Endüstrileşme Sonrası Kentlerin Dönüşümü

Doç. Dr. Serhat Başdoğan
Doç. Dr. Kunter Manisa

Tarım ve Endüstri devrimleri insanlık tarihinde ne kadar büyük değişimlere yol açtıysa İkinci Dünya Savaşı sonrasında şekillenen yeni dünya düzeninin etkileri ile özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde hissedilmeye başlanan küreselleşme de o derece etkili olmuştur. Ekonomik, kültürel, siyasal, ekolojik, mimari vb. birçok alanda bütün dünyada yaşanan değişimler kentleri de doğal olarak etkilemiş, değiştirmiş ve dönüştürmüştür. Paranın serbest dolaşımı ve küresel olarak birbirine bağlanan ekonomiler birçok ülke ekonomisinden daha büyük çok uluslu şirketlerin doğması ve dünya düzeninin derinden etkilenmesi sonucunu doğurmuştur. Bu anlamda dünya üzerindeki para (yatırım) akışı karlılığın daha yüksek olduğu sektörlere ve bölgelere yönelmiştir. Üretimin endüstrileşmekte olan ülkelere kaydırılması dünya ekonomisi açısından önemli sonuçlar ortaya çıkarır. Çok uluslu küresel şirketlerin kendi ülkelerinin ekonomilerine bağımlı olmaktan çıkması ve ilgilerinin gelişmekte olan ülkelere kaymasının en önemli nedeni ucuz ve organize olamamış iş gücü olanaklarıdır. Üretim ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler kalifiye olmayan ve ucuz işçi çalıştırabilmenin yanı sıra üretim sürecinin bölünebilmesini ve dağıtılabilmesini de olanaklı kılmıştır.

1990’lardan sonra küresel etkilerin kentler üzerindeki etkileri birçok nedenden dolayı değişmeye ve farklılaşmaya başlamıştır. Önceleri; üretim teknolojileri ve ulaşım altyapısındaki gelişmelerin etkisiyle üretimin kent merkezi dışına kayması (istihdam) ve merkez dışının sunduğu avantajlar ile kent merkezlerinde yaşanan problemler artmıştır. Kent merkezlerindeki sıkışıklık, seri-küresel üretimle birlikte ortaya çıkan geniş alan gereksinimi ve çevresel problemlere karşılık kent dışının sunduğu ucuz ve geniş arazi ile ulaşım olanakları durumun oluşmasında en büyük etkendir. Üretimin mekansal değişimi kadınların da iş gücüne katılımını artırmasıyla toplumsal, sosyal ve demografik olarak değişmeye ve dönüşmeye başlamıştır. Kentlerde sanayiye dayalı endüstrinin yer değiştirmesi, kentsel nüfusun azalmasına ve insanların kent merkezi dışına yerleşmelerine neden olmuştur. Orta sınıfın banliyölere taşınması ve kent merkezlerinde gelir dağılımı, yaşam biçimi ve olanaklara bağlı olarak kutuplaşmaların yaşanmasına ve kent merkezlerinin ekonomik olarak atıllaşmasına neden olmuştur.

Dünyada gelişmiş ülkeler endüstri toplumundan bilişim toplumuna evrilmiş ve endüstriyel üretim alanları gelişmemiş ya da gelişmekte olan coğrafyalara kaymıştır. Yaşanan süreçlerin ardından atıl kent merkezlerinin yeniden canlandırılması, yine küresel ekonomik aktörlerin devreye girmesiyle olmuştur. Kent merkezlerinin dışına çıkan endüstrinin boşalttığı alanlar ve bina stokunun kentsel dönüşümü söz konusu yatırımların öncelikli ilgi alanı olmuştur. Bu süreç zincirleme olarak eskiyen ya da işlevini kaybeden yapı stoğunun bulunduğu alanlara doğru sirayet etmiştir. Bu süreçte ekonomik ve kültürel olarak dünyayla bütünleşmiş ya da bütünleşmeye çalışan birçok kentte söz konusu ilginin etkisi altına girmiştir. Konjonktürü değerlendirip çağdaş gereksinimlere uygun olarak stratejik planlar üretebilen kentler süreci doğru yönetirken, konuya salt ekonomik kaygılar ile bakan kısa vadeli planlar üreten kentler sıkıntılı süreçler yaşamış ve yaşamaktadırlar.

