Esenlik için Mimarlık

Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA), pandeminin ardından kentlerde ve yapılarda sağlık konusunu gündeme getirebilmek için Dünya Mimarlık Günü’nün bu seneki temasını “esenlik için mimarlık” olarak belirledi. Bu nedenle, bu ayki dosya sayfalarımızı mimarinin iyileştirici gücünü kullanan, kullanıcılarına fiziksel ve ruhsal esenlik veren, bulunduğu çevreyle uyumlu, insan sağlığını iyileştirmek için sürdürülebilirliği ve doğal malzeme kullanımını ön plana çıkaran 10 nitelikli projeye ayırdık.

Derleyen: Gülce Halıcı, Mimar

Binaların, yaşam alanlarının, şehirlerin sağlığımızı ve yaşama şeklimizi etkilediği bin yıllardır bilinen bir gerçek. Salgın hastalıklar her ön plana çıktığında yapılı çevrenin insan sağlığı üzerindeki etkileri dünya mimarlık ortamında pek çok kez tartışıldı. Büyük şehirler başta olmak üzere gerek kentlerin gerekse binaların şekillenmesinde ilk çağlardan bu yana salgın hastalıklar hep etkili oldu. Veremle hayatımıza giren sanatoryumlar bu yaklaşımın hala günümüzde etkisini sürdüren örneklerinden biriydi. Veremle mücadele için yüksek tavanlı, bol güneşli, her odasında geniş balkonu ile güneşlenmenin mümkün olduğu pürüzsüz beyaz mekanlar inşa edildi ve bu sağlık arayışı modern mimarinin başlangıcı oldu. 

Çağdaş insanın karmaşık metropollerin yarattığı stresle mücadele etmek zorunda kaldığı ve mekanda esenlik ve sağlığın hiç olmadığı kadar önem kazandığı günümüz dünyasında ise yapıların insan fizyolojisine ve psikolojisine uygun olarak ele alınmaları gerekiyor. 

Pek çok kez kanıtlandığı üzere insan beyni, içinde bulunduğu mekana göre kendini ve hislerini yeniden şekillendiriyor. Eindhoven Teknoloji Üniversitesi’nde nörobilimden yararlanılarak mimarlığın beyin üzerindeki etkilerini anlamaya yönelik yapılan detaylı araştırmalarda deneyimleyenlerin beyin dalgalarındaki değişimler ölçülmüş ve mekanın insanların karar verme mekanizmaları, zihinsel ve fiziksel sağlık durumları üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olabileceği kanıtlanmış (Paiva&Jedon, 2019). 

Mimarlığın en önemli rolü olan fiziksel, çevresel ve ekonomik kriterlere uygun yapı inşa etme sorumluluğu kullanıcıların ruh ve fizik sağlığına yönelik mekan tasarımlarını da kapsıyor. Doğal malzeme seçimleri, yapının içinde bulunduğu çevreyle uyumu, doğayla olan ilişkisi ve yarattığı ruhsal etkiler, yapıların kullanıcıların sağlığını koruyabilecek hatta iyileştirebilecek güce sahip olmalarını sağlıyor. Sağlıklı yapılar, yalnızca hastalık zamanında iyileştirici güce sahip olan mekanlardan ibaret olmayıp, aynı zamanda kullanıcıların kendi koşullarına dair olumsuz düşüncelerden arınmalarını ve kendilerini daha pozitif hissetmelerini sağlayan   mekanları da kapsıyor. 

Bu ayki dosya sayfalarımızı mimarinin iyileştirici gücünü kullanan, kullanıcılarına fiziksel ve ruhsal esenlik veren, bulunduğu çevreyle uyumlu, insan sağlığını iyileştirmek için sürdürülebilirliği ve doğal malzeme kullanımını ön plana çıkaran 10 nitelikli projeye ayırdık.

1. Umut Köşkü

Kaliforniya, Amerika Birleşik Devletleri

Mimari Tasarım: Belzberg Architects
Tamamlanma Tarihi: 2017
Fotoğraflar: Bruce Damonte

Dilek ağacı geleneğinden ilham alarak tasarlanan Umut Köşkü gelişen sağlık sektörüne ve buna bağlı olarak değişen sağlık ve esenlik anlayışımıza cevap veriyor. Sadece beden sağlığını değil ruhsal sağlığını da esenliğin bir parçası haline getiren bir anlayışla tasarlanan yapı, sağlıklı yaşama karşı bütünsel bir bakış sunuyor. Kanser, diyabet ve diğer hayati hastalıklar için araştırma ve tedavi merkezi olan Umut Köşkü için sağlıklı yaşamı teşvik eden yeni bir mimari dil oluşturulmuş. 

