Bir Tipoloji Önerisi: Çıkış Parkı

Lâle Başarır, Dr. Öğr. Üyesi
İzmir Ekonomi Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
Onurcan Çakır, Yarı-zamanlı Dr. Öğr. Gör
İzmir Ekonomi Üniversitesi, Mimarlık Bölümü
Çağıl Özalp, Yarı-zamanlı Öğr. Gör,
İzmir Ekonomi Üniversitesi, Mimarlık Bölümü

Potansiyelini keşfetmek, aslını yaşamak, olabileceğinin en iyisi olmak, yerel olanı, kendi olanı ortaya koymak, işlemek ve sınırlarını esnetmekle sınırlanamayacak bir özgünlük ve kendini gerçekleştirme halinden yerleşimler için de söz edilebilir mi? Yerleşimlerin konuk ettiği insanların karakterine büründüğü düşünülürse bu mümkün olabilir. İnsan motivasyonuna dair bir çalışmanın ortaya koyduğu ihtiyaçlar hiyerarşisi beş temel ihtiyacı birbirini takip eden ihtiyaçlar bütünü olarak sıralar (Maslow, 1943). İhtiyaçlar hiyerarşisi, keskin bir ayrım olmamakla birlikte fiziksel ihtiyaçların karşılandığı durumda güvenlik, ardından sevgi, ardından değerli olma ve hepsinin yeteri kadar karşılanması durumunda ise kendini gerçekleştirme ihtiyacının öne çıktığı bir sıralama önerisidir. Hayatta kalmak için gerekli temel beslenme, barınma, güvenlik üzerine kamusal altyapısına kavuşmuş bir yerleşim, tıpkı bir insan gibi kendini gerçekleştirme ihtiyacına uzanır mı? Potansiyelinin keşfi yerelliğin ana hedeflerinden biri olabilir mi? Bu çalışmada yerel ve özgün kimlik (Sağıroğlu, 2019) bağlamında Türkiye’nin yaşam alanı olarak şekillendirdiği coğrafyada kıyı kültürünün bir kesitine bakılarak yerel yönetimlerin, özel girişimlerin ve halkın kullanımının incelendiği bir yaklaşım ile bu sorulara yanıt aranmaktadır. İrdelenen alanda başlangıç olarak yerel kimliğin bir parçası olagelmiş kıyı yaşamı öne çıkmakla birlikte, kıyı alanlarının öncelikli olarak ekonomik (ticari ve turistik) işlevlerinin değerlendirildiği görülmektedir. Oysa bu makalenin temel kurgusu kıyı yaşamının bununla sınırlı olmadığı, kamusal alan olarak kıyıların kimlik oluşumunda halkın suyla olan ilişkisinin zenginleşmesinin önemli bir sürdürülebilirlik unsuru olduğu görüşüne dayanmaktadır (Atakan, 2019). Bu nedenle kıyı kültürünün önemli bir parçası olarak denize girme, doğanın bir ana unsuru olan suyu deneyimleme, spor yapma, doğanın/suyun farklı halleri ile uyum sağlama ve mücadele etme gibi özgün durumları içeren kıyı yaşamı, bu çalışmada kültürel bir miras (Eraslan, 2020; Madran, 2006) olarak ele alınır.
Makale kapsamında kıyı kullanımına ilişkin öne çıkan işlevler kentsel mekan tipolojisine ilişkin değerlendirilmektedir. Kıyı kullanımına dair yitirilmiş işlevler incelenmiş, yeni oluşan işlevlere ilişkin sayısal veri toplanmış (Tablo 1) ve haritalama yapılmıştır. Araştırma sürecinde, gözlemlenen kıyı kullanımı gereksinimi izlenip bir tipoloji olarak önerilirken İzmir Ekonomi Üniversitesi Üniversitesi Mimarlık Bölümü üçüncü sınıf mimari tasarım stüdyosu kapsamında tasarım problemi olarak da ele alınmıştır.