Bu noktada kentsel dönüşüme konu olan ilgi alanları şu şekilde anılabilir:

  • Çağdaş gereksinimlerin-işlevlerin doğru tespiti,
  • Nüfus ve yoğunlukların doğru saptanması,
  • Ulaşım planlaması,
  • Kentsel donatıların ve yoğunlukların doğru tespiti,
  • Kentsel bellek ve kimliğin korunması,
  • Var olan bina stokunun özelliklerine uygun dönüşüm modellerinin belirlenmesi,
  • Finansal araçların doğru tespiti,
  • Hukuki altyapının kamu yararı ve vicdanına uygun olarak düzenlenmesi,
  • Oluşan ekonomik rantın adil ve eşit dağıtılması vb.

İstanbul da kentsel olarak küresel ekonomik güçlerin ilgi alanına girerek yukarıda sözü geçen süreçleri yaşamış ve yaşamaktadır. Türkiye’deki birçok kamu ve özel şirketin uluslararası şirketler tarafından satın alınması ile ülke ekonomisinin dünya ekonomisiyle daha sıkı bütünleşmesi; ülkenin kültürel, sosyal, demografik ve ekonomik anlamda lokomotifi konumundaki İstanbul’u ister istemez değiştirmeye-dönüştürmeye başlamıştır. 1999 yılında yaşanan Marmara depremi de sürecin bir başka tetikleyicisi olmuştur. Bugün gelinen noktada İstanbul’un çarpık olarak dönüştüğü ve dönüşmekte olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz. Söz konusu durumun oluşmasında yukarıda sözü geçen kentsel dönüşüme konu olan ilgi alanlarının doğru olarak düşünülmemesi ve bir stratejik plan bütününde ele alınmamasından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Öncelikle kentsel dönüşüm yeni bir imar faaliyeti olmayıp var olan yapı stoğunun ve kentsel belleğin-kimliğin korunarak kentin çağdaş gereksinimlere uygun olarak dönüştürülerek canlandırılması (1) ve iyileştirilmesidir. Büyük metropollerde işlevlerin belirlenmesi bütüncül bir planlama gerektirmektedir; yoğunlukların tespiti, yaratılacak istihdam alanları ve içeriği, istihdamın konaklama alanlarının belirlenmesi ile ulaşım sorunları en temel konulardır. Dönüşümün doğru hukuki zemine oturtulması ve finansmanı oluşacak ekonomik rantın adil-eşit dağıtılmasının yanı sıra kentsel planlamanın düzgün yapılabilmesi ve kentsel kimliğin korunabilmesi açısından da önemlidir. Ancak İstanbul’da kentsel dönüşüm farklı parametrelerin ekseninde gerçekleşmektedir. İmar planlarında yapılan değişiklikler ile yoğunluk artışının yaratacağı ekonomik rantın kentsel dönüşümünün finansmanın sağlanması için kullanılması, kentsel dönüşümü yeni bir imar faaliyetine dönüştürmüştür. Ranta dayalı gerçekleşen kentsel ve işlevsel dönüşümlerde, yoğunlukların, ulaşımın, donatı gereksinimlerinin, kentsel kimlik, hafıza ve kent kültürü, kamusal alan, ekoloji gibi konuların ikinci plana atılması kentin gelişigüzel olarak yapı stoğunun artması sonucunu doğurmuştur.

Makale içinde; Glasgow kent merkezinde “Merchant City” olarak adlandırılan alanının konut odaklı iyileştirilme projesinin geçirdiği süreç incelenmektedir. Merchant City kentsel dönüşümü iki anlamda önemlidir; bunlardan ilki; dönüşümün konut odaklı olarak geliştirilmesidir. Bu anlamda makale içinde konut odaklı dönüşüm konusuna kuramsal olarak kısaca değinilmektedir. Dönüşüm projesi ile ilgili olarak ikinci önemli konu; sürecin başladığı 1970’li yıllardan beri gerçekleştirilen çalışmaların sonuçlarının gözlemlenebilir olmasıdır. Bu anlamda Glasgow-Merchant City deneyimi, özellikle konut odaklı dönüşümün gündemde olduğu İstanbul kenti için önemli ipuçları ve referansları barındırmaktadır.