Yapı; Duarte Üniversitesi kampüsünün kalbinde, sergiler, etkinlikler, idari ofisler ve depolama için 7.000 metrekarelik çok kullanımlı bir alan sunuyor. Formunu Duarte’nin tarihi açısından önemli bir simge olan Kafur ağacı ve onun manzarasından alan merkez, asırlık b Kafur ağacını saran iki binadan oluşuyor.  Ağacı saran, sergileyen ve bir sığınak gibi davranan yapı; tedavi merkezinin başarılarını temsil eden ve cephesinde bulunan 75 led ışıkla merkez için pek çok kilometre taşını vurguluyor. Binların her ikisinin de kuzeye dönük olması ısı kazanımının önüne geçiyor. Yapıda genel olarak iç mekan, dış mekan ve toprak arasında güçlü bir bağ kurgulanmış. 

Yapı, konumu ve formuyla etrafını sardığı Kafun ağacını bir dilek ağacı haline getirmiş. Böylece yaşamak için daima bir umut olduğunu vurgularken şifaya ve zinde kalmaya mimarlık yoluyla ilham olabilmeyi hedefliyor. 

2. San Raffaele Hastanesi

Milano, İtalya

Mimari Tasarım: Mario Cucinella Architects
Tamamlanma Tarihi: 2021
Fotoğraflar: Duccio Malagamba

Mario Cucinella Architects imzalı San Raffaele Hastanesi, gün ışığıyla etkileşen ve seramik kanatlara sahip cam cephesiyle İtalya’nın en büyük acil servisine sahip olmasının yanı sıra hastaların ve personelin ihtiyaçlarını karşılamak için özenle tasarlanmış. 

San Raffaele Hastanesi, acil servisi (ER) ve İtalya çapında ulusal öneme sahip 284 yataklı bakım tesisini, bilimsel araştırma, öğretim ve klinik laboratuvarları bir araya getiren uluslararası üne sahip bir hastane yapısı. Üniversite hastanesinin Mario Cucinella Architects tarafından tasarlanan yeni 10 katlı binası, Milano şehir merkezinin kenarında bulunan tıp kompleksinin de bir parçası. 

Mario Cucinella Architects, beyaz perde duvarlı eterik görünümü ile kullanıcılarına sakinlik veren bir bina tasarlamayı tercih etmiş. Gün ışığıyla etkileşen ve seramik kanatlarla ritmik olarak vurgulanan uyumlu cam yükseltiler sayesinde yapının geceleri de aydınlık gözükmesi sağlanmış. San Raffaele Hastanesi Covid 19 pandemisi sonrasında doğan ihtiyaçlara yönelik olarak ülkenin en büyük acil servisine sahip olmasının yanı sıra, yeni nesil iki beyin cerrahi ünitesi de dahil olmak üzere, yer seviyesinin altında 20 ameliyathaneye sahip cerrahi bloğu bünyesinde barındırıyor.

Mario Cucinella Architects, mümkün olan her yerde binaya gün ışığı katmış. Doğal ışık ve dış mekanla bir arada kurgulanan bu ilişki, sabit yapay aydınlatma elemanlarının yorucu oluşuna bir yanıt olarak mimarlar tarafından çokça vurgulanmış. San Raffaele Hastanesi’nin panjurlu cepheleri, doğrudan güneş ışığının etkisini yayarak yapının ısı kazanımını azaltmış. 

3. Paracelsus Havuz ve Spa

Salzburg, Avusturya

Mimari Tasarım: Berger+Parkkinen Associated Architects
Tamamlanma Tarihi: 2019
Fotoğraflar: Christian Richters

Berger+Parkkinen Associated Architects tarafından tasarlanan yeni havuz ve spa kompleksi, Salzburg’un simge yapılarını ve dağlarını öne çıkarıyor. Mirabellgarten olarak bilinen barok bahçeleri, eski şehir ve çevredeki dağlar arasındaki diyalogun bir sonucu olan yapı; yan tarafındaki parkın bir uzantısı olarak tasarlanmış. Havuz ve spa kompleksi 19. yüzyılın sonlarındaki blog yapıları ve barok dönemin kaybolan sur duvarlarının geometrisine atıfta bulunuyor.

Paracelsus Havuz ve Spa, binanın ana unsurlarının açıkça okunabilir hale getirildiği üç boyutlu bir manzaraya sahip olacak şekilde tasarlanmış. Havuzun içe dönük kaideleri üç katlı olup sağlık ve spa hizmetlerini ve havuzun soyunma odalarını barındırıyor. Spa tesisleri ve açık yüzme havuzu için kullanılan çatı katının tamamı, tüm şehri gören bir konumda bulunuyor. 

Kapalı yüzme havuzunun bulunduğu kat tamamen camlı olup, bahçelere ve ağaçlara açılıyor. Yapıda şehrin yapılı çevresine, doğal çevreye ve sosyal bağlama yapılan referanslar son derece önemli hale getirilmiş.

4. Sıkıştırılmış Topraktan Yoga Stüdyosu

Somerset, İngiltere

Mimari Tasarım: Invisible Studio
Tamamlanma Tarihi: 2022
Fotoğraflar: Jim Stephenson

Somerset’te bulunan Yoga Stüdyosu, Invisible Studio tarafından tamamlanan üçüncü bina olup jimnastik salonu ve kış bahçesini tamamlayan bir yapı. Jimnastik Salonu, devasa penceresinden sebze bahçesine bakarken yoga stüdyosu, buna kontrast olarak, 11 metrelik devasa çatı ışıklığı ile yalnızca gökyüzüne bakıyor. Yoga stüdyosu, tamamen kayından ahşap parçalarla kaplanmış olup, yoga için sıcak ve sürükleyici bir sığınak sağlıyor. Öncesinde kış bahçesinde yapılan derslerin yazın da sürdürülebilmesi fikriyle doğan yoga stüdyosu, kendine özgü kırmızı renk veren yerel kireç taşı ve kil karışımından yapıldı. Sıkıştırılmış taş duvarın yapıya doğal havalandırma sağlamasının yanı sıra yerel unsurlardan da ilham alan mimarlar çatı için de bakır kaplama tercih etmişler.

5. Kadın Sağlık Merkezi

Ouagadougou, Burkina Faso

Mimari Tasarım: FARE
Tamamlanma Tarihi: 2007
Fotoğraflar: FARE

AIDOS sivil toplum kuruluşu tarafından yaptırılan ve yalnızca bir sağlık kuruluşu değil aynı zamanda bir farkındalık yaratma merkezi olan kurum, UNICEF’in Burkino Faso’daki faaliyetlerine ve tıbbi ziyaretlerine de ev sahipliği yapıyor.  Genişlemeye ve başka bölgelerde yeniden üretilmeye daima açık olan merkez daima devam eden bir çalışma olarak görülmüş ve iklimsel, çevresel, teknik ve ekonomik olarak tipolojik bir model olması hedeflenmiş.

Yapılar yükseltilmiş bir platform üzerine yerleştirilerek yapay bir düzlem oluşurulmuş. Bu sayede toza, çamura ve neme karşı koruma sağlanırken hijyenik bir ortam yaratılmış. Bağımsız bir çelik yapı tarafından desteklenen binalar, yağmura ve güneş ışığına karşı korunmuş. Eğimli konstrüksiyon aynı zamanda yağmur suyu toplama sisteminin de bir parçası haline getirilmiş. Çeşitli odaları içeren hacimler çatıdan bağımsız olarak yükseltilen platform üzerine serbestçe yerleştirilmiş. Bu sayede ses ve ısı yalıtımı sağlanırken avlular sayesinde doğal havalandırma itiyacı giderilmiş.

Çelik çatı ile hacimler arasına çalıştırılabilir cam kanatlar kullanılarak iç mekanların havalandırılması sağlanmış ve mekanik klima ihtiyacı azaltılmış. Dış mekan, iç mekana benzer şekilde, herkes tarafından kullanılmak üzere açık bir alan olarak tasarlanmış. Kadın Sağlık Merkezi aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarının temalarını sunmak için kullanılan bir paylaşım ve bilgi alanı olarak düşünülmüş. İhtiyaç sahiplerinin yetkililerle burada dolaylı ve gayri resmi iletişim kurabilmeleri, küçük etkinliklerini yapabilmeleri ve halka açık tartışmaların yapılabilmesi için merkezin bir toplanma mekanı haline gelmesi hedeflenmiş. 

