Kalyon Karapınar Merkezi Kontrol Binası

Mimari Tasarım
Bilgin Mimari Tasarım

Proje Yeri
Karapınar, Konya

Tamamlanma Tarihi
2023

Toplam İnşaat Alanı
2 778 m²

Fotoğraflar
Egemen Karakaya

Bilgin Mimari Tasarım imzalı Kalyon Karapınar Merkezi Kontrol Binası, çarpıcı formu ve özgün cephesiyle hiçliğin ortasında ufka hizalanarak yeryüzü ve gökyüzünün parçası olurken insan, doğa ve teknoloji arakesitinde karakteristik deneyim mekanları sunuyor.

Bir yapının tasarımında bağlam ile kurulan ilişki önemli bir tasarım kriteridir. Peki hiçliğin ortasında yere ait bir yapı nasıl tasarlanabilir? Kalyon Karapınar Merkezi Kontrol Binası’nın tasarımında bu soruya yanıt aranıyor. Yapı, Türkiye’nin çöl iklimine sahip tek bölgesi olan Karapınar’da konumlanıyor. Tarım için elverişsiz hale gelen, ancak çöl iklimine sahip olması sebebiyle önemli bir enerji kaynağı potansiyeli taşıyan bölgedeki 20 kilometrekarelik alan, enerji ihtisas alanı olarak belirlenmiş. Kalyon Enerji tarafından bu bölgede 1350 MWp kapasite ile bir güneş enerjisi santrali kurulmuş.

Santralin işleyişinin yürütüldüğü Merkezi Kontrol Binası santralin kontrolünü sağlayan teknolojik bir altyapı sağlıyor. Ancak yapı bu altyapıyı sağlamanın ötesinde, sürdürülebilir enerji teknolojilerini temsil eden bir arayüz olarak ele alınmış.
Çöl gibi zorlu bir coğrafyada, ufuk çizgisine kadar uzanan düz bir topoğrafyada yeni enerji teknolojilerini temsil eden bir arayüz… Bölgedeki 3.2 milyon güneş panelinin uzantısı olan bu arayüz, mevcut güneş panellerine 40 metre mesafede ve aynı doğrultuda, gölgesini paneller üzerine düşürmeyecek bir alanda konumlandırılıyor.
Yapının cepheleri, sadece mimari bir eleman olarak değil, yeryüzünün ve hatta gökyüzünün bir parçası olarak tasarlanmış. Yüksek yansıtma seviyesine sahip cepheler sayesinde bina bulunduğu coğrafyayla hemhal oluyor. Ufuk çizgisindeki silüet, cepheler üzerinde devam ediyor.

Cephe tasarımı, yapının enerjisinin titizlikle kullanmasını sağlarken, yapı kimliğinin önemli bir parçası olarak görev alıyor. İki cidardan oluşan cephe, ana cephe üzerine düşecek radyasyonu en aza indirecek şekilde tasarlanmış. Yılın büyük bir bölümünde maruz kaldığı yüksek ısının iç mekanlara ulaşmasını engelleyen bu ikincil cephe, dört farklı geçirgenlik seviyesinde toplam 7200 paslanmaz çelik panel ile oluşturulmuş. Bulunduğu coğrafi yön, çevrelediği mekan ve ışık ihtiyacı, dış yansıtma oranı gibi parametreler doğrultusunda tasarlanan cephe, kendini tekrar etmeyen bir örüntü oluşturuyor. Yansıtıcı yüzeyi sayesinde, malzeme renk değiştiriyor. Bu değişim pasif kinetik bir şekilde, günün her saati ve farklı hava koşullarında büyük bir çeşitlilik içerisinde deneyimlenir. Bulutlu günlerde cephenin sınırları belirsizleşiyor ve cephe yapının olduğu kadar, gökyüzünün de bir parçası oluyor. Hava kararınca ise cephe tersyüz oluyor ve gün ışığındaki deneyime tezat bir şekilde, gece iç mekanların ve avlunun ortaya çıkmasını sağlıyor.