Konut Odaklı Dönüşüm ve “Kompakt Şehir” Kavramı

Tarihi Çevrenin Konut Odaklı Dönüşümü
Dönüşüm projeleri günümüzde birçok amaca yönelik olarak gerçekleştirilebilmekte ve bu anlamda çıkış noktaları ve hedefleri çeşitlilik arz edebilmektedir. Tarihi çevrede konut odaklı dönüşüm, terk edilmişliğe karşı uygulanabilir-ekonomik bir çözüm yöntemi olması ve dönüşüme konu olan tarihi çevrenin günün bütün saatlerinde yaşayan, canlı bir bölge olabilmesi açısından değerlendirilmelidir. Zira ticaret odaklı dönüşen tarihi çevrelerde gündüz-gece saatleri arasında büyük yoğunluk farklılıkları ve yerleşik nüfusa göre kaynak aktarılan belediyelerin bölgeye getirdiği belediye hizmetlerinde yetersizlikler vb. sorunlara rastlanabilmektedir. Konut odaklı kentsel dönüşüm iki farklı kullanıcı profiline yönelik olarak gerçekleştirilebilir. Bunlardan ilki işlevsel koruma olarak ifade edilen halihazırdaki yerleşik nüfusa yönelik olanıdır. Öteki ise; yeni kullanıcıların kentsel dönüşüme konu olan tarihi çevreye çekilmesidir. Söz konusu yeni kullanıcılar dönüşümün amaç ve hedefleri doğrultunda sanatçı ya da zanaatkar gibi belli bir meslek grubu ya da sosyal sınıfa yönelik olabileceği gibi karma uygulamalara da rastlamak olanaklıdır. Bu noktada şunu belirtmek gerekir ki; yeni kullanıcılara yönelik kimi uygulamaların kamuoyunun soylulaştırma (2) olarak bildiği ve eleştiriye oldukça açık sonuçlar doğurmasıdır.

Türkiye’de kentsel dönüşüm ve yapılı çevrenin iyileştirme çalışmalarının deprem ve afet odaklı çalışmalar olduğu düşünüldüğünde, bu örnekte geliştirilen yöntemin yıkıp yapmaktan çok var olan yapı stoğunu iyileştirme ve canlandırma modeli olması açısından sürdürülebilir kentsel form gelişimini desteklemesi adına önemlidir. Var olan dokunun bu şekilde daha verimli kullanılması, kent merkezlerinde atıl kalmış konut bölgeleri için alternatif bir çözüm olarak değerlendirilebilir.

Yapılı Çevrenin İyileştirilmesi: “Banliyö”lere karşı “Kompakt Şehir”
Banliyöleşme geçtiğimiz yüzyıla damgasını vuran önemli bir kentleşme modelidir. Ebenezer Howard’ın idealize ettiği ve dönemin teknolojik olanakları ile ulaşabildiğimiz, özlemini çektiğimiz kır yaşamı bir yanda duracak olursa, banliyöleşmenin doğanın ve arazinin aşırı kullanımına, özel ve motorlu araçlara dayalı ulaşıma ve de toplulukların sitelerde kendi içlerine kapanmalarına neden olduğu söylenebilir. Bunların sonucu olarak postmodern dünyada bir kısım insan, geleneksel kent yaşam biçiminin, sosyal ilişkilerin ve seküler formların yok olmaya başladığını söylemektedirler. Bu yönde birçok düşünce üretilmekte ve çözüm önerileri sunulmaktadır.

