Bodrum’da Mimari ve Kentsel Korumanın Sıfır Noktası: Salih Efendi Konağı, Sonra Ahmet Ertegün Evi
Suha Özkan Hon. F AIA
Salih Efendi Konağı, Neyzen Tevfik Caddesi’nden Marina’ya (Eski Osmanlı Tersanesi yönüne) giderken, hemen Atatürk Okulu bahçesine bitişik, sağ tarafta yer alır. Marina yapılırken genişletilen cadde ve geniş dolgu alanı ile önceleri “yalı” konumunda olan ev kıyıdan uzaklaşmıştır. Yine de geçmişine ve sahipliliğine olan saygı ile önünde büyük saksılar içinde zakkumların yer aldığı, tarih boyunca olmayan, ama kaldırımı genişletilmesi, dolgu ve marina yapımları sonunda oluşan küçük bir meydanı vardır.
Bodrum’un geleneksel mimarlığının başyapıtlarından olan Salih Efendi Konağı’na dair edinebildiğimiz en eski belge, Mehmet Cilsal tarafından bize ulaştırılan; Simon Josef Léon Emmanuel, Marquis de Labord (1807 – 1869) tarafından 1839 yılında yapılan Bodrum gravürüdür. Konak 1971 yılında, oldukça yıkık bir durumdayken, ünlü caz ve pop müzik yapımcı-üreticisi Atlantic Records şirketinin kurucusu ve sahibi Ahmet Ertegün tarafından satın alınmıştır. Ev sanki iki ayrı evmiş gibi algılansa da aynı girişi paylaşan, haremlik ve selamlık kanatları olan iki kesimden oluşan bir konaktır.
Konak Ege’de yaygın olan yapı tiplerinden çok farklıdır. Öncelikle ilk sahiplerinin varlıklı olmalarına rağmen kiremit çatı örtüsü yerine geleneksel aktoprakla yalıtılmış teras çatıyı tercih etmiş olmalarıdır. Ertegün Evi’ni bir restorasyon projesi olarak ele almak çok olası değildir. Çünkü onca yıl korunmuş olan cephe ve iç mekan duvarları dışında bu yapı mirası, çağdaş bir konut olarak kullanılma yolunda Cansever’in yaptığı geliştirmeler yerinde çok önemlidir. Yenileme öncesinde, tavanları çökmüş, bazı duvarları yıkılmış şekilde harap bir durumda olan bu viranenin çağdaş bir dokunuşla kazandırılmış olması büyük bir kazançtır.
Cansever, Ertegün Evi üzerine çeşitli ortamlarda konuşmalar yapmıştır. Ayrıca mimarlık ortamında da özellikle yöresel mimari mirasın sahiplenilmesi konusunda hem Ertegün’e hem de Cansever’e övgüler yağmış, üzerine yazılar yazılmıştır. En kapsamlı değerlendirme Aga Khan Mimarlık Ödülü 1980 jürisine ve onu izleyen “Architecture and Community” kitabına aittir
Cansever, konağın iki kanadını birleştirerek, körfez cephesine koşut, betonarme kolonlarla ayrılan yarı açık, doğrusal bir yapılanma oluşturmuştur. Evin, bulunan ve yenilenen taş duvarlarının dışında çağdaş yapı teknikleri kullanılmıştır. Bahçeye açılan bu yeni yorum ev ile bahçenin bütünleşmesini sağlamıştır. Geçmişin mirası ile zamanımızın gereksinmeleri arasında yapı tekniği ile bir farklılık gözetilmesi, onurlu bir tasarım tutumu sergilemiştir. Yeni yorumun, evin kapalı kesimini hafifleterek bahçeye açmış, daha doğrusu bahçeyi evin içine çekmiştir. Her ne kadar formel bir peyzaj tasarımı olmasa da bahçeye “Bağ-ı İrem” (Cennet Bahçesi) tanımı yapılır. Gerçekten de o zamanın sakin ve dingin Bodrum kıyı yolunun bugünkü kalabalık ortamından ayrılması, yarım yüzyıl sonra da hala sessiz ve huzur dolu bir ortamı sunmaktadır.
