Toplumsal Bir Eylem Olarak Mekan Tasarımı

Dr. Öğr. Üyesi Armağan Seçil Melikoğlu Eke

Tasarım, fikirlerin oluşturulması, bu fikirlerin uygulanmasını planlamak ve açıklamak ile sonuçlara yol açacak olan fikirlerin evrimine dayanarak seçimler yapmakla ilgilidir. Aspelund, tasarımı “yol boyunca çok sayıda durak ve sapmaya sahip bir yolculuk” şeklinde tanımlamaktadır (Aspelund, 2010). Mimarlık ve iç mimarlık gibi mekan tasarlama disiplinlerini ise toplumun yapısına, gereksinimlerine, ekonomik verilere ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak, insanların yaşamasını kolaylaştırmak amacıyla barınma, dinlenme, çalışma, eğlenme gibi eylemlerini sürdürebilmelerini sağlamak için mekanlar düzenleme sanatı ve tekniği olarak tanımlamak mümkündür.

Tasarımcı, tasarlama eylemine çözüm gerektiren bir problem ile başlamaktadır. Öncelikle problemi tanımlamakta, tasarım parametrelerini ve ilkelerini belirlemekte ve tasarım yolculuğuna ilk adımını atmaktadır. Süreç sonunda problemin cevabı olan tasarım eyleminin sonuç ürünü bazen bir konut, bir film afişi bazen de bir bardak olarak karşımıza çıkmaktadır. Tasarım ürününden beklenen özellikler ise onun karakterini belirlemektedir. Örneğin, en eski mimarlık kitabı “Mimarlık Üzerine On Kitap”ta Vitruvius mimarlığı sağlamlık, kullanışlılık ve güzellik kavramlarının bütünü olarak tanımlarken sonuç ürün olan mekanın da bu özelliklere sahip olması gerektiğini belirtmiştir. Ancak mimarlık ve iç mimarlığı diğer tasarım disiplinlerinden ayıran en önemli karakter güzel mekanlar yaratmanın ötesinde yaşam niteliğini yükselten ve geliştiren, bu yolla kullanıcısının yaşamına değer katan mekanları yaratma sanatları olmalarıdır. İç mekan da insanı saran ilk çeper olması nedeniyle insan yaşamında ayrıcalıklı bir konumdadır. Walter Benjamin’in de söylediği gibi “iç mekan, bireyin yalnızca evreni değil aynı zamanda mahfazasıdır” (Benjamin, 2013). Bu anlamda iç mekan öncelikle bireyi sonrasında da toplumu etkileyerek onu biçimlendirmektedir. Böyle bakıldığında iç mimarlığı; fiziksel, psikolojik, estetik, işlevsel boyutunun yanında, toplumu etkileyen bir disiplin olarak kabul etmek mümkündür.

Bu bilgiler ışığında makale kapsamında mekan tasarımı toplumsal bir eylem olarak kabul edilerek farklı mekan tasarımı örnekleri üzerinden tartışılmaya çalışılmıştır. Araştırma iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde mekan-toplum-tasarımcı ilişkisi özelinde insan-mekan ilişkisi, mekanın toplum için önemi, tasarımcının rolü gibi konulara yoğunlaşılmıştır. İkinci bölümde ise araştırmanın literatür okumasını desteklemek ve konunun günümüz tasarım tartışmaları içerisindeki yerini ortaya koymak amacıyla farklı mimari ve iç mimari mekan tasarımları üzerinden vaka incelemeleri gerçekleştirilmiştir. Bu yolla toplum için ve toplum yararına mekan tasarımına ilişkin çeşitli parametreler ve ilişkiler ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Mekan-Toplum-Tasarımcı İlişkisi
Mimarlığın temel uğraşı olan “yapı yapma” eylemi ilk olarak insanın doğal çevresinde sığınacak bir yer ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Zaman içinde gelişen ve değişen insanoğlunun ihtiyaçlarına cevap verebilmek, mimari biçimlenişin de aynı paralellikte gelişmesini sağlamıştır. İnsanın çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için kendini doğal çevreden ayırarak yarattığı bir boşun olan “mekan” fiziksel, psikolojik, sosyolojik, ideolojik ve daha birçok yaşamsal işlevi içermektedir. Sözü edilen çok boyutlu boşun önce mimarlar tarafından tasarlanmaya başlanmış, günümüzde ise uzmanlaşmanın etkisiyle ortaya çıkan çeşitli mekan tasarımı disiplinlerinin de uğraşı olmuştur. İç mimarlık, içinde “yaşamak” için tasarlanan iç mekanları konu edinmektedir. Bu anlamda içmimarın görevini “İnsanın yaşam alanını kendi içinde uyumlu, anlamlı ve güzel çağdaş yaşamla sıkı biçimde ilişkili ve içinde yaşayanların bireysel gereksinimlerini özgürce ve kolayca karşılamalarını sağlayan, rengi, deseni ve doğasıyla işlevine uygun ve bu nitelikleriyle işlevini ifade eden tam bir sanat yapıtına dönüştürmek” (Wright, 1991) şeklinde açıklamak mümkündür. Mekan yalnızca görülen ve estetik olarak algılanmak için değildir. Mekan insan bedeni ile kullanıcısının hareketlerine, bedeniyle oluşturduğu her türlü eyleme karşılık gelmekte ve onu tanımlamaktadır.