Kentsel Bağlamda Kara – Su İlişkisi
Bu araştırmada “üç tarafı denizlerle çevrili” olup, yakın tarihte maruz kaldığı yıkım göz ardı edilecek olursa, deniz, akarsu ve gölleriyle zengin bir coğrafya incelenmektedir. İki yarımada olarak ele alınan ülke coğrafyası, kıyı olma niteliği kapsamında incelenmektedir. Üst ölçekte “kıyı kullanımı”, İzmir ölçeğinde ise denizle olan kıyı-kent-halk arasında kurulan ilişki bağlamında yapılan inceleme, deniz kültürünün ticaret, ulaşım, balıkçılık, toplum ve eklenebilir alt başlıklarının arasında sıkışıp kalmış bir kullanıma odaklanmaktadır: Kıyıların spor etkinliklerine uygun düzenlenmesi.
Kıyıların ve kıyı yaşamının kültürel miras olarak ele alınması söz konusu olduğunda Eraslan’ın derlediği kriterlerin- özgün bir kültürel kimliği ifade eden öznitelikler form ve tasarım, malzeme ve madde, kullanım ve fonksiyon, gelenekler, teknikler ve yönetim sistemleri, yer ve mekân, dil ve diğer soyut miras biçimleri, ruh ve duygu- ve diğer iç ve dış faktörlerin uygunluğu aranmaktadır (Eraslan, 2020). Kıyı çizgisinin, karanın sona erdiği ve denizin başladığı yer olduğu düşünülürse, bir sınır niteliğinde olduğu söylenebilir. Bir büyükşehir için başka birçok dinamiği de içermekle beraber, CIAM’ın 77. maddesinde de belirtildiği gibi, temel olarak “Kent planlamasının anahtarları barınma, çalışma, boş zamanlarda dinlenme ve ulaşım işlevlerinde yatar.” (Conrads, 1991). Kıyıda barınma işlevi düşünüldüğünde, deniz kenarındaki konut yerleşimlerinde su ile yapı arasındaki geçiş alanının tasarımı ve kullanım biçimleri önem kazanır. Çalışma işlevi olarak ise, deniz taşımacılığı ve balıkçılık gibi su ile doğrudan ilgili konular kıyı kullanımı ile ilişkilendirilebilir. Kıyıda tasarlanan spor ve/ya rekreasyon işlevli alanlar ise dinlenme amaçlı kullanım sunar. Kentsel mobilite açısından da kıyı boyunca uzanan sahil yolları ve deniz ulaşımı verimli bir seçenektir (Başarır, 2008). Bu seçeneğin önemli bir unsuru iskeleler, halkın kıyı boyunca denizle doğrudan kurduğu ilişki içinde erişim noktaları olarak düşünülebilir.
İzmir kent merkezinde ulaşım için kıyıda oluşturulmuş çizgi; barınma, çalışma ve dinlenme olarak bahsedilen diğer işlevlerden daha baskın karakterde hissedilmektedir. Özellikle tam deniz ve karanın birleştiği yerde yoğun bir araç yolunun bulunduğu durumlarda, kent denizden kullanım açısından belirgin bir biçimde ayrılmaktadır. Günümüzdeki bu keskin ayrımın aksine, 1930’larda İzmir’in merkezinde kıyıda bulunan birçok yalının önünde deniz banyoları (Erdoğmuş, 2012) bulunduğu bilinmektedir. Denize girmek, balık tutmak, oturmak ve yemek yemek için kullanılan bu kabinli iskeleler, o dönemde kent ile deniz arasında bir geçiş alanı oluşturmuştur. Su ile kent ilişkisinde farklı bir deneyim oluşturan ve 1998 yılında otoyol projesi sebebi ile yıkılana kadar üzerinde Altay Spor Kulübü Lokali, Disko Karina ve Palet Restoran gibi işletmeleri barındıran su üzeri platformun (Resim 1) şu anda dolgu sahil yolu üzerindeki yeri ise 2021 yılında “Tasarım İle” (URL 1) projesi kapsamında gerçekleştirilen Kordon Platform yerleştirmesinde eskiye dair mekansal bir hatırlatma amaçlı olarak mermer bloklar ile işaretlenmiştir. Dolgu yapılarak oluşturulmuş (Kayın, 2021) bu alan günümüzde rekreasyon alanı olarak şehre kazandırılmıştır ve kentliler bu alanı deniz kıyısında çimlerde oturmak, yürüyüş yapmak, bisiklet sürmek, balık tutmak gibi aktiviteler için kullanarak değerlendirmektedir.

