Mimari Tasarım Stüdyosunda Simbiyotik Bir Araştırma: Maketten Metne, Metinden Dall-e2’ye Üretken Dönüşüm, Bir Metafor Olarak “Yeraltı”

Zeynep Yazıcıoğlu Halu, Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
Kübra Bıyuk Öksüz, Araş. Gör., İstanbul Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
Sümeyye Taşdelen, Öğr. Gör., İstanbul Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

Tasarım, bir üretim biçimidir ancak düşünme biçimlerimiz de çeşitli tasarım evrelerinden geçmektedir. Mimari tasarım stüdyolarındaki deneysel yaklaşımlar, üretim açısından olduğu kadar, süreç açısından da bir o kadar öğretici olabilmekte. Bu sebeple, tasarım eğitiminde formel yaklaşımların yanında informel eğitim yaklaşımlarına da sıklıkla başvurulmaktadır. Güncel ortamın ve sorunsalların, gelecek teknolojileriyle ilişkilerini sorgulayan alıştırmalar, tasarımcının geçmişten gelen önyargılarla hareket edemeyecek olması sebebiyle, çeşitli düşünsel alıştırmalar yapılması için önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu türden düşünsel alıştırmaların kurgulanmasında farklı tasarım ve araştırma yaklaşımlarından beslenmekte fayda vardır. Bu çalışmada da rasyonel ve eylem odaklı tasarım süreci yaklaşımlarının mimari tasarım sürecinde araştırma ve tasarım odaklı yaklaşımlar olarak ilerleyebilmesi için yeni gelişen teknolojik araçlardan faydalanılmasının olasılığı sorgulanmıştır. Böylelikle, güncel literatüre bu teknolojik araçların kullanımına dair yeni alternatifler getirilerek katkı sağlanması amaçlanmaktadır.

Tasarım Sürecinde Yaklaşımlar: Rasyonel ve Eylem Odaklı Düşünme
Tasarımı bir süreç olarak kabul edersek, Dorst ve Dijkhuis’in (1995) öne sürdüğü gibi, tasarım üretmenin yalnızca iki temel farklı yolu olduğunu düşünebiliriz. Bunun yanında, bu her iki tasarım üretme yönteminin ikisinin de birkaç adı olduğunu kabul etmeliyiz. Daha hakim görüş olan ve yayınlarda öncelikle karşımıza çıkan yaklaşım, “rasyonel model” (Brooks, 2010), “teknik problem çözme” (Schön, 1983) ve “akıl merkezli bakış açısı” (Ralph, 2010) olarak adlandırılmıştır. İkinci yaklaşım olan alternatif görüş ise “eylem içinde yansıtma” (Schön, 1983), “ortak evrim” (Dorst ve Cross, 2001) ve “eylem merkezli bakış açısı” (Ralph, 2010) olarak tanımlanmaktadır. İlki olan, rasyonel model, rasyonalist felsefeye dayanmaktadır ve rasyonalist felsefeye göre; tasarım, araştırma ve bilginin edinilmesi ile öngörülebilir ve kontrollü bir şekilde ilgilenir. Rasyonel modelde, tasarımcılar tasarıma dair unsurları bilinen kısıtlamalar ve hedefler için optimize ederler ve tasarım süreci plan güdümlüdür. Tasarım faaliyetinin aşamaları tasarımcı tarafından koordine edilir (Pahl ve Beitz 1996; Simon, 1996). Öte yandan, eylem merkezli model, rasyonel modele zıt olarak, tasarımcıların tasarım fikirleri ve ürünleri oluşturmak için yaratıcılığı ve duyguyu kullandıklarını varsayar. Ralph’in (2010) belirttiği gibi analiz, tasarım ve uygulama aşamalarının birbiriyle bağlantılı olduğu, birlikte gerçekleştiği kabul edilmektedir ve tasarım süreci yaygın olarak doğaçlamadır.

Mimari Tasarımda Araştırma ve Tasarım Tabanlı Rasyonel ve Eylem Odaklı Düşünme
Mimarlık eğitiminde mimari mekana dair tasarım üretiminin gerçekleştiği en önemli ortam mimari tasarım stüdyosudur. Tasarım stüdyoları öğrencilerin üretim aktivitelerini belirli konular çerçevesinde gerçekleştirdikleri ortamlardır. Ancak bunun yanında öğrencilerin düşünme biçimlerini de çeşitli aşamalardan geçirmeye olanak tanıyan ortamlar üretmeleri önemlidir. Bu gibi alternatif düşünme biçimleri üretmenin arttığı ortamlarda öğrenciler de farklı yaklaşımları daha fazla sınama imkanına kavuşmaktadır. Bu sebeple, mimari tasarım stüdyolarında önerilen deneysel yaklaşımlar, üretim açısından olduğu kadar, süreç açısından da öğretici olabilirler. Bu sebeplerle, tasarım eğitiminde formel yaklaşımların yanında informel eğitim yaklaşımlarına da sıklıkla başvurulmaktadır. İnformel eğitim yaklaşımlarında hızlı, kısa süreli, üretim odaklı ve ekip çalışmasına olanak tanıyan atölye çalışmaları öne çıkmaktadır. Bu gibi atölye çalışmaları, güncel ortamın ve sorunsalların stüdyoda tartışılması için birer fırsata dönüşebilmektedir.
Günümüzde, özellikle pandemi süreci ve sonrasında artan bir hızla hayatımıza giren teknolojik gelişmeler tasarım süreçlerini ve üretimleri sorgulamamıza sebep olmuştur. Bu sorgulamalar kapsamında yeni teknolojik imkanlarla tasarlanacak ve üretilecek mekanlar ve bu üretimlerin mimari tasarım süreçlerinin ilişkilerini sorgulayan alıştırmalar önem kazanmaktadır. Yeni teknolojiler ile ilişkili yapılacak tasarım alıştırmalarının ve bu alıştırmalara bağlı akademik araştırmaların farklı faydalarının yanında yaratıcılığa dair bir önemli özelliği de öne çıkmaktadır. Bu önemli özellik, yeni teknolojiler ile üretilmiş ürünlerin ve yayınların sınırlılığından kaynaklanmaktadır. Böylelikle, tasarımcılar ve öğrenciler, geçmişten gelen, önceden denenmiş ve hatta bazı durumlarda tasarıma dair çeşitli ön kabuller ve önyargılar oluşturmuş yaklaşımlarla hareket edememektedir. Bu durum, çeşitli ve farklı düşünsel alıştırmalar yapılması için önemli fırsatlar sunmakta ve yaratıcılığın harekete geçirilmesine yardımcı olmaktadır. Bu türden düşünsel alıştırmaların kurgulanmasında farklı tasarım ve araştırma yaklaşımlarından beslenmekte fayda vardır. Bu çalışmada da rasyonel ve eylem odaklı tasarım süreci yaklaşımlarının mimari tasarım sürecinde araştırma ve tasarım odaklı yaklaşımlar olarak ilerleyebilmesi için yeni gelişen teknolojik araçlardan faydalanılmasının olasılığı sorgulanmıştır. Böylelikle, güncel literatüre bu teknolojik araçların kullanımına dair yeni alternatifler getirilerek katkı sağlanması amaçlanmaktadır.
Tasarım stüdyolarında tasarıma konu oluşturan kullanıcıların hem işlevsel hem de duygusal ihtiyaçları öncellenebilir. Bu sebeple, rasyonel ve eylem merkezli tasarım düşüncesinin üretilmesi mimari tasarım stüdyolarının meselesi olabilmelidir. Günümüzde teknolojinin tasarıma getirdiği farklı ve çeşitli sorunsallar üzerinden farklı ve çok boyutlu düşünme becerilerinin geliştirilmesi için stüdyonun sorgulamaları içermesi önemlidir. Çok boyutlu düşünme ve sorgulama becerisi araştırma kanalıyla yürütüldüğü zaman düşünme, yazma, tartışma, doğrulama, yayma ve uygulama gibi aktiviteleri içeren bir süreç olarak tanımlanabilir. Mimari tasarım stüdyosunu araştırmanın gerçekleştiği alan olarak değerlendirdiğimizde, Murray’in (2013) belirttiği gibi araştırma yoluyla tasarım yapmak veya tasarım yoluyla araştırma yapmak gibi iki farklı yönden yaklaşıldığını görmekteyiz. Rasyonel model, araştırma yoluyla mimari tasarım yapmayı, yani tasarım sorunsalının belirlenmesini; olası kullanıcıların yaşam döngülerini takip etmeyi, gözlem yapmayı ve olası kullanıcılarla birlikte çalışma yollarını aramayı ve kullanıcı ihtiyaçlarının belirlenmesi sürecine veri sağlamayı; toplanan verilerin analiz edilmesini, değerlendirilmesini ve sentezlenerek tasarıma dönüşmesini içermektedir. Bunun yanında literatür taraması aracılığıyla mimari örneklerin çözümlemelerinin yapılması da önemli birer girdi sağlamaktadır (Coyne, 2013). Eylem odaklı düşünme yaklaşımları ise mimari tasarım araştırmasında tasarım yoluyla araştırma olarak karşımıza çıkmaktadır. Tasarım temsilleri ve temsile dair uygulamalar yoluyla tasarım araştırması yapmak hedeflenmektedir. Bu hedef doğrultusunda çizimler, haritalar ve arşivler incelenir; diyagramlar, kesitler, eskizler, 2 ve 3 boyutlu çizimler/modeller oluşturulur; manifesto ve senaryo yazılır; programlama ve dijital araçların kullanımı ile çeşitli ifade yöntemleri denenir ve tasarıma dair araştırma yapılır (Verberke, 2013). Ancak hangi yönden yaklaşılırsa yaklaşılsın araştırma tasarımı, tasarım da araştırmayı beslemelidir. Araştırmaya dayalı tasarım ile elde edilen bilginin tasarım yoluyla ifade edilmesi; tasarım öğesinin ve diğer araştırma faaliyeti ve araştırma metodolojisi modlarının etkileşimli ve simbiyotik bir şekilde birlikte çalışması ve baştan sona süreç boyunca her birinin diğerini beslemesi hayati önem taşımaktadır. Halu (2020)’nun önerdiği Sorgulama Yöntemi veya Tanımla/Tasarım-Tasarla/Tanımla (2T-2T) olarak adlandırdığı yöntemde, tasarım sorunsalının tanımlanması ve tasarlanması bir döngü şeklinde yinelenmektedir. Bu makalede, bu bakış açısıyla, yeni teknoloji olanaklarının söz edilen döngüsel tasarlama eyleminde bir katalizör görevi görüp göremeyeceğini sorgulamak amaçlanmıştır.

