“Kent Mimarı”: Kopenhag’da Kuzeyli Bir Gelenek

Nezih Burak Bican, Dr. Öğretim Üyesi
Atılım Üniversitesi, Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü

Kent estetiği ve yapılı çevrenin mimari kalitesi, modern şehirciliğin yirminci yüzyılın başlarında ortaya çıkmasından bu yana kentler için kritik bir öneme sahip olmuştur (Akkerman, 2000; Hastaoglou‐Martinidis (2011); Lehtinen, 2020). Çağdaş kentlerde, çeşitli aktörler, yapıların nitelikli olarak tasarlanabilmesi, inşa edilebilmesi, kentsel peyzajın hem üst ölçek planlarla hem de mevcut yapılı çevre ile uyumunun sağlanması için çalışır, bu arayışlar doğrultusunda çeşitli yöntemler uygulanır. Günümüzde, özellikle yoğun nüfuslu kentlerde, yapılı çevredeki gelişmelerin ekonomisi yanında sürdürülebilirliğini de göz önünde bulunduran yerel yönetimler, tasarım kalitesini de fiziksel çevreye kattığı “değer” nedeniyle önemsemektedir. Bu doğrultuda, özellikle küresel kuzeyde yer alan gelişmiş ülkelerde, mimari kaliteyi güvence altına almak için kılavuzlar hazırlamak, kontrol listeleri uygulamak, mimari yarışmalar düzenlemek, teşvik etmek, en iyi uygulamaları ödüllendirmek ve danışmanlarla çalışmak gibi yerel ve merkezi mekanizmalar oluşturulmakta ve yeni yöntemler geliştirilmektedir. Bu çerçevede “kent mimarlığı” olgusu, çeşitli kentlerde, belediyelerin kentsel kaliteyi denetlemek, yönlendirmek amacıyla, yönetimin mimari aklını güçlendirmek, mimari kaliteye ilişkin kararların ivedilik ve yetkinlikle alınması sağlamak üzere oluşturulmuş bir danışmanlık kurumudur.

Bu çalışma, Kuzey ülkelerindeki “kent mimarı” kavramına geniş bir perspektif sunmaktadır. Özellikle, Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da kentsel/mimari kalite ve estetiğin son yirmi yıldaki gözle görülür yükselişinde önemli pay sahibi olan kent mimarlarının kentteki karar alma süreçlerindeki rollerine odaklanmaktadır. Çalışma, “kent mimarı” kavramının yakın tarihçesini ve genel çerçevesini, Kopenhag’da son dönemde görev almış üç kent mimarının somut katkılarını ve karşı karşıya kaldıkları sorunlar arasındaki dönemsel farklılıkları, kendileriyle yapılmış kısa görüşmeler, yayınlanmış, yayınlanmamış yazılı belgeler ve web tabanlı açık kaynaklı bilgiler ışığında derlemekte; keşfedilen bilgileri yorumlayarak coğrafyamızda nasıl uygulanabileceği konusunda kısa bir tartışma sunmaktadır.

Kuzey’de “Kent Mimarı”

Günümüzde, özellikle küresel kuzeyde, Belçika (Flanders), İskoçya, Rusya’da ve ek olarak Avusturalya’da yerel yönetimlerin mimari kararlar almalarına destek sağlayan nitelikli danışmanlık mekanizmalarının olduğu bilinmektedir. Mimarlık alanında uzman ve yetkili danışmanlarla (stadsarkitekt veya byarkitekt) çalışmak İskandinav ülkelerinin büyük şehirlerinde belediyelerin (kommune) uzun süredir devam eden bir geleneği olmuştur. Örneğin, İsveç’in başkenti Stockholm’de kent mimarlığının tarihi 17. yüzyıla kadar uzanır. Kentte ilk kent mimarı 1615 yılında görev yapmıştır. Norveç’in başkenti Oslo’da ise “kent şefi” olarak tercüme edilebilecek ilk kurumsal danışman, Stadskonduktør, 1828’de görevlendirilmiştir (URL 1). 

Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da belediyede danışman olarak bir “kent mimarı”nın görev almasının tarihi 110 yıl öncesine uzanmaktadır. Diğer kuzeyli başkentlerle kıyaslandığında görece yeni bir kurum olduğundan bahsedilebilir (Christiansen, 2015). Kopenhag’daki ilk kent mimarı, 1896 ile 1904 yılları arasında görev alan Ludwig Fenger olmuştur (URL 2-3). Pozisyon, çağdaş anlamda önem arz eden danışmanlık işlevini ise ilk olarak 1998’de kazanmıştır (Christiansen, 2015).

