İşlevsel Dönüşümde Yaratıcılık

Dr. Öğr. Üyesi Tuba Terece
Prof. Dr. Şengül Öymen Gür

Eugène Emmanuel Viollet-le-Duc (1814-1879) ile başlayan disipliner koruma kavramı kültürel ve mimari değerleri yansıtan tarihi yapıları ayakta tutabilmek ve geleceğe aktarmak amacıyla 19. yüzyıldan itibaren Avrupa’da gelişme göstermiştir. İlk dönemlerde yapıları sağlığına kavuşturmak amaçlanırken sonradan bunların bir kısmının modern yaşama yanıt olmadığı kanısına varılmış ve kültürel öneme sahip olup da işlevsel değerini yitirmiş yapıların işlevsel dönüşümü gündeme gelmiştir. 

Bu makalenin türetildiği tezde “İşlevsel dönüşümde yaratıcılıktan söz edilebilir mi?” sorusuna yanıt aranmış, çok sayıda başarılı dönüşüm örneği üzerinden incelemeler yapılarak restorasyon öncesi ve sonrası durumları karşılaştırılmış ve yaratıcılığın tanımı belli ölçütler üzerinden yapılarak bu uygulamalar değerlendirilmiş, başarılı sayılan örneklerin ortak noktaları belirlenerek geleceğe ışık tutulmak istenmiştir (Terece 2013).

Binalara ait yazılı ve görsel dokümanlara ulaşıldıktan sonra başarılı ilkelerin ve yaratıcı çözümlerin belirlenmesi hedefi aynı anda yaratıcı bir yeniden okuma tekniğinin geliştirilmesini gerektirmiştir. Bu okuma tekniğinin esasını doğrudan mimari tasarımın işlev, biçim ve malzeme seçimi gibi önemli adımlar oluşturmaktadır. Seçilen örneklerde restorasyon ve dönüşümün özgünlüğünün yanı sıra binanın yeni işlevsel kararları ve form artikülasyonlarının, kullanılan malzemelerin ve uygulama biçimlerinin ve özellikle iç mekanın hareketli donatılarının önerilen yeni işleve uygunluğu irdelenmiştir. Burada derginin sayfa kısıtlamasından dolayı sadece iki örnek gündeme taşınacak ve tezin sonuçlarındansa yaratıcılık konusunda düşündürdükleri üzerinde durulacaktır. 

Esma Sultan Yalısı-The Marmara Esma Sultan, İstanbul
1873-1877 yılları arasında inşa edilen Esma Sultan Yalısı’nın mimarının Sarkis Balyan olduğu sanılmaktadır. Tarih içinde birçok olaya tanıklık eden Esma Sultan Yalısı, Sultan Abdülaziz tarafından kızı Esma Sultan’a düğün hediyesi olarak verilmiştir. 

Taşıyıcı sistemi yığma taş olan, kırma çatılı Esma Sultan Yalısı dikdörtgen plan düzenine sahip olup, zemin katıyla birlikte toplam üç kattan oluşan bir kagir yapıdır. Neo-klasik tarzda tasarlanmış olan yalının deniz yönünde bir adet, kuzey yönündeki bahçesinde iki adet ve caddeye bakan cephesinde de bir adet olmak üzere toplam dört adet giriş kapısı bulunmaktadır. Duvar kalınlığı 68-80 cm arasında değişen yapının pencereleri giyotin pencere tipindedir. Yüksek ve dikdörtgen pencereler yalının dört cephesinde ve her katında aynı hizada sıralanmıştır. Bahçesinde sarnıç, hamam, mutfak, ahır yapıları ile ahşap, iki katlı müştemilat binası vardır (URL 1). Boğaz manzarasına sahip olan Esma Sultan Yalısı, Ortaköy semtinde Ortaköy Camii’nin yanında, Boğaz’ın kıyısında yer almaktadır.

Esma Sultan Yalısı birkaç kez el değiştirerek okul, tütün deposu, marangoz atölyesi, kereste -demir-çelik-kömür deposu olarak kullanılmıştır. 1975 yılında geçirdiği yangınla, yalının bütün ahşap kısımları yanmış ve sadece yapının dış kabuğunu oluşturan kagir duvarları bir iskelet şeklinde ayakta kalabilmiştir. Yalının geçirdiği yangın sonrası ayakta kalabilen duvarları da fiziksel olarak yapısal aşınmalara uğramış ve yapı bir harabeye dönmüştür.