Açıklık içermeyen dış duvarlar, parlak renklerle boyanmış alçı kaplama ile tamamlanmış. Yerel kuruluşların 5 dile çevrilmiş sloganı duvarların dekorasyonunu tamamlarken her duvar, sosyal mesajlara sahip birer tuval haline getirilmiş.

6. Alzheimer Köyü

Dax, Fransa

Mimari Tasarım: NORD Architects
Tamamlanma Tarihi: 2020
Fotoğraflar: 11h45

NORD Architects tasarımı Alzheimer Köyü’nde hem Danimarka’da hem de Avrupa’da artan alzheimer hastası sayısına mimari bir cevap yaratılması hedeflenmiş. Köy, sakinlerin, akrabalarının ve sağlık çalışanlarının tümünün kendilerini iyi hissetmeleri için güvenli bir ortam yaratmak üzere tasarlanmış.

Yabancılaştırıcı veya engelleyici unsurlardan arındırılmış tanıdık bir çevreyi, anlamlı ve sağlıklı bir yaşam sürmek için gerekli bulan mimarlar, Alzheimer Köyü’nde, site sakinlerinin mahallelerindeki önceki yaşamlarını anımsatan bakkal, kuaför, restoran ve pazar meydanı gibi tanıdık işlevleri kompleksin programına entegre etmişler.

Alzheimer Köyü’nün yerel çevrede de tanınması ve kolay ulaşılabilir yerel ögelerin köye entegre edilmesiyle mimarlık yoluyla süreklilik ve uyum duygusu geliştirilmiş. Alzheimer Köyü’nün mimarisi, hem mahalle sakinlerinin hem de alzheimer hastalarının ihtiyaçlarını karşılayarak her sakine güven verici seçenekler sunuyor.

Kompleks, doğayla bütünleşerek, karakteristik  çam ağaçları ile mevcut peyzajı, sakinlerin dinlenebileceği veya yürüyüşe çıkabileceği bir dinlenme alanına dönüştürüyor. 

7. Seul Bahçe Konservatuarı

Yangcheon-gu, Güney Kore

Mimari Tasarım: Casper Mueller Kneer Architects
Tamamlanma Tarihi: 2021
Fotoğraflar: Roh Space

Seul’deki Mokdong Alışveriş Merkezi’nin üst katında bulunan Bahçe Konservatuarı, alışveriş bölümlerinde zorlanan ve yorulan duyulara iyi gelecek şekilde üst katta dinlenmek için bir alan sunuyor. Alışveriş yapanlar ve ziyaretçiler için huzur dolu bir yer anlamına gelen mekan aynı zamanda etkinliklere ve sergilere ev sahipliği yapıyor. Yapının zemini,  gömülü yeşil bitki adaları tarafından görsel olarak bölünerek bitki dostu led ışıklarla aydınlatılmış.

Geleneksel seranın çağdaş bir yorumu olan yapı, alışveriş merkezininkalbinde bir vaha. Alışveriş Merkezi içerisinde ışıklar ve elektrik akımı sebebiyle negatif enerji ile yüklenen misafilerin enerjilerini atabilecekleri bir mekan olarak tasarlanan bahçede bitkilerin sağlıklı gelişimi de fazlasıyla önemseniyor. Yapı, bitki ve insanları tasarımın merkezine yerleştirmeye çalışırken, biyofilik tasarım ilkeleriyle yapay aydınlatmayı tasarıma dahil ediyor. Son teknoloji ve sürdürülebilir aydınlatma kullanımıyla modern ve estetik anlayışı, bitkiler içinse sağlıklı büyüme ortamını teşvik ediyor.

8.Josefhof Sağlık Fakültesi

Graz, Avusturya

Mimari Tasarım: Dietger Wissounig Architekten
Tamamlanma Tarihi: 2019
Fotoğraflar: Paul Ott, Helmut Pierer

Doğa ve insanlar arasında uyum yaratmayı amaçlayan Josefhof Sağlık Fakültesi, mimarlarının tanımıyla manzaraya dokunuyor. Dar uzun yapı; arena benzeri bir topografyaya, yer yer arazinin üzerinde duracak, yer yer gömülü gibi görünecek şekilde yerleştirilmiş. Peyzaj binanın içinden akarken yapı,  meyve bahçelerini anımsatan bir atriyuma sahip. Giriş alanı, yemek odaları ve bar, hem güneye hem kuzeye doğru bir manzara sunuyor. Yapılar arasında peyzajın doğal topografyasının devam etmesine izin verilmiş. Tüm odalar, doğa manzarasına sahip olup giriş katlar hastalara toprakla engelsiz bir bağlantı sunuyor. 