Günümüzde kent mimarı, Danimarka’da belediyelerin mimari tasarım ve yapılaşma konusunda en yüksek yetkiye sahip danışmanıdır. Temel olarak belediyenin kendi binalarından sorumlu olan kent mimarı, kent ve mimarlık adına önem arz eden, kentin gelişimi ve iyileştirilmesine dair estetik konulardan sorumludur (URL 4). Bu kurum, Birleşik Krallık’taki “konsey mimarı-belediye mimarı” kavramı ile karıştırılmamalıdır. Savaş sonrası dönemde, “London County Council”de bayındırlık işlerini tasarlamak için düzenlemek ve uygulamak üzere “kent mimarları” istihdam edilmiştir (URL 5).  Ancak buradaki oluşum, danışmanlıktan ziyade mimarların doğrudan üretime dahil olduğu kurumsal bir yapı olmuştur. 

Danimarka’da kent mimarları, kamusal olarak duyurulan iş ilanları aracılığıyla istihdam edilmektedir. İlanlarda, mimarlık ve şehircilik alanındaki yüksek nitelikteki deneyimin altı çizilmektedir. (Bkz. URL 6) Kent mimarının çalışma alanında, kentsel yaşam, kentsel mekan ve yapılar, insan ve yapılı çevre ilişkisi, yaşam kalitesi ve sürdürülebilirlik, kentsel çeşitlilik gibi çağdaş konular yer almaktadır (Saaby, 2014). Kopenhag’da, belediyeler tarafından danışman olarak görev verilen kent mimarlarının, belediye başkanlarına danışmanlık yapmak, mimari konular hakkında vatandaşlarla diyalog sağlamak ve belediye çalışanlarının yetkinliklerinin geliştirilmesi gibi bir dizi yetki ve sorumlulukları bulunmaktadır.

Kent mimarının görev tanımı ve sorumluluk alanı daha iyi anlamak için, belediyenin Teknik ve Çevre Dairesi’nin (Teknik- og Miljøforvaltningen) kentsel gelişme birimi tarafından çalışanlar ve paydaşlar ile paylaştığı yazıdan yapılacak şu alıntı açıklayıcı olacaktır. “Danışmanlık: Teknik ve Çevre Dairesi’ne, belediye başkanına ve idareye kentsel gelişim ve mimarlık konularında danışmanlık yapmak. Kent mimarı, idarenin konularda karar vermez ve genellikle münferit vakalar müdahale etmez. Diyalog: Kentsel gelişim ve mimari hakkında Kopenhaglılarla diyalog. Şehir mimarı, diğer görevlerinin yanı sıra, tartışma vb. etkinliklerine katılarak, Teknik ve Çevre Dairesi’nin sorumluluğunda olan kentsel konulara ilişkin nitelikli katkıda bulunur. Gelişim: Teknik ve Çevre Dairesi’ndeki çalışanların yetkinlik gelişimi. Kent mimarı, Teknik ve Çevre Dairesi’nde mesleki yeterliliklerin geliştirilmesine katkıda bulunur, böylece dairenin mimarlık ve kentsel gelişim konularına ilişkin değerlendirmelerinin ortak bir bakış açısıyla ve yüksek bir yetkinlik seviyesinde gerçekleşmesi sağlanır (Kobenhavns Kommune, 2014).”

Her ne kadar, kent mimarından beklenen desteğin yukarıdaki bahsedildiği gibi genel bir çerçevesi olsa da görevin sınırları keskin biçimde çizilmemektedir. Bu rol, yerel ve dönemsel gereksinimler çerçevesinde yeniden tanımlanabilmektedir. Danimarka’daki yedi belediyede görev yapan kent mimarlarının sahip oldukları resmi güç ve sorumlukları arasında da konusunda önemli farklar bulunmaktadır. Örneğin, Kopenhag ve Kolding’deki kent mimarları daha fazla danışmanlık işlevine sahipken, Aalborg, Vejle ve Rødovre belediyelerinde kent mimarlarının, savaş sonrası İngiliz modelini hatırlatır biçimde, stratejik planlama yetkilere sahip geniş bir kadrolu bir birimin başı olarak görev almaktadırlar (URL 7).

2001’den Bu Yana Kopenhag’da Kent Mimarlarının Rolü

Toplamda 5,8 milyon nüfusa sahip ve 2021 verilerine göre kişi başına düşen milli geliri 68 bin doları aşan (URL 8) Danimarka’nın başkentinde günümüzde 1.4 milyon kişi yaşamaktadır (URL 9). Başkent Kopenhag’ın son yirmi yılı ülkenin batmakta olan bir ekonomiden yükselen bir değere dönüştüğü, mekansal kaliteninse görünür biçimde arttığı bir döneme denk düşmektedir. Bu sayede kent, gelişmiş dünya ülkeleri arasında dahi yapılı çevre kalitesi ve yaşanabilirlik değerlendirmelerinde son yıllarda üst sıralarda yer almaktadır.

