Ruy Ohtake: “Sanatsız mimarlık, mimarlık değildir, yapıdır.”
Sıradışı mimari projeleriyle tanınan Japon asıllı Brezilyalı mimar Ruy Ohtake ile tasarımda sanatsal bir yaklaşımla kullandığı organik formlar ve renk olgusu üzerine…
Mimarlıkta Brezilyalı olmak ne anlama geliyor?
RO: Brezilya çağdaş mimarisi tam anlamıyla 1940’larda Oscar Niemeyer ve Lucio Costa ile başladı ve 1960’larda Brasília ile doruğa ulaştı. 50 yıl sonra bu eserler simge haline geldi ve etkisi uzun bir süre daha devam edecek. Dünyada eşi olmayan bir tasarıma ve öze sahip olan bu mimari formlar, şehirlerimize benzersiz bir kimlik kazandırıyor. Ben de o zamandan beri bu mimari anlayışı devam ettiriyorum. Modern mimarimizi geliştirmeye çalışıyorum. Biçimin yenilikleri içinde renkleri ve yaratma özgürlüğünü keşfediyorum. Bence çağdaş Brezilya mimarisini karakterize eden şey bu. Brezilyalı bir mimar olmak, geleceğe bakmak anlamına da geliyor. Sadece mimariye değil, şehirlere ve nüfus gelişimine de bakmalıyız. Başka bir deyişle, bu ülkedeki hoş olmayan toplumsal sorunları da görmeliyiz. Sosyal sınıf farkını azaltmak zorundayız. Mimarlık bir bütünün parçasıdır, toplumsal gerçeklerden izole değildir.
Şehirleri bağlılığın renkleriyle boyamaktan bahsediyorsunuz. Bunu açıklar mısınız?
RO: Brezilya her zaman çok fazla renk kullanan bir ülke olmuştur. Amazon doğası nedeniyle; dünyanın en sulak alanı olan Pantanal bölgesinde, deniz, kasabalar ve köylerin inşaatlarında olduğu gibi. Ancak, son 100 yılda Brezilya kültürel olarak Avrupa tarafından sömürgeleştirildi. Örneğin Paris’te artık renklerin öneminden ve neşesinden vazgeçiliyor. Bu nedenle projelerimin renkli olmasına özen gösteriyorum. Çünkü renklerden taviz verilmemesi gerekiyor. Renkler sadece dekoratif bir etki için kullanılan basit boyadan ibaret değildir. Güçlü renkler kullanmaya önem veriyorum. Soluk mavi veya soluk pembe değil, parlak kırmızı gibi renkler…
Sanat size nasıl ilham veriyor?
RO: Mimariyi sanatların en karmaşığı olarak görüyorum. Form, mimarinin en önemli bileşeni. Bu yüzden, yaratıcı bir özgürlüğe sahip olmak için modernizmin mirasını söküyorum. İkinci bileşen olarak renk gelir. Bu doğanın bir parçasıdır ve her zaman önemliydi. Mimari de bir renktir. Fakat sadece bu iki bileşenden oluşmaz. Unique’de (Ohtake’nin ana projeleri arasında yer alan São Paulo’daki otel), 25 m yüksekliğinde, eğri içinde, bakır cepheli, en üstte 3 cm ile bitiyor. Duvarda kiriş bulunan bir nokta var. Böylece eğri ve düz sonsuza gidiyor. Kozmik bir yanı bulunuyor. Mimarlık, sanatların bir birleşimidir. Renk ve şekil en görünür olanlarıdır. Ancak farklı projeler her zaman sanatın farklı bileşenlerine sahiptir. Sanatsız mimarlık, mimarlık değildir, yapıdır.
Öyleyse mimarlık her zaman bir fikrin manifestosu mudur? Yoksa bu çok iddialı bir söylem midir?
RO: Mimarlık her zaman bir fikrin manifestosudur. Fakat manifestonun farklı biçimleri vardır. Örneğin, Centro Cultural de Jacareí’de bu dalgalanma dört farklı renkle boyanmıştır: Güçlü kırmızı, turuncu kırmızı, turuncu ve sarı. Eser, Via Dutra ile Jacareí şehri arasında yer alıyor ve çevresinde hiçbir şey yok. Bu Paraíba Vadisi’nde bir kültür çığlığıdır. Apaçık değil mi? Açık konuşabilir.