Resim 1. Palet Restoran (URL 2).Image 1. Palet Restaurant (URL 2).

Resim 1. Palet Restoran (URL 2). Image 1. Palet Restaurant (URL 2).

İzmir şehir merkezinde kentlinin deniz ile ilişkisinin kurulması ve artırılmasını amaçlayan bir dizi proje gerçekleştirilmiştir (İBB 2012, İZKA 2014). Bunlardan tarih olarak günümüze en yakın gerçekleştirileni İzmir Deniz projesidir ve Alsancak, Bayraklı, Bostanlı, Konak, Pasaport, Göztepe, Karantina Meydanı ve Urla Kum Denizi projenin hayata geçen bölgeleridir (URL 3). Tüm bu alanlar incelendiğinde, kent merkezinde denize girilemediği ve yakın gelecekte bunun öngörülmediği anlaşılmaktadır. Merkezde kentli ve deniz ilişkisi, daha çok deniz kenarında yürüyüş, piknik, oturma ve manzaradan yararlanma üzerinden kurgulanmıştır.
Deniz ve karanın kentsel bağlamdaki ilişkisi haricinde, sahil kasabaları ve tatil bölgeleri incelendiğinde farklı kullanımlar gözlemlenecektir. Foça’dan başlayıp Karaburun ile sonlanan İzmir Körfezi’nde deniz tatili yapılabilecek ilçeler Foça, Urla ve Karaburun olarak sayılabilir. Konak’tan batıya doğru ilerlenip merkezden uzaklaştıkça nüfus azalmakta (URL 4) ve Urla, Karaburun ve Çeşme gibi bu ilçelerde kıyı şeridi şehir merkezindekinin aksine -özellikle yaz aylarında- sıklıkla yüzme ve su sporları ile ilişkili biçimde kullanılır hale gelmektedir. Urla’da uçurtma sörfü (kitesurf) yapmak için uygun rüzgarın bulunduğu bölgeler olması sebebi ile, bu sporun yapıldığı yerler son yıllarda sayıca artmış ve özellikle Gülbahçe Köyü civarında bu konuda hizmet veren çok sayıda işletme açılmıştır. Gülbahçe, İçmeler, Torasan, Özbek, Çeşmealtı ve İskele’de bulunan rüzgar sörfü, uçurtma sörfü ve yelken gibi su sporları merkezleri harita (Şekil 1) üzerinde gösterilmiştir.

Şekil 1. Urla ve çevresinde bulunan su sporları merkezleri.Figure 1. Water sports centers in and around Urla.

Şekil 1. Urla ve çevresinde bulunan su sporları merkezleri. Figure 1. Water sports centers in and around Urla.

Urla’nın kent merkezi, kıyıdan içeride bulunmaktadır. Belediye ve kaymakamlık binaları gibi resmi yapıların yanında, tarihi çarşı (Malgaca Pazarı) ve birçok eski hamam ve camiler, denizden yaklaşık beş kilometre içeride bulunan merkezde yer almaktadır. Ancak deniz kıyısında bulunan ve Urla’nın merkeze en yakın sahil mahallesi olan İskele’de tarih boyunca yerleşimler var olmaya devam etmiştir. İyonya’nın bir kenti olan Klazomenai’ye ait kalıntılar, yine İskele mahallesinde bulunmaktadır. Urla’da denize girmek için tercih edilen sahil bölgeleri, merkezinin biraz uzağında bulunan İskele, Çeşmealtı, Özbek, Demircili ve Gülbahçe semtleridir. 

Kentsel kıyının yeniden ele alınma süreçlerinde kamusal fayda gözetilmesi ana esastır. Bu fayda, başta tarihi ve yerel mirasın korunması, yeni kullanım biçimlerinin önerilmesi yanında ekolojik ve ekonomik unsurlar içermektedir (Timur, 2013). 

Kıyının Sportif Amaçlı Kullanım Açısından İncelenmesi

Tablo 1. 1986’dan günümüze Türkiye’de düzenlenen açık su yarış konumları.Table 1. Locations of open water races held in Turkey since 1986.

Tablo 1. 1986’dan günümüze Türkiye’de düzenlenen açık su yarış konumları. Table 1. Locations of open water races held in Turkey since 1986.