Bu süreçte Kopenhag Belediyesi’nde görev almış son üç “kent mimarı”nın kentin yeniden yazılan hikayesine olan aktif katkısını anlamak, “kent mimarlığı” kurumunun kentin dönüşen yapılı çevresinin nasıl olgunlaştığını kavramaya yardımcı olacaktır. Takip eden anlatı, kentin yakın dönem tarihini bu eksenden okumakta, mimarların kendi sözlü (1) ve yazılı ifadelerine yer vermekte, yazarın çevreyi betimleyen fotoğrafları ile desteklenmekte; her üç mimarın görev süreçlerine denk düşen temel sorunlar ve çözüm yaklaşımları değerlendirilmektedir.

Kenti ve Kent Mimarlığını Yeniden İnşa Etmek: Jan Christiansen (2001-2011)

2000’li yılların başında, yaşanan politik çalkantılar nedeniyle iki yıl Kopenhag Belediyesi’nde bir kent mimarıyla çalışılmamıştı. Jan Christiansen, dönüşen ulusal ve yerel politikalar ve artmakta olan yatırımların yüksek bir nitelik arayışını da berabere getirdiği bu dönemin hemen başında göreve başladı. Christiansen, uzun süre profesyonel mimar olarak çalışmış, Danimarka Kraliyet Mimarlık Okulu’nda da profesör olarak görev yapmıştı. Kentin on yıllar süren ekonomik krizin ardından büyümeye ve gelişmeye başladığı bu kritik dönemde, Christiansen gibi tecrübeli bir uzmanın görev alması kent için büyük bir kazanca dönüştü.

Christiansen, kent mimarının yeni tanımına uygun olarak, doğrudan katkısını belediye üst ölçekli planlarına değil, kentin yapılaşma ve kentsel tasarım prensiplerini yer yer malzeme detaylarına kadar tarif eden yerel planlarına (lokalplan) verdi (Christiansen, 2015). 1990’ların sonunda geliştirilen master planlar çerçevesinde kentin büyük kentsel altyapı yatırımlarını (havalimanı, metro vb.) finanse etmek için üç ana gelişme alanı tespit edilmişti. Bu alanlar, kuzey ve güney liman bölgelerini (Nordhavn ve Sydhavn) ve tarihi şehir merkezi (Indreby) gibi yapısal önem arz eden yerleri içeriyordu. Etaplar halinde planlanan bu bölgelerin tasarım ve inşa süreçlerinin büyük bir kısmının başlangıcı ve sonuçlanması Christiansen’in görev yaptığı sürede gerçekleşti. Türkiye’de ve dünyada mimarlık yayınlarına konu olmuş Kraliyet Opera Binası (Henning Larsen) (Resim 1), Kraliyet Tiyatro Binası (Lundgaard & Tranberg) (Resim 2) , 8 Evi (BIG) (Resim 3), Norreport İstasyonu (COBE), Tietgen Yurt Binası (Lundgaard & Tranberg, Domus, Arkitema) (Resim 4), DR Konser Binası (Jean Nouvel) gibi birçok yapı inşa edilirken; Kroyer Meydanı (Vilhelm Lauritzen) (Resim 5), Danimarka Mimarlık Merkezi (OMA) (Resim 6) binalarının yarışma süreçleri yarışma ve ihale süreçleri başlatıldı.

Resim 1. Kraliyet Opera Binası (Henning Larsen).

Resim 1. Kraliyet Opera Binası (Henning Larsen).

Resim 2. Kraliyet Tiyatro Binası (Lundgaard & Tranberg).

Resim 2. Kraliyet Tiyatro Binası (Lundgaard & Tranberg).

Resim 3. 8 Numara – Konut Yapısı (8 Tallet) (BIG).

Resim 3. 8 Numara – Konut Yapısı (8 Tallet) (BIG).

Resim 4. Tietgen Yurt Binası (Lundgaard & Tranberg, Domus, Arkitema).

Resim 4. Tietgen Yurt Binası (Lundgaard & Tranberg, Domus, Arkitema).

Resim 5. Krøyers Meydanı (Krøyers Plads) (Vilhelm Lauritzen).

Resim 5. Krøyers Meydanı (Krøyers Plads) (Vilhelm Lauritzen).

Resim 6. DAC - Danimarka Mimarlık Merkezi (OMA).

Resim 6. DAC – Danimarka Mimarlık Merkezi (OMA).

Christiansen, bu dönemde düzenlenen yarışmaların başarısını; uygulamanın, en ekonomik teklifin seçilmesine değil harcanan kamu kaynağı ile elde edilebilecek en nitelikli çözümün aranması temeline bağlı olmasına dayandırmaktadır (Bican, 2016). Ona göre, artan yatırımlar, yerel aktörlerin istekliliği ve kalite arayışları sonucunda nitelikli mahalleler, kentsel tasarım ve mimarlık ürünleri ortaya çıkabilmiştir (2). Yine bu sayede, 2000’li yılların başları Kopenhag’da nitelikli mimari eser sayısının katlanarak arttığı bir dönem olmuştur. Bu artış, sadece gösterişli tekil bina çözümlerinde değil, yapılar arasındaki kentsel alanın ve içlerindeki yaşamın bütününde kendini göstermiştir. 

