Mimarlık Mezarlığı Olarak Ankara ve İller Bankası Binası

Bihter Çetinyol

Ankara biraz ilginç bir şehir. Nedense hiçbir zaman Ankara’yı tamamen gezip bitirmiş gibi hissedemiyorum. Son ziyaretimde de bu durum değişmedi.   

Ankara’ya ilk ziyaretim yaklaşık 8 sene önceydi. O döneme dair anıları pek hatırlamamakla beraber, Gençlik Parkı’nı, Kızılay’daki garip AVM’yi ve kışın yağan karın kalınlığını hatırlıyorum. Sonrasında uzun süre sevmediğim bu kenti, üniversitede tanıştığım bir Ankaralı sayesinde sevdim. Bu şehir bana farklı bir kültürde olduğum hissini veriyor. İstanbul’da artık bulamadığım bir his bu. Ama maalesef, o da elden gitmek üzere.  

Uzun süredir Türk mimarlığına dair paha biçilmez eserlerin yıkımına tanıklık ediyoruz. Belki de bu hiç bitmeyen bir döngüydü, ben yeni fark etmeye başladım. Her ne şekilde olursa olsun, yok olan her mirasın arkasından yas tutmaya devam ederken, en azından birini hatırlatma ihtiyacı hissettim. 2016 yılında katledilen İller Bankası Binası, bu yazının konusu.  

Resim1. İller Bankası (Tescilli Kültür Varlığı Olarak İller Bankası Durum Raporu’ndan alınmıştır).

Bina, Cumhuriyet’in kurulmasıyla beraber yeniden inşa sürecine giren genç Ankara’da dönemin başarılı Türk mimarlarından olan Seyfi Arkan tarafından yapılmış. Ankara her ne kadar birçok modern strüktürlü yapının art arda dikildiği bir şehir olsa da özellikle 1. Ulusal Mimarlık akımını kapsayan 1908-30 arası dönemde Türk mimarları pek göremeyiz. Bunun nedeni, yeterli sayıda öğrencinin daha akademiden mezun olmamasıdır. Böylece cumhuriyetin ilan edilip ilk kamu binalarının inşa edilmeye başlandığı dönemde Türk modernizmi, yabancı mimarların ellerine bırakılır. Her kim tarafından yapılırsa yapılsın, bu mimarlık bir millileşme sembolüne dönüşecektir.  

Selefine göre daha modern bir çizgiye sahip II. Ulusal Mimarlık akımına ait bir eser olan İller Bankası Binası, bir kamu kurumu olacak şekilde inşa edilmiş olsa dahi hem strüktürel hem tasarımsal detaylara bakıldığında zarafet ve çağdaş yaklaşımı bir arada yaşatan bir bina olmuş. 1935-37 yılları arasında inşa edilen L biçimli binanın girişinde dışarı taşan iki dairesel mekân, içerideki yarım daire holü tamamlar. Zemin katta kullanılan dairesel unsurların, diğer katlardaki dikdörtgen geometriyle tezatlığı, Mimar Şevki Balmumcu tarafından tasarlanan Sergi Evi binasını anımsatıyor. Zemin katın dış cephesinde Ankara taşı kullanılan, iç mekanda da Art Deco tasarımın öne çıktığı bu bina, artık yok. 

Resim 2. Binanın iç dekoru (Tescilli Kültür Varlığı Olarak İller Bankası Durum Raporu’ndan alınmıştır).

Bulunduğu Atatürk Bulvarı üzerinde Etnografya Müzesi, Türk Ocağı binası, Sergi Evi (Opera) gibi modern Türk mimarlığına ait eserler barındıran, tabir-i caizse bir açık hava mimarlık müzesi olan bölge, cumhuriyetin temellendiği kültürel değerleri açıkça yansıtıyor. Tam da bu sebeplerden ötürü bina, 1980 yılında Koruma Kurulu tarafından anıtsal kültür varlığı olarak tescil edilmiş. Bütün bunlara rağmen, 2013’ten beri Ulus’ta yapılması planlanan cami nedeniyle tehlikeye girmiş, 2017 yılında yıktırılmış. Bu anlatımın en can yakan kısmıysa, yıkımından iki sene sonra “yıkılamaz” kararının verilmiş olmasıdır.  

Başka şartlar altında, bu yapıların Ankara için simge yapılar olması, şehri gezen ziyaretçiler için uğrak mekanlar olması gerekirdi. Nasıl ki Beyoğlu’nun Art Nouveau binaları, Adalar’ın köşk ve yalıları birer kültürel hazine haline geldiyse (ki onların da akıbeti belli değil) Ankara’nın gerek sivil gerek kamusal mimarlık eserlerinin de aynı özenle tasnif edilip korunması gerekirdi. Ne yazık ki, bunlar birer hayalden ibaret. Ankara, el birliğiyle yok oluşunu seyrettiğimiz bir mimarlık mezarlığı.

Resim 3. Ankara’dan bir silüet (Yazara aittir).

Şimdi sokakları dolaşırken, sık ağaçların arkasında yıkılmayı bekleyen boşaltılmış binaları görmek çok can yakıyor. Belki bir sonraki gelişimde onlar da yıkılmış olacak. Ruhsuz binalarla doldurduğumuz bu kenti (ve daha birçok kenti) vaktinde sarıp sarmalamış olan binalar tamamen yok olmadan onları korumak ve anlamını kaybettirmeden restore etmek gerekiyor. İller Bankası’nı kurtaramadık, yerinde devasa bir cami bulunuyor. Ama diğer yapıları korumak ve aktarmak için geç değil.  

Bu konuda son zamanlarda dikkatimi çeken bir oluşum var: #AnkaraAks. Tam olarak bahsettiğim koruma ve aktarma anlayışının başkaları tarafından başlatıldığını görmek içimi rahatlattı diyebilirim. Aynı şekilde daha akademik bir pencereden bakıldığında VEKAM için de aynı rahatlığı hissettiğimi söyleyebilirim. Yine de bu kültürü topluma yayıp toplumun kendi alanını korumasını sağlamak daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir yöntem. Yapay koruma olarak adlandırabileceğim kurum destekli koruma, zamanla sahipsiz kalabiliyor.  

Evet, Ankara bugün çirkin bir şehir, eğer detayları göremiyorsanız. Ağaçların arkasındaki apartmanlara ve iki bina arasında sıkışmış binalara bakarsanız, anlarsınız. Bir arkadaşımın dediği gibi; “Ankara hiçbir zaman Barış Bıçakçı’nın anlattığı kadar güzel olamaz ama sen, Barış Bıçakçı sayesinde o kadar güzel görebilirsin istersen.” 

 Kaynaklar

  • Özaloğlu, S. (2017, Haziran 28). İller Bankası’nın Yıktırılmasının Düşündürdükleri. Arkitera: https://www.arkitera.com/gorus/iller-bankasinin-yiktirilmasinin-dusundurdukleri/ adresinden alındı 
  • TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi. (2017). Tescilli Kültür Varlığı Olarak İller Bankası Durum Raporu. Ankara: TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi.