Mimar Gizem Seri: Perfeksiyonist yaklaşımımızdan ödün vermiyoruz…

Kolezyum Mimarlık’ın kurucusu mimar Gizem Seri ile uygulama alanındaki tecrübeleriyle harmanladığı tasarım vizyonunu, kolektif bir atölye olarak sürdürmeyi hayal ettiği mimarlık ofisini ve geleceğe yönelik hedeflerini konuştuk.

Mimarlık mesleğine nasıl yönlendiniz? Kariyer yolculuğunuzu nasıl başladı ve ilerledi?

GS:Beş yaşından beri mimar olmak istiyordum. Tabii ki yönlendirme olarak baktığımızda sanırım babamın etkisi çok önemliydi. Kendisinin inşaat sektörünün içinde bulunması benim de mimarlık hayallerimin başlamasına sebep oldu.

Benim için tek hayaldi mimar olmak. Bu sebeple lise eğitimimden bu yana mesleğime yönelik eğitimler almaya gayret ettim. İSOV Yapı Meslek Lisesi’nde Mimari Yapı Teknik Ressamlığı okudum ve mezun olduktan sonra %100 başarı bursu ile Beykent Üniversitesi’nde eğitimime başlayarak, İstanbul Gelişim Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi, Mimarlık Bölümü’nde eğitimimi tamamladım. Şu an Beykent Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Mimarlık ABD Yüksek Lisans programına devam etmekteyim.

Kolezyum Mimarlık nasıl kuruldu? Ne tip projeler üzerinde çalışıyorsunuz?

GS: Eğitiminin bitmesinin akabinde özel sektörde saha ve proje mimarı olarak çalışmaya başladım. Büyük metrajlı projelerde çalışmış olmak bana deneyim kazandırdı. Ayrıca mimarlığın çok özgün bir meslek olması sebebiyle 2021 yılında çalıştığım inşaat firmasından ayrılarak, mimarlık tarihi için önem arz eden özgünlüğünden, tamamlandığı dönemden günümüze kadar herhangi bir değer kaybetmeyen, İtalya’da bulunan Colosseum yapısından aldığım ilhamla Kolezyum Mimarlık’ı kurdum. Kolezyum Mimarlık’ı kurarken aslında yola üç ortak olarak çıkmıştık. Şartların sağlanamaması, anlaşamama gibi durumlardan dolayı kısa bir süreçte yola tek başıma devam etmeye karar verdim.

Yeni kurulmuş bir firma olmamızdan dolayı üzerinde çalıştığımız işlerin ağırlığı iç mekan tasarımları, cephe tasarımlarından oluşuyor ve bunları uygulamaya yönelik işler yapıyoruz.

Tasarım yaklaşımınızı ve mimarlığa bakış açınızı nasıl özetlersiniz?

GS:Tasarımın ilk aşamalarından itibaren perfeksiyonist yaklaşımımızdan ödün vermemeye dikkat ediyoruz. Tabii burada bizim yaklaşımımızdan ziyade son kullanıcının ihtiyaçlarını, arzularını da yabana atmadan özgün bakış açımızla birleştirerek bir tasarım oluşturmak vazgeçilmez parametrelerimizden. Müşterimizi anlamak ve onların hayat tarzlarını tasarıma yansıtmak bizim için çok önemli olduğunu söyleyebilirim.

Türkiye’de genç mimar olmak ne tür avantajlar ve dezavantajlar taşıyor?

GS: Türkiye’de genç bir mimar olmanın bizim için en önemli avantajları müşterinin gözünden bakarak tasarımın ve teknolojinin doğru kombinasyonu ile başarılı sonuçlar elde edebilecek olmak. Ayrıca müşterilerimizin gençliğimizden beslenen yaratıcılığımıza, basmakalıpların dışında tasarımlar gerçekleştirebileceğimize olan inançları ve “karşımızda üretken bir mimar var” düşünceleri de cabası.

Öte yandan mimarlık mesleği için 45 yaşın altı tüm dünyada genç sayılıyor. Müşterilerin karşısına ilk kez çıktığımızda bizler de “Acaba deneyimleri var mıdır?” ön yargısıyla karşılaşıyoruz, bu da genç olmanın dezavantajı olabilir. Ama bu tereddütlerin yok olması çok zaman almıyor diyebilirim.

Kendi ofisinizi kurma süreci sizin için nasıl bir deneyimdi?

GS: Ofis kurmaya karar verdiğimde hırsım, isteğim, hevesim, inancım ve bu yönde biriktirdiğim deneyimlerim vardı. Tatlı telaşlar ile endişeler harmanlandığında mideme ağrıların girdiği sancılı bir süreç geçirdiğimi hatırlıyorum. Mimarlık ofisi kurduğunuzda sadece mimarlık yapabileceğinizi zannediyorsunuz ama bu büyük bir yanılgı. İş idaresi ve finans bilginizin de olması gerekiyor. Aynı zamanda iyi bir yönetici olmanız ve girişimci bir ruha sahip olmanız da gerekiyor. Başlangıçta tüm bunların üstesinden gelemezsem diye soru işaretlerim oldu ama aldığım manevi destekle bu süreci de deneyimlemiş oldum.

Mimarlık bir tür usta-çırak ilişkisiyle geliştirilen bir yetkinlik alanı. Kariyer öykünüzde “usta” konumunda gördüğünüz isimler oldu mu?

GS: Ben mimarlığı, uygulamayı bilmeden sadece tasarım yapmak olarak görmenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Bildiğimiz üzere proje uygulama aşaması saha ekibi tarafından hayata geçirilir. Bu esnada zanaatkârlarımız devreye girer. Şantiyelerde görev alan gerçek anlamıyla “usta”ların tecrübelerine ve emeklerine sonsuz saygı duyan biriyim. Mimarlığı erbabından öğrendiğim zanaatkârlar sahadaki ustalardı ve kendilerini her zaman bu mesleğin “usta” isimleri olarak gördüm.

Geleceğe yönelik hayalleriniz ve planlarınız neler?

GS: Yakın gelecekten söz edecek olursak, Kolezyum Mimarlık’ın kolektif bir atölye ortamına dönüşmesi en önemli planlarım arasında. Farklı disiplinlerden uzmanların birbirinden beslenerek, dayanışmayla üretim yaptığı bir atölyeyi hedefliyorum. Daha uzak bir gelecekten söz edecek olursak da perfeksiyonist yaklaşımımızdan ödün vermeden büyüyerek hem yurt içinde hem de yurt dışında şubeleşmek ve ses getiren projelere imza atmayı hayal ediyorum.