Mimari Tasarımda Araştırma ve Tasarım Tabanlı Rasyonel ve Eylem Odaklı Düşünme ile Dall-e2 Programı İlişkisi
Günümüzde yapay zeka programlarının sürekli gelişim göstermesi, mimari tasarımın temelde rasyonel ve eylem tabanlı gelişen sürecine kaçınılmaz olarak etki etmektedir. Uzun dönemdir yapay zeka programları çeşitli tasarım araştırmalarında kullanılmaktadır. Ancak, bugün gelinen noktada özellikle son dönemde öne çıkan Midjourney, Gpt-4, Dall-e2 gibi pek çok yapay zeka programları tasarlama kapasitelerinin beklenilenden çok fazla olması ve bunu kısa sürede gerçekleştirilebiliyor olmaları nedeniyle, klasik tasarım süreçleri sorgulanır hale gelmiştir. Teknolojik gelişmelerden çok hızlı etkilenen mimari tasarım süreci, son gelişen yapay zeka programlarını kendi alanına nasıl dahil edeceği tartışma konusudur. Bu çalışma kapsamında, Dall-e2 programının mimari tasarım sürecinde rasyonel ve eylem odaklı düşünme biçimi içinde nasıl ve hangi görevle konumlanabileceği üzerinde durulmaktadır.
Dall-e2 programı, OpenAI şirketi tarafından 2022 yılında geliştirilen bir yapay zeka programıdır. Program, metin girdisine göre görseller üretmektedir, üretilen görseller üzerinden değişiklik yapmaya olanak tanımaktadır. Metnin detay düzeyine ve yazım biçimine göre görsel çıktının rastlantısallığı değişmektedir. Dall-e2 programının mimari tasarım sürecinde ele alınmasına yönelik son dönemde literatürde artan bir ilgi olduğu açıktır. Programın tasarım konsepti oluşturmaya yönelik “öğrencilerin bakış açılarını genişlettiği” (Yıldırım, 2022) yönündeki görüşlerin yanı sıra, programın basit nesneler arasındaki ilişkileri (üzerinde, içinde, altında vb. gibi) dahi çözmekte zorlandığını iddia eden araştırmalar bulunmaktadır (Conwell ve Unwall, 2022). Yapay zeka programlarını yaratıcılık miti üzerinden ele alan Leach (2022), mimaride çok kapsamlı ve karmaşık durumların çözümünde yapay zeka programlarının kullanılmasının gerekliliğini savunmuştur. Hegazy ve Saleh (2023) de araştırmalarında Dall-e2 benzeri programların mimari tasarım sürecinde ilham konusunda faydalı olabileceğini savunurken, tasarım etiği konusunun önemli bir sorun oluşturabileceğine dikkat çekmektedirler. Yapay zeka programlarının her sürümde hata payını azaltma eğiliminde olmalarına rağmen, araştırmacılar tarafından olumlu ve olumsuz birçok açıdan tartışıldığı görülmektedir.