Günümüzde yaygın bir şekilde, sürdürülebilir kentsel kalkınmanın (sustainable urban development) kaçınılmaz olduğu konusunda genel bir fikir birliği oluşmuştur. İnsanoğlunun bu hızda kaynakları tüketmeye devam edeceği düşünülürse gelecek nesillerin yaşam haklarının ellerinden alınacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Kentler insan etkinliklerinin ve de doğal kaynakların tüketiminin en yoğun olduğu yaşam alanlarıdır. Ancak sürdürülebilirlik konuları yalnızca doğal kaynakların tüketilmesi ya da çevresel kaygılarla değil, aynı zamanda ekonomik süreklilik (economic viability), yaşanabilirlik (liveability), sosyal adalet (social justice) ve eşitlik (social equity) gibi olgularla da ilgilenmelidir. Bu nedenle son yıllarda kent formu (urban form) ve sürdürülebilirlik arasında belirgin bir etkileşim olduğu varsayımından yola çıkılarak, kentin biçimi ve yoğunluğunun sürdürülebilirlik anlamında yeniden ele alınması gerekliliği görüşü kabul görmüştür. Buradan yola çıkılarak “Kompakt Şehir” (Compact City) yaklaşımı sürdürülebilirlik anlamında geçerli bir yerleşim önerisine dönüşmüştür.

Yoğun bir yerleşme modeli olarak karşımıza çıkan “Kompakt Şehir” yaklaşımının en belirgin özellikleri şu şekilde özetlenebilir;

  • Kent merkezi alanlarının yeniden kullanımı, iyileştirilmesi, dönüşümü ya da canlandırılması
  • Yüksek yoğunluklu (high-density) kullanım
  • Karma işlevli (Mixed-use) kullanım
  • Hastane, okul, park ve eğlence gibi işlevlerin kent merkezinde yoğun kullanımı.

Son yıllarda bu anlamda kent merkezlerinin yoğun ve verimli olarak kullanılması ile ilgili birçok mimar ve plancı fikirler ortaya koymuş ve sürdürülebilir kentsel formlar üzerinde modeller geliştirmiştir. Bu anlamda geliştirilen en temel strateji yaşam alanlarının kent merkezi alanlarında kalmasını sağlayarak yirmi dört saat yaşayan, motorlu araç ulaşımlarının azaldığı, kentsel altyapının daha verimli kullanıldığı, güvenli ve karma işlevli bir kent formu yaratma isteğidir. Bu anlamda “Kompakt Şehir” yaklaşımı ekonomik, sosyal ve çevresel etmenlerin bir arada olduğu sürdürülebilir kentsel gelişimi desteklemektedir.

Merchant City’nin Tarihi Gelişimi
18. yüzyıl öncesi Merchant City:
15. yüzyılda Glasgow kenti 1500 kişi nüfusuyla geleneksel Ortaçağ kent formundadır. High St., Trongate ve Gallow Gate aksları ve bu aksların kesişmesi ile kent merkezi şekillenir. Trongate ve Gallowgate yollarının kuzeyinde High St. aksı üzerinde Upper Town, güneyinde Clyde Nehri tarafında ise Lower Town (12. yüzyıl) konumlanmaktadır. 1540 yılında üniversitenin açılması ile şehrin nüfusu 1500’den 4500’e çıkmıştır. 1652’de kentin büyük bir yangın geçirmesi sonucu 1.000 kişi evsiz kalır. Evsiz kalan nüfusun konut gereksiniminin giderilmesi amacıyla kent yeniden planlanır. Bu dönemde kentte üç önemli yapı vardır. Bunlar Hutcheson’ Hospital (1639), Merchant’s House (1651) ve Town Hall (1737)’dur. Bu dönemde Merchant City bölgesi şekillenir.

18. yüzyıl ve “New Town”: Bu dönemde kentin nüfusu 12.000’den 83.000’e yükselir, ancak kent nüfus artışına paralel olarak gelişmez. 18 yüzyılın son çeyreğinde, kentteki ticaret etkinliğinin daha düzenli ve planlı olarak gerçekleştirilebilmesi amacıyla Merchant City bölgesi High St. ve Glassford St. arasında, ızgara plan şemasıyla oluşturulur. Izgara plan şeması bölgedeki önemli binalar röper alınarak yerleştirilir ve çeşitli vista noktaları oluşturulur.