Görevi sırasında, çeşitli ölçeklerde tasarım, koruma ve inşaat vakası ile ilgilenen Christiansen, belediye yöneticilerini, savaş sonrası yerleşim yerlerini miras değerleri için yıkmaya değil, restore etmeye yönlendirmiştir. Aralarında Gyldenrisparken gibi ardından gelen çokça nitelikli sosyal konut dönüşümüne de öncülük eden, derin analiz ve dikkatli müdahale gerektiren çok sayıda çözüme katkıda bulunmuştur (Bican, 2016) (Resim 7). 2000’li yıllar ve sonrasında başlayan dönüşüm müdahaleleri, 80’li ve 90’lı yıllarda yapılan yenilemelerin aksine kalıcı ve tatminkar çözümlere ulaşabilmiştir (Bech-Danielsen et al., 2011).

Resim 7. Gyldenrisparken (Sosyal Konut – yenileme) (Vandkunsten).

Resim 7. Gyldenrisparken (Sosyal Konut – yenileme) (Vandkunsten).

Bu dönemde hem yerel otoritenin hem de katkı veren diğer uzmanların bütüncül bir kalite arayışı doğrultusunda deneyler yaptığı, öğrendiği ve bu deneyimlerini kullandığı bir süreç yaşanmıştır. Kentin kamusal alanlarını ve mimarisini düzenleyen yerel demokratik araçlar yeniden düzenlenmiş, bu arayış ve düzenlemeler sayesinde nitelikli yarışmalar açılmış, ulusal ve uluslararası düzeyde iş yapan öncü mimar ve planlamacılarla iş birlikleri yapılmıştır. Sonuç olarak, küresel ölçekte yankı yapan birçok iddialı proje hayata geçirilmiş; endüstriyel alanlar ve konut bölgelerinde geniş çaplı dönüşümler yaşanmıştır.

Kenti İnsan Ölçeğinde Düşünmek: Tina Saaby (2011-2019) 

2010’lara gelindiğinde Kopenhag kentinin büyümesi görülebilir bir hız kazanmıştı. Ancak bununla birlikte barınma ihtiyacı da istikrarlı bir şekilde artmaktaydı. Dolayısıyla ticaretin döndüğü liman bölgesi haricinde, kentin geri kalan kısmında da büyük iş geliştirme ve konut projeleri de hız kazanmıştı. Aynı dönem, Kopenhag kentinin ülke içinden ve dışından gelen yoğun göç nedeniyle nüfusunun arttığı; etnisite, gelir, sosyal statü anlamında önemli oranda çeşitlendiği bir döneme denk düşmekteydi (Skovgaard Nielsen et. al., 2017).

Tina Saaby, böyle bir dönemde, görevi Jan Christiansen’den devraldı. Yüz yıldır süren geleneğin ilk kadın temsilcisi olan Saaby, Witraz Arkitekter firmasının ortağı ve Roskilde Üniversitesi’nin yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışmaktaydı. 2009 yılında göreve başlamadan hemen önce ulusal mimarlık politikası içinde ilan edilen “kentsel yaşamı insanlar için optimize etme” ana fikrini destekliyordu. Dolayısıyla kentin çeşitliliği ve kentsel mekanların bu duruma yanıt vermedeki rolü, Saaby’nün kent mimarı olarak kariyeri boyunca önemsediği konular arasında yer aldı. Saaby kendi görev süresinin sonlarında verdiği bir röportajda bu süreci şöyle dile getirmişti: “(Kent mimarlığı görevine) başladığında, Gehl Architects ile birlikte hazırlanan ve 2009 yılında siyasi olarak onaylanan bir kentsel yaşam stratejisine henüz karar verilmişti. Burada, kentsel yaşamı önceliklendirmek ve insanlar için bir metropol yaratmak gibi kapsayıcı bir hedef vardı. Hala da mevcudiyetini koruyan hedeflerden biri, insanların daha fazla hareket etmesi ve kentin kamusal alanlarında daha uzun süre geçirmesiydi. Buraları, kentte ortak faaliyetlerin büyük kısmının gerçekleştiği yerlerdir ve kentsel mekanlar şehrin herkese ait olduğunu işaret etmelidir. Bu nedenle, kentsel alanlarda sadece estetik ve mimari olarak değil, aynı zamanda programatik ve insani olarak da çeşitlilik sağlanmalıdır; böylece herkes olumlu deneyimler yaşayabilir. Aynı biçimde, burasının insan ölçeğinde anlam katacak biçimde inşa edilmesi de önemlidir (URL 10).