Ülkemizde otuz seneden uzun bir geçmişe sahip açık su yüzme yarışları, Çanakkale Boğaz Yarışı’na dek uzanmaktadır. Hero ve Leander efsanesinden ilham alarak 1986 yılında başlatılan ilk açık yüzme yarışı Çanakkale Boğazı’nın tanıklığında gerçekleşir. Kurumsal bir girişimle gerçekleşen bu boğaz yarışının ardından Ulusal Olimpiyat Komitesi tarafından 1989 yılında, Boğaziçi Açık Yüzme Yarışı başlar ve yine bir yakadan diğerine akıntı engel ve/ya eşliğiyle yüzülür. İzleyen bir kıyı parkuru kale burnunun dönülmesiyle gerçekleşen yarışa ismini veren Alanya’da, Kleopatra plajını limana bağlayan hattır. Kronolojik olarak yarışların seneleri ve yapıldıkları yerler, Tablo 1’de verilmiştir. 

1986’dan bu yana, gerek kamusal, gerekse özel girişimlerce düzenlenen ve sayıları artarak (Şekil 2) bugüne gelen açık su yarışları, günümüzde Anadolu’nun tüm kıyılarına (Şekil 3) yayılmıştır. Dahası, yarışlar mevsimler ötesi bir niteliğe kavuşarak tüm yıl düzenlenmeye başlanmıştır. Turistik bir unsur olmakla sınırlandırılamayacak nitelikte olduğunu düşündüğümüz açık su yüzme etkinliklerinin diğer su sporlarını içeren etkinliklerle de beraber yakın gelecekte kıyı halk ilişkisini ve yerel bağlamda spora olan ilgiyi kalıcı ve özgün olarak biçimlendireceği öngörülmektedir.

Şekil 2. 1986 - 2021 yılları arası illerde açık su yarışmaları artışını gösteren grafik.Figure 2. Graph showing the increase in open water swimming races in cities between 1986 and 2021.

Şekil 2. 1986 – 2021 yılları arası illerde açık su yarışmaları artışını gösteren grafik. Figure 2. Graph showing the increase in open water swimming races in cities between 1986 and 2021.

Şekil 3. 1986 - 2021 yılları arası il ve ilçelerde açık su yarışları yoğunluk haritası.Figure 3. Intensity map of open water races in cities between 1986 - 2021.

Şekil 3. 1986 – 2021 yılları arası il ve ilçelerde açık su yarışları yoğunluk haritası. Figure 3. Intensity map of open water races in cities between 1986 – 2021.

Üst ölçekte yüzme sporu kapsamında tüm ülke çapında izlenen kıyı kullanım hareketliliği Urla odağında irdelenebilecek bir olasılığı ortaya koymuştur. Bu araştırmaya bir sorun tespitinden çok gizlendiği yerden usulca çıkan bir olguyu değerlendirmek ve incelemek amacıyla yönelindiği için kıyı kavramına bir kültürel miras unsuru olarak yaklaşılmıştır. Bu mirasın incelikle analiz edilmesi ve mimari bir tavır sergilenmesi için bir tipoloji önerisi geliştirilmiştir.

Bir tipoloji önerisi; Çıkış Parkı
Deniz ve karanın sportif amaçlı bir kullanımı açısından incelendiğinde, İstanbul Boğazı’nda düzenlenen açık su yüzme yarışlarının bitiş noktası olarak Cemil Topuzlu Parkı’nda kurulan varış platformu kullanılmaktadır. İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde bulunan bu merkezi park, etkinlik süresince yüzme yarışı işlevine uygun ev sahipliği yapacak şekilde geçici bir vaziyet planı düzenine geçmektedir (Şekil 5). Başlangıcının kıyıdaki bir vapura iliştirilmiş bir geçici iskeleden gerçekleştirildiği yarışlarda, bu işlev için kalıcı olarak tasarlanmış bir alan bulunmamaktadır. Bu tür bir organizasyonda program incelendiğinde; çıkış platformu, varış platformu, havlu dağıtım alanı, hakem alanı, soyunma odaları, tuvalet, duş, sağlık ve ilk yardım alanı, sporcu alanı, sporcu vestiyeri, basın odaları, tribün, koordinasyon merkezi, sporcu kayıt masaları, danışma masası, lojistik alanı ve ödül tören alanı işlevleri göze çarpmaktadır.