“Biz binalarımızı şekillendiririz, binalarımız da bizi şekillendirir” derken Churchill’in insan-mekan etkileşimine odaklanarak insanın çevresinden bağımsız var olmasının mümkün olmadığını belirtmiştir. Dolayısıyla mimar veya iç mimarın, tasarladığı mekanla birlikte yaşamları da tasarladığı konusunda farkındalık sahibi olması oldukça önemlidir. Bugüne kadar insan-mekan ilişkisinin ele alınışında farklı yaklaşımların olduğu görülmektedir (İmamoğlu, 1992). Stokols (1990) sözü edilen anlayışları şu şekilde sınıflandırmıştır: 1960’ların ortalarına kadar yaygın olan minimalist görüşe göre fiziki çevrenin insan sağlığı ve davranışları üzerinde etkisinin çok az ve önemsiz olduğu varsayılmakta ve tasarımcı kendi estetik anlayışı doğrultusunda mekanı biçimlendirmektedir. 1960’ların sonlarından itibaren ise fiziki çevrenin bazı davranışsal ve ekonomik amaçların gerçekleşmesinde araç olabileceği görüşü yaygınlaşmaya başlamıştır. Mimarlıkta işlevselci yaklaşıma karşılık gelmekte olan görüş bağlamında elde edilen bilginin insan sağlığı için en uygun bina tasarımında kullanılabileceği düşüncesi oluşturmaktadır. Sonraki yıllarda ise insan-çevre ilişkilerinin kavramsallaştırılmasıyla sosyo-fiziki çevre bir araç değil, içinde temel insan değerlerinin yeşereceği, insanın ruhen gelişeceği bir bağlam, bir amaç niteliğinde olduğu kabul görmüştür. Bu açıdan mekanın kullanıcılarının özel ihtiyaçlarının ve kimliklerinin ifade edilmesine, yansıtılmasına imkan tanıması beklenmektedir.

Elbette mekan, özel olmasının yanında toplumsal olma özelliği ile de var olmaktadır. Bireyler için ayrı ayrı tasarlanmasının yanında onları bir araya getiren, birlikte yaşamasına imkan sağlayan mekanlar da bulunmaktadır. Toplum için ve toplum yararına hizmet edebilen mekanların var olması insanı bireysellikten çıkararak toplumu ve toplum yararına düşünmesini sağlamaktadır. Anlaşılacağı üzere mekan tasarımcısı mekan ile toplumu etkileyebileceği ve bir toplumu daha yaşanabilir hale getirebileceği rolünü üstlenmektedir. Mekan tasarlamak sadece biçimler yaratmak değil, yaşam kalitesini, sosyal koşulları olumlu yönde etkileyerek sosyal değişime neden olmaktadır. Bunu gerçekleştirebilmek için de toplumların ihtiyaçlarını, isteklerini ve kültürel mirasını ön plana çıkarmak gerekmektedir. Rapoport da mimarlığın özgür bir artistik eylem olmadığını aksine sorun çözmekle ilgilenen bilim temelli bir meslek olduğunu belirtmektedir (Rapoport, 2004).

Günümüzde iç mimarlığın ve iç mekanın “lüks” ile olan ilişkisi yaygın bir kabuldür. Belli bir ekonomik güce sahip insan grubuna hizmet ettiği düşünülen iç mimarlık “lüks” olanı çağrıştırmasının çok ötesinde, insan ve toplumla kurduğu ilişki ile değerlendirilmelidir. Tam da şu an içinde bulunulan toplumsal şartlar, tasarımcılara topluma hizmet edebilecek mekan üretiminin gerekliliğini hatırlatmaktadır. Doğru, “toplumsal fayda için mimarlık” olarak tanımladığı yaklaşımın aktörlerini bireysel insiyatif alan tasarımcı, sanatçı ve mimarlardan başlayarak sivil toplum kuruluşlarına, kar amaçlı olmayan (non-profit organization) vakıf, dernek gibi yapılara, üniversite bünyesindeki programlara ve yerel yönetimlere kadar çeşitlendiğini belirtmektedir (Doğru, 2009).

Toplum için tasarlama düşüncesini önemseyen ve meslek pratiği içinde kendine bu düşünceyi ilke edinen mimar ve iç mimarlar bulunmaktadır. Suha Özkan “Mimarlık ve Toplum” başlıklı yazısında birkaç tasarımcıyı örnek göstererek konuyu irdelemeye çalışmıştır. Rod Hackney, mimarlığın varsıllara hizmet veren elit bir uğraşı olması yerine, yoksullarla birlikte bir arayış ve kaynakların en iyi biçimde kullanılmasını arayan bir süreç olduğunu savunmuştur. Tomas Maldonado da tasarım kuramına katkı olarak şöyle söylemektedir: “Mimarların görevi ender ve güzel çiçekler değil, yaygın ve çok yaban çiçekleri üretmektir” (Özkan, 2011).