Resim 1. Esma Sultan Yalısı, yangın öncesi görünümü (URL 3).

Resim 2. Esma Sultan Yalısı, yangın sonrası görünümü (URL 4).

Şekil 1. Restorasyon sonrası. “The Marmara Esma Sultan” kat planları (Tuba Terece tarafından elden geçirilmiştir) (URL 4) .

Büyük yangından sonra Esma Sultan Yalısı, 1990 yılında The Marmara Otel zinciri tarafından satın alınıp Gökhan Avcıoğlu & GAD Mimarlık tarafından kent yaşamına geri kazandırılmıştır. 2001 yılında çeşitli toplantı, konferans, düğün gibi etkinliklere ev sahipliği yapan yalı “The Marmara Esma Sultan” adıyla hizmet vermeye başlamıştır. Yapıda bar, restoran ve çok amaçlı bir etkinlik salonu yer almaktadır. Yapının hem iç hem dış mekanının dekoru ve aydınlatma donanımı, yapılacak olan etkinliğe göre düzenlenmiştir. 

Yalının restorasyon aşamasında öncelik, geçirdiği yangından geriye kalan kalın taş duvarları sağlamlaştırmak olmuş ve içine iki kat yapılması uygun görülmüştür. Yapının zemin katı 3,80, üst katı 6,80 metre kat yüksekliğine sahiptir. Yangın sonrası tüm özgün mekanlarını ve çatısını kaybeden yalının sadece dış kabuğunu oluşturan duvarlarının kalması, onu içi boş bir harabe ve kimliğini yitirmiş ruhsuz bir iskelet haline getirmiştir. 

Mimarlar yapının cephesinde hiçbir değişiklik yapmadan, dış kabuğunu oluşturan duvarların zarar görmemesi için duvarlara temas etmeyecek şekilde, yapının içerisine cam ve çelikten oluşan şeffaf bir iç kabuk tasarlayarak yapıya herhangi bir fiziksel yükleme yapmadan onu destekleyerek, zarar vermeyecek bir şekilde korumayı seçmişlerdir. Tarihi dış kabuğun içerisine eklenen bu modern ve transparan iç kabuk, yapıyla bir arada fakat aynı zamanda ondan bağımsız ayrı bir cam kutu görünümü sergilemektedir. Böylece geçmiş ile günümüzün malzeme, dönem ve zaman farklılığı vurgulanmış olmaktadır. İç mekana eklenen şeffaf, geçirgen cam panellerden oluşan kutu, dış kabuğu oluşturan tarihi duvarların boşluklarından algılanarak, iç-dış mekan ilişkisini başarıyla kurmaktadır. Binanın dört bir cephesini saran eski duvarın açıklıklardan dolayı yapı, doğal gün ışığından en yüksek derecede faydalanabilmekte ve içeriye kırılarak, bir tür paralaks yaratarak düşen gün ışığı, mekanda ferah ve gizemli bir hava yaratmaktadır.

Yalı, geçirdiği yangın sonrası tüm iç mekanlarıyla birlikte çatısını da kaybetmiştir. Özgün mekan elemanlarının olmayışı sebebiyle, bina her katta tek mekan olarak düşünülmüş ve onları bağlayan spiral merdivenin basamakları ahşaptan, korkuluk ve küpeşteleri çelik malzemeden oluşturulmuştur. 

Resim 3. Esma Sultan Yalısı, restorasyondan sonra (URL 5).

Resim 4. Esma Sultan Yalısı, restorasyon sonrası iç mekandan bir görüntü (URL 5).

Resim 5. Esma Sultan Yalısı, restorasyon sonrası iç mekandan bir görüntü (URL 6).

Resim 6. The Marmara Esma Sultan, çelik konstrüksiyon merdiven (URL 4).

Şekil 2. Restorasyon sonrası, “The Marmara Esma Sultan” kesitleri (Tuba Terece tarafından elden geçirilmiştir) (URL 4).