Önceki dönemde Kopenhag liman kıyısında, eski kentin kıyısında (Indreby), Kalvebod Brygge boyunda ve Amager adasındaki Ørestad bölgesinde inşa edilen yeni yapılar tekil ürünler olarak yüksek kaliteye sahiplerdi. Yine de zaman zaman mevcut tarihi yapıların önüne geçilmesi (opera binası), yaşanabilir kent mekanı oluşturmadaki eksiklikler, insan ölçeğini yakalamadaki kopukluklar (Field’s Alışveriş Merkezi), Kopenhag’ın nemli ve soğuk rüzgarı gibi mikro iklimsel özellikleriyle olan bağdaşmazlıklar (Ørestad Bulvarı boyunca yerleşen tekil iş merkezleri ve konut yapıları) (Resim 8, 9, 10) gibi sorunlar tartışılmaktaydı (Gemzøe, 2017). Aynı süreçte, yapı kültürü için vakıflar ve fonlar (Realdania, Dreyersfond) etkin görev almaya başlamış; mimarlık odaklı kamusal örgüt, kuruluş ve ortaklıkların (Arkitektsforeningen, FAOD, DAC,) görünürlüğü ve işlerliği artmış; yerel yönetim, kamu şirketleri (By&Havn) ve müellif gruplar yapılı çevreyi ekonomik, toplumsal ve çevresel değişkenler dahilinde düzenlemek için güçlerini birleştirmiş; tüm bunlara ek olarak, halihazırda çeşitli alt ölçeklerde ortak karar alma yetisi gelişmiş olan yerel halk da karar alma süreçlerine şeffaf biçimde dahil edilmişti. 

Resim 8. Ørestad Bulvarı.

Resim 8. Ørestad Bulvarı.

Resim 9. Ørestad Bulvarı.

Resim 9. Ørestad Bulvarı.

Resim 10. Ørestad Bulvarı – Bella Sky oteli (3XN).

Resim 10. Ørestad Bulvarı – Bella Sky oteli (3XN).

Dolayısıyla, Tina Saaby’nün kente dair gittikçe artan standartlar ve beklentilerle birlikte eleştirel yaklaşımın da olgunlaştığı bir ortamda görevini yürüttüğü ifade edilebilir. Saaby, yerel değerler ve kent yönetiminin nitelikli mekanlar üretmedeki sorumluluğunu önemli bulmaktaydı. Bu süreçte, Kuzey Liman sahasının ilk mahalleleri ile (Aarhusgadekvarteret) (Resim 11, 12), Ørestad projesinin ikinci aşamasına dahil olan belli mahalleler (Arenakvarteret) (Resim 13) dönüşen insan ölçekli, karma kullanım ve mülkiyet çözümleriyle geliştirildi. Bu bölgelerde bisiklet yolları, kıyı çözümleri, kentsel aktivite alanları ve iklimsel uyum çalışmaları ayrıntılı olarak ele alındı. Ancak, Saaby yerel planı onun göreve başladığında netlik kazanan Carlsberg (Resim 14) bölgesindeki yüksek yapılar eleştirmekteydi. Zira, kentin ölçeğini korumayı ve sağlam bir neden ve kamusal yaşama olumlu bir katkısı olmadıkça yüksek yapılar inşa edilmemesi gerektiğini savunuyordu, bu durumu şöyle özetliyordu: “Şehrin silüetini değiştirecek bir şey inşa ettiğinizde, aklınızda bir şey olması önemlidir – elinizi kaldırırsanız söyleyecek bir şeyiniz olmalıdır (URL 10).” 

Resim 11. Aarhusgadekvarteret (Kuzey liman bölgesinde -Nordhavn- endüstriyel liman bölgesi dönüşümü). 

Resim 11. Aarhusgadekvarteret (Kuzey liman bölgesinde -Nordhavn- endüstriyel liman bölgesi dönüşümü). 

Resim 12. Aarhusgadekvarteret (JaJa firmasının yaptığı Park’n Play yapısının kamusal terası).

Resim 12. Aarhusgadekvarteret (JaJa firmasının yaptığı Park’n Play yapısının kamusal terası).

Resim 13. Arenakvarteret (Ørestad bölgesinde karma ölçekli konut yapıları).

Resim 13. Arenakvarteret (Ørestad bölgesinde karma ölçekli konut yapıları).

Saaby’ye göre, kentin yerel mülkiyet yapısı, değişen demografiye uygun esnek konut çözümleri geliştirilmesine kolaylık sağlamıştı. 2010’ların sonlarından itibaren artan toplumsal çeşitliliğe konut stoğunun mimari nitelik olarak yapı ve birim bazında çeşitlendirilmesiyle cevap verildiğini ifade ediyor; yeni konut yerleşimlerinin mimarlığının, özellikle yenilikçi sosyal konut çözümleriyle, karar vericiler için kritik bir konu haline geldiğinin altını çiziyordu. Saaby’ye göre sosyal konut, aranan varyasyonun ve ortak yaşamın en ucuz ve mantıklı aracı olmuştu. Ayrıca, bu dönemde üretilen sosyal konutlar nitelik olarak da “ilginç” çözümleri beraberinde getirmişti (Almenebolig+) (Resim 15).

Resim 15. AlmenBolig+ (Kentli orta sınıf aileler için geniş hacimli sosyal konut konsepti).