Hasan Fethi ise Architecture For The Poor isimli kitabının Toplum ve Mimarlık başlığı altında mimarların güzel tasarımlarının insanların gösterişsiz, günlük gereksinmelerine hizmet etmesi gerektiğini vurgulamış ve eğer bu tasarımlar malzemeye, çevreye ve günlük etkinliklere sadık kalmışsa doğal olarak güzel de olduğunu belirtmiştir (Fethi, 2010)

Mimarlık alanında son yıllarda ilgilenilen meselelerden biri olarak “mimarlığın sosyal ve insani ihtiyaçlara cevap vermesi” önem kazanmıştır. “Sosyal sorumluluk sahibi” ve “katılımcı” konut projeleriyle bilinen Alejandro Aravena’nın kazandığı 2016 Pritzker Ödülü jürisinin onun üretimi için söylediği sözler bunu kanıtlar niteliktedir: “Günümüzde mimar büyük sosyal ve insani ihtiyaçlara hizmet etmekte zorlanmaktadır ve Alejandro Aravena bu zorluğa açıkça, cömertçe ve tamamen cevap verilebileceğini ispatlamıştır”. Anlaşılıyor ki yaşam koşullarına dikkat çekmeyi ve çözüm üretmeyi hedefleyen projeleri ortaya koymak yaşanılan zaman diliminin önemli bir pratiği olmaktadır. Bunu gerçekleştirebilmek için kimi araştırmacılar Norbeg Schulz’un “Genius Loci” yani yerin ruhu kavramına erişmekle mümkün olabileceğini belirtmektedirler. “Yerin ruhu” kavramı üzerinden bakıldığında mekanın çevresiyle, kullanıcılarıyla ve tüm bileşenleriyle bir olabilen, çoğulluğun sağlanabileceği “yaşayabilen mekanların” tasarlanmasıyla mümkün olabileceği düşünülmektedir. Bu şekilde yerin ruhu ortaya çıkmakta ve uyum sağlayan çevrelerden söz edilmektedir.

Lefebvre ise toplumsal mekan kavramından bahsetmektedir. O, şehri toplumun ürettiği bir mekan olarak kabul ederken onu toplumsal faaliyetlerin şekillendirdiğini belirtmekte ve toplumsal bir mekan olarak tanımlamaktadır. Bu yanıyla toplumsal mekanın, toplumsal ilişkileri içerdiğini ve nesnelerle ürünler arasındaki ilişkilere temellendirdiğini belirtmektedir. Yine bir konutu da toplumsal mekan örneği olarak kabul etmekte ve bunların içeriğinden bağımsız çevreler olmadığını aksine zaman içerisinde üretildiğini ve toplumsal üretim pratikleriyle ilişkilendiğini söylemektedir (Lefebvre, 2014).

Mimari tasarım yaklaşımını ekistik kuramıyla örtüştüren Hasan Fethi de yaşam alanlarına ait tasarımlarında ekonomik, toplumsal, fizyolojik ve psikolojik etkenleri birlikte düşünmüştür. Fiziksel çevreye yapacağı müdahalelerde yerel sosyo kültürel tercihlere göre uyarlamalar yaparak toplumun tüm düzeylerde karakterini ön plana almıştır (Fethi, 2010). Bu yönüyle son yıllarda sıklıkla sözü edilen mimarlıkta katılım eylemi ve katılımcı tasarım yaklaşımına ait çeşitli örnekler vermiştir.

Bu açıdan mekan üretiminin toplumla ilişkilendirilmesi mimar veya içmimar olarak mekan tasarımcısının öncelikli davranış biçimi olması gerekmektedir. Mekanı çevresel verileri, kullanıcı özellikleri ile gündelik hayat pratikleri, işlevi gibi tüm boyutları ve ilişkileriyle anlamak mekan tasarımında oldukça önemlidir. Özellikle günümüzde, mekanı yeniden toplum için ve toplumla tasarlama eğilimindeki çalışmalar artmaktadır. Toplumun yararını gözeterek mekan, bir toplumsal eylem alanı olarak düşünülmektedir. Bunu gerçekleştirebilmek için mimar ve iç mimarlar kar amacı gütmeyen kuruluşlarla birlikte çalışarak toplulukların refahını iyileştirmede önemli rol oynamakta, kritik sosyal ve çevresel konular hakkında halkın bilinçlendirilmesini sağlamaktadırlar.

Vaka İncelemeleri
Anderson tasarımcı ve tasarım problemi arasındaki ilişkiyi “tasarım sadece karmaşık problemlerin çözümünü gerektirmez; bireyin tasarım problemini kavrayıp kendince tanımlamasını da gerektirir. Tasarımcı problemi algılamak ve çözüm üretirken önceliklerini de belirlemek zorundadır” şeklinde açıklamaktadır (Anderson, 2011). Tasarım problemini çözmekle görevli olan tasarımcı için tasarlama; birbirinden farklı bileşenlerin bir araya getirildiği eylemdir. Bileşenler içinde en önemlisi ve tasarımcının önceliği ise mekan kullanıcısı olan insanlardır. Ancak çoğu zaman kullanıcının sürecin başında belli olmadığı durumlarda insan göz ardı edilmekte ve sadece analizin bir parçasıymış gibi davranılmaktadır. Oysaki kullanıcılar ve onların beklenti ve gereksinimleri mimar/iç mimar tarafından iyi anlaşılmalıdır. Özellikle son yıllarda toplumsal fayda gözeten, mekanın yaşayanını tasarım sürecine dahil eden veya dezavantajlı gruplar için mekan tasarımı yaklaşımları sıklıkla gerçekleştirilmektedir. Bu anlamda çalışma kapsamında toplumsal bir eylem olarak kabul edilen mimari ve iç mimari tasarım, çeşitli örnekler üzerinden irdelenmiştir. İncelenen altı örneğin ikisi yurt içi, dördü yurt dışı olacak şekilde belirlenmiştir. Örneklerin seçiminde en önemli kriterin bir tasarımcı ya da tasarım grubunun mekan aracılığıyla toplumun gelişmesine, yaşam kalitesinin yükselmesine, temel fizyolojik, sosyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanmasına imkan vermesi olarak kabul edilmiştir. Araştırmaya veri sağlayan örneklerin projeye ait kimlik, görseller ve açıklamalar üzerinden irdelenmesi uygun görülmüştür.

