AGi Architects tarafından tasarlanan Wafra Rüzgar Kulesi, 21. yüzyılın çağdaş Kuveyt’inin değişen yaşam tarzına uyum sağlayan yeni bir kentsel yaşam konsepti sunuyor. 

Şehirde artan arazi talebi göz önüne alındığında, kiracıların mahremiyet ihtiyacının yanı sıra dikey çözüm olanaklarından ve en iyi konumlardan faydalanabilmesi gereken tek aileli konut tipolojilerinin dönüşümü bir zorunluluk haline geliyor.

Tasarımın ana hedeflerinden biri yerel çevresel teknikleri anlamak ve yeniden yorumlamak. Binanın hizmet merkezi, güneşe maruz kalmayı en aza indirmek ve dolayısıyla enerji tüketimini azaltmak amacıyla binanın geri kalanına termal bir bariyer görevi görerek güney kanadında yer alıyor. Bu yüzden söz konusu cephede minimum açıklı[ayer verilirken, diğer taraftan bina kuzeye açılarak denize dönük ve seçkin manzaralara sahip olması sağlanıyor  Doğal aydınlatma ve çapraz havalandırma için optimum yararlanma çabası da kuleye karakterini veren ve nihai aksını belirleyerek tasarıma yön veren önemli bir etmen. Geleneksel Ortadoğu avlu tipolojisi fikrini alıp hacimsel olarak geliştirmeye dayanan konsept denemesi bir kule formuna evrilmiş. Bu tasarım sayesinde avlu artık binanın çekirdeğiyle sınırlı kalmıyor, aldığı cepheden ışık ve havayı havuz bölgesine yönlendiriyor ve tüm katlara dağılarak karşı cepheden çıkış yolunu buluyor.

İç avlunun beyaz sıva ile işlenmiş pürüzsüz yüzeylerine kontrast yaratarak kuleye rüzgar tarafından oyulmuş yekpare bir heykel görünümü kazandırmak amacıyla dış cephe kaplaması için granit seçilmiş.

Kule, işlevsel ve geometrik olarak, yüzme havuzu ve spor salonu alanları da dahil olmak üzere kamusal alanların yer aldığı 2 kattan oluşan bir kaide üzerinde yükseliyor. Daireler organik olarak yükselerek ışık ve havalandırmanın içeri girişini sağlıyor. Tam yüksekliği 13 kat olan kulenin 12 dubleks dairesi mahremiyetin korunması amacıyla üst üste yığılmış. Avantajlı bir şekilde yararlanılan çatı bahçeleri ve terasların da dahil edildiği ekstra bir çatı katı, binayı taçlandırıyor.