Bir diğer proje ise W şeklindeki bina. Bu yapıt sadece iki ucunda duruyor. Beton ağır bir malzeme ve bu yapı, kasıtlı olarak betondan yapıldı. Binaya baktığınızda görsel olarak sadece tek bir noktasının desteklendiği izlenimine kapılırsınız. Bu betonun hafif olabileceğini gösteren bir manifesto. Kısacası, her proje bir meydan okuma ve bir tür manifestodur, bir tür mesajdır.
Oteller, binalar, müzeler dâhil olmak üzere gerçekleştirdiğiniz yaklaşık 300 projeden sonra hala çizmek istediğiniz bir şey var mı?
RO: 300 şey daha (gülüyor). Nüfusun ve kültürel yapının yakınlaşmasını teşvik eden alanlar yaratmak istiyorum. Sadece seçim yapamayız, ancak nüfus ve şehir için iyi olan her projeyi yapmalıyız.
Doğanın organik formlarını kullanmayı neden tercih ediyorsunuz?
RO: Düz olandan daha zor olduğuna inandığım kavisli çizgileri gerçekten seviyorum. Bir eğriye bakmak için birden fazla algıya sahip olmalıyız. Bu yüzden üzerinde çalıştığım bütün projelerde; ister lavabo tasarımı, ister bir sandalye tasarımı veya mimari tasarım (örneğin Unique Otel ve Tomie Otake Kompleksi) olsun doğanın geometrik formlarını kullanmayı seviyorum.
Sizce banyo alanında lavabonun önemi nedir?
RO: Sabah uyandığımızda ilk iş olarak banyoya gidiyoruz, ellerimizi yıkıyoruz, yüzümüzü yıkıyoruz, dişlerimizi fırçalıyoruz. Güne lavabonun başında dün ne yaptığımızı ya da bugün ne yapacağımızı düşünerek başlıyoruz. Bu dakikalar çok güzel ve önemli. Günün sonunda ise aynı ritüeli tekrar ediyoruz. Lavabo güne başladığımız ve günü bitirdiğimiz yer. Bu nedenle lavabonun hoş, güzel, işlevsel ve farklı olması gerektiğine inanıyorum.
Roca için Ruy Ohtake Koleksiyonunu oluşturmaya nereden başladınız? Koleksiyonun başlangıç noktası neydi?
RO: Doğanın en saf ve en olağanüstü formu olduğunu düşündüğüm için yumurta fikriyle başladım bu projeye. İnce olsa bile kabuğun sertliği etkileyici bir unsur. Sonra Roca için mümkün olduğunca ince ancak aynı zamanda kavisli bir tasarımı Fineceramic teknolojisi ile oluşturabileceğimi düşündüm. Bu koleksiyon teknoloji ve tasarımın mükemmel bir evliliği olarak ortaya çıktı.
Ruy Ohtake’nin tasarım sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu süreçte neler deneyimlediniz?
RO: Tasarıma öncelikle, suyun bulunduğu kabın şeklini aldığı gerçeğini hesaba katarak başladım. Suyun düz yüzeyiyle kontrast oluşturması için dalgalı bir lavabo tasarladım. Roca’nın Fineceramic teknolojisinin sunduğu 3 mm kalınlığındaki porselen işimi daha kolay hale getirdi. Sonunda, bu lavabo teknoloji ile forma kavuştu.
Renk seçiminde parametreleriniz nelerdi?
RO: Seçtiğimiz 6 renk, kullanıcıların günlük hayatlarına en çok uyum sağlayan renkler. Renkleri seçerken insanların evleriyle bir bütün oluşturması gerektiğini göz önünde bulundurduk. Bu yüzden bu güzel renkleri kullanmayı tercih ettim.
Roca için bir lavabo tasarlamaya davet edildiğinizde ne hissettiniz?
RO: Roca, biz mimarlar ve tasarımcılar ile iş birliği yaparak ilginç tasarımlar ortaya koyabilen bir konumda. Bu yüzden teklifi aldığımda çok gurur duydum. Roca Brezilya’nın bu ürünü dünya pazarına yayacağını bilmek de beni çok gururlandırdı ve heyecanlandırdı. Ayrıca, ister büyük bir mimari yapı olsun, ister küçük bir parça olsun herhangi bir işin ustalar ile birlikte icrasına katılmayı çok seviyorum. Çünkü ustalara çok saygı duyuyorum. Roca’nın her parçayı özenle ve şefkatle üreten birçok ustasıyla birlikte çalışma fikri beni teklifi aldığımda çok mutlu etti.