IDIN Architects’in, Tayland’ın ünlü sahil kasabası Chonburi’de Nana Coffee Roasters markası için tasarladığı Harudot, sahip olduğu organik form ve plan kurgusu ile kahve içme eylemini akılda kalıcı bir mekansal deneyim haline getiriyor.

Harudot, Tayland’ın ünlü sahil kasabası Chonburi’de hizmet veren bir kafe. Bu kafe, Nana Coffee Roasters markasının sahibiyle benzersiz formlara sahip bitkilere özel bir ilgi duyan ev sahibi arasındaki iş birliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkmış. “Haru” ismi Japonca’da “bahar” anlamına geliyor ve yeni başlangıçları ve büyümeyi temsil ediyor. “Nokta” anlamına gelen “dot” sözcüğü de başlangıç noktasını sembolize ediyor. Yapı tasarlanırken dikkate alınan iki temel gereksinim olmuş. İlki ziyaretçileri çekebilecek ilginç bir deneyime sahip “varış noktası” tasarlamak, ikincisi ise bu benzersiz iş birliğini vurgulamak için ev sahibinin kimliğini tasarıma dahil etmek. Mimar, ağaçları tasarımın kalbi olarak ele alarak başlangıç ve büyüme kavramlarına odaklanmayı seçmiş. Burada, bir şişe ağacı (baobab), gökyüzüne doğru büyümesine izin vermek için mimarinin üçgen formunun tavanda birbirinden ayrılarak yarattığı bir boşluğa sahip olan iç avluya yerleştirilmiş. Böylece baobabın tohumu sanki çok önceden ekilmiş ve zaman geçtikçe mimari boyunca büyümüş gibi görünmesi sağlanmış.
Kafe markasının kimliği Japon kültüründen güçlü bir şekilde esinleniyor, bu nedenle mimar bu projeyi mütevazı bir sadelikle ancak ayrıntılara dikkat ederek tasarlıyor. İç mekanın doğal sıcak tonlarda çam ahşabı duvarlarıyla tezat oluşturan ince bir görünüm için dış cephede siyah renkte üç basit beşik formu kullanılmış. Ziyaretçiler kafeye beşik formundan girdiklerinde, mekan kıvrımlarla şekil değiştirip bükülerek konukları kafenin içine doğru yönlendiriyor ve böylece deneyimleri daha dinamik ve akılda kalıcı hale geliyor.
Bina, kavranabilir bir ölçeğe sahip olsun diye mekansal kurgu küçük kütlelere ayrılarak bar, kahve içme alanı, salon, toplantı odası ve tuvalet gibi farklı alanlar oluşturuyor. Her bir kütlenin devasa beşik çatı formu belirli kısımlarda ayrılarak ağacın bir boşluktan gökyüzüne yükselmesine izin vermiş ve altında yarı açık bir alan yaratmış. Bu boşluklar aynı zamanda mimariye hareket ve dinamiklik katan kavisli bir formla sonuçlanmış. Boşluklar, kapalı duvarlara rağmen doğa ile bağlantıyı sürdürerek yağmur ve güneş ışığının yarı açık avluya girmesini sağlıyor. Bu açıklıklar içerideki ışığın yayılmasına yardımcı olan ve yumuşak bir şekilde aydınlatılmış sıcak bir alan yaratan Barrisol gergi tavanlarla kapatılıyor. Barrisol tavan aynı zamanda avluyla iç mekanı görsel ve kavramsal olarak bir bütün haline getiriyor.
Oturma düzeni, süreklilik yaratmak için iç mekanı saran bir şerit gibi kesintisiz olacak şekilde tasarlanırken tezgahların yüksekliği farklı işlevlere ve kullanımlara uyacak şekilde farklılık gösteriyor. Dış mekandaki oturma grubu, kahve temasına uyum sağlaması için kahve telvesi, pirinç ve yapraklarla karıştırılmış reçineden yapılmış. Detaylara gösterilen özen, dairesel noktalardan ve bahar mevsiminden esinlenen özel tasarım yazı tipleri ve tabelalar gibi grafik unsurlara kadar uzanıyor. Zeminde mozaik kaplama kullanılmış ve formun tasarımından dolayı bazı yerlerde zeminde süreksizlikler gerekmiş. Bu nedenle mimar zemin ayrımlarını, kafedeki farklı işlevlere yönlendiren gömülü alıntılar ve kelimelerle dairesel bir şekilde tasarlamış. Bir başka eğlenceli unsur da terrazzo zemindeki ağaçlardan düşmüş gibi dışa doğru yayılan çiçek yaprakları desenini içeriyor. Mimar, farklı boyutlar arasındaki bu etkileşim aracılığıyla eğlenceli bir bağlantı kurmuş ve müşterilerin ortaya çıkarması için başka bir gizli unsur ortaya çıkarmış.