Yapının tasarımındaki en belirgin yönlendiriciler güneş panelleri. 20 kilometrekarelik düz bir alanda ve yerden 150 cm yükseklikte konumlandırılan güneş panelleri, tüm bölge için adeta yeni bir zemin kotu oluşturuyor. Bu doğrultuda, zemin koşulları gereği 86 adet sürtünme kazığı üzerinde bulunan yapı, doğal zeminden 2 metre yukarıda konumlandırılmış. Bu sayede yapı, tüm araziye uzanan bir manzara sunuyor. Bu yükseltilen temel, aynı zamanda avlu izinin boşaltılması ile avludaki peyzajın doğal zemine yerleşmesine olasılık veriyor. Bir diğer taraftan yapının tüm teknik odaları bodrum kata konumlandırılmış, bu sayede zemin kotunda maksimum düzeyde şeffaflık sağlanmış. Zemin kotunun yükseltilmesi ve bodrum katlarının boyutlarının optimizasyonu ile kazı alanları azaltılmış, yükseltilen temelin yapı çevresine 4 metrelik konsollar ile uzanması sonucu, yapının doğal zemin üzerindeki izdüşümü azaltılmış. Yerden kopuk olma hali, yapının bulunduğu coğrafyada yeni ve yabancı olma durumunu vurguluyor. Yükseltilmiş yapıya, hafifçe yükselen bir rampayla giriliyor.

Yerden kopartılan bu tek katlı yapı, insan, doğa ve teknoloji arakesitinde farklı deneyim mekanları sunuyor. Cephe yapının çevresi için yansıtıcı bir role bürünürken, iç mekan için tül perde gibi nazik bir çeper oluşturuyor. Sınırların muğlaklaştırıldığı fuaye alanı, avlu cephesiyle ziyaretçilerini karşılıyor. Kafeterya ve çok amaçlı salona uzanan bu mekan dizisi, farklı organizasyon, etkinlik, panel ve atölye çalışmalarına ev sahipliği yapabilecek bir altyapı ile tasarlanmış.

Betonarme imalatın bir uzantısı olan ve yapının dört köşesinde bulunan betonarme çekirdekler, zemin kata hizmet veren altyapı mekanları ve düşey sirkülasyonlar ile işlevlendirilmiş. Tüm yapı üst örtüsünü taşıyan yapısal çelik elemanlar ise bu betonarme bloklar ile birlikte çalışarak, zemin kattaki şeffaflığın artmasına olanak sağlıyor.

Cephenin tasarımındaki karşıt durumun bir benzeri yapının avluda da devam ediyor. Yapının merkezinde, bölgedeki kurak dokuya tezat oluşturan zengin bir peyzaj avlusu konumlandırılmış. Bu avlu, yapıdaki çalışma alanları ve ortak alanlara açılan yeni bir cephe yaratırken, zengin peyzajıyla adeta bir vaha oluşturuyor. Bölgenin endemik, en az sulama ve bakım ihtiyacı gerektiren bitki türleri seçilerek, sürdürülebilir bir mikroklima tasarlanmış. Sert iklim koşullarına karşı korunaklı bir dinlenme ve etkinlik alanı olarak işlevlendirilen avlu, aynı zamanda yapının tüm sirkülasyon alanlarını ve mekan hiyerarşilerini belirliyor. Çeperinde yer alan sirkülasyon alanlarını şekillendirirken, yapının özel ve ortak alanlarını ayrıştırıyor.

Avlu, yapının fonksiyonel bir parçası olmasının yanı sıra, pasif bir iklimlendirme aracı oluyor. Yaz aylarında büyük gölgeleme alanları oluşturan ağaçlar, olabildiğince şeffaf tasarlanan avlu cephesinden giren ısıyı engellerken, kış aylarında yapraklarını döktükten sonra yapının ısınmasına katkı sağlıyor. Mekanik ısıtma ve soğutma sistemlerinin verimliliğine destek oluyor. Su ihtiyacı ise yağmur sularının toplanması ve depolanması aracılığı ile karşılanıyor.

Yapının çatısı, avlunun devamı olarak ele alınmış. İç sirkülasyonun bir uzantısı olan avlu, aynı zamanda yapı terasına ulaşan rotayı tanımlıyor. Yoğun peyzaj arasından terasa uzanan merdivenler, barındırdığı oturma düzeni ile avlu merkezinde bir etkinlik alanı oluşmasını sağlıyor. Yapı terası ise, bu rotanın nihai hedefini tanımlıyor. Tüm santralin gözlemlenebildiği bu alan, göz hizasını geçen hiçbir yapısal eleman olmaksızın 360 derecelik bir panorama sunuyor. Aynı zamanda yeşil çatı, yapı için verimli bir yalıtım katmanı oluşturuyor.