Resepsiyon salonundan başlayarak tüm alanlara engelsiz ve hızlı bir şekilde erişilebiliyor. Basit, kompakt yapılar doğrudan güneş ışığından korunan pencerelere sahip. Optimum yalıtımlı cephe ve gölgeli atriyum, sürdürülebilir ilkeler doğrultusunda tasarlanmış. Binanın taşıyıcı yapısı, prefabrikasyona izin veren ekonomik bir sisteme dayanıyor. Tıpkı ahşaptan odaları gibi yapının tamamı da mümkün olduğunca doğal, toksik olmayan ve yenilenebilir hammaddelerden elde edilen malzemelerle yapılmış. Ekoloji ve sürdürülebilirlik ilkeleri kapsamında tasarlanan yapı, hastaları toprağa ve doğaya temas yoluyla iyileştirme vaadi sunuyor. 

9.Kadın Yurdu & Meditasyon Binası

Chon Buri Bölgesi, Tayland

Mimari Tasarım: Walllasia
Tamamlanma Tarihi: 2018
Fotoğraflar: Spaceshift Studio/ Pirak Anurakyawachon

Tayland’da ormanın ortasında yer alan dört katlı rezidans, uzaktan hemen fark edilmese de kolayca ulaşılabilir bir noktada bulunuyor. Meditasyon pratiği yapmak için gelen kadınların ikinci evi olarak hizmet veren merkezdeki 100 odanın her biri dağların ve ormanlık alanların nefes kesici manzarasına sahip. Beton yapının tasarımı orman içerisinde göze batmayacak kadar mütevazı. Rezidansın önündeki insan yapımı büyük  gölet, yine çok işlevli olarak tasarlanmış. Gölet sadece binanın ihtişamını arttırmakla kalmayıp tepelerden inen, içme ve diğer ev kullanımları için temiz su rezervuarı haline getirilmiş. Gölet için kazılan toprak, konutun temelini oluşturmak için kullanılmış. Balkonlar, yoga ritimlerinden ve meditasyon yapan katılımcıların farkındalığından ilham alırken farklı boyutlarda tasarlanmış.

Simetrik açık hava koridoru, antik Tay mimarisine duyula saygıyla bir tapınaktan ilham alan tuğlalarla döşenmiş. Uzaktan bakıldığında bina, dağa yerleştirilmiş beyaz bir kutu gibi görünüyor. Koridorlar havalandırma sağlayacak ve kayaların stoik varlığını çatı dahil her seviyeden görebilecek şekilde tasarlanmış.

10.ZEN Wellness SEINEI Konaklama Tesisi

Hyogo, Japonya

Mimari Tasarım: Shigeru Ban Architects
Tamamlanma Tarihi: 2022
Fotoğraflar: Hiroyuki Hirai

“Havada meditasyon yapma” konsepti için tasarlanan ZEN Wellness SEINEI Konaklama Tesisi, sık ağaçlarla çevrili çeşitli kuşların şarkılarını duymak için ideal bir yer olan engebeli arsa üzerine inşa edilmiş. Mimariye hapsolmuşluk hissini ortadan kaldırmak amacına odaklanan yapı, 81 metre uzunluğunda ve 7.2 metre genişliğinde iki çelik ızgara çerçeveli sütun üzerinde minimum strüktürle inşa edilmiş. Yapı, meditasyon ve yoga için açık güverte alanını maksimuma çıkarmak için çelik kolonlarla desteklenen konsola sahip. Mekansal sürekliliği bozmamak ve manzarayı kesmemek için neredeyse görünmez derecede yapısal eleman kullanılmış.

Yapıya yoldan yaklaşırken, yaklaşık 100 metrelik güçlü bir ahşap çerçeve, çevredeki ormanla kontrast gözükse de iç mekanda mütevazı bir hale bürünüyor. Güverteye ulaşılıp meditasyona başlandığında ise binanın varlığı tamamen kayboluyor ve ziyaretçilere ormanın yeşilliği ve rüzgarı, kuşların cıvıltısı kalıyor.