Mimarlıklar Ülkesi Türkiye’nin Bugünü
Doğan Hasol, Dr. Y. Müh. (Mimar)
Son zamanlarda giderek yaygınlaşan şöyle bir söylem var : “Türkiye’de mimarlık var mı ki?..”
Öncelikle şunu belirtelim: Türkiye, mimarlıklar ülkesidir. 13 bin yıllık Göbeklitepe, 9 bin yıllık Çatalhöyük, adı bilinen 42 uygarlık, 3000 antik kent ve Dünyanın Yedi Harikasından ikisi: Efes Artemis Tapınağı ve Bodrum Halikarnas Mozolesi… Bu topraklardaki emsalsiz bir birikimdir.
Bu uygarlık mirasına bakarak da çeşitli dönemlerde yaşamış toplulukların yaşam düzeyleri, yaşam biçimleri konusunda bilgi sahibi olunabilir.
Bu topraklarda, mevcut bütün mimarlık yapıtları miras olarak bize emanettir; o emaneti din, dil, ırk farkı gözetmeksizin korumak insanlık borcudur. Kısacası, bütün bu antik kalıntılar da, Doğu Roma ve Bizans’tan kalanlar da, Selçuklu, Osmanlı eserleri de bizimdir ve bizim korumamız altındadır. Doğalki Cumhuriyet döneminin değerli eserleri de… Burada bir parantez açıp şu noktayı ekleyelim: Bir mimarlık yapıtının korunması için onun ille de tarihi olması gerekmez; mimari değere sahip olması yeterlidir; tıpkı bütün sanat dallarında olduğu gibi… Son zamanlarda Cumhuriyet döneminin değerli birçok mimarlık yapıtı tarihi olmadıkları gibi bir gerekçeyle yıkılmıştır.
Koruma alanında başka bir sıkıntıyı daha dile getirelim: Restorasyon adı altında bilgisizce, keyfi şekilde yapılan uygulamalar var.
Mimarlık, bir yörenin en önemli kültürel göstergesidir. Fransa’nın Mimarlık Yasası “Mimarlık, kültürün bir ifadesidir” diye başlar. Ünlü İngiliz devlet adamı Winston Churchill’in “Biz binalarımızı biçimlendiririz, sonra da onlar bizi” deyişini kentler boyutuna taşımak yanlış olmaz: “Biz kentlerimizi biçimlendiririz; kentlerimiz de bizi.” Kentlerimizin bugünkü durumunun, toplumun bugünkü halini yansıttığı açıktır.
Bugün ülkemizde mimarlık kesimi sıkıntıda. Sıkıntının kökeninde toplumsal ve siyasal nedenler var. İyi mimarlık için önce iyi kentsel planlama ve kentsel tasarım gerekir. Günümüz Türkiyesi’nde bu uzmanlık dalları çoğu kez göz ardı edilmekte ve kararlar, merkezi yönetim, yerel yönetimler ya da yetkilendirilmiş çok sayıdaki devlet kurumunca verilmektedir. Kısacası, planlamada bir yetki karmaşası söz konusudur.
Tutarlı bilimsel planlama ve kentsel tasarım yokluğu, kentlerin çarpık şekilde gelişmesine; sonuçta, kentsel kimlik ve ölçek kaybına neden olmaktadır. Kentsel dönüşüm süreci de, verilen yoğun yapılaşma ve aşırı yükseklik haklarıyla kentlere zarar vermiştir. Kentsel plansızlık ortamında iyi mimarlık beklemek aşırı iyimserlik olur.
Genel plansızlığın önemli sonuçlarından biri de birçok kentteki nüfus patlamasıdır. Örneğin bugün İstanbul’un, GPCI Dünya 2021 yılı Yaşanabilir Kentler Listesi’nde son sıralara düşmesinin ana nedeni aşırı nüfus ve çarpık yapılaşmasıdır. İyi mimarlık örnekleri de bu plansızlık kargaşası içinde görünmez hale geliyor.
Son zamanlarda bir başka etmen de, kamu kesiminin başı çektiği “Selçuklu, Osmanlı tarzı mimarlık” türünden, diriltmeci mimari üslup dayatmalarıdır. Bu tür yaklaşımlar, tarihte de Hitler Almanyası, Mussolini İtalyası gibi ülkelerde ve bazı başka ülkelerde, özellikle siyasal bunalım dönemlerinde görülmüş, hepsi de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Mimarlık, bugünün ihtiyaçlarına bugünün olanaklarından yararlanarak eserler vermeli ve yarına miras olarak bugünün eserlerini bırakmalıdır.
Ülke mimarlığının önündeki öteki engelleri de şöyle özetleyebiliriz:
Bugün bizde YÖK sistemi içinde mimarlık okulu enflasyonu var. Mimarlık bölümü sayısı 131 olmuş; bu sayı Fransa’da 22. Öte yandan, ABD’de ve AB ülkelerinde mimarlık eğitimi 5 yıldır, bizde ise 4 yıl. Bizde 4 yıllık eğitimi tamamlayanlar bütün mesleki yetkilerle donatılmış gibi, ülkede mimarlık yapabiliyorlar. Öteki ülkelerde ise 5 yılın sonrasında ayrıca, zorunlu stajlar ve yetkinlik sınavları söz konusu. Kısacası, şu anda bizde eğitimin nitelik ve süresi dünya standartlarının altında.
Kamu kesiminde mimarlara iş verme süreci de son yıllarda başkalaştı. Önce müteahhit belirleniyor, mimarı ise müteahhit kendi anlayış ve ölçütlerine göre seçiyor. Önemli yatırımlar için düzenlenen mimarlık yarışmaları da artık unutulmuş gibi.
AB’nin kabulüne göre Mimarlık, Tıp ve Hukuk insana yönelik üç meslek dalıdır. AB üyesi ülkelerde Mimarlık Yasaları ya da Mimarlık Politikaları var. Türkiye’de mimarlık uygulamalarının düzene kavuşabilmesi için öncelikle ciddi bir Mimarlık Politikası Belgesi’nin, meslek kuruluşlarının da katkılarıyla hazırlanıp yürürlüğe konması gerekiyor.