Simbiyotik Bir Tasarım Süreci Denemesi: “Yeraltı” Atölyesi
Yeni teknolojiler ile üretilmiş yayınların sınırlılığından hareketle ve açıklanan kuramsal arka planla, mimari tasarım stüdyosu öğrencilerinin tasarım yoluyla araştırma yapmasını destekleyecek, sunumlar dahil toplam 5 dersten oluşan bir atölye çalışması kurgulanmıştır. Atölyenin sonuçları ile Dall-e2 programının mimari tasarım sürecinde rasyonel ve eylem odaklı düşünme biçimi içinde nasıl ve hangi görevle konumlanabileceği üzerinde fikirler üretilmiştir. Bu atölye çalışması, tasarım odaklı bir araştırma olarak kurgulanmıştır ve çeşitli adımlardan oluşmaktadır. Yazılı ifade ile başlayan süreç, eskizler, maket ve teknik çizimlerle devam etmiş, yeniden yorumlama ile üretilen kısa metinlerin eklenmesiyle oluşturulan grafik paftalar ile sonlanmıştır. Tasarım yoluyla araştırmaya dair farklı adımlar evrilerek denenmiştir. İstanbul Üniversitesi Mimarlık Bölümü 2.sınıf öğrencileri ile 2022-2023 Güz Döneminde gerçekleştirilmiş olan “Yeraltı” temalı atölye çalışması amacı, süreci ve sonuçları açısından değerlendirilecektir. Bu değerlendirme ile, yeni gelişen teknolojilerin tasarım süreçlerindeki rolü sorgulanmıştır. Atölye kapsamında, öğrencileri tasarım odaklı düşünmeye yönlendirmek amacıyla, insanın yeryüzü ve çevresiyle kurduğu kullanım, mülkiyet ve paylaşım gibi çağdaş ilişkilerde kullanılan kavramlar yerine, seramik sanatçısı Jonathan Mess’in “Landfills” ve “Crosssections” adını verdiği eserlerinde kurguladığı toprağın ve yeryüzünün fiziksel özelliklerine, gerçekliğine, katmanlarının zamana tanıklığına işaret ettiği gibi, öğrencilerin de “Yeraltı”nı kurgulayacakları nesnel ve fiziksel gerçekliklere odaklanmaları hedeflenmiştir (Mess, 2014).
“Yeraltı” kapsamında öğrencilere seminer verilmiş ve kastedilen kavramın görünenin arkasındakini, farklı ölçekleri nesnel ve fiziksel olarak ele almak olduğu, çeşitli ölçeksel farklılıklar üzerinden ifade edilmeye çalışılmıştır. Seminerde sunulan doğa parçaları (Phaidon 2005) aracılığıyla öğrenciler, ölçekler arası düşünme konusunda teşvik edilmiştir. Gözün göremediği düzeydeki küçük organizmaların nesnelliğinden, gözün bir bakışta kavrayamayacağı büyüklükte alanları kapsayacak yerlerin nesnelliği aradalığındaki tüm ölçekler üzerine düşünmeleri ve anlamsal çıkarımlar yapmaları istenmiştir (Şekil 1).

