Marmara Depreminde Öğrendiklerimizin Ne Kadarını Uyguladık?

Vedat Tokyay, Mimar
Köksal Anadol, Y. Mimar

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin hemen sonrasında, İstanbul Irmak Okulu’nu (1) ziyaret eden dönemin Milli Eğitim Bakanı, okulun spor salonu ve dersliklerinde kullanılan lamine ahşap tekniğini çok ilginç bulmuş, okulun ve inşaatın sahibi olan Yapı Merkezi yetkililerine “bu teknoloji ile Marmara bölgesinde demontabl okul yapıp yapamayacaklarını” sormuştu. Böylece, ülkemizde ilk kez, kalıcı olmayan “taşınabilir okullar” yapma fikri ortaya çıkmıştı. 

Yapı Merkezi, Irmak Okulu’nun spor salonu, konferans salonu ve derslik çatı örtülerinin çağdaş ahşap tekniklerine göre projelendirme ve uygulama işini yapan bir kişi olduğum için, benimle görüştüğünde çok önemli bir sorumluluk üstlendiğimi fark etmiştim. Yapı Merkezi ile bu konuyu birlikte çözümlemeye karar verdik. Adapazarı/Merkez, Adapazarı/Ferizli, İzmit/ Değirmendere, İzmit/Derince Yalova, İzmit/Bekirpaşa bölgelerinde bakanlığın seçtiği arsalarda “ 6 adet mobil ilköğretim okulu” yapmamız istendiği gibi, tüm yapıların güz eğitim dönemine hazır olması isteniyordu. Benim bu konudaki çalışma arkadaşım ise, Yapı Merkezi’nden sevgili Mimar Köksal Anadol idi.

Köksal Ağabey ile ilk yaptığımız iş, mimari projeyi hazırlamak olmuştu. Amacımız, sadece sökülüp takılabilir yalın bir konstrüksiyon kurgusu değil aynı zamanda özgün mekanlar yaratmaktı. Birtakım ilkeler oluşturduk:Bu yapı normal bir okulun sağladığı konforu ve mekansal hiyerarşiyi sağlamalıydı.Bu yapı, depremin etkisi bittiğinde ve yerine kalıcı okullar yapıldığında, tüm yapısal parçaları birbirlerinden ayrışmış olarak rahatlıkla sökülebilmeli ve depolanabilir olmalıydı. Daha sonra ülkenin yaşayabileceği depremlerde kullanılmak üzere…Çatı kaplaması hariç tüm yapısal elemanlar, ahşaptan üretilmeliydi. Islak hacimler ve ısı merkezi okula komşu konteyner ile çözümlenmeliydi.

Bu ilkeleri oluştururken ikimizin de aklında, Barselona 92 Expo’sunda Tadao Ando’nun tasarladığı ahşap Japon Pavyonu vardı. Expo bittikten sonra, tüm yapı sökülmüş ve Japonya’da bir okula dönüştürülmüştü.

Kısa bir zamanda, her biri 700 m² alanındaki temel eğitim okulu projemizi hazırladık. Bu proje, temelden strüktüre, duvar panellerinden yükseltilmiş döşemeye kadar tüm detayları düşünülmüş, cıvata sayısına kadar çözümlenmiş bir uygulama projesiydi. Zemin sisteminde, temeller ve bağlantı hatılları prekast olarak tasarlanmış olup hatıllara basan lamine döşeme kirişlerinin üzerine yükseltilmiş kontraplak bir döşeme oturuyordu. Bu zeminin kaplama malzemesi ise linoleum idi. Bu zeminin üzerine, tam ölçü ve şekline uygun üretilmiş ahşap kolon, kirişler ve aşıklarla ana strüktür oturuyor, çatı sandwich alüminyum panellerle bitiriliyordu. Tüm dış ve iç duvarlar ısı yalıtımlı, içi ve dışı kontraplak kaplı olarak hazırlanıyordu.

Bu altı okul, zorlu kış koşullarında ve okulunu yaptığımız bölgede yaşayan marangozlar ile, 55 gün gibi kısa bir sürede, tamamlandı ve güz eğitim dönemine yetiştirildi. (2) Daha sonra, Marmara Taşınabilir Ahşap Deprem Okulu yapıları, 2000 yılı Ulusal Mimarlık Ödülünü aldı. (3) Ayrıca, 2000 yılında da, Ağa Han Mimarlık Yarışmasında Türkiye’nin adayı oldu.

Dönemin Milli Eğitim Bakanı olan Metin Bostancıoğlu, ilgi alanı yapı teknolojileri ve mimarlık olmamasına karşın, ahşap yapıların, hafiflik ve esnekliğinden dolayı, depremde en güvenli yapılar olduğunu biliyordu. Devletin şefkatli ellerini öğrencilerin üzerine koyarak eğitimin kesintisizliğini sağladı. 

“Marmara Depreminde öğrendiklerimizin ne kadarını uyguladık?” sorusuna gelindiğinde, yanıtlarım maalesef olumsuz. Neden, depolanıp istiflenmesi gereken 6 adet taşınabilir deprem okulu deprem bölgesine götürülmedi de çadır gibi ilkel koşullarda eğitim yapılıyor? Neden kent planlaması, deprem bölgelerindeki imar koşullarını düzenlenmedi? Neden denetim büroları ve belediyelerin, büyük bir çoğunlukla, yüklenicinin azami kar oyununun bir parçası haline gelinmesi göz ardı edildi?  Çağdaş ahşap teknolojisinin, böylesi bir deprem ülkesindeki yapılarda kullanılmaması bir yana, neden imar yönetmeliğindeki “ahşap yapı ile en fazla 2 kat yapılır” maddesi halen yürürlüğünü sürdürüyor?

Diğer taraftan, Norveç- Bergen, Viyana, Vancouver, Melbourne, Londra ve bir dizi kentte 85 metreden 30 metre yüksekliğe kadar çok katlı ahşap yapılar yapılmaya devam ediyor. Böyle mi çağdaşlaşacağız?

Notlar

  1. İstanbul Irmak Okulu Lise Blokunun tasarımını Nevzat Sayın yapmıştır.
  2. Bu vesile ile inşaatların uygulamasını yöneten ve maalesef yakınlarda yaşama veda eden İnşaat Y. Müh. Daim Zoralioğlu’nu hayırla yadediyorum.
  3. 2000 Ulusal Mimarlık Ödülü Y. Mimar Köksal Anadol ile Mimar Vedat Zeki Tokyay’a verilmiştir.