Şekil 4. Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı’nın düzenlendiği Cemil Topuzlu Parkı - İstanbul (URL 5). Figure 4. Cemil Topuzlu Park - Istanbul, where the Bosphorus Intercontinental Swimming Race was held.

Şekil 4. Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı’nın düzenlendiği Cemil Topuzlu Parkı – İstanbul (URL 5). Figure 4. Cemil Topuzlu Park – Istanbul, where the Bosphorus Intercontinental Swimming Race was held.

Uluslararası bu organizasyon için bir metropol merkezinde mevcut bir alanın yeniden düzenlenerek kullanılmasından farklı olarak, kalıcı ve bu işlev için özel tasarlanmış bir peyzaj projesi ve bununla ilişkili olarak bir tipoloji önerisi yaratma fikri doğmuştur. Su etkileşim elemanları, peyzaj elemanları, fiziksel erişilebilirlik temelli zemin uygulamaları, servis noktası; seçilen su sporuna özel kapalı ve açık alan çözümleri, halkın katılımını teşvik eden oturma ve gölge elemanlarını içeren bir mimari program ile şekillenen tipoloji aynı zamanda bir öğrenci projesi olarak deneyimlenmiştir.
Bu bağlamda, 2021-2022 güz dönemi üçüncü sınıf Mimarlık Bölümü öğrencileri için proje konusu, Urla’da bir Çıkış Parkı (Launch Park) olarak belirlenmiştir. Proje alanı, sahil şeridinde Urla İskele Mahallesi’nin ve Kum Denizi’nin doğusunda kalan Kalabak Mahallesi’nde yer almaktadır (Şekil 1). Katılımcıların kültürel olarak kıyı kavramına yaklaşımları incelenmiş ve çeşitli egzersizlerle denizle olan ilişkiyi tanımlamaları istenmiştir. Bu tanımlamanın yapılması gerçek bir gereksinim olarak kendiliğinden ortaya çıkan çıkış parkı işlevinin anlaşılması ve tipolojinin gelişmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Yapı ve içine yerleştiği yer, karşılıklı etkileşim ve dönüşüm içindedirler. Sanat kuramcısı Irwin (1985), bir sanat objesi ve üzerine yerleştiği arazinin ilişkisini tartışırken, ortaya çıkabilecek ilişkilenme biçimlerini; “araziye baskın”, “araziye uyumlanmış”, “araziye özgü” ve “araziye koşullanan” olmak üzere dört şekilde sınıflandırmıştır. Bu yaklaşımlardan “araziye uyumlanmış” ilişkilenme biçiminde; sanatçının yeri görmeden önce zihninde üretimine dair herhangi bir fikir veya planı yoktur. Arazi, veri toplamak için üzerinde gezinen sanatçının duygularını tetikleyici bir projenin ve deneyimin bizzat kendisidir (URL 6). Bu yüzden, insanla doğa arasında nitelikli bir anlam inşa etmeye çalışan mimar, “yer”in dilinden çok iyi anlamak durumundadır. Kıyı gibi doğal ve kentsel açıdan özel bir alanda çalışılması durumunda ise, yapının yerleşeceği alanın tasarımcı tarafından özellikle analiz edilip anlaşılması büyük önem taşımaktadır. Çıkış parkı proje konusu öğrencilerle paylaşılırken bu husus üzerinde durulmuştur.
Rüzgar sörfü, uçurtma sörfü, yelken, yüzme, kano, kürek, kayak gibi su sporlarının yarış başlangıç noktası olarak tasarlanması beklenen bu alanın aynı zamanda rekreasyonel olarak düzenlenmesi de proje konusunun bir parçasıdır. Yaklaşık 1500 metrekarelik bu sahil alanı (Resim 2) Urla – Kalabak’ta, eski İzmir – Çeşme yolunun hemen kuzeyinde bulunmaktadır.

Resim 2. Proje arazisi.Image 2. Project site.

Resim 2. Proje arazisi. Image 2. Project site.