Amani Kütüphane Projesi / Social Practice Architecture (SoPA)
SoPA, mimarlığı yaşamı ve toplumu iyileştirme aracı olarak kabul eden genç bir mimarlık stüdyosudur. Patricia Báscones ve Lara Briz’den oluşan stüdyonun çalışmalarına yerel mirastan ilham alınan teknikler ile eski üretim biçimleri yön verirken aynı zamanda günümüz çağdaş tasarım uygulamalarıyla da birleştirmektedir. Kazandıkları deneyimler, farklı inşaat teknikleri ve toprak malzemesinin kullanımı konusunda uzmanlaşmalarını sağlamıştır. Gerçekleştirdikleri projeleri en yüksek Avrupa atandartlarına göre, insanlara, bağlama ve yerel kaynaklara özel bir duyarlılıkla geliştirmektedirler (URL-1)

Amani Kütüphane Projesi, kırsal yapı geleneğini sürdürmek için geleneksel el sanatları ve basit yöntemleri kullanarak “toprağı” modern ve sürdürülebilir bir yapı malzemesi olarak tekrar kullanmayı hedeflemektedir. Aynı zamanda yerel ve uluslararası katılımı teşvik ederek Tanzanya’nın kırsal konutlarının kalitesini artırmak için gelecekteki bina gelişmelerine örnek teşkil etmektedir. Kütüphane temelde iki malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Bunlar alanda bulunan toprak ve yerel olarak çevreden toplanan ahşaptır. Böylece projenin hedeflediği yerinde üretim ve yerel inşaat malzemelerinin kullanılması gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte yerel el sanatlarının binanın verandasında zanaatkarlar tarafından uygulanması kültürel mirasın değerine ilişkin farkındalığı artırmanın bir yolu olarak görülmüştür (URL-2). Projenin diğer en önemli özelliği ise dört ay gibi kısa bir sürede hem Kibaoni sakinleri hem de uluslararası katılımcılarla yapılan bir atölye çalışmasıyla gerçekleştirilmesidir. Atölye, tasarımcılar tarafından işbirliğine dayalı tasarım geliştirme projesi bağlamında bir öğrenme deneyimi olarak kabul edilmektedir. Bu yaklaşım, kırsal alanlardaki düşük maliyetli konut sorununu çözmede geleneksel malzeme ve tekniklerin potansiyel geri dönüşüne katkıda bulunabilecek bir bilgi tabanı oluşturmaya çalıştığı için ileride gerçekleştirilecek projeler için mimarların tanımıyla “tohum” olarak kabul edilmiştir.

Klong Toey Topluluk Feneri Projesi / TYIN Tegnestue Architects
TYIN Tegnestue Architects 2008 yılında kurulmuştur. Ofis Tayland, Burma, Haiti ve Uganda’nın fakir ve az gelişmiş bölgelerinde projeler gerçekleştirmiştir. Mimarinin gereksinimleri takip ettiğini belirten ofis, belirlenen tüm zorluklara çözümler getirmeyi mimarlık anlayışları olarak benimsemişlerdir. Karşılıklı bilgi ve beceri alışverişini gerçekleştirmek adına ofis, yerel halkı projelerinin tasarım ve inşaat süreçlerine dahil etmektedir. Bununla birlikte TYIN’in projelerinde kullanılan tüm malzemeler alanın yakınından toplanmakta veya yerel üreticilerden temin edilmektedir. Merkezinin Norveç’te olduğu TYIN’ın birçok uluslararası ödülü bulunmakta ve projeleri dünya çapında yayınlanmaktadır (URL-3).

Klong Toey, 140.000’den fazla insanın yaşadığı Bangkok’un en eski yerleşim alanlarından birisidir. Bölgede sağlık, eğitim, sıhhi tesisat ve elektrik gibi kamu hizmetlerinin olmamasından dolayı sosyal zorluklar yaşanmaktadır. Bununla birlikte uyuşturucu sorunu, yüksek işsizlik oranları, şiddet ve suçun hakim olduğu bir sosyal durum yaşamı olumsuz düzeyde etkilemektedir. Dolayısıyla proje bir kamusal alan ve oyun alanı olarak bulunduğu bölgedeki sosyal sorunları çözme ve olumlu gelişmelerin aracı olma amacını yüklenmiştir. Ana yapının sadeliği, tekrarlayan mantığı ve dayanıklılığı yerel halkın projenin yapısal gücünü veya oyun alanının genel kullanılabilirliğini tehlikeye atmadan değişen ihtiyaçlarına uygun uyarlamalar yapmalarını sağlamaktadır. Katılımcı tasarım ve uygulama sürecine sahip proje öncelikli olarak yaşayan toplumun sosyal gelişmesine destek olmayı hedeflemiştir.

