meydanı projesini tasarlarken pandemiyle birlikte gelen yeni dünya düzeniyle ilgili öngörüleri dikkate aldınız mı?
Nursen Gümüşsoy Kısar: Pandeminin, insanlar üzerinde global ölçekte bir sağlık farkındalığı oluşturduğu çok açık. Dünyanın geçirdiği sosyolojik, psikolojik ve ekonomik değişimlerin, mekanla kurulan algısal ilişkiyi nasıl etkilediğini yeni yeni tecrübe etmeye başladık. Sosyal hayata fiziksel olarak daha az karışmak, evden çalışmak, eğitime evden devam etmek, dışarıda yaşanması muhtemel tesadüfi deneyimlerin azalmasına neden oluyor. Fakat bu hareketsizlik, mekansal algıyı da bir anlamda tersyüz etti gibi görünüyor. Dünyanın enerji tüketiminin yüzde 60’ını şehirler yaptığı gibi karbondioksit salınımının da yaklaşık yüzde 75’i şehirlerden çıkıyor. Pandeminin bu hareketsizlikle gezegeni kurtarmaya yönelik bir şeyler yapılmasına önayak olduğunu düşünüyorum. Bunun yanı sıra beton hacimler içinde yaşama mecburiyeti bireysel düzeyde doğa ile birlikte yaşama talebini de oluşturmuş durumda. Bütün bunlar birleştiğinde kentlerin daha çözünmüş, seyrek yerleşimli ve doğa ile bütünleşik bir planlamaya evrilmesi zorunluluğu ortaya çıkıyor. Kadıköy Meydanı projesinde, tam da bu yüzden, bütün İstanbul’un sınırlı ve parçacıl yeşil alanlarını tarayarak, üst ölçekten itibaren Moda ile Salacak arasında bir ağ gibi birbirleriyle birleşen güçlü bir ekosistemin oluşmasına temel oluşturacak adımlar attık. Aynı şekilde kıyı ekosistemini de, geçmişte yapılmış dolgu alanlarının oluşturduğu tahribatı iyi anlayarak faunayı geliştirici yönde çözümler sunduk. Şu anda dünyanın pandemiyle yarışır nitelikte en büyük sorunu iklim krizleri ve su kıtlığıdır. Su yönetimini projemizde yalnızca bir altyapı konusu olarak ele almadık. Kıymetli yağmur sularını toplayarak, kentsel ısı adalarının etkisini önemli düzeyde azaltacak olan yeni önerdiğimiz geniş yeşil alan yüzeylerin sulamasında kullanmak hedeflerimiz arasında.
Yarışmanın bundan sonraki süreci nasıl ilerleyecek? Uygulamanın ne zaman tamamlanacağını öngörüyorsunuz?
Pelin Tüysüz: Birçok uzmanlık dalının bir arada uyum içinde çalışmasını gerektiren detaylı bir uygulama süreci var önümüzde. Proje ekibimizdeki ulaşım, altyapı, peyzaj, mimari ve mühendislik dallarındaki uzmanlar koordineli bir şekilde hem de Kadıköylüler, hem belediye ve diğer paydaşlar ile sürekli iletişim içerisinde projeyi geliştirmeye devam ediyor. Uygulama süreçlerinin bu uyum doğrultusunda etkin bir şekilde ve doğru bir zaman çizelgesinde ilerlemesini öngörüyoruz.