“Kırmızı Mevsim”
Mahmut Karatoprak, “Kırmızı Mevsim” isimli retrospektif sergisinde Rönesans eserlerinin ustalarını akla getiren tavırlarıyla çağdaş ikonografinin dilinden ahşap üzerine şiirler yazıyor.
Galeri Selvin ve Harmonyhip birlikteliğiyle Abdi İpekçi Caddesi No:45 Nişantaşı’da, 13 Aralıkta sanatseverlerle buluşacak “Kırmızı Mevsim” isimli sergi, 6 Ocak’a kadar ziyaret edilebilecek.
Karatoprak’ın eserlerinde kadın teması öne çıkıyor. Sanatçı çağdaş ikonografinin görsel estetiğini ahşabın doğasıyla işleyerek, kadın figürlerinin bakışlarında duyumsal alanda akıp duran bir izlekle, izleyicisini tarihsel bir hikayenin ögesi konumuna taşıyor. Retrospektif sergideki eserlerinde görüldüğü gibi, Karatoprak sadece kadın figürlerinin doğasına dokunan işler yapmıyor. 1997yılına kadar sürdürdüğü naif yaklaşımıyla çaydanlık, rüzgargülü ve eserlerinin sonradan simgesi haline gelen su damlacıklarında nesnelerin yalnızlığına ortak olmakla kalmıyor, onları kendine mal ederek sıradanlığın ruhunu onurlandırıyor.
1997 yılı sonrasında nesnelerin dünyasından fanilerin dünyasına yolculuğuna başlayan Karatoprak çizginin peşine düşüyor. Sanatçı desenlerinde kadın bedeninde sessizce beliren anatomik unsurları görsel estetik anlamda örtüyor, böylece azla çok şey söyleyebilen, kendi tarihsel tanıklarını yaşatma yolunda ışığın ve gölgenin izinde ilerliyor. Özellikle kullandığı ahşap çerçevelerle taçlandırdığı karakalem desenlerinde çizginin gizemini kadın bedenin yapısıyla çözen Karatoprak,
gözün kadına bakma eylemine yönelik edimselliğini sınamaya yöneliyor, belki de bakışın, bakmanın olanaklarını sorguluyor.
Bu dönemde resimlerindeki kadınlar yalnızlığını kutsarcasına kendi içine yolculuğuna başlar, geçmişe vakfedilmiş bir dünyanın anahtarını taşıyan onurlu ifadesini giyinerek rengin derinliğine dalarlar. Yağmur öncesi bir anda duraksar, kendi farkındalığıyla hacim kazanır ve tüm cesaretiyle görücüye çıkarlar. İşte o andan sonra gerçek dünyanın hayaletleri olan kadın figürleri ahşapta beden bulmaya karar verirler. Heykeller, içinde bulunduğu atmosferi kadınsı bir dokunuşla yeniden tanımlar ve mekanla bütünleşir. Öyle ki onlar, notalar arasındaki melodiye nefes veren “es” işaretleri gibi izleyicisine sessiz ama anlamlı yüzleşmeler yaşatırlar. Artık ahşabın olağan akışında yaşam bulan bu formlar kadın bedenleri değildir. Kutsallığa atıfta bulunan bir obelisk edasıyla yaşanmışlıkları ile yüzleşerek geçmiş günlerine geri dönerler. Bulundukları duvarlardan inerek insan içine karışırlar.
Son çalışmalarında ise Karatoprak kadın bedenin içindeki uyuma matematiksel bir denge ile yaklaşır. Rönesans ustalarına atıfta bulunurmuşçasına ikonografik ölçütleri çağdaş bir dilde yeniden yorumlar. Altın oran onun eserlerinde parça bütün ilişkisini kurmada temel unsur olarak vurgulanır. Karatoprak’ın kadın figürleri kırmızı bedenlerinde çiçeklenen, meyve açan albenileriyle ustaca istiflenen estetik çözümlemelerinde renk, denge ve ahenkle güçlenerek can bulur.