Modül Zırhı

Prof. Dr. İhsan Bilgin

İstanbul Limanı’nda Sert Değişim Rüzgârı
Geçende Dolmabahçe üzerinden Karaköy’e giderken daha uzun vadede olacağını sandığım bir değişimin neredeyse tamamlanmakta olduğunu farkettim. Salıpazarı-Tophane boyunca bütün bulvar kenarı ve Nüzhetiye mafsalından sonra Galata Köprüsü’ne kadar gördüğüm manzara bütün kentin bitişik-nizam küçük parsel yap-sat apartmanla dolduğu 60-70’leri hatırlattı. 60-70’lerde İstanbul, kentin üç yakasının imarlı alanlarını birden saran bir inşaat furyasına maruz kalmıştı. Küçük parsel ölçekli bu değişim, İstanbul’un çehresini tamamen değiştirdi. Aynı sırada İstanbul’un merkezi iş alanı (MİA), yeni yapılan zincirleme ofislerle Sirkeci-Karaköy hattından Boğaz kenarı boyunca Dolmabahçe’ye doğru uzamıştı. MİA sonra ilk Boğaz Köprüsü’nün yapılmasının etkisiyle Mecidiyeköy-Zincirlikuyu’ya sıçrayıp ikinci köprüyle de Levent-Maslak’a uzayacaktı.

Dolmabahçe-Karaköy hattında şimdi tanık olduğumuz parsel ölçekli değişim apartman değil, otel programlı. Otelin ofise göre daha çok ve istikrarlı gelir getireceği beklentisi, o ofis stoğunu otele dönüştürüyor. Öte yandan otel müşterilerine de yarayacak bir dönüşüm bu. Malum, yukarıda Taksim’e komşu Talimhane çok yakında bir otel mahallesine dönüştürülmüştü. Beyoğlu’nun canlılığını yitirdiği, Taksim’in de bir yer-altı metro istasyonuna indirgenerek yok olduğu koşullarda İstanbul’daki birkaç günü orada geçirmenin hiç cazibesinin kalmadığı koşullarda, Beyoğlu yakasının Boğaz kenarı konaklamak için iyi alternatif. Ölçüp biçmesem de yekünü Hilton kütlesiyle kıyaslanabilecek bir stok gibi duruyor.

Bu zincir genellikle alelade binalardan oluşsa da aralarında zaten kıt olan modern mimarlık kanonumuza ait bir bina da var. Sedad Hakkı Eldem’in Akbank ve Aksigorta merkez ofisi olarak yaptığı bina. Ona diğerlerinden farklı bir endişeyle bakıp, bu süreci nasıl yaşayacağına dikkat kesilmemiz doğal. Son dönemin siyasi kriminalite sembolü Rıza Zarab tarafından alınması da cabası.. “Koca Sabancı’nın ihtiyacı mı vardı? Akbank, Aksigorta gibi finans ayaklarını Levent kulelerine taşımak yerine, bir ayrıcalık olarak orada bırakamaz, daha iyisi kaf dağındaki üniversitesinin kent ayağı gibi kullanamaz mıydı?” hemen akla gelen sorular.

Modül: DİN-S, M, L, XL
Ama binanın mimarisinin bu sert değişime karşı kendini kısmen koruyacak bir özelliği var: Modüler karakteri. “Modüler koordinasyon”, 70’lerdeki eğitimimizin bezdirici ezberlerindendi. Söylemin tamamlayıcısı ve ayrılmaz ikizi DİN’in, “Alman Endüstri normları” (Deutsche İndustrie Normen) kadar alelade bir sözün kısaltması olduğunu nice sonra öğrenince; tıpkı Neufert’in de teknik bir sözcük değil, Ernst adlı bir adamın soyadı olduğunu keşfedince olduğu gibi bir aydınlanma duygusu yaşamıştım. Tasarımcının işini de hızlandırıp kolaylaştıran kalite garantisi bir tasarım aracı gibi görülüp öğretilirdi. En masum adlandırmasıyla pozitivizmin mimarlık içindeki ajanı diye anılabilecek bu efsane, niceliğin nicelikten ibaret olmayıp, kendi başına bir niteliğe de denk düştüğünü kitabın adıyla da ifade edecek Rem Koolhaas&Bruce Mau’nun “S, M, L, XL” kitabına kadar sorgu-sualsiz egemenliğini sürdürdü.

Bir Kanonik Bina: Akbank/Aksigorta
Sedad Hakkı Eldem, modülasyonda geleneksel inşaatla modern inşaatı buluşturan bir ortak payda bulmayı umarak özellikle benimsemiş, tekrarlanacak birimlere ölçü verip, diğerleriyle de ilişkilendirmenin ötesinde, moderni gelenekselle, günlük ihtiyacı kültürle buluşturmanın anahtarını aramıştı. Plan düzlemiyle sınırlı olmayan bu arayış, çeşitli sekmelerin eklemlenmesi aracılığıyla bina cephesine de taşınıp, binanın dışavuran yüzündeki mimari ifade aracılığıyla kamusal alana ait mimari bir dile de dönüşmüştü. SSK-Zeyrek ofisi bu dilin en kapsamlı, çetrefil ve çevresindeki geleneksel dokuyla da alışveriş içindeki hassas ürünüyse, Fındıklı-Akbank/Aksigorta, kastedilen geleneğe en yabancı bağlam olarak hızlı bulvar kenarının anıtsallaşmış ölçeği olarak dağarcığımıza sinmiş başlıca örneğidir. Modülasyona dayalı kurgusu ve cephe dili o zamanlar hiç dile gelmemiş başka bir işe yarayıp, muhtemelen bina mimarisini bahsettiğim hoyrat değişime karşı da koruyabilecek, mevcut ofis modülasyonu otel modülasyonu ile denkleşmeyi kolaylaştıracaktır. Tabii bunun iş sahibi ve tasarımcısının zorlama da olsa iradesiyle gerçekleşeceğini eklemeye gerek yok… Öte yandan az ilerisindeki bir başka modern mimarlık kanonu işi Metin Hepgüler’in Sanayi-Kalkınma Bankası’nın da başangıçta Ersen Gürsel’in de içinde olduğu bir süreçte kısmen arkasına doğru genişleyerek ve iç donatısı yenilenerek Erginoğlu&Çalışlar tarafından renove edildiğini biliyorum.