Sant Francesc (Manastırı)-Sant Francesc Kültür Merkezi, Santpedor, İspanya
1721-1729 yılları arasında Fransiskan rahipler tarafından inşa edilen Sant Francesc Manastırı, İspanya’nın bir Katalan kasabası olan Santpedor’da bulunmaktadır. 1835 yılına kadar manastır olarak kullanılmaya devam eden Sant Francesc Manastırı, ana malzemesi taş olan tonozlardan-kemerlerden ve bu kemerleri taşıyan kalın sütunlardan oluşan 285 metrekare bir yapıdır. 

Uzun yıllar manastır olarak hizmet veren Sant Francesc Manastırı, 1835 yılında yağmalanmış, bu arada yıkık vaziyette olan kısımları yıpranmış ve harabeye dönmüştür. Kullanılamaz hale gelmiş olması ve tehlike arz etmesi nedeniyle 2000 yılında hükümet tarafından kısmen yıktırılmıştır.

Resim 7. Sant Francesc Manastırı’nın restorasyon aşaması (URL 7).

Resim 8. Sant Francesc Kültür Merkezi cephesine eklenen birim (URL 8).

Çalışmaları uzun yıllar süren ve 2011 yılında tamamlanan manastırın restorasyonu, Katalan mimar David Closes tarafından yapılmıştır. Restorasyon sonrası Sant Francesc Manastırı, “Sant Francesc Kültür Merkezi” adını alarak çok amaçlı kültür merkezi olarak hizmet vermeye başlamıştır. Daha sonraki dönemlerde ise manastırın güney yönündeki en üst katına ”bir tarih arşivi projesi” yapılmak istenmektedir. 

Resim 9. Sant Francesc Kültür Merkezi cephesine
eklenen birim (URL 8).

Resim 10. Sant Francesc Kültür Merkezi, restorasyon sonrası iç mekandan bir görüntü (URL 8).

David Closes, Sant Francesc Manastırı restorasyonunda, tarihi geçmişi olan bu yapının geleneksel malzemesi olan taşın dokusunu, biçimini, yapının ve iç mekanın özgünlüğünü koruyarak yapıyı sağlamlaştırma yoluna gitmiştir. Mimar, yapının yeni işlevine hizmet etmesi için gerekli olan merdiven, rampa ve teknik birimleri, yapının özgün iç mekanına ve tarihi dokusuna zarar vermemesi için yapının cephesine eklemiştir. Ayrıca bu birimlerde, tarihi yapıda var olan geleneksel bir malzemeye yani taşa karşılık, günümüzde kullanılan çağdaş, modern bir malzeme olan cam-çelik kullanımını tercih etmiştir. Böylece hem tarz hem malzeme hem de uygulama açısından zıtlıklarının uyumunu, etkileyici ve yaratıcı bir biçimde sağlamıştır. Taş gibi opak bir malzemenin yanında, cam gibi şeffaf bir malzemeyi kullanarak dışavurumcu bir kütlesel etki ve dinamik bir sonuç yaratmıştır. 

İç mekanın her bir alanında maksimum aydınlık sağlanmıştır. Pencereler gösterişli olmasa da dışarıdan alınan doğal ışığın etkisi içte muhteşem bir görsellik oluşturmaktadır. Çelik ve doğal taşın birleşiminden oluşan binada yaratılan dairesel merdiven ve rampa sistemi bir mekandan diğerine geçiş olanağı sunmaktadır (URL 12). 

İç mekanda, malzeme ve biçimle zıtlık oluşturulurken zıtların birliği üstün beceriyle sağlanıyor; dairesel kemer ve tonozlu iç mekanda, keskin ve köşeli hatlardan oluşan dinamik merdiven uygulaması bu birliği sağlıyor. Restorasyon öncesi, manastırın bir kısmında çöken tonozlar restorasyon aşamasında avantaja dönüştürülüyor. Bu boşluklar sayesinde bu alanın gün ışığından iyi düzeyde faydalanabildiği görülüyor. Aynı anda iç mekanda, tonozlardan sarkıtılmış farklı boyutlardan oluşan uzun, modern yapay aydınlatma elemanları tarih kokan bu yapı içerisinde uyumlu ve estetik bir görünüm sergileyerek izleyicileri büyülüyor. 

Şekil 3. Günümüzde Sant Francesc Manastırı’nın vaziyet planı (Tuba Terece tarafından elden geçirilmiştir) (URL 8).