IBTASEM Oyun Alanı / CatalyticAction
CatalyticAction, 2014 yılında kurulan stratejik ve yenilikçi mekansal müdahalelerle toplulukları güçlendirmek için çalışan bir yardım ve tasarım stüdyosudur. Çalışmalarına Lübnan’da yaşan mülteci çocuklar için gerçekleştirdikleri projelerle başlamışlardır. Tasarım süreçleri katılımcı tasarım, sürdürülebilir tasarım ve toplulukla yapım üzerine odaklanmaktadır. Projeleriyle yoksulluk ve eşitsizliği azaltmayı ve değişimi sağlamayı hedeflemektedirler (URL-4).

2015 yılında CatalyticAction’ın tasarım grubunun üstlendiği IBTASEM Oyun Alanı projesi Lübnan’da yaşayan Suriyeli mülteci çocuklar için tasarlanmış ve uygulanmıştır. Marc Sommers’in “İnsani müdahalelerde, programatik olarak çocuklar genellikle görünmez hale gelir” fikrine meydan okuyarak çocukların eğitim alma, oynama, kendilerini güvende hissetme ve güven geliştirme hakkına sahip olabilecekleri bir mekan tasarımı amaç edilmiştir (URL-5).

Tasarımcılar süreçte öncelikle mekanın yalnızca oyun olanaklarını (salıncak, kaydırak ve benzeri) sağlamak yerine, çocukların oyun alanını kendilerinin tasarlamalarına imkan sağlayacak fırsatları araştırmışlardır. Bu bakış açısının her oyun alanını içeriğine, zamanına ve kullanıcısına özel kıldığına inanmaktadırlar. Oyun alanı, sökülüp taşınabilecek ve tekrar monte edilerek yeniden kullanımı kolay olacak şekilde tasarlanmıştır. Oyun alanının geçici bir yapı olması önemli bir kriter olarak belirlenmiştir. Yerel halkın malzemeyi tekrar kullanmasından esinlenilerek malzemelerin sebze kasaları, lastikler, halatlar vb. tekrar kullanılabilir nitelikte olmasına özen gösterilmiştir. Proje, çeşitli profesyonel katılımcıların yerel sivil toplum kuruluşlarıyla ve yerleşim yerinin sakinleriyle birlikte çalıştığı çok kültürlü ve disiplinlerarası bir sürecin ürünü olmuştur. Özellikle çocukların projenin tasarım ve uygulama sürecinin bütününe dahil edilmesiyle onların oyun alanına sahiplenme ve bağlanma duygusunu arttırdığı düşünülmüştür.

Maidan Çadırı / B.Visconti di Modrone ve L.B. Oberkalmsteiner
ABVM, Milano ve Zürih merkezli, sosyal ve sürdürülebilir mimariye odaklanan bir mimarlık topluluğudur. Misyonlarını, ilham veren mimari oluşturarak kurumlara ve sivil toplum kuruluşlarının amaçlarına ulaşmalarında yardımcı olmaktır. Mimarlığın çok güçlü bir araç olduğuna inanan grup, her binanın yaşanılan bağlamı şekillendirmeye yardımcı olduğunu düşünmektedir. Mimari bakış açılarını şu şekilde özetlemektedirler: “Binalar şekil, renk ve malzemeler ile tanınır. Her kültürün kendine ait bir yeri vardır ve insanlar onlardan etkilenir. Mimarlık, insanların yaşadığı bağlamı değiştirme ve böylece yaşam koşullarını iyileştirme yetkisine sahiptir” (URL-6).

“Mimarlık, sosyal etkileşimin olabileceği alanı yaratır. Sosyal etkileşim, angajman yaratır ve angajman, kendimizi tanımamızı ve kendimizi insan olarak tanımamızı sağlayan bireysellik geliştirir.” Bu argümandan yola çıkarak BM Uluslararası Göç Örgütü’nün desteğiyle Yunanistan’ın Ritsona kentindeki bir mülteci kampında mültecilerin kamusal alandan yararlanmalarını sağlayacak, savaşın yol açtığı psikolojik travmaya karşı koyacak ortak bir sosyal alan düşünülmüştür. Mülteci kamplarında ortak alanların eksik olması yabancılaşma ve uyum problemleri yaratmaktadır (URL-7).

Önerilen proje ile yaşayanların birbiriyle etkileşime girmesine ve empati kurmasına izin verilebileceği düşünülmüştür. 100 kişiye kadar korunaklı, güvenli bir ortam sunan çadır su, rüzgar ve yangına dayanıklı tekstil ile kaplanmış modüler yapısıyla kolay kuruluma imkan sağlayacak esnekliğe sahiptir. Çadırın dairesel şekli, mültecilerin bir dizi yarı özel alanda kişisel ilişkiler kurmalarını ve herhangi bir yönden iç mekana girebilmeyi olanaklı kılması amacıyla bilinçli olarak seçilmiştir. 4 metre yüksekliğinde, yaklaşık 100 kişinin bir arada olabileceği 200 m²’lik bir alana sahiptir (URL-6).

