Cumartesi Aurası: Emre Zeytinoğlu “Bir ‘Yer’ Olarak Ada ve Sınırları”
AURA İstanbul Mimarlık ve Şehircilik Araştırmaları Akademisi tarafından düzenlenen disiplinler arası konferans dizisi Cumartesi Aurası, güz döneminin son etkinliğinde, “Bir ‘Yer’ Olarak Ada ve Sınırları” başlıklı konuşması ile sanatçı, yazar ve akademisyen Emre Zeytinoğlu’nu ağırlıyor.
Güz döneminin son Cumartesi Aurası, Emre Zeytinoğlu’nun katılımıyla, 11 Ocak Cumartesi, saat 15.00’da gerçekleşecek.
Coğrafi anlamda düşünürsek, “ada sınırı”nın çok belirleyici bir özelliği var: Denizin ortasındaki adanın sınırları, asla bir sınır çizgisiyle ifade edilmez. Adanın sınırları, ülke sınırlarından, kent sınırlarından, kentlere kurulmuş site sınırlarından vb. farklıdır; bir duvar, bir bariyer ya da bir eşik değildir bu. Yani bir eşiği atlar atlamaz adaya adım atamazsınız; ya da eşiği atlar atlamaz adanın dışına çıkamazsınız. Daha açık bir ifadeyle sınırı geçmek, bir yerden bir yere atlamak değildir. Böylece o sınırı geçme sırasında insanın bir ara durumu hissetmesi gerekir.
Ada sınırlarını aşmak için, başlayacağımız yolculuk çok uzun sürer. Yani kişi, ada sınırlarını aşıp bir yere ulaşabilmesi için, uzun bir zamanı kat edecek ve o kat edişi deneyimleyecektir. Sınırları aşmak demek, uzun bir deniz yolcuğu demektir. Fernand Braudel, “Akdeniz” adlı kitabında şöyle yazıyor: “Deniz; onu bir eski çağ adamının gözüyle canlandırmaya, görmeye çalışmalıyız. Bir sınır, ufka kadar uzanan bir engel, insanın her anını tutsak eden olağanüstü gizemli bir sonsuzluk.”
Braudel’i okuduktan sonra aklımıza şu gelebilir: Bugün hız rekorlarının kırıldığı günümüzde, bu hala çok uzun ve gizemli bir yolculuk mudur? Ya da şöyle düşünelim: Bir kara yolculuğu sırasında aşacağımız sınırlar, acaba bir yönden de bu “deniz sınırlar” ile bir benzerlik taşıyor mu?
Etkinliğe kayıt olmak için tıklayınız.