Şekil 4. Sant Francesc Kültür Merkezi kesiti (Tuba Terece tarafından elden geçirilmiştir) (URL 9).

İşlevsel Dönüşümde Yaratıcılık
Bir nesneyi korumak, korunan nesnenin mesajını ve görüntüsünü geleceğe taşımaktır. Ali Cengizkan (2002) korunan nesnenin nasıl yeniden yorumlandığı, yeniden-programlandığı (re-programming) ve yeniden-mimari (re-architecture) ile dönüştürülmesinin geleceğe aktarılan bilgiyi etkileyeceğini savunmaktadır. Ancak, mevcut kabuğun veya iskeletin yıkılmadan korunarak işlevsel dönüşüme uğratılması, iş, ekonomi, sürdürülebilir bellek, enerji yönetimi, kentsel dokunun korunması, tescilli yapıların kendisini finanse edebilmesi gibi yönleriyle alternatif bir yapı üretim tekniği olarak karşımıza çıkmaktadır (Özkahraman 2019). İşlevsel dönüşümde, işlevsel eskime göstermiş yapıların bugün neyi temsil ettikleri, bir zamanlar kime, nasıl bir düzene hizmet ettiklerinden daha önemlidir. Bu durumda, bir döneme tanıklık edip geçmişe ışık tutarak o dönemin mimarisini, kültürünü yansıtan tarihi yapılara yeni işlevler verilerek günümüzde kullanılır hale getirilmesi, gelecek nesillere aktarılması bakımından yukarıda sayılan nedenlerle daha gerçekçi bir yaklaşımdır.

Bu durumda, çok köklü bir geçmişe ve öneme sahip olan tarihi eserlerin harabe ve atıl haldeyken kurtarılıp restorasyonu tamamlanarak tekrar kullanıma açılmasında, geçmişten günümüze kalan tarihi mimari belgelerin yeniden kentle / kentliyle buluşturulmasında, yeni yüklenen işleve bağlı olarak mekana getirilen yeni yorum/imge ve anlamın artikülasyonu büyük önem taşır. 

Doğru restorasyon anlayışı mimarlık felsefesinin evrimini bilmekle ve duyarlılıkla ilgilidir. Bu çalışmada ele alınan yapılarda iç mekan tasarımı, bu tasarımlarda kullanılan malzeme ve mobilyaların tarzı, dokusu, rengi; aksesuarların, aydınlatma elemanlarının seçimi ve bütün bunların kullanılış biçimi, birbirleriyle uyumu gibi detaylara dikkat edildiği, her şeyin en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğü görülmektedir. Ancak, bu dönüşüm çalışmalarını yaratıcı yapan nedir?

Söz konusu tezde yaratıcılık; birlik, bütünlük, zıtların birliği gibi biçimlendirme ilkeleri, malzeme seçimi gibi ölçütlerle ortaya konmaktadır. Oysa tezin danışmanı olarak ben uzun bir aradan sonra diyorum ki, yaratıcılık boşluktadır! 

Mathers (2017) psikolojik bir olgu olan “boşluk” duyumunu tarif ederken “Klostrofobi kapalı yer korkusu değil, kişinin kendisinin hareket edemeyeceği korkusudur. Kaçma hissi uyandırır. Oysa boşluk hareket olasılıklarıyla doludur. Kaçma duygusuna değil olasılıklar duygusuna yer açar”. Boşluk karşısında mimar zihninin kalemiyle üretir. Koşulsuz ve bahanesizdir. Boşluğun ödülüdür bu! Kişi kendini dalgalara bırakınca yaratıcı önsezinin kaynağı olan boşluk daha bir yakındır, içine çeker insanı. Erdem, boşluğun sıkıcılığını duyumsamaktadır, ondan kaçmakta değil. Kısa süreliğine sıkıntılı görünse de her yöne hareket özgürlüğü, rahatça gidip-gelmeler, içsel veya mekansal boşluğun yaratıcı olasılıklarını şekillendirmeye başlar. Yaratıcı tasarımcı boşluk karşısında duygusal zekasını kullanmaya zorlanmak yerine duygusal zekasını sınırlandıran engelleri aşar. Diğerlerinin eleştirileri hakkında, geçmiş ve hatta gelecek hakkındaki endişelerinden arınır.  Boşluğu bir fırsat olarak görür ve fırsatlardan kaçınmaz. Kendi boşluklarıyla başa çıkmayı öğrenmiş olanlar mekansal boşluğa karşı da deneyimli yaklaşımlar sergileyebilirler. 