Arsanın kuzeyinde Ege Denizi, batısında bir balık lokantası, doğusunda ve güneyinde ise tek ve iki katlı evlerden oluşan bir konut dokusu bulunmaktadır. Karşılıklı etkileşim ve dönüşüm içinde olacağı yerel hikayeyi doğru okuyan, yere özgü ekolojik ve sosyolojik değerlerin farkındalığıyla fazla olanı ayıklayan özgün projelerin elde edilebilmesi için, yer görme ve analiz sürecinin teşviki önemlidir. Yalnızca mimarlık kuramcılarıyla sınırlandırılamayacak kadar üretken bir bağlama oturan, yer ve yapı ilişkisi üzerine süregelen tartışmalar, yer görme ve analiz sürecinin özgün bir mimari proje oluşturmak açısından önemini ortaya koymaktadır. “Yer”, yapı için, üzerine yerleşilen edilgen bir zemin olmaktan çok daha fazla fırsatlar barındıran, kendine özgü bir dili olan, yönlendirici bir rehber niteliğindedir (Özbek, 2019). Geçen yüzyılda mimarlar “Biçim işlevi takip eder” doktrinin kuvvetli etkisi altında kentleri şekillendirmişlerdir. Mimar Ole Scheeren 2015’te, TED konuşmasında bu doktrini “Biçim kurguyu takip eder” sözüyle değiştirerek, mimarlık pratiğini; yarattığımız mekanı deneyimleyen insanların hikayelerinin taşıyıcısı olması yönüyle ele almış ve mimarları günümüzün hikaye anlatıcıları olarak, yarattıkları yapı deneyimleri üzerine düşünmeye çağırmıştır (URL 7).
Proje stüdyo sürecinde katılımcıların önerilen tipolojiyi benimsemeleri ve arsayı tüm öz nitelikleriyle incelemeleri beklenmiştir. Arsanın değerli bir kıyı olmanın yanında kamusal bir alan olması ve deniz dibi ve kıyı türü açısından da ayrıştırıcı nitelikleri ile ilgili duyarlılık geliştirmeleri için çeşitli egzersizler tasarlanmıştır. Mimari tasarım sürecinde geribildirim döngüleriyle üzerinde çalışılan spor dalına dair önerilen kullanımların gerekliliği sorgulanmış, halkın kullanımını engelleyen öneriler uyarılmıştır. Tasarımcılara verilen egzersizler içinde hazırladıkları kullanıcı senaryolarının rehberlik etmesi teşvik edilmiştir.
Çalışmada, mimari analiz sürecini başlatmadan önce, yer ile ilişkili bir hikaye oluşturma ve anlatma pratiğini sürecin önüne alarak, yer görme deneyimi artırılmış gerçeklik teknolojisinden yararlanarak oyunlaştırılmıştır. Dijital oyunlar aracılığıyla, farklı beceri ve düşünce biçimleriyle donanmış tasarımcılarla beraber, eğitimin güncellenmesi de gerekli görülmektedir (Carstens & Beck, 2005).
Öğrenci projelerinden örnekler Şekil 5’te verilmiştir. Ortaya konan projelerin genel eğilimine bakıldığında, proje yürütücüleri olarak beklenenin aksine, gereğinden fazla tasarlanmış alanlar ve aşırı olarak adlandırılabilecek bir tasarlanmışlık göze çarpmaktadır. Tasarımda sadeliğe yönelmenin, daha tercih edilecek sonuçlar ortaya çıkaracağına ve doğa-kıyı-insan ilişkisini güçlendireceğine inanılmaktadır. Öğrencilerin ortaya yapısal anlamda göze çarpan bir bina koymadıkları durumda projenin eksik olacağı yönündeki izlenimlerinin kırılmaya çalışılması ve işlevsel peyzaj yaklaşımlarının desteklenerek cesaretlendirilmesi, benzer bir proje konusunun tekrar verilmesi durumunda göz önünde bulundurulması önerilen noktalardır.

Şekil 5. Uygulama araştırmalarından örnekler.Figure 5. Examples from practice research.

Şekil 5. Uygulama araştırmalarından örnekler. Figure 5. Examples from practice research.