Resim 15. AlmenBolig+ (Kentli orta sınıf aileler için geniş hacimli sosyal konut konsepti).

Sınırları Zorlayan Bir Kentte Niteliği Korumak ve Geliştirmek: Camilla van Deurs (2019 – )

2019 yılından bu yana Kopenhag Belediyesi’nin kent mimarı olarak görev yapan Camilla van Deurs, görevi devraldığı güne kadar kamusal mekan ve yaşam temalı ulusal ve uluslararası projeler üreten Gehl Architects firmasının ortaklarından biri olarak ünlü mimar ve plancı Jan Gehl ile çalışmış, aynı zamanda Kopenhag Üniversitesi’nde de yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak akademide görev almıştır. Van Deurs’ün dönemi özellikle merkez çevresindeki konut stoğunda ekonomik erişilebilirlik sorunlarının yaşandığı, üst gelir grubu dışındakilerin bu alanlarda konut bulmakta zorlandığı, öte yandan belediyenin hem kent merkezinde hem de banliyölerde bu durumları önlemek için toplumsal karma (social mix – gelir, nesil, etnisite, sosyal statü) hedefiyle çalışmalar yaptığı bir döneme denk gelmektedir. Bu çabalar, kıyı boyunca dolgularla genişletilen ve eski endüstri alanlarının dönüşümüyle oluşturulan bölgeler ile (Nordhavn, Sydhavn) savaş sonrası üretilmiş yüksek nüfuslu sosyal konut yerleşimlerinde (Tingberg, Albertslund) yerel planlar yoluyla somutlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu amaçla, yerel planlara kiralık ve/veya mülk konut kotaları konulmakta hem yeni yatırım alanlarında hem de dönüşüm bölgelerinde değişik hane halkı sayılarına ve gelir seviyelerine sahip için farklı büyüklük ve kombinasyonlarda konut tarifleri oluşturulmaktadır.

Van Deurs, 2019 yılında Mimarlar ve Tasarımcılar Birliği’ne (FAOD) verdiği bir röportajda, yerel planlar üzerinde belediye denetiminden yararlanarak konut piyasasının esnekliğine katkıda bulunmayı hedeflediğini ifade etmiştir. Böylece yapılı çevre, artan nüfusun talebine ve insanların daha kaliteli konut ihtiyacına daha iyi cevap verebilecektir. Yerel planlar sayesinde, konut stoğuna müdahale edip daire boyutları ve konut tiplerine dair düzenlemeler yapılabildiğini, ancak tamamen farklı modellere de ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır (URL 11).

Camilla van Deurs, seçilmiş bir pozisyona sahip olmadığı için siyasetten uzak durduğunu ifade etmektedir. Ancak kentin gelişimi üzerinde etkisi olan ve iyi çözümlere ilham verebilecek birçok paydaşla diyaloğu etkinleştirmenin önemli olduğunu belirtmektedir. Bu anlamda, belediyedeki politik aktörler kadar sokaktaki insanlarla, müteahhitlerle, arazi sahipleriyle ve diğer profesyonellerle dengeli bir iletişim sürdürme görevini önemsemektedir. Belediyenin, teknik ve çevre dairesindeki her bir vakayı tek tek incelemesi gerekmese de kurum içinde yürütülen tartışmaların niteliğini yüksek tutmak için çaba sarf etmektedir. Van Deurs, tekil inşa izinleri ile ilgilenme zorunluluğu olmamasının bir yetki sınırlaması olmadığını, aksine bunun bir özgürlük sağladığını ifade etmektedir. Ona göre, belediyenin bir şehir mimarına sahip olmayı sürdürmeyi seçmesi, mimarlığın öneminin ve önceliğinin tanınmasının somut bir göstergesidir.

Sonuç

Kopenhag kenti, 1970’lerde yükselmeye başlayan ve 1990’larda zirveye ulaşan sosyo-ekonomik sorunları, bütün kenti kuşatan alt ve üst yapı yatırımlarını birbirini finanse edecek biçimde çözerek gidermiştir. Bu süreçte kentsel estetik ve nitelik, hem yerelde kalıcı bir kimlik üretmenin hem de bu yolla tasarımı yeni bir “ihraç nesnesine” dönüştürmenin bir aracı olmuştur. Yapılı çevrenin yükselen niteliği, sadece yerleşik vatandaşların yaşam kalitesini artırmakla kalmamış, aynı zamanda yabancıları da daha fazla yatırım ve turistik ziyaret yapmaya davet etmiştir. Günümüzde, Kopenhag, sakinleri için yaşanabilir bir kent; beyaz ve mavi yakalı misafir işçiler için bir çekim noktası; mimarlar ve planlamacılar için ilham verici bir ortam olarak telaffuz edilmektedir.