Dolayısıyla, işlevsel dönüşümde yaratıcı yaklaşım öncelikle dönüştürülecek yapıyı derin bir duyarlılıkla algılama ve cesur davranma ile tanımlanabilir. Bu bağlamda birinci örnekte mimarların öncelikle “boşluk” kavramını hareket noktası olarak almaları ve geçmişi yeniden üretmenin anlamsızlığını idrak etmiş olmaları önemlidir. Eski bütünüyle geri getirilemeyecek durumdaysa ısrar etmenin anlamı yoktur. Yaratıcılık bunu fark etmekle başlar. Uydurma bir Neo-klasik makyaj yerine çağdaş malzeme olanaklarına yönelmeyi seçmek yine bir yaratıcılıktır. Mekanın yanıp kül olduğunu anlatmak için bütün boşunu “boşmuş” gibi kullanmak bir yaratıcılıktır. En uygun işlevi seçmek bir yaratıcılıktır. Yanıp gitmiş kırma çatıyı yeniden üretmek yerine soyutlamayı seçerek kullanıcıda soru işaretleri oluşturmak fenomonolojik bir yaratıcılıktır. “Acaba neydi, nasıldı?” gibi sorulara yer açar. Dekorun Neo-klasik seçilmesi bir tür ipucudur. Gerçek öyle olmasaydı bu karşıtlığa gereksinme duyulur muydu diye düşündürür insanı. Sorular uyandırmak yaratıcılığın sevk ve idaresidir.  

Yangını yarara dönüştüren bu örneğe karşılık Sant Francesc Manastırı’nda, bir kısmı yıkılmış olan tonozdaki “boşluğu” değerlendirerek doğal gün ışığı avantajına dönüştürmek restorasyon ve işlevsel dönüşüm olgusuna çok yaratıcı bir bakıştır. Özetle, yaratıcı olan belki de boşluğun bizzat kendisidir. 

Kaynaklar

Cengizkan N. M. (2002) Endüstri Arkeolojisinde Mimarlığın Yeri: Sanayinin Terk Ettiği Alanlarda “Yeniden – Mimari”, Mimarlık Dergisi, 308: http://dergi.mo.org.tr/dergiler/4/557/8361.pdf, 14.11.2019.

Eldem S. H. (1993) Boğaziçi Yalıları, Koç Vakfı, İstanbul.

Mathers, Alex: The Void, and why understanding it leads to our best creative work

https://medium.com/personal-growth/the-void-and-why-understanding-it-leads-to-our-best-creative-work-104b613a41ae, 23.10. 2017. 

Özkahraman, A. (2019). Kentsel İç Mekanların İç-Dış Bağlamında Değerlendirilmesi: Esma Sultan Yalısı ve Çevresi, Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Beykent Üniversitesi Fen Bilimler Enstitüsü.

Terece, T. (2013). Restorasyon Projelerinde İşlevsel Dönüşümün İç Mekan Kararları Üzerine Bir Sorgulama, Yüksek Lisans Tezi, Beykent Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, Haziran 2013.

URL 1. https://v3.arkitera.com/project.php?action=displayProject&ID=8
URL 2. https://www.arkitera.com/haber/harabe-kiliseninyeniden-dogusu/
URL 3. https://www.milliyet.com.tr/galeri/hicbilmediginiz-istanbul-53313/56
URL 4. https://www.gadarchitecture.com/tr/esmasultan–istanbul
URL 5. https://www.themarmarahotels.com/mekanlar/esma-sultan.aspx
URL 6. https://www.avrupagazete.co.uk/medya/onuc-sergisi-acildi-h311007.html
URL 7. https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Obres_al_Convent_de_Sant_Francesc_de_Montblanc_8.JPG
URL 8. https://www.archdaily.com/251389/conventdesant-francesc
URL 9. https://davidcloses.wordpress.com/2012/05/18/convent-de-sant-francesc-2/
URL 10. https://www.archiscene.net/education/conventde-sant-francesc-david-closes-architects/