Psikomimarlık | Oscar Abraham Pabón‘un Alman Pavyonu’na Sanatsal Müdahalesi
Oscar Abraham Pabón’un yerleştirmesi “Psikomimarlık”, modern konutun geleceğini simgeleyen Mies van der Rohe Pavyonu üzerinden, temel birim, yapı, maddesellik ve güzellik arasındaki ilişkiyi vurgulayarak modernitenin evriminin psişik ve somatize bir yorumunu sunuyor.
“Psicoarquitectura”(Psikomimarlık), 14 Eylül – 8 Ekim 2023 tarihleri arasında Barselona kentinde bulunan, Mies Van der Rohe ve Lilly Reich tarafından tasarlanan Alman Pavyonu’nda sergilenecek. Mies van der Rohe Vakfı, LAB 36 ve Senda Galeri işbirliğiyle, sanatçı ve mimar Oscar Abraham Pabón’un geçici sanatsal müdahalesine ev sahipliği yapıyor. Bu müdahale, Modern Hareketin ikonik eseri olan Alman Pavyonu’nun maddeselliğini, yorumsal ve psikolojik boyutlarını irdeliyor.
Barselona Gallery Weekend ve Swab Festivali bağlamında Psikomimari projesi, yapının duvarlarına çizilen şekiller ile Rorschach testi mürekkep lekeleri arasında ilişki kurarak Barselona’daki Alman Pavyonu’nun psikolojik bir perspektiften yeni bir okumasını sunuyor. Tuğlalar, katmanları ve parçaları aracılığıyla yapıcı maddeselliği araştıran Oscar Abraham Pabón’un müdahalesi iki eylemden oluşuyor. Birincisi, referans niteliğini taşıyan giriş bölümü, ikincisi ise düşüncesine ilham veren Pavyon’a kusursuz bir şekilde entegre olan sanatsal müdahalenin kendisini kapsayan bölüm.
Pavyon duvar yüzeylerindeki simetrik formları referans alan sanatçı, psikiyatrist Hermann Rorschach’ın (1884-1922) bir mürekkep lekesini projektif bir yöntem olarak katlayarak oluşturduğu ve bakanların gördüklerine göre değerlendirip teşhis edilmelerini sağlayan kağıtlarla bir paralellik kurmaya çalışıyor. Bu formların muğlaklığında mecazi bir anlam bulma arayışında, algılama eylemindeki örtük zihinsel sürecin yönlerini ortaya çıkarıyor. Benzer şekilde Oscar da bizi objeden farklı olarak, yorumlanmış özneyi anlamlandırmaya götürmeyi amaçlıyor.
Eğer 1929 Alman Pavyonu modern konutun geleceğini simgeliyorsa, ” Psikomimarlık ” da bu modernitenin evriminin bir yorumunu sunuyor, ama bunu psişik ve somatize bir boyuttan yapıyor. Tuğla ve Modern Mimari arasındaki ilişkiye dair fikirlerini “Toprak tuğlayı, modernist projeden miras kalan mimarinin ve şehrin önemli bir bölümünü kaplayan bir deri olarak anlıyorum” sözleriyle aktarıyor Oscar Abraham Pabón.
Pişirilmiş toprak bloklar kullanılarak pavyonun göleti üzerinde bir duvar oluşturulmuş ve yüzeyine yeni bir mürekkep lekesi çizimi kazınmış. Bu çizim yazarın yorumundan ortaya çıkıyor ve pavyon ile sudaki yansıması arasında bir bağlantı kuruyor. Kil blok bir yorumlama nesnesi olarak sunuluyor. Duvar, çeşitli katmanlarıyla içsel bir boyutu ön plana çıkaran bir yüzey ya da deri işlevi görerek, malzemenin yapım tarihini kapsamakla kalmıyor, aynı zamanda 20. yüzyıl mimarisi ve şehirciliğindeki önemini de vurguluyor.
Mies van der Rohe’nin Barselona Pavyonu ile eşzamanlı olarak Krefeld’deki Haus Lange ve Haus Esters gibi bazı eserlerinde yapısal bir malzeme olarak ve estetik özellikleri nedeniyle tuğla kullandığını belirtmek gerekiyor. Werner Blaser’in “Mies van der Rohe: Yapı Sanatı” adlı kitabında vurguladığı gibi, “bir tuğla duvarın yapısı zaten bölünebilir en küçük birim olan tuğla ile başlar.” Müstakil ve titizlikle işlenmiş bir duvar aracılığıyla bu temel birim, yapı, maddesellik ve güzellik arasındaki ilişkiyi vurgulamak üzere Alman Pavyonu’na aktarılmış.