Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor “Kampüs”, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Öğrencilerle Buluştu…
İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Prof. Dr. Celal Abdi Güzer’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor “Kampüs” söyleşisinde Han Tümertekin ve Nevzat Sayın öğrencilerle deneyimlerini paylaştı.
Kalebodur’un, toplumu ve mimarlığı ilgilendiren değerlere sahip çıkma misyonuyla sürdürdüğü Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor’u öğrencilerle buluşturmayı amaçlayan “Kampüs” etkinliklerinin dördüncüsü, 15 Nisan’da İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği buluşmada Prof. Dr. Celal Abdi Güzer’in moderatörlüğünde, Han Tümertekin ve Nevzat Sayın öğrenci ve profesyonellerle bir araya geldi. Mimarlık üzerine gerçekleşen keyifli söyleşide, deneyimlerini paylaşan konuklar, öğrencilere günümüz mimarlık dünyasında başarı yakalamaları için tavsiyelerde bulundu.
Konuşmasına İzmir’in tasarıma ve yaratıcılığa katkı sağlama açısından çok doğurgan bir ortam olduğunu anlatarak başlayan Prof. Dr. Celal Abdi Güzer, “Öğrenciler çok fazla seçme şansı olmadan üniversite hayatına başlıyorlar. Üniversite hayatındaki eğitim özellikle Türkiye koşulları gözetildiğinde, prototipleşti. Dolayısıyla eleştirel mesafe kazanma ve farklı disiplin pencerelerinden bakış ortadan kalkmaya başladı ’’ dedi.
Mimarlık öğrencileri farklı disiplinlerden beslenmeli
Nevzat Sayın, mimarlık öğrencilerinin mimarlıkla ilişkisinde problem yaşandığının altını çizdi. Mimarlık öğrencilerinin günümüzde farklı disiplinlerden beslenmeleri gerektiğini vurgulayan Sayın, “Öğrenciler, müzikle, resimle, tarihle, edebiyatla olan derin ilişkisini mimarlığa taşıyamıyor. Zihnimizle elimiz arasındaki ilişki hala başka bir arayüz tarafından oluşturulamadı” diye konuştu.
Kendiniz çizebiliyorsanız, düşüncelerinizi görünür kılabilirsiniz
Dünyanın birçok farklı noktasında projeleri bulunan deneyimli mimar Han Tümertekin, mimarlık öğrencilerinin ancak kendilerinin çizmesi halinde, düşüncelerinin görünür kılınabileceğini belirtti. Han Tümertekin beyin ve el ilişkisi arasında bir tercih yapmak gerekmediğini, mümkünse artık her ikisine de yatkın olmak gerektiğini vurguladı. ‘’Bugün pek çok disiplin aynı yapı üzerinde beraber çalışıyorlar ve eminim ki yakın gelecekte niteliksiz veya teknik sorunları olan yapılar ciddi oranda azalacak. O zaman da bir mimarı diğerinden ayıran zihnin parlaklığı, genişliği, yaratıcılığı olacak” dedi.
Öğrencilerin asıl sahip olmaları gerekenin donanım olduğunun altını çizen Tümertekin, sözlerini şöyle tamamladı: “Mimarlık eğitim sınırlarının çok geniş olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Sanat dalları, edebiyat gibi. Ancak benim en yaratıcı bulduğum beslenme kaynağı sokaktaki gündelik yaşamın izlenmesi. Örneğin tavla oynayan iki esnafın çay bardağını koyacağı yeri bulmaktaki yaratıcılığı gibi pek çok şey.”