Kent mimarlığı kurumu, yerel politikacılara/karar vericilere, uzun ve ayrıntılı uzmanlık raporlara ihtiyaç duymadan, kısa sürede nitelikli kararlar verebilmeleri için hızlı ve erişilebilir bir destek sağlamaktadır. Belediyenin ilgili çalışanları günlük çalışmaları sırasında kent mimarı ile temas kurabilmekte, organize toplantılar sayesinde mimari ve kentsel kararlar üzerinde mimarın derin deneyimlerinden faydalanabilmektedir. Ayrıca, kamusal tartışmaların yürütüldüğü kent panelleri ve forumlar aracılığıyla sıradan vatandaş da güncel mimari kararlara ilişkin kent mimarıyla görüş alışverişinde bulunabilmektedir.

Bin yıl başının ilk on yılı üstün nitelik ve yoğun bir yeniden inşa süreci olarak yürütülürken, kent mimarı Profesör Jan Christiansen yerel yönetimi, kentin yapılı çevre mirasını korumak ve yenilikçi tasarımları teşvik etmek üzere yönlendirmiştir. Ardından, Tina Saaby, halihazırda bu üstün nitelik kentin toplumsal çeşitlilik ve insan ölçeği gibi gittikçe “incelen” sosyolojik ve antropolojik beklentilerini karşılamayı ödev edinmiştir. Bugün, görevde olan Camilla van Deurs ise hem yapı üretme maliyetlerinin hem de yaşam kalitesine dair beklentilerin yükseldiği bu kentte konut stoğunun yeterli esnekliğe kavuşması için paydaş diyaloğunu üst düzeye çıkarmak için gayret göstermektedir. Özetle Kopenhag’da son dönem kent mimarları şimdiye kadar,

  • Yapılı çevre ve kamusal mekan yatırımlarının yüksek standartlara erişmesi (bu sayede özel sektör için de asgari beklenti sınırlarının çizilmesi)
  • Yapılar ve yapılar arası mekanların niteliği, yaşanabilirliği ve sürdürülebilirliği için yerel planların (lokal plan) denetlenmesi,
  • Yapılı çevre niteliklerinin azami düzeye çıkarmak üzere mimari yarışmaların teşvik edilmesi ve çerçevelerinin belirlenmesi, 
  • Politikacıların, bürokratların ve vatandaşların mimarlığın görünmeyen kalıtsal ve çağdaş değerlerini fark etmesi ve benimsemesi için bilgilendirilmesi,
  • Tüm aktörlerin mimarlık ve kent kültürünü tartışabilecekleri ortak bir iletişim dilini kullanılabilmesi için çalışmalar yapmışlardır.

Kopenhag kentinin mevcut yapısal niteliği ve ilgili göstergeler, yetkin bir kent mimarı ile çalışmanın, belediye yöneticileri ve bileşenlerine kentsel estetik ve kaliteye yönelik bir farkındalık ve öngörü kazandırdığını ortaya koymaktadır. Kentteki mimari kalite arayışı, temel olarak, ortak kaynakların kullanımı, toplumsal ihtiyaçların karşılanması ve estetik değerlerin korunması/geliştirilmesi arasındaki dengeye bağlıdır. Bütünsel anlamda, yapılı çevrenin kalitesi, ortak olanın sürdürülebilirliği için bir araç olarak görülmüş; yetkin uzmanlarla çalışmak, kamu kaynaklarını korumak, iyileştirmek ve büyütmek için bir gelenek haline gelmiştir. Bu süreçte hem ulusal hem yerel politikadaki mimari nitelik talebi bir taraftan Henning Larsen, Vilhelm Lauritzen, Lundgaard&Tranberg, Vandkunsten gibi kentte yerleşik tecrübeli firmaların öncü işlerinin gerçekleşebilmesini sağlamış; diğer taraftan oluşturulan yarışma ortamı sayesinde BIG, COBE, 3XN, Arkitema gibi sonraki yıllarda uluslararası başarı kazanan genç firmalara kendilerini gösterme imkanı vererek önlerini açmıştır.

Kopenhag kentinin yeniden doğmasını sağlayan süreç ve bu süreçte “kent mimarlığı” kurumunun rolü, kaynakları oldukça sınırlı ve gelişmekte olan ülkeler için de örnek bir uygulama oluşturmaktadır. Zira, yerleşim alanlarının, sokaktaki kamusal yaşamın, dolayısıyla mimarlığın mirası ve niteliği sadece bugün yaşayanların değil gelecek nesillerin de refahı için önem taşımaktadır.