Victoria Dönemi: Bu dönemde endüstrileşmenin etkileriyle birlikte kentte hava kirliliği ve zor yaşam koşulları ortaya çıkmıştır. Ana caddeler üzerinde 5 katlı lüks binalar varken arka sokaklar pislik ve sefalet içindedir. Merchant City bu dönemde de kimliğini korumuştur. Bu dönemde yapılar giriş katları mağaza, üst katları tekstil ve tütün depoları olarak kullanılmıştır. 1850’lerden sonra sağlık yasaları çıkarılarak kentteki birçok çöküntü alanı temizlenmiştir.

Savaş öncesi Merchant City: Merchant City savaş öncesinde de kimliğini korumuştur. Yapılar çoğunlukla depolama ve toptan satış ağırlıklı kullanılmıştır. Bu dönemde bütün Glasgow kentindeki toptan satışın 1/4’ü bu bölgede yapılmaktadır. Merchant City’deki toplam bina sayısının yüzde 60’ı toptan satış yapan işletmeler tarafından kullanılmaktadır. Bu dönemde motorlu araç kullanımı artmış ve bölgeyi etkilemeye başlamıştır.

1970 sonrasında sanayisizleşme ve bölgenin durumu: 1970’lerde birçok endüstri kentinde olduğu gibi iş alanlarının kent merkezi dışına kayması, üretimin otomasyonu ve buna benzer bir çok teknolojik gelişmeden dolayı Glasgow kent merkezindeki etkinliklerde bir düşüş ve yavaşlama olmuştur. Kent merkezleri dışında ucuz ve seri üretim teknolojilerine olanak sunan yeni bölgelere taşınan birçok fabrika geride -kent merkezinde- hatırı sayılır sayıda ve büyüklükte atıl bina stoğu bırakmıştır. Bu süreçte; ticaret ve depo yapılarının yoğunlaştığı Merchant City’de bulunan binaların yüzde 33’ü boşalmış, işlevsizleşmiş ve bölgenin ekonomik gücü oldukça zayıflamıştır.

1970 sonrasında bölgenin yeniden işlevlendirilmesi ve canlandırılması amacıyla yerel yönetimler yetkilendirilmiştir. Bakımsız ve niteliksiz binaların yıkımı ve sahipsiz binaların kamulaştırılması sağlanmıştır. Üniversitenin de desteği ile 1970 yılında bölge için koruma amaçlı plan hazırlanmıştır. Plan dahilinde bölgenin trafik düzeni yeniden ele alınmış ve bölgenin hemen kıyısından geçen M8 araç yolunun güzergahı yeni trafik düzenine göre yeniden düzenlenmiştir.

Merchant City Kentsel Dönüşümünde İzlenen Yöntem ve Süreç

Ana Kararlar
1980’lere gelindiğinde Merchant City, bölgenin 1/3’ünün boşaldığı, düşük gelirlilerin oturduğu, gece saatlerinde tehlikeli bir alana dönüşmüştü. Bölgenin kimliği, yapı stoğunun kullanıcıları tarafından bakılıp onarılamadığı için bozulmaya başlamıştı. Bölge yapı stoğunun yaklaşık yüzde 40’ına sahip kişiler ile bir çalışma grubu kurularak bölgenin ekonomik olarak kalkındırılması amacıyla bir dönüşüm projesi hazırlandı. Kent merkezinde yer alan bölgenin konut odaklı olarak dönüştürülmesi ve böylelikle kent çeperlerindeki yapılaşma baskısının azaltılarak kent nüfusunun kent merkezine yerleşmesinin teşvik edilmesi amaçlandı.