İÇV Bakırköy Adalet Anaokulu / Nord Mimarlık-Tasarım Ofisi
“İçerde Çocuk Var” sosyal sorumluluk projesi, Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı kapsamında geliştirilen, cezaevlerinde anneleriyle birlikte yaşamlarını sürdüren 0-6 yaş gurubundaki çocukların, her çocukla eşit eğitim alma hakkına sahip olabilmesi için geliştirilen bir projedir. Proje kapsamında kadın veya karma cezaevlerinde bulunan mevcut anaokulu yapılarının dönüştürülmesi ve günümüz koşullarında eğitime uygun hale getirilmesi ve gerekli koşullarda yeni bir eğitim yapısıyla bu katkının sağlanması planlanmıştır. Vakfın birlikte çalıştığı Nord Mimarlık-Tasarım Ofisi, proje kapsamındaki ilk anaokulunu Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi içerisinde tasarlamıştır (URL-8).

Adalet Anaokulu projesinde, sosyal sorumluluk projesi kapsamındaki cezaevi algısından sıyrılarak, çocuk ve “çocuğun eğlenerek, etkileşime girerek, sosyalleşerek, kendini mekana ait hissederek öğrenebilmesi fikri” merkeze alınarak, birçok danışman eşliğinde ana tasarım kararları geliştirilmiştir. Çok yönlü ele alınan iç mekan yüzeylerinin ve donatılarının, çocukların eğitim süresinde keyif alarak ellerinden düşürmeyecekleri oyuncaklarına ek olarak, mekanın kendisini deneyimleyerek kendi oyunlarını istedikleri şekilde tarif edebilecekleri birer araç olması hedeflenmiştir. Mevcut yapıya uygulanan müdahaleler sonucunda efektif bir şekilde kullanılabilen ve gerekli ihtiyaçlara cevap verebilen iç ve dış mekanlar elde edilmiştir (URL-9).

Ayşe Temizel Ortaokulu
Herkes İçin Mimarlık Derneği (HiM), İstanbul’da faaliyet gösteren, farklı uğraşlardan gönüllü öğrencilerin ve profesyonellerin bir araya gelerek ülke ve dünya genelinde karşılaşılan sosyal sorunları yaratıcı yollarla gündeme getirebildikleri, bu sorunlar hakkında farkındalığı artırmak ve mimarlık ile tasarım alanlarından çözüm yolları üretmek üzere harekete geçebildikleri bir platformdur (URL-10).

Ayşe Temizel Ortaokulu Kütüphanesi projesi, Mavi Pusula Eğitim ve Yardımlaşma Derneği (MAPUDER)  ile Herkes İçin Mimarlık Derneği’nin Haziran 2017 – Şubat 2018 tarihlerinde birlikte gerçekleştirdikleri bir projedir. Proje “okulların temel ihtiyaçlarını gidermek” amacı doğrultusunda buluşan üniversite öğrencilerinin daha sonra bir dernek çatısı altında toplanmasıyla 2013 yılında kurulan MAPUDER’in Mavi Kütüphaneler projesinin 11.’sidir. Tasarım, derneğin yaptığı açık çağrı ile oluşturulan mimarlık ve içmimarlık öğrencilerinin katıldığı bir atölye çalışması sonucunda gerçekleşmiştir.

Atölye sonucunda, hacmin ortasındaki kolonun etrafında serbest kullanıma izin verecek ve kitaplık olarak da kullanılabilecek bir platform, 3 duvar yüzeyinde masa ve oturma kullanımlarına da yer veren kitaplık üniteleri, interaktif pano, akıllı tahtanın olduğu bölümde farklı biçimlerde kullanılabilecek masalar ve sandalyelerin yanı sıra kitaplık ile platformdaki boşluklara girebilecek minderler önerilmiştir. Tasarım atölyesinin ardından gerçekleştirilen uygulama atölyesinde de öğrenciler sürece dahil edilmiştir.

Değerlendirme
Mekan, kullanıcılarına uyan, onların isteklerini, eylemlerini destekleyen çevrelerdir. Kullanıcılarıyla mekan bu anlamda karşılıklı olarak etkilenmekte ve birbirini üretmektedir. Bu noktada tasarımcının görevi de “daha iyi bir mekan yaratmak”tır. Bunun için neyin iyi olduğu, kullanıcıya neyin iyi geldiği, neden daha iyi olduğu sorularının cevaplanması gerekmektedir. Elbette tasarımcı sorunu çözme konusunda iyi niyetlidir ve sonunda iyi bir ürün ortaya koymak istemektedir. Ama Rapoport’un (2004) da Kültür Mimarlık Tasarım isimli kitabında verdiği örnekte olduğu gibi bazen tasarımcının iyi niyeti iyi bir ürün çıkmasını sağlayamamaktadır. Dolayısıyla mekan tasarımında toplum yararına bir ürün ortaya koyarken toplumu iyi tanımlamak yani diyalog kurmak, verileri doğru anlayabilmek ve tasarım parametrelerine doğru aktarabilmek yani gündelik yaşamı gözlemlemek, istek ve ihtiyaçları belirlemek ile birlikte üretmek önemli olmaktadır.

Bu bilgiler ışığında çalışma kapsamında incelenen mimari ve iç mimari mekan tasarımı örnekleri toplum yararına yönelik seçilmiş projelerdir. Birbirleriyle benzerlikleri ve farklılıkları bulunan projeler çeşitli parametreler üzerinden değerlendirilmiştir. Değerlendirme toplumsal fayda sağlama üst başlığında işlev, amaç, kullanıcı, tasarım modeli, üretim modeli, iş birlikleri ve fayda değeri alt başlıklarında gerçekleştirilmiştir. İrdeleme Tablo 1’deki şekliyle özetlenebilir.

