Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi

Mimari Tasarım
TEĞET

Proje Yeri
Beyoğlu, İstanbul

Tamamlanma Tarihi
2023

Toplam İnşaat Alanı
4.600 m2

Fotoğraflar
Cemal Emden

Teğet tasarımı Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi, binanın yüz yılı aşkın zamana sığdırdığı üç ömrün sorumluluğunu üstlenerek ve bu katmanlı potansiyeli kullanarak günümüz çağdaş müzesinin teknik ihtiyaçlarına cevap veriyor.

Bugün İstiklal Caddesi üzerinde, Odakule Pasajı’nın hemen yanında konumlanan müze binasının hayatı 1907 yılında Bodvi Apartmanı olarak başlamış. Fransız tüccar Joseph Baudouy tarafından inşa ettirilen binanın zemin ve birinci katları, o zamanki komşusu olan Karlman Bonmarşesi’ne benzer şekilde mağaza olarak kullanılırken; üst katlar 19. yüzyıl Beyoğlu apartmanlarının tipik özelliklerini taşıyan daireler olarak tasarlanmış. Binanın ikinci hayatı ise 1950’lerde Türkiye İş Bankası tarafından satın alınmasıyla başlamış. Bu tarihten itibaren 4. Sigorta Han ismini alan binanın önceleri mağaza olan zemin ve birinci katları, 2010’lu yıllara kadar banka şubesi olarak işlev görmek üzere yapısal bir müdahaleyle dönüştürülmüş. Cepheye yapışık bir dizi odadan oluşan ve konut olan üst katlar ise özgün halinde bırakılarak ofis olarak kullanılmış.

Teğet’in dahil olacağı sürecin temelleri, yaklaşık 60 yılın ardından 2008 yılında İş Bankası Yönetim Kurulu’nun şubeyi “İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu”nun sergilenecegi bir müzeye dönüştürme kararına dayanıyor. Meşakkatli bürokratik bir sürecin ardından, 2015 yılında başlayan projelendirme ve inşa süreçleri 2023 yılında tamamlanıyor ve bina üçüncü hayatına İş Bankası Resim Heykel Müzesi olarak başlıyor.

Projenin ana yaklaşımı binanın yüz yılı aşkın zamana sığdırdığı üç ömrün sorumluluğunu üstlenmek ve bu katmanlı potansiyeli kullanmak üzerinden tariflenebilir. Tarihi bir binayı mekan kurgusu, atmosferi, malzemeleri ve patinasıyla korumaya çalışırken bir yandan onu günümüz çağdaş müzesinin teknik ihtiyaçlarıyla donatmak ilk ve ana hedef olmuş. Binanın cephesine dizili birbirine eklemlenen oda silsilesine dokunmadan; bu etli kabuğun yapısını statik, mekanik ve elektrik yüklerle bozmadan, orijinal planda irili ufaklı servislerin bulunduğu iç kısıma çok işlevli ve teknolojik yeni bir çekirdek yapı önermek. Korunan kısmı zemine sabitleyen ve tesisat hacimlerini içeren güçlü bir betonarme yapı, ana tasarım problemine cevap veriyor. Aynı zamanda yüksek ve geniş sergi galerileri ile müzeye farklı bir mekan tipi sağlıyor.

Orijinal yapı, kabuk, gün ışığıyla yıkanıyor; açık renklerde boyalı kübik mekanlarla kuruluyor. Çekirdek, koyu renk duvarları ve tavanlarından suni ışıkla aydınlanıyor. Kabukta tavanlar yüksek ve ferah, katları ayıran döşemeyi aşağıdan görebiliyorsunuz. Çekirdekse, asma tavanın içine yüklenmiş binaya ait ağır tesisatla daha basık. Duvarları armatürler, anahtarlar, hissedicilerle dolu. Asma tavanın içinde ilerleyen hatlar orijinal binayı besliyor; ona ısı, hava, enerji sağlıyor. Kabuktaki odaların duvarlarına yağlıboya tablolar asılmış. Çekirdekteki yüksek ve geniş galerilerdeyse, üç boyutlu yerleştirmeler ve heykeller yükseliyor, duvarları büyük ebatlı eserler kaplıyor.

Projenin merkezinde, bu ikili mekan kurgusunun tam ortasında kalan tarihi merdiven ise restorasyon yaklaşımının bir parçası olarak korunuyor. Eş zamanlı ilerleyen yıkma-koruma-yapma faaliyetlerinin arasında zorlu operasyonlarla ayakta tutulan merdiven kovasının duvarlarında 7 kat boyanın altında bulunan kalem işleri tarihi ve yeni yapı arasındaki kati zıtlığı kırarak, tarihsel katmanları ortaya çıkarıyor. 1950’lerde bozulan cephe kurgusu özgün haline göre yeniden inşa edilirken, geri kalanın malzemeleri, süslemeleri ve patinası olduğu gibi korunuyor.

Binanın zemin katı müze dükkan, kitabevi, kafe, çok amaçlı salon ve fuayesi; birinci katı yönetim ofisleri; ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci katları sergi alanları; altıncı katı restoran olarak planlandı. Birbirinin neredeyse aynı olan sergi katları, yeni çekirdek yapı içindeki farklı galeri boşlukları ile birbirinden ayrılıyor. Katlar arasında bu galeriler üzerinden kesintisiz bir görsel deneyim kuruluyor.

İki pasaj, bir çıkmaz arasındaki müze binası kentin en önemli yaya arterlerinden biri olan İstiklal Caddesi üzerinde. Geçmiş hayatları (Bodvi Apartmanı & 4. Sigorta Han) ve farklı yüzlerine rağmen her dönemde şehirle zemin kotunda güçlü bir ilişki kurmuş. Kimi zaman bir mağaza, kimi zaman bir banka olarak. Bugün ise zemin katındaki farklı işlevlerle birlikte, İş Bankası Koleksiyonu’na ev sahipliği yapan bir müze olarak kapılarını açarken, şehirle olan bağını güçlendirerek sürdürüyor.