Çağdaş yaşamda yeri olmayan haremlik/selamlık ayırımı terk edilmiş, iki kesim giriş holü ile ayrılmış ama ev bütününde birleştirilmiş ve özellikle yer katı yedi sütunluk açık bir kesim olarak bahçeye ahşap kepenklerle açılmıştır. Bu alanda körfez tarafında iki oda, mutfak ve tuvaletler vardır. Üst katta tuvalet ve banyosu içinde, geniş teraslara açılan üç yatak odası bulunmaktadır.
Zemin katı oldukça ağır betonarme olarak yapılandırılmıştır. Yer döşemeleri Cansever’in birçok yapısında kullandığı hafif gri tonlu Marmara mermeridir. Duvarlar ve kolonlar kaba sıva üzerine beyaz boyadır. Şişman kolonlar Bodrum’un geleneksel mimarlığında olan çardak taşıyıcılarını, “lamba”ları anıştırmaktadır. Üst kat, duvarlar üzerine oturan yerel çam ahşap kirişler ve ahşap zemin kaplamasıdır. Açık alanlarda çok bulunan, kanıksanmış, yerel kayrak taşı yerine eski taşlardan oluşan kaba döşemedir. Teras zemini ve merdivenler terrakota kaplıdır.
Evin dekorasyonunu Mica Ertegün gerçekleştirmiştir. Renk olarak beyaz ve kahverenginin hakim olduğu klasik yemek ve oturma grupları dışında iç ve dış alanlara serpilmiş çok miktarda iri yastıklar tüm ortama bulutsu yumuşaklık vermektedir.
Mica ve Ahmet Ertegün burada ağırladıkları, müzik ve şöhret dünyasının, Ella Fitzgerald, Eric Clapton, Led Zeppelin, Ray Charles, Kurt Russel, Henry Kissinger, Mick Jagger, Bette Midler, Sting, Dustin Hoffman,Rothschild ve Rockefeller ailelerinin aralarında olduğu onlarca ünlü ile Bodrum’u dünya şöhretler ile gündemine getirmiştir.
Gençliğimde birçok caz kaydı arasında Modern Jazz Quartet, Miles Davis, John Coltrane’nin plaklarındaki Atlantic Records’un kurucusu ve sahibi Ahmet Ertegün’ün bizden biri olduğunu bilememiştim. İkimizi buluşturan Bodrum hayranlığı oldu. O’nu New York’ta Paramount Plaza’daki ofislerinde 1975’de tanıdım. Bürosuna giden koridor duvarlarının bütünü ile “altın plaklarla” kaplı olduğunu unutamam. Sonraları dostluğumuz gelişti, 1998’de New York Times mimarlık editörü Herbert Muschamp ile MoMA’nın Sanat ve Halkla İlişkiler uzmanı Louisa Kreisbeg’e Ertegün Evi’ni sunması bizim için bir şölen olmuştu. Unutamam.
Özlemimiz şimdiki okulun yer aldığı Bodrum Mozolesi’nin Bodrum Körfezi’ne açıldığı agoranın tarihi görkemine getirilmesi ve bu alanda yer alan Ertegün Evi’nin bir “müzik ortamı” olabilmesi çok çaba istemez. Bir belediye meclis kararı ve imar düzenlemesi yeterli olacaktır. Böylece Bodrum Mousulos, Ece Ada, Avram Galanti, Cevat Şakir, Neyzen Tevfik gibi önemli değerleri arasında müzik dünyasının bu “devi”ne de ev sahipliği yapmış olur. İnanın çok ses ve hayranlık getirir.
İleri görüşlü ve çok varlıklı Ahmet Ertegün’ün 1968’de harap bir Bodrum evini ailesine “malikane” yapması ve bu süreçte Turgut Cansever gibi bir yeteneği kullanması, Bodrum’um eşsiz konu mimarisinin sahiplenilmesine öncülük etmiş bir başlangıç noktası olmuştur.