Yukarıdaki başlıklara göre analizi yapılan örnek projelerin değerlendirmesini şu şekilde ortaya koymak mümkündür:

İşlev
Kültür, eğitim, oyun ve eğlence odaklı mekanlar en sık görülen işlevler olarak karşımıza çıkmıştır. Bunun nedenini insanların bireysel ve toplumsal gereksinimlerine bağlamak mümkündür. Çünkü özellikle kültür ve eğitim, toplumların gelişmesine katkı sağlayan önemli unsurlardır. Bu eylemlerin gerçekleşeceği mekanların var olması toplumun yaşam şartlarının iyileşmesinde ve gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Çocuklar için oyun ve yetişkinler için de eğlence odaklı sosyalleşme ile yere ve diğer insanlara entegre olma açısından mekanın değerinin yüksek olduğu anlaşılmaktadır.

Kullanıcı ve Amaç
Mekanlar insanları fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik yönden etkilemektedir. İncelenen örneklerde de birincil amacın sosyolojik ve psikolojik bakımdan insanlar için fayda sağlaması olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle mülteciler ve çocuklar için tasarlanmış bu mekanların amaçlarını; sosyal sorunları çözme ve gelişmeye katkı sağlama, eğitim alma, psikolojik travmaya karşı koyabilme, yabancılaşma ve uyum problemlerini yok etme, eğlenerek, etkileşime girerek, sosyalleşerek öğrenme şeklinde sıralamak mümkündür.

İş Birliği
Mekan, tek bir kişiyle birlikte kollektif üretimin bir sonucu olarak da ortaya çıkmaktadır. Özellikle kullanıcının katılımı ile zenginleşen sürecin daha iyi sonuçlar vereceği düşünülmektedir. Bunun yanında özellikle günümüzde toplum yararına geliştirilen mekan tasarımları, tasarım grupları ile çeşitli sivil toplum kuruluşları, kar amaçlı olmayan gruplarla iş birlikleri sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu yönüyle incelenen örneklerin hepsinde bir mimari tasarım grubuyla BM Uluslararası Göç Örgütü, Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı, Mavi Pusula Eğitim ve Yardımlaşma Derneği, Herkes İçin Mimarlık Derneği gibi çeşitli sivil toplum kuruluşlarının varlığı görülmektedir.

Tasarım ve Üretim Modeli
Katılımcı tasarımda amaç, disiplinlerarası kuram ve uygulamaları sistematik bir şekilde birleştirmek, kullanıcıları fiziksel çevrelerinin planlama ve tasarım süreçlerine katmaktır. Böylece kullanıcılar, çevrelerini biçimlendirmede kendilerine güvenen, aktif bireyler olacaklardır. Planlama eylemi de hem tasarımcı hem de kullanıcı için bir öğrenme sürecine dönüşecektir (URL-11). Bu bakış açısıyla incelenen altı projenin dördünde katılımcı tasarım ve üretim yaklaşımının uygulandığı görülmektedir. Özellikle kullanıcı olarak yerel halkın uygulama sürecine katılımı ile mekanı sahiplenme ve bağlanma duygularının artırılacağı düşünülmektedir.

Fayda Değer
Her mekan bulunduğu çevreye ve topluma katkı sağlamayı hedeflemektedir. Gelişmeyi, ilerlemeyi, toplumsal pratikleri yapılandırmayı amaçlayan mekanın çeşitli değerlere sahip olması beklenmektedir. Buna göre çalışmaya konu olan örnekler bağlamında sağladıkları fayda değerleri sürdürülebilirlik, ekonomik, demokratik, yenilikçi, aidiyet, ekolojik, yerel, geçicilik olarak belirlenmiştir. Bu değerlerden sürdürülebilirlik, ekonomik, demokratik ve aidiyet değerlerinin baskın olduğu görülmüştür.

Sonuç
Sonuç olarak toplumsal bir eylem olarak kamuya dönük bir yaratıcı faaliyet olarak tanımlanabilen mimari ve iç mimari tasarım eylemini örnekler üzerinden inceleyen çalışma, mekan tasarımının amacını ve yöntemlerini tekrar sorgulatmıştır.

Çalışma ile bilinen bir kabul olarak mimarlık/iç mimarlığın fiziksel çevreyi şekillendirmenin ötesinde alışılmış bir tutum olmayan ancak son yıllarda ekonomik krizle birlikte yaşanan sosyal krizin tekrar gündeme getirdiği “toplum yararına tasarlama” ön plana çıkarılmıştır. Yoksul bölgelere, göç alan yerlere, topluma entegre olmaya çalışan insanlara mekan aracılığıyla çözümler arayan meslek insanlarının üretimleri üzerinden bir inceleme gerçekleştirilmiştir. Böylece belirli bir kullanıcı kitlesi ya da tasarım problemiyle uğraşmaktan çok, geniş ve dezavantajlı grupları kucaklayabilen, onların mekana ait sorunlarını çözebilen tasarımcıların projelerinin örnek olabileceği düşünülmüştür. Yapılan değerlendirmelere göre elde edilen sonuçlar şu şekilde ortaya konulmuştur.

