XXI. Yüzyılda Nasıl Bir Mimarlık Eğitimi?

Prof. Dr. Enis Kortan

“Hayal gücü bilgiden daha önemlidir.” Albert Einstein (1)

İnsanlarda birbirinden farklı değerlerde yetenekler vardır: Kimileri sanata, kimileri bilime, kimileri de spora vb. yeteneklidir. Önemli olan, hayatta başarı sağlayabilmek için yeteneklerini bilmesi ve ona uygun bir yol seçmesidir.

Sanatın bir dalı olan mimarlıkta “yetenek” gerekli ve önemlidir. Liseden mimarlık okuluna gelen gençlere bilgi öğretildiği gibi yetenek öğretmek mümkün değildir; fakat yeteneklerini geliştirmek mümkün ve gereklidir. Bunun için, yeteneklerini motive eden geniş, entelektüel, sanatsal, kültürel, mimari bir ortam yaratmak ve bu ortamı kucaklayan, hayal kurmayı ve yaratmayı tetikleyen, diğer yapılardan farklı fiziksel çevreler oluşturmak gerekecektir.

Bir bilim insanı olan Albert Einstein “hayal gücünü” neden çok önemsemektedir? Çünkü gerek sanatta, gerekse bilimde “yaratma eylemi” en önemli şeydir ve onun da ön koşulu “hayal kurmakla” başlar.

Bernard Shaw da bunu “Hayal etmek yaratmanın başlangıcıdır; dilediğinizi hayal edersiniz, hayalinizi amaçlarsınız, sonunda da amaçladığınızı yaratırsınız” (2) diye açıklar.

Louis Kahn da tasarım eylemini “soyut-ölçülemeyen” değerlerle başlatarak -ki bu da hayal kurmaktır- sonunda “somut”, ölçülebilen forma ulaşmak/yaratmak şeklinde açıklar.

İyi bir eğitim sisteminde çocuğun hayal gücünün geliştirilmesine daha ana okulunda başlanır. Bir örnek olarak Frank Lloyd Wright’ı ele alalım: Wright annesi tarafından ünlü Alman eğitim bilimci Frederich Fröbel’in (1782-1852) özel eğitim yöntemine göre yetiştirilmişti. Çocuk bu yöntemle gelecekteki bireysel özgür kişiliğine çeşitli oyunlarla hazırlanıyordu. Wright da mimarlık eğitimine başlayanlara hayal güçlerinin geliştirilmesi için Fröbel’in oyun ve oyuncaklarını önerir. Bu sadece örneklerden birisi olup daha pek çok metot vardır.

Geçen yüzyılın ortalarında gelişen ve 21. yüzyılda da devam eden bir akımdan da söz edelim. 20. yüzyılın ortasında Le Corbusier ünlü heykel-yapısını gerçekleştirdi: Ronchamp Chapel (1955). Birkaç yıl sonra da Joern Utzon, Sydney Opera Binası için bir heykel-yapı tasarladı (1957). Gerçi çok bilinen somut bir örneğini de Erich Mendelsohn, daha 1919 yılında “Einstein Kulesi” adıyla Potsdam’da vermişti. Heykeltıraş Constantin Brancusi (1876-1957) radikal bir şekilde “Mimarlık, içinde yaşanılan heykeldir” (3) diyerek bu türden yapıları yüceltmişti.

İşte, içinde resim, heykel, grafik vb. sanat etkinliklerini barındıran sanat ortamlarının mimarlık eğitimi için çok elverişli olduğunu düşünüyorum, örneğin Mimar Sinan Üniversitesi’nde olduğu gibi.

Öğrencilerin “ön yapı-form” çalışmaları yapabilmeleri için özel maket atölyeleri gereklidir. Geçen yüzyılın ortasında, İTÜ Mimarlık Fakültesi’ndeki öğrencilerin, içinde nemli kilin bulunduğu sandıklar ve masalarıyla özel atölyeleri vardı. Burada kille kitle maketleri ve heykel çalışmaları yaparlardı. Günümüzün zenginleşen dünyasından buna ek olarak ahşap, alçı, balsa, mukavva, tel ve benzeri malzemeler bulunmalı ve daha yaratıcı formlar üretilebilmeli.

Örneğin günümüzün star-mimarlarından Frank Gehry, bilgisayar destekli tasarımlarının yanı sıra çok sayıda çalışma maketi de yaparak sonuç olan “ön yapı-form”a ulaşmaktadır. Öğrencilere bu çalışmalar için okulda gerekli imkân sağlanmalıdır. Öğrencilere, 20. yüzyıldaki modern mimarlığın pek çok teori ve manifestoları öğretilmeli ve günümüzde bunların devamı irdelenmeli.

Mimarlık eğitiminin bileşenlerinden olan “strüktür tasarımı” da önemlidir. Pier Luigi Nervi onun iki aşamada gerçekleştiğini öngörür: Öncelikli aşama doğru, sağlam ve güzel bir sistem tasarlanmasıdır ki burada da hayal gücü ve önseziler rol oynar. İkinci aşama ise sistem elemanlarının kesitlerinin hesaplanmasıdır. Öğrencilere temel strüktür kavramları ve konseptleri öğretilmeli, hesaplamanın da inşaat mühendislerine bırakılacağı anlatılmalıdır.

Walter Gropius Almanya’da kurmuş olduğu Bauhaus (1919-1933) okulunda mimarlık tarihi derslerine yer vermez; çünkü, öğrencilerin tarihten olumsuz bir şekilde eklektisizm (seçmecilik) yoluyla yararlanacağından çekinir. Fakat ABD’ye göç ettikten sonra Harvard’daki hocalığı sırasında bu dersi verdirir.

Nitekim ABD’de Philip Johnson’un başlattığı tarihten eklektik olarak yararlanılan Post-modern (1972-1982) hareketi bu olumsuz çabaya örnektir.
Günümüzde bu ders sadece örneklerin ne oldukları değil, fakat neden öyle oldukları anlatılarak eleştirel, analitik ve zamanının sosyo-kültürel, teknolojik ve estetik değerleriyle birlikte verilmelidir.

Modern mimarlıkta “estetik” konusu bilimsel düzeyde ve tarihten de referanslar gösterilerek karşılaştırmalı ve felsefe içerikli bir şekilde verilmelidir. Unutulmamalıdır ki, “Mimarlık=Yapı x Güzellik”tir.

Kentsel tasarım, mimarların eylem alanıdır, dolayısıyla bu konuyla ilgili dersler M.Arc. (Yüksek Lisans) düzeyinde verilmeli ve diplomalarına da yazılmalıdır.

Kaynaklar
1. Einstein, A., “On Science, Pepper S,. (ed) Handbook of 20th Century Quatations, Sphere Books Ltd. London, pp.180, 1984.
2. Shaw, B., “Gülen Düşünceler”, Eczacıbaşı, Ş. (ed), İyi Şeyler Yayıncılık Ltd., İstanbul, 1995, pp.37.
3. Brancusi, C., Pepper S., (ed), pp.21.