Konutun üretim açısından pratik olması, konutun tipolojik olarak öteki yapı türlerine göre standartlarının daha düşük olması, var olan yapı stokunun mimari karakteristiğinin konut dönüşümüne uygun olması, dönüşümün yapı ölçeğinde tek olarak gerçekleştirilebilmesi vb. rasyonel nedenler bölgede konut odaklı bir dönüşümün tercih edilmesine olanak sağlamıştır. Bununla birlikte bölgede dönüşümün gerçekleştirilmesi ile beraber aşılması gerekli zorlukların da olduğu göz önünde bulundurulmuştur. Bu zorlukları kısaca anmak gerekirse;

  • Tahmin edilen satış fiyatlarının yüksek çıkması,
  • Yatırımcıların alana çekilmesi,
  • Var olan bir konut piyasasının olmaması,
  • Konut yasasının yetersiz olması,
  • Yerel yönetimin gereken yetkilere sahip olmaması,
  • Otopark problemi,
  • Kullanıcı gruplarının belirlenmesi ve soylulaşma tehdidi,
  • Kapasitenin üstünde kullanım (satürasyon).

Merchant City Kentsel Dönüşüm Süreci
1976 yılında çıkarılan koruma amaçlı imar planı ile Glasgow kentinin gelişimi kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Bu tarihten itibaren kronolojik olarak sırasıyla; The Potential for Glasgow City Centre-1984, Glasgow Central Area Local Plan-1990, Glasgow City Center and the Clyde, Continuing the Renaissance-1990, Glasgow City Centre Public Realm, Strategy and Guidelines-1995, Glasgow City Centre Millennium Plan-1995 çalışmaları yapılarak plan kapsamı ayrıntılandırılmış ve güncellenmiştir.

Söz konusu çalışmalar ve içerikleri şu şekildedir:

“The Potential for Glasgow City Centre”, 1984

  • M8 otoyolu ve Clyde arasında kalan bölge tasarım alanı olarak belirlenmiştir.
  • Bölgenin giriş ve çıkış noktaları düzenlenmiştir.
  • Kuzey-Güney ve Doğu-Batı yönünde akslar oluşturularak çekim noktaları yaratılmıştır.
  • Nehir kıyısındaki mekanlar için bir senaryo üretilerek etkinlik alanları yaratılmıştır.

“Glasgow Central Area Local Plan”, 1990

  • Cullen alt bölgesinin planı uygulamaya geçirilmiştir.
  • Konut bölgeleri tespit edilmiştir.
  • Alan morfolojik açıdan korumaya alınmıştır.
  • Görsel ve kavramsal tercihler belirlenmiştir. (Bina yükseklikleri ve malzeme seçimi vb.)
  • Sosyal içerikli tercihler belirlenmiştir. (Engelliler için tasarım ve kamusal alanların düzenlenmesi)
  • Sürdürülebilir yaklaşım içinde peyzaj, ulaşım stratejileri oluşturulmuştur.

“Glasgow City Centre and The Clyde, Continuing The Renaissance”, 1990

  • Mekansal gelişim sürdürülmüştür.
  • 3 ana tema belirlenmiş ve bu kapsamda plan sınırları genişletilmiştir. (yeşil alanlar, enerji, sokak düzenlemeleri, bina yaklaşımları vb.)
  • Kent merkezinin planlanması ayrıntılandırılmıştır.
  • Komşuluk ilişkileri, açık alanlar, yaya bağlantılarından iç mekan boyutlarına kadar inen ölçeklerde tasarım çalışmaları yapılmıştır.
  • Plan kapsamında Buchanan St. içeriği genişletilmesine ve caddeye paralel tarihi güzergahın güçlendirilmesine karar verilmiştir.

“Glasgow City Centre Public Realm, Strategy and Guidelines”, 1995

  • Caddeler ile meydanlar hiyerarşik olarak, farklı işlevlere ve yoğunluklara göre tasarlanmıştır.
  • Kentsel tasarım kapsamında sokak ve cephe düzenleri oluşturulmuş, kent mobilyaları, aydınlatma, su elemanları vb. kent mobilyaları tasarlanmıştır.

“Glasgow City Centre Millennium Plan”, 1995

  • Planlama alanı kentin gelişimine bağlı olarak genişletilmiştir.
  • Yaya dolaşımı güçlendirilmiştir.
  • Trafiğin yoğunlukları kontrol altına alınmıştır.