Şekil 1. Seminerde öğrencilere sunulan görsellere dair kolaj (Yazarlar tarafından üretilmiştir.)

Şekil 1. Seminerde öğrencilere sunulan görsellere dair kolaj (Yazarlar tarafından üretilmiştir.)

Grup çalışması olarak yürütülen çalışmada, seminer sonrasında öğrenciler gruplarını kendileri oluşturmuş ve oluşan gruplar hangi evrenin yeraltını tasarlayacakları üzerine senaryolar üretmiş ve detaylı olarak eskizlere ve yazıya dökülmüştür (Şekil 2).

Şekil 2. Kurgulanan evrenlere dair ilk eskiz aşaması üretimlerinden örnekler.

Şekil 2. Kurgulanan evrenlere dair ilk eskiz aşaması üretimlerinden örnekler.

Bu üretimlerde, duygusal ifadelerin ağırlıklı olduğu, ancak Mess’in eserlerinde yaklaştığı gib tasarlanacak evrenin fiziksel özelliklerine, gerçekliğine ve katmanlarına da odaklanmaları beklenmiştir. Sonrasında, belirlenen senaryolar kapsamında öğrenciler, 30*30*30 cm boyutlarında birer küp tasarlamış, tasarım evrenlerini bu küp üzerinden kurgulaşmışlardır. Kübün önerdikleri evrenin herhangi bir ölçekteki ifadesi olabileceği belirtilmiştir (Şekil 3).

Şekil 3. Tasarlanan ve senaryolaştırılan evrenlerin maket aşaması üretimlerinden örnekler.

Şekil 3. Tasarlanan ve senaryolaştırılan evrenlerin maket aşaması üretimlerinden örnekler.

Maketler üzerinden yapılan sunumlarda maketlerin maddesel nedensellikleri, doğaları ve fiziksel özellikleri üzerinde durulmuş ve bu yönde tartışmalar geliştirilmiştir. Tanımlanan evrenler sonraki aşamada, çizime dönüştürülmüş, öğrenciler tasarladıkları evrenlere ait önerdikleri ölçekler doğrultusunda çizimler üretmiştir (Şekil 4).

Şekil 4. Tasarlanan ve maketleri yapılan evrenlerin teknik çizim aşaması üretimlerinden örnekler.

Şekil 4. Tasarlanan ve maketleri yapılan evrenlerin teknik çizim aşaması üretimlerinden örnekler.

Teknik çizimler ışığında maddesel gerçeklik üzerine tartışmalar yapılmış ve daha önce oluşturulan senaryoya dayalı betimleyici uzun metinlerin, tek cümlelik açık ve net tanımlama ifadelerine dönüştürülmeleri istenmiştir. Böylelikle, tasarlanan evrenler, küp ve onun maddeselliği tek cümle ile ifade edilmiştir. Bu kısa betimlemelerin, metni okuyan kişilerin bu maketi ve çizimleri görmeden hayal edebilecekleri düzeyde açık ve nesnel olması amaçlanmıştır. Son aşamada öğrenciler, düşünceden, eskize ve metne; metinden makete; maketten teknik çizime ve kısa betimleme cümlelerine dönüşmüş işlerini birer pafta ile sunmuşlardır (Şekil 5, 6, 7).