Tartışılması Gereken
Öğrenci projeleri üzerinden doğal çevre yapısal çevre ilişkisi, müdahale ya da tam tersi yerelin potansiyelinin vurgulandığı tasarım önerileri araştırılmıştır. Bu tipoloji önerisi ve izleyen çalışmalarda gözlemlenen yapılaşmada aşırıya kaçan tasarım önerilerinin nasıl alçakgönüllü, doğayı ve ana işlevini önceleyen bir tavra dönüştürülebileceğine dair tartışma sürmektedir. Mevcut durumda geçici çözümlerle kotarılan çıkış parkı işlevinin kalıcı ve incelikli mekansal önermelerle iyileştirilmesi mümkündür. Buna karşılık kıyıda yapılaşmanın teşviki olarak algılanması ve istenmeyen bir yöne doğru büyümesi de olasıdır. Yarışlarda çıkış parkı olarak hizmet verecek kalıcı bir yapının program senaryosunda önerilmesi gereken başlıca kullanım şartlarından biri, yarış zamanları dışında yapının ve ilişkili tüm kıyı şeridinin kamusal kullanıma açık olmasıdır. Bu sayede deniz ve kıyı kullanımına fayda sağlayacak, rant amaçlı olmayan bir yapılaşma öngörülebilir. Kıyı ve deniz gibi değerli alanlarda doğal olanı korumak ile insanların kullanımına yönelik işlevsel yapılar oluşturmak arasında tasarım kararları verilirken kurulması gereken denge, önerilerin ölçeğini belirleyen başlıca etkenlerden biridir.

Sonuç
Bu araştırmaya konu olan bir tipoloji önerisinin çıkış noktası olan iki motivasyondan ilki kıyı kullanımlarının kültürel bir unsur olarak algılanmasına duyulan gereksinimin varlığı diğeri ise son yıllarda ivmelendiği gözlemlenen yeni bir kıyı kullanım şekli olmuştur.
Urla gibi son yıllarda dışarıdan çok göç alan ve yaşayan profili değişmekte olan bir kıyı ilçesinde yeni bir tipoloji olarak çıkış parkı önerisi, proje stüdyosu süreci boyunca katılımcılar ve yürütücüler tarafından irdelenmiştir. Hem şehir merkezi ile köy yerleşimleri arasında kalan bir geçiş alanında kalması, hem de deniz sporları açısından taşıdığı potansiyeli ile seçilen bölge, önerilen bu yeni işlev için alternatifler yaratmaya imkan sağlamaktadır. Alaçatı’daki rüzgar sörfü yapılan yerlere alternatif olarak Gülbahçe ve İçmeler civarındaki işletmelerin de sayısının hızla artması ile, deniz sporlarına yönelik kıyı işlevlerinin bu seçilen bölgede ciddi bir potansiyeli olduğu anlaşılmaktadır.
Çıkış parkı tipolojisinin temel unsurları listelenirse: Su etkileşim elemanları (çıkış ve varış platformları), peyzaj elemanları, fiziksel erişilebilirlik temelli zemin uygulamaları, servis noktası, seçilen su sporuna özel kapalı ve açık alan çözümleri, halkın katılımını teşvik eden oturma ve gölge elemanları, hakemlere ve basına ait alanlar minimum gereksinimleri içermektedir.
Çıkış parkı işlevinin, mevcut konut dokusuna ve kıyı kullanımına olumlu yönde katkısı olduğu sürece, çevrede bulunan kullanıcılar tarafından benimseneceği ve bu şekilde yıl boyunca paralel işlevlere ev sahipliği yapabileceği öngörülmektedir. Bu nedenle kıyı kavramına kültürel miras niteliği kazandırmak ve “yer”e dair bir bilinç oluşturma zorunluluğu da göz önünde bulundurulmalıdır. Çalışma kapsamında bu nedenle tasarımsal sonuç odağından çok kıyının ve tipolojinin anlaşılması ve deneyimlenmesi üzerinde durulmuştur. Her farklı kıyı şehrinde bu tipoloji önerisinin uygulanacağı sahil şeridinin doğal, sosyal ve kültürel özelliklerine göre yeniden şekillendirilmesi gerekebileceği, ancak bu makale dahilinde belirtilen temel program şeması dahilinde bu adaptasyonun kolaylaştırılmış şekilde yapılabileceği öngörülmektedir.
Çalışmamızın uygulamalı araştırma kısmını yürüttüğümüz bir önceki yıl Çıkış Parkı tasarım çalışması yürütücülüğünde yer alan “Ayşe Aydoğan” ve Yağmur Arıcı Hepyılmaz”a ve ürettikleri tasarım önerilerini yayın için paylaşan Beyza Bektaş, Emre Kılıçkaya, Ezgi Yılmaz’a ve açık su yüzme etkinlikleri listesinin oluşmasında bilgilerini paylaşan Marathon Masters Spor Kulübü’ne katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