Merchant City Projesine İlişkin Değerlendirmeler
Merchant City projesi bütün bu süreçler içinde kentin çöküntü alanlarının hedefler doğrultusunda gözle görülür biçimde sağlıklaştırıldığı bir proje olması nedeniyle 1989’da Europa Nostra ödülüne değer görülmüştür. Projenin yaşama geçirilmesinde en önemli unsur projeyi yürüten paydaşlar içinde bina sahiplerinin bulunmasıdır. Bölgede yeni bir konut piyasası oluşturularak, 1982 yılından günümüze 1.200 adet konut dönüştürülmüş ya da üretilmiştir. Bölgede dönüşümün 1990’larda durgunlaşması sonucu hedefler ve planlama yeniden gözden geçirilmiş ve 1995’ten sonra proje alanı genişletilerek yaya bağlantıları güçlendirilmiştir.

Bu bağlamda projenin hedef kitlesinde ve içeriğinde değişiklikler yapılarak bölgenin yeniden canlandırılması sağlanmıştır. İlk aşamada özel araç kullanımının düşük olduğu öğrencilerin bölgede konaklaması düşünülmüş ancak süreç içinde kullanıcı profilinin çeşitlenmesinin bölgenin canlığının ve ekonomisinin sürdürebilirliği açısından önemli olduğu fark edilerek proje hedeflerinde revizyona gidilmiştir. Bu bağlamda ilk aşamada düşünülmeyen otopark alanları proje içine dahil edilmiştir. Süreç içinde konaklama işlevinin kendi başına bölgenin kalkınması açısından yeterli olmadığı gözlemlenmiş ve kültür işlevi de proje kapsamına alınmıştır. Bu tür uygulamalar projenin başarısını artırmıştır. Zira bölgede gerçekleştirilen uygulamaların sonuçları gözlemlenerek etkileşimli ve geri beslemeli bir süreç yürütülmüştür.

Glasgow 1995-2004 yılları arasında savaş sonrasındaki en yüksek büyüme hızını elde etmiştir. Glasgow’un ekonomik üretimi 2004 yılında 13,5 milyon pound olarak hesaplanmıştır ki bu 1995 yılındaki üretimin neredeyse 3/2’sinden daha büyüktür. Bu büyüme oranları İskoçya’nın ve Birleşik Krallık’ın büyüme oranlarından da fazladır. Bu dönemde şehrin gayri safi milli hasılası yüzde 77 oranında artmıştır. En önemli iş kolları finans ve kamu hizmetleri olarak değişmiştir. Yine bu dönemde turizm önemli bir gelir kaynağına dönüşmüş ve bütün Birleşik Krallık içerisinde turizm geliri açısından 4. sıraya yerleşmiştir (GCC; 2009).

Sonuç ve Değerlendirmeler
Kent merkezlerinin kent sakinleri tarafından yoğun olarak kullanıldığı (konaklama, ticaret, kültür vb.) Merchant City vb. örnekler kentleri hızlı bir değişim ve dönüşüm içinde olan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için doğru uygulamalar olarak değerlendirilebilir. Merchant City konut odaklı kentsel dönüşüm uygulaması örneği ışığında kendimize kentimiz ile ilgili şu soruları sormamız ve yanıtlarını aramamızda çok büyük yarar vardır;

  • Kentlerimizi ve mahallelerimizi nasıl daha etkin ve verimli kullanabiliriz?
  • Motorlu taşıtların kullanımını azaltacak stratejiler neler olabilir?
  • Sürdürülebilir kentsel formları desteleyecek hangi kullanıcı gruplarının kent merkezinde kalmalarını sağlamalıyız? Bunu sağlamak için nasıl uygulamalara gitmeliyiz?
  • Kent merkezlerinde hangi işlevler tercih edilmelidir?
  • Komşuluk ilişkilerini ve mahalle bilincini geliştirecek stratejiler nelerdir?
  • Mahremiyet ve özel yaşam yoğun yaşanılan kent merkezlerinde nasıl sağlanır?
  • Mimari kalite ve konfor beklentileri ne düzeyde olmalıdır?
  • Kullanım esnekliği, zamansal paylaşım gibi stratejiler nasıl geliştirilebilir?
  • Kentli yaşam nedir ve kentli yaşamın gereklilikleri nelerdir?