Bu bilgiler ışığında incelenen altı projeye bakıldığında çalışmanın en önemli sonucu olarak mekan tasarımının toplum ile ilişkisinin iki yönlü olduğu ve süreç sonunda çeşitli kazanımlara sahip olunduğu anlaşılmaktadır. Tasarım sürecinde toplum, belleğinde var olan “bilgi”yi sürece aktarırken, yapım sürecinde sarf ettiği “emek” ile mekana katkı sağlamaktadır. Bu yolla sürdürülebilir, ekolojik, ekonomik, demokratik kazanımların yanında sosyal düzeyde toplumun birliktelik ve yardımlaşma becerilerinin geliştirilmesinde mekan ve üretim süreci art değer kazanmakta ve aidiyet duygusu pekişmektedir. Bunu Şekil 2’deki gibi görselleştirmek mümkündür.

Mekan, insanlar arasında aracılık etmekte, onları birbirine bağlamakta ve varlıklarını anlamlı hale getirmektedir. Bu açıdan toplumun dinamiklerinin farkında olmak, onlar talep etmeden bile inisiyatif alarak gereksinimleri anlamak, çözümler üretmek için mekanı tasarlayanların teşvik edilmesi oldukça önemlidir. Çalışma kapsamında da incelenen örneklerin benzerlerinin çoğalması, toplum yararını gözeten mimarlık anlayışının yaygınlaşmasında gereklidir. Bunu da toplumla diyalog halinde ve günlük yaşam ritüellerini kavrayarak, ulusal ve uluslararası ölçekte çeşitli paydaşlıklar kurarak ve en önemlisi kendinden başka her şeye farkındalıkla yaklaşarak gerçekleştirmek mümkündür.

Diğer bir açıdan tasarım eğitimi tarafında ise öğrencilerin toplum yararını gözeten yaklaşımı benimsemelerinin mesleki yaşamlarını etkileyeceği düşünülmektedir. Bu açıdan tasarım eğitimi sürecinde eğitim planlarında öğrencilere özellikle proje dersleri kapsamında toplum için tasarlama farkındalığının kazandırılmasının yaygınlaştırılması gerekmektedir. Proje konularının seçerken veya kullanıcı profillerini belirlerken öğrencinin var olan sorunlarla ilişkilenerek, bunları tasarım sorunu olarak kabul etmesi meslek pratiğinde sahip olacağı yaklaşımın oluşmasında etkili olacaktır.

Elbette, tasarımcının elinde sihirli bir değnekle tüm sorunları düzeltebilecek gücünün olmadığı kabul ediliyor olsa da sorunları yok saymamak, üzerine düşünebilmek, onları dert edinebilmek ve çözüm önerileri getirmeye çalışmak öncelikle her bireyin sonrasında da tasarımcıların sahip olması gereken bir özellik olarak değerlendirilmektedir.

Kaynak
Anderson, J. (2011), “Mimari Tasarım”, İstanbul, Literatür Yayınları.

Aspelund, K. (2010), “The Design Process”, Bloomsbury Publishing.

Benjamin, W. (2013), “Pasajlar”, İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık.

Doğru, D. (2009), “Sürdürülebilir Gelişmenin Sosyal Boyutuna Bir Katkı: Toplumsal Fayda İçin Mimarlık”, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

Fethi, H. (2010), “Katılımcı Mimarlık”, Ankara. TMMOB Mimarlar Odası.

İmamoğlu, O. (1992), “Psikolojik Açıdan İnsan ve Çevre İlişkileri”, İnsan Çevre Toplum, İmge Kitabevi, Ankara.

Özkan, S. (2011), “Mimarlık ve Toplum”, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şube Dosya:24 “Mimarlığın Toplumsal Sorumluluğu”, s. 1-4.

Rapoport, A. (2004), “Kültür, Mimarlık, Tasarım”, İstanbul, Yapı Endüstri Merkezi Yayınları.

Stokols, D. (1990), “Instrumental and Spiritual Views of People-Environment Relations”, American Pscyohologist, 45 (5), 641-646.

Wright, F.L. (1991), “Organik Mimarlık”, 20.yy Mimarisinde Program ve Manifestolar, İstanbul, Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı.

URL-1. http://socialpracticearchitecture.com/ (01.08.2019)

URL-2. https://www.archdaily.com/882462/amani-library-social-practice-architecture (01.08.2019)

URL-3. http://www.tyinarchitects.com/downloads/  (01.08.2019)

URL-4. https://www.catalyticaction.org/what-we-do/ (01.08.2019)

URL-5. https://www.archdaily.com/778318/catalyticaction-designs-playgrounds-for-refugee-children-as-emergency-response-in-bar-elias-lebanon (01.08.2019)

URL-6. https://static1.squarespace.com/static/5a69f6d48fd4d2c62eaccf76/t/5bc35a4271c10bab9f34608c/1539529408249/Brochure+ABVM+Studio.pdf (01.08.2019)

URL-7. https://www.archdaily.com/871542/maidan-tent-architectural-aid-for-europes-refugee-crisis . (09.08.2019)

URL-8. http://www.arkitera.com/haber/27148/iceride-cocuk-var-projesi (17.07.2019)

URL-9. http://www.arkitera.com/proje/6371/icv-bakirkoy-adalet-anaokulu (17.07.2019)

URL-10. https://herkesicinmimarlik.org/ (15.07.2019)

URL-11. http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=360&RecID=2016 (15.07.2019)