Kaynaklar

  1. Atakan, İsmail Oğuz & Dalgakıran Erdoğan, Ahu (2019). Çeşme Yarımadası’nda Kıyının Kamusal Kullanımına Etki Eden Kıyı Kullanımlarına Eleştirel Bir Bakış. Ege Sosyal Bilimler Dergisi , 2 (2) , 92-108 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/esbd/issue/49689/607621
  2. Başarır, Öztürk., Sahil Kenti İzmir’de Denizden Ne Kadar Yararlanıyoruz, Güzelyalı ve Göztepe İyileştirme Platformu Bülten, Kasım 2007
  3. Carstens, A., & Beck, J. (2005). Get ready for the gamer generation. TechTrends, 49(3), 22-25.
  4. Conrads, Ulrich. 20. Yüzyıl Mimarisinde Program ve Manifestolar. Ankara: Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı Yayınları, 1991.
  5. Eraslan, Şehnaz. “Dünya Miras Alanlarında Özgünlük ve Bütünlük Üzerine Bir Değerlendirme: Göbeklitepe Arkeolojik Alanı ve Alanya Tarihi Kenti Örnekleri”. Sanat Dergisi, 36 (2020), 51-62.
  6. Erdoğmuş, Begüm. “Bi̇r Kıyı Yerleşmesi̇nde Ki̇mli̇k Dönüşümü: Tari̇hsel Süreç İçi̇nde Karşiyaka’nin (İzmi̇r) Kiyi Kullaniminda Gözlenen Deği̇şi̇mler”Ege Coğrafya Dergisi, 21/2 (2012), 37-47, İzmir 
  7. Irwin, R., & Weschler, L. (1985). Being and circumstance: notes toward a conditional art. Lapis Press.
  8. İBB İzmirlilerin Denizle İlişkisini Güçlendirme Projesi TASARIM STRATEJİSİ RAPORU. 2012
  9. İZKA Yarımada Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi, 2014-2023
  10. Kayın, Emel. “ Kordonboyu’nu Hatırlamak: Kordonboyu Üzerine Yeniden Düşünmek”. Ege Mimarlık, 4 (2021) 24-41.
  11. Madran, Emre. “Kıyı Kanunu Değişiyor: “Koruma”, Kamu Yararı”, “Meşruiyet” Kavramlarına Yeni Yorumlar” . Mimarlık, 331, Eylül-Ekim (2006)
  12. Maslow, Abraham Harold. “A theory of human motivation. Psychological Review 50:4 (1943), 370–396. (erişim 01.12.2021)
  13. Özbek Eren, İ.  Topoğrafyanın Anlamını Yeniden Düşünmek (ve İstanbul Deneyimi…). Megaron, 14(2). (2019). 
  14. Sağıroğlu, Müzeyyen. “Turistik Mekânda Gerçekliğin Algısal Değişimi: Modern ve Post-Modern Turizm Deneyimlerinde Özgünlük.” Planlama 29:2 (2019) :90–101 (erişim 04.01.2022)
  15. Timur, Umut Pekin. “Urban waterfront regenerations.” In Advances in landscape architecture. IntechOpen, 2013.
  16. URL 1- https://www.tasarimile.net 
  17. URL 2- https://izmirmag.net/dunden-bugune-kordonun-gecirdigi-evrimin-hikayesi)
  18. URL 3- http://www.izmirdeniz.com
  19. URL 4- http://www.izmir.gov.tr/istatistiklerle-izmir
  20. URL 5- https://youtu.be/HcAuHZoq_us
  21. URL 6- http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=434&RecID=5307
  22. URL7- https://www.archdaily.com/780997/form-follows-fiction-ole-scheerens-ted-talk-on-why-architecture-should-tell-a-story