Sonuç olarak günümüz Türkiye’sinde ve özellikle İstanbul merkezinde kentsel dönüşüm çalışmaları sıkça gündeme gelmekte ve bu kapsamda yapılan uygulamalar kamuoyu tarafından sıkça eleştiri almaktadır. İstanbul’un özellikle 1999 Marmara depremi sonrasında yaşadığı süreçte kentsel dönüşüm çalışmaları, abartılan ve yanlış anlaşılan uygulamalar olarak eleştirilmektedir. Kent merkezlerindeki boşlukların ve yeşil alanların beş yıldızlı otellere ya da AVM’lere dönüştürüldüğü, kent merkezinde yaşayan kentlilerin kent merkezi dışına yönlendirildiği bir süreç yaşadık ve yaşamaktayız. Artan otel, büro ve AVM projeleri ile kent merkezlerinde emlak değerleri yükselmekte, nüfusunun çoğunluğunun orta ve alt gelir grubuna dahil olduğu kentliler kent merkezleri dışında konaklamaya zorlanmaktadır. Bununla birlikte ekonomik etkinliklerin çoğunluğunun kent merkezinde gerçekleştiği İstanbul’da ulaşım sorunları oluşmakta ve kent bu anlamda dengesiz bir gelişim göstermektedir. İstanbul kenti yakın bir gelecekte şimdiden belirtileri görülen çok büyük çevresel ve sosyal sorunlar ile yüzleşmenin eşiğindedir. Bu anlamda literatürde “Kompakt Şehir” olarak adlandırılan kent modeli kapsamında değerlendirilen Glasgow kentinin Merchant City bölgesinde gerçekleştirilen konut odaklı kentsel dönüşüm projesi gerek yürütülen plan, gerekse de uygulamaları ve gözlemlenebilen sonuçları ile çok önemli ipuçları ve referanslar içermektedir.

Kaynaklar

  • Karaören, M.; Yıldız Teknik Üniversitesi, Mim. Fak., “Yapı Üretimi Dersi Notları”, 1998.
  • Bilgin, İ.; “Konut Üretiminin Karşılaştırılmalı Analizi” Dr. Tezi, YTÜ Mim. Fak., İstanbul, 1994.
  • Bilgin, İ.; “Yapı Üretiminde Ürün Süreç İlişkisi”, YTÜ Mim. Fak., İstanbul, 1994, 10.
  • Hall, T.; “Urban Geography”, Routledge, 30-39, 155, Newyork, 1998.
  • Walker, F.; ”Glasgow, Forming of the City”, 65-70, 90-103, Glasgow, 1993.
  • Anon, “Glasgow Five Year Action Plan”, Glasgow, 2004.
  • Tiesdell, S.; OC T.; “Revitalizing Historic Urban Quarters”, Heinemann, 97-101, Oxford, 1996.
  • Barnett, J.; “ The Elusive City“ Herbert Press, 185-202, London, 1986.
  • Hulzbergen, D.; “Transforming Neighbourhoods”, 18-25, Tu Delft, 2000.
  • Tiesdell, S.; OC T.; “Revitalizing Historic Urban Quarters”, Heinemann, 116-122, Oxford, 1996.
  • Greed, C.; Roberts, M.; “Introducing Urban Design, Interventions and Responses”, Longman, 56-63, Harlow, 1998.
  • Mac Innes, J.; Deindustrilisation of Glasgow, Scottish Affairs, 11 (spring), 1995.
  • Anon; City Design Group, Development& Regeneration Services, Glasgow City Council, Glasgow, 2011.
  • Glasgow City Council; GCC, (2009b) Glasgow, Economic Review. Glasgow, Glasgow City Council.
  • www.glasgow.gov.uk

Notlar

  1. İngilizce “revitalization” kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır.
  2. İngilizce “gentrification” kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır.