Çağdaş Kentlerin Kurumsuzlaştırılması ya da Yeniden Kurumsallaştırılması
Editörlüğünü Ahmet Ertan Çölgeçen, Deryanur Şimşek, İzzettin Kutlu, Meriç Kırmızı ve Serdar Aydın‘ın üstlendiği, Emir Osmanoğlu’nun yayın yönetmenliği ile hazırlanan “Çağdaş Kentlerin Kurumsuzlaştırılması ya da Yeniden Kurumsallaştırılması”, İdealKent yayınlarından çıktı.
Çağdaş kentlerdeki kurumlar hızla değişip, yeni gereksinimlere yanıt ararken, ya ortadan kaldırılıyorlar ya da yeniden biçimlendiriliyorlar. Kimi eleştirel kent kuramcıları kent yaşamının aşırı derecede kurumsallaştığını ve buna bağlı olarak, bürokratikleştiğini ileri sürüyor ki bu da onlara göre, esnekliğin ve kentin gereksinimlerine duyarlılığın yitirilmesine yol açıyor. Ancak bu çalışma çağdaş kentlerdeki kurumsuzlaştırmanın yalnızca, aşırı bürokratikleşmeye bir tepki olmadığını ortaya koyuyor. Tersine, kurumsuzlaştırma toplumsal yaşamın pek çok yönünde yaygın bir bozulma olarak kendini gösteriyor ve politika, yönetim, ekonomi, araştırma ve bilgi üretimi, kültür, gündelik yaşam ve etik gibi kentsel topluma ilişkin birçok alanı etkiliyor. Bu bağlamda, bu ortak çalışmada kent toplumu için güvenilir ve düzgün işleyen kurumların varlığı ve kalıcılığının önemi vurgulanıyor. Çağdaş kentlerdeki kurumsuzlaştırmayı anlamak amacıyla derlenen bu kitapta konu geniş bir çerçevede ele alınıyor. Bunun için, eser Türkiye’deki ve dünyanın başka kentlerindeki kurumsuzlaştırma ve yeniden kurumsallaştırma dinamiklerini inceleyen çeşitli kuramsal ve deneysel katkıları bir araya getiriyor. Bu sayede kentsel yapısal değişiklikleri ve bunda çeşitli aktörlerin oynadığı rolleri aydınlatmayı hedefliyor. Kentlerde kurumsuzlaştırma karmaşık bir dizi biçimde ortaya çıkabiliyor. Bu biçimler arasında örneğin, insanların ve kurumların kentte yer değiştirdikleri banliyöleşme, üretimden tüketime geçiş, tarihsel kurum ve mekanların yok edilmesi, kamu arsalarının özelleştirilmesi, küresel kentler karşısında başka kentlerin göz ardı edilmesi ve kentlerin kaynakları ve mekanları üzerindeki ayrı yönetim düzeyleri arasındaki güç çatışmaları yer alıyor. Bu biçimler, aynı zamanda, kentsel çalışmalarda ağırlıklı olarak, mekansal değişim çevresinde dönen bir çözümleme çerçevesiyle ele alınsa da, kentlerin dayandığı kurumlarla olan etkileşimlerinin daha çok araştırılması gerekliliğine, bu kitapta dikkat çekiliyor. Çalışmanın çok yönlü yaklaşımı hem kentlerin yaşayanları hem de politikacıları ve araştırmacıları için, kent ve kurum ilişkisini anlamaya yönelik bilimsel ipuçları barındırıyor.