Şekil 5, 6, 7. Tasarlanan evrenlerin teslim paftaları aşamasından örnekler

Şekil 5, 6, 7. Tasarlanan evrenlerin teslim paftaları aşamasından örnekler

Atölye kapsamında, öğrenci grupları kendi yeraltı senaryolarını kurgularken herhangi bir yapay zeka programı kullanılmamıştır. Son aşamada her bir yeraltı maketi için üretilmiş betimleyici kısa metinler, Dall-e2 programına girdi olarak yazılmıştır ve görsel çıktılar elde edilmiştir. Bu sürece dair maketten metne ve metinden modele giden izlek Tablo 1’de yer almaktadır.

Tablo 1. Maketten metne ve metinden Dall-e2 modellerine dönüşüm.

Tablo 1. Maketten metne ve metinden Dall-e2 modellerine dönüşüm.

Çalışma kapsamında öğrencilerin, nesnel gerçeklikler üzerinden, maketlerini malzeme detaylarıyla betimledikleri kısa tasvirlerde; bazı tasvirler çalışmaların birebir karşılığı olabilirken bazılarında daha az tanımlama bulunmaktaydı. Bu noktada “prompt/istem” metinleri Dall-e2’ye veri sağlarken, gruplardan maketlerini yazılı metinlerde nesnel olarak en fazla ifade eden öğrenci çalışmalarının Dall-e2 programından kendi çalışmalarına en benzer çıktıları verdiği söylenebilir. Bu noktada, önemli olan öğrencilerin tamamen kendi insiyatifleri ve becerileriyle farklı tasarım evrelerinden geçerek tasarladıkları gerçekliklerin Dall-e2’den en benzerini ürettirmelerini sağlamak hedeflenmemiştir. Burada ana hedef öğrenci gruplarının yaptıkları tasarımlara, sözel ve yazılı olarak da net bir şekilde ifade edebilecek hakimiyette olmalarıdır.

Sonuç ve Değerlendirme
Bu çalışmada, öğrenciler tasarıma girdi oluşturan düşüncelerini tasarım sürecinin ilk aşamasında nesnel durumlara karşı duygusal ve öznel değerlendirmeler üzerinden üretmeye başlamıştır. Bu düşüncelerini yazılı bir metin ile ifade etmiş, yazılı metinlere tasarım araştırması eskizleri eşlik etmiş, maket ve teknik çizimler ile devam edilmiştir. En son aşamada, tasarladıkları ürünleri Dall-e2 programına da girdi sağlayabilecek şekilde, kısa ve net nesnel tanımlamalara dönüştürmüşlerdir. Bu girdilerin Dall-e2’de işlenmesi ile elde edilen zengin sonuçlar aslında öğrencilerin kısa süre içinde ne kadar derinlikli ve çeşitli yaklaşımlar üretebildiklerini ortaya koymaktadır. Programdan elde edilen görsel sonuçları ile üretilen maket, çizim ve metin arasındaki karşılıklı ilişki bu çalışma ile farklı açılardan değerlendirilebilir. Bu karşılıklı ilişkinin, tasarım sürecindeki tanımla-tasarla ile tasarla-tanımla arasındaki simbiyotik ilişkide ileri ve geri hareketler ile geri beslemeyi düzenleyen bir katalizör gibi çalışabileceği yorumlanmıştır. Programların tasarım sürecinde ve sonrasında tasarımcıların rasyonel ve eylem odaklı düşünme sürecindeki diyalogu kurabilecek bir görev üstlenmesinin mümkün olabileceği savunulmaktadır. Gelişen teknolojiyi tasarım süreçleri ile entegre edebilmek ve öğrencilerin bu gibi uygulamaları araçsallaştırabilmelerini sağlamak için bu gibi kısa süreli atölye çalışmaları önemli birer ortam sağlamaktadır. Öğrencilerin gruplar halinde çalışması, birbirleriyle iletişimi artırmakta ve yeni fikirler için ortam doğmasını da sağlamaktadır.
Diğer öne çıkan değerlendirme tasarımda metnin gücünün ne kadar önemli olduğunun ortaya konmasıdır. Yazılı ve sözel ifade ile betimlenebilen duygular ve nesnel gerçeklikler, ilerleyen süreçte gelişen yeni tasarım araçlarının kullanımında önemli bir yer tutacaktır. Anadilini etkili ve doğru kullanabilmenin yanında, malzeme, detay ve mimari terminolojiye hakimiyetin giderek daha da önem kazanacağı söylenebilir. Yazılı ve sözlü olarak tanımlanabilir gerçeklikler, dijital ortamlarda hızla sınanabilecektir. Bunun yanında tasarımcı beyni ile yapay zekanın tasarlama biçimi arasında benzerlikler ve farklılıklar olduğu görülmektedir. Bu da ayrı bir çalışma konusu oluşturabilecek potansiyeldedir.

Kaynaklar

  • Brooks, Frederick Brooks. The design of design: Essays from a computer scientist. Addison-Wesley Professional, 2010.
  • Conwell, Colin, ve Tomer, Ullman. “Testing Relational Understanding in Text-guided Image Generation.” arXiv preprint arXiv:2208.00005: (2022).
  • Dorst, Kees ve Dijkhuis, Judith. “Comparing paradigms for describing design activity”. Design Studies. 16 (2) (1995): 261-274.
  • Dorst, Kees ve Cross, Nigel. “Creativity in the design process: Co-evolution of problem solution”. Design Studies. 22 (5)(2001): 425-437.
  • Halu, Zeynep. “An Inquiry in Architectural Design Methods: Rational Model or Action-Centric Model: One Way or Another?”. Detail Design in Harsh Climates: Part 2: Amazon Region. Gce Akademi, (2020): 7-9.
  • Hegazy, Muhammad ve Saleh, Ahmed. “Evolution of AI role in architectural design: between parametric exploration and machine hallucination”. Msa Engineering Journal. Vol. 2-2. Special issue for Artificial Intelligence & Sustainable Engineering Conference: A Path to The Future. (2023): 262-288.
  • Leach, Neil. “In the mirror of AI: what is creativity?”. Architectural Intelligence 1, sayı: 1 (2022): 15-22.
  • Mess, Jonathan. (2014) https://www.jonathanmess.com/landfills (erişim tarihi: 20.02.2023).
  • Murray, Fraser. “Design Research: Translating Theory into Practice”, Design research in architecture: an overview, ed. Murray Fraser, Ashgate Publishing (2013): 95-116.
  • Pahl, Gerhard ve Beitz, Wolfgang. Engineering design: A systematic approach, Springer-Verlag, London, 1996.
  • Phaidon, Heaven & Earth: Unseen by the naked eye, Phaidon, NY, 2005.
  • Ralph, Paul. “Comparing two software design process theories.” International Conference on Design Science Research in Information Systems and Technology Conference(DESRIST 2010). Springer, St. Gallen, Switzerland, 139–153, 2010.
  • Schön, Donald. The reflective practitioner: How professionals think in action, Basic Books, USA: 1983.
  • Simon, Herbert. The sciences of the artificial, MIT Press, Cambridge, MA, USA. pp.111, 1996.
    Verberke, Johan. “This is Research by Design “, Design research in architecture: an overview, ed. Fraser, Murray, Ashgate Publishing, 2013.
  • Yıldırım, Erdem. “Text to Image Artificial Intelligence in a Basic Design Studio: Spatialization From Novel.” Isarc 4. International Scientific Research and Innovation Congress. Istanbul: IKSAD, 453-462, 2022.