Benim Kentim Yalova

Mimari Tasarım
PDG Mimarlar

Tasarım Ekibi
Murat Şahin, Cengiz Gültek, Ayhan Oçkaç, Aylin Avan, Berrin Büyükşahin, Buket Altıntaş, Ediz Akyalçın, Erdal Canbaz, İnci Bora, Melis Duman, Nihan Gül, Öykü Höbek Doğan, Pelin Karagözlü, Sedat Özdemir, Selda Süzgün, Selim Aygün, Soner Bilgin, Tuğba Özaşır, Vladimir Kalmik, Zsofia Török, Gülden Güleryüzlü

Proje Yeri
Armutlu, Yalova

İşveren
Emlak Planlama İnşaat Proje Yön. ve Tic. A.Ş.

Ana Yüklenici
EMAY İnşaat Pekerler İnşaat

Alt Yüklenici
Proce Proje Mühendislik Müşavirlik

Mekanik Projesi
Mek Proje Mühendislik

Elektrik Projesi
Tepaş Mühendislik

Tamamlanma Tarihi
2020

Toplam İnşaat Alanı
260.000 m2

Fotoğraflar
Cemal Emden, Emre Dörter

PDG Mimarlar tasarımı Benim Kentim Yalova projesinde, tasarım sürecinin en önemli yönlendiricisi ve girdisini oluşturan doğal ortamın, kullanıcının hayat akışına ve gündelik yaşantısına birinci dereceden müdahil olması hedef alınmış.

PDG Mimarlar tarafından tasarlanan ve Yalova, Armutlu’da Dereliköy yerleşkesi yakınlarında bulunan Benim Kentim Yalova’nın yaklaşık 330.000 m² ’lik arazisi; oldukça hareketli topoğrafyası, ılıman iklimi ve olağanüstü deniz manzarasıyla insanları karşılıyor ve etrafında barındırdığı yeşil dokuyla kullanıcılarına bir kez daha doğayla iletişime geçme imkanı sunuyor. 

Arazinin bu kendine has, doğal yapısı proje konseptinin temelini oluşturuyor. Öyle ki, burası için tasarlanacak yapıların bu doğal atmosfer içerisinde bir parça kaybolması, topoğrafya ile uyumlu olarak arazi bütününe yayılıp erimesi hedeflenmiş. Bununla birlikte kullanıcı için hayal edilen atmosfer de; eğlenirken, dinlenirken, sokakta gezerken doğanın kokusunu hissedebilmek olmuş. Bu doğrultuda kullanıcı için tasarlanan bu atmosferin sağlanabilmesi ve etkisinin kuvvetlendirilebilmesi için yapılaşma alanında çok sayıda yeşil bantlar oluşturulmuş. Bu sayede arazinin ve tasarımın çevredeki ormanlık alan ile bütünleşmesi de sağlanmış. Oluşturulan bu yeşil dokuda kamusal alan niteliği ön planda tutularak sokaklar taşıt trafiğine kontrollü olarak kapatılmış ve geniş yeşil bantlara açılan, yol sonunda adeta küçük bir ormanla kucaklaşan her sokakla birlikte yayalar yeşil ile buluşturulmuş. Bütün bu doku içerisine eklemlenmesi hedeflenen proje birimleri, yeşilin kimi noktalarda kendilerine temas etmesine kimi noktalarda ise kendilerini çevrelemesine müsade edecek şekilde araziye yerleştirilmiş. Konut birimleri, arazinin yüzünü manzaraya dönmüş, yüksekte kalan yamaçlarında konumlandırılırken, eğimin giderek azaldığı bölgelere ise oteller yerleştirilmiş. Konutlarda alışılagelmiş günümüz konut tipolojilerine yeni bir soluk getirilmek istenmiş ve tek tip konut üretmek yerine farklı bir yerleşim morfolojisi oluşturulmuş. Birbirini sürekli tekrar eden standart bir tip kullanılmayıp, kimi teras çatılı, kimi kırma çatılı, kimi daha büyük kapalı alanları olan, kimi ise küçük kapalı bir alana sahip fakat daha büyük bahçesi olan farklı tipolojilerin bir araya geldiği, sokakların kimi noktalarda daralıp ara geçişler oluştururken bir başka noktada genişleyerek ufak meydanlara dönüştüğü bir yerleşke oluşturulmuş. Böylece 163 blok içerisinde 14 farklı tip blok ve 1001 daire içerisinde 63 farklı tip daire üretilmiş. Ayrıca konutlarda eski Türk evleri tipolojilerinde sıklıkla karşımıza çıkan “hayat”lar modern yaşama entegre edilerek yeniden yorumlanmış. Farklı biçimlenmeleri ve büyüklükleriyle çeşitlilik sağlayan konut birimlerinin birbirlerine eklemlendikleri noktalarda oluşturulan “hayat”larla; iki farklı dairenin birleştirilerek kullanılması ya da komşuların etkileşimleri ve paylaşımlarını artırmaya hizmet eden keyifli bir ortak alan olarak kullanılması sağlanırken, esas olarak, dışarıda oluşturulmuş olan atmosferin bir iç bahçe ile evin yani yaşamın içine çekilmesi hedeflenmiş. Böylece kullanıcının yalnızca sokağa çıktığında deneyimlenebileceği bir atmosfer değil günlük yaşantısının bir parçası olabilecek bir atmosfer yaratılmış. Bütün bu yaklaşımlarla yeniden ele alınan konut birimleri, klasikleşen plan tiplerinin farklı şekillerde bir araya getirilmesi ve bu bir araya getirilişlerdeki işleyişin yeniden kurgulanmasıyla ezberleri bozan bir anlayışla tasarlanmış.

Bölgenin bir diğer doğal güzelliği olan termal su kaynakları ile kullanıcının buluşturulmasını hedefleyen sosyal tesis birimleri, farklı kotlara oturtularak arazi içerisine gömülmüş ve olabildiğince arazi doğal yapısı içinde gizlenmiş. Birimlerin araziyle bir araya gelişindeki bu yaklaşım ve birimler içerisinde tasarlanan yeşil iç avlular, termal ve soğuk su havuzlarıyla, tesisler; su ve yeşil birlikteliği ile çevrelenmiş. Sosyal tesisler tasarlanırken geçmişteki hamam tipolojileri irdelenerek, termal havuz alanında bütün bir alana yayılan su kütlesi içerisinde küçük özel odacıkların oluşturulması ve havuz alanında gün ışığı kullanımı tasarımda bütünleştirilmiş. Mekan içerisindeki kurgunun farklı kullanıcı reflekslerine cevap vermesi düşünülürken, içerde-dışarda olma durumu sorgulanmış ve termal su ile tatlı su arasında görsel bir ilişki kurulmuş.

Projede farklı yatak kapasitelerinde üç otel yapısı tasarlanmış. Konut birimlerinin görüşünü daraltmamak adına üst katlara doğru parçalanarak şekillendirilen otel blokları, alt katlara doğru topoğrafya ile birlikte kademelendirilmiş. Kademelendirilerek dışardan erişimin sağlanabilmesine olanak verecek şekilde tasarlanan bu alt katlar, kullanıcıların daha kolay erişmek isteyebileceği termal-açık havuzlar, spa merkezi, hamamlar, spor merkezi, güzellik merkezi, eğlence salonları gibi sosyal birimlerle donatılmış. Otellerle birlikte sosyalleşmenin arttığı, arazinin en az eğimli, denize doğru ilerleyen dere boyu aksı ise projenin ana rekreasyon hattı olarak tanımlanmış. Arazi yapısı itibarıyla merkezde yer alan ve hem fiziksel hem de işlevsel yapısı sayesinde bütün proje alanından topladığı kullanıcıları en uç noktada sahille buluşturan bu hat; çeşitli peyzaj öğeleri, kiosklar ve var olan dere arkının genişletilip tasarıma katılması ile zenginleştirilerek proje omurgası olarak düzenlenmiş. Bu omurga boyunca ilerleyen rekreasyon alanlarında hem yetişkinlere hem de farklı yaş gruplarındaki çocuklara hitap eden sosyal mekanlar oluşturulmuş. Bu aks; biyolojik gölet, amfi tiyatro, farklı yaş grupları için farklı çocuk oyun alanları, gölet kenarında dinlenmek-vakit geçirmek için restoranlar ve tematik bahçelerle süslenmiş. 1200 m² büyüklükteki biyolojik gölet çevresinde suyu temiz tutacak ve sulak ortamlarda kendiliğinden yetişebilen saçak köklü bitkiler, sazlar, kamışlar kullanılmış. Yalova’nın iklim ve toprak özelliklerine uygun bitkiler seçilerek zengin bir peyzaj alanı oluşturulmuş. Açık yeşil alanlarda çok su istemeyen yer örtücü bitkiler tercih edilirken, sert zeminlerde ise süpürge beton ve granit plak taş kullanılarak zeminde farklı geçişler sağlanmış.

Projede konut, sosyal tesis ve otel birimlerinin yanı sıra kapalı otopark, sağlık merkezi, cami, okul ve restoran binaları da yine arazinin doğal yapısı ve proje ana konsepti çerçevesinde tasarlanmış.