Son yıllarda ülkemizde yapı stoğunun niceliksel boyutu önemli ölçüde artmış olmakla beraber, niteliksel bir artışla dengelenememiştir. Bu durum yapılı çevrenin hasarlarla büyümesine yol açmaktadır. Kamu eliyle yapılan üretimin mimari niteliğini düzenleyecek mekanizmalar ise henüz yeterli erginlikte değildir. Yapı ve kentsel alan niteliğini arttıracak yarışmalar dahi yeterli uygulama sahası bulamamış, katılımcı mekanizmalar ihmale varan derecelerde sınırlı kalmıştır. Dolayısıyla, kısıtlı kamu kaynaklarının uzun vadeli yatırımlara dönüşebilmesi ve bu amaçla ihtiyaç duyulan kentsel ve mimari nitelik standartlarının kısa vadede sağlanabilmesi için yerel yönetimlerin hızlı ve bütüncül çözümler geliştirebileceği bir danışmanlık mekanizması benimsemeleri düşünülebilir. Bu çerçeveden bakıldığında, kuzeyli “kent mimarı” kurumu, kısa erimli politikaların benimsendiği, kentsel yaklaşımların idari ve teknik kadroların birikimleriyle sınırlı kaldığı bir ortamda, yöneticileri çağdaş uygulamalar, koruma kültürü ve benzeri uzmanlık alanları konusunda bilgilendirmek ve bu anlamda kurumlara nitelikli bir görüş kazandırmak açısından verimli olabilir. Ancak, özellikle büyük kentlerde “kent mimarları” belirlenirken teorik ve pratik birikim arandığı, uluslararası deneyim ve üstün beceriler yeğlendiği; kentlerin nüfus ve ekonomik farklılıkları gözetilerek aranan deneyim çerçeveleri ile verilen yetki ve sorumlulukların çeşitlendirilebildiği unutulmamalıdır. 

Notlar

  1. Sözlü ifadelerin bir kısmı kaynakçada yer alan internet sitelerine; bir kısmı da yazarın lisansüstü çalışmaları sırasında her üç kent mimarı ile birebir görüşmeleri sırasında edindiği bilgilere dayanmaktadır.
  2. Bahsedilen ihale yöntemi aynı dönemde Avrupa Birliği ülkelerinde geçerli olan yönetmeliğin “yarışma” (rekabet esaslı değerlendirme) yöntemiyle örtüşmektedir (Directive 2004/18/EC) (URL-12).

Kaynaklar

  • Akkerman, A. (2000) Harmonies of Urban Design and Discords of City-form: Urban Aesthetics in the Rise of Western Civilization, Journal of Urban Design, 5 (3), 267-290. https://doi.org/10.1080/713683970.
  • Bech-Danielsen, C., Jensen, J. O., Kirkeby, I. M., Ginnerup, S., Clementsen, A., & Hansen, M. Ø. (2011). Renovering af efterkrigstidens almene bebyggelser: Evaluering af ti renoveringer med fokus på arkitektur, kulturarv, bæredygtighed og tilgængelighed. Statens Byggeforskningsinstitut.
  • Bican, N.B. (2016) Securing future of Social Housing. Learning from an alternative regeneration: Gyldenrisparken in Denmark (Tez no: 442171). [Yayımlanmamış Doktora Tezi, ODTÜ]. Ankara.
  • Christiansen, J. (2015) Det Ny Kobenhavn. Strandberg Publishing. Copenhagen.
  • Gemzøe, L. (2017), Danish Culture Courses: Danish Urban Design and Architecture. Ders sunum materyali., Kopenhag Üniversitesi.
  • Hastaoglou‐Martinidis, V. (2011) Urban aesthetics and national identity: the refashioning of Eastern Mediterranean cities between 1900 and 1940, Planning Perspectives, 26:2, 153-182, DOI: 10.1080/02665433.2011.550442.
  • Københavns Kommune, (2014). Notat: Stadsarkitektembedet – præcisering af vilkår for embedet. 
  • Lehtinen, S. (2020). Editorial Introduction to the Special Volume on Urban Aesthetics (Contemporary Aesthetics journal’s Special Volume 8). Special Volume 8.
  • Saaby, T. (2014) Rammer for stadsarkitektembedet i københavn – roller & mandat. Presentation material.
  • Skovgaard Nielsen et. al., (2017). Den Hypermangfoldige by: Potantialer of Udfordringer (SBI 2017:01) Statens Byggeforskningsinstitut, Aalborg Universitet.
  • URL 1. https://www.oslobyleksikon.no/side/Byarkitekten
  • URL 2. https://denstoredanske.lex.dk/Ludvig_Fenger
  • URL 3. https://biografiskleksikon.lex.dk/Ludvig_Fenger
  • URL 4 https://denstoredanske.lex.dk/stadsarkitekt
  • URL 5. https://www.architectsjournal.co.uk/buildings/in-house-the-council-architect
  • URL 6. https://arkitektforeningen.dk/job/stadsarkitekt/
  • URL 7. https://www.danskeark.dk/content/hvad-skal-vi-med-stadsarkitekter
  • URL 8. https://data.worldbank.org/indicator/NY.GNP.PCAP.CD?most_recent_value_desc=true
  • URL 9. https://www.dst.dk/da/Statistik/emner/borgere/befolkning/befolkningstal
  • URL 10. https://byggeri-arkitektur.dk/portraet-af-tina-saaby–hvad-kan-dit-byggeri-goere-for-byen-
  • URL 11. https://faod.dk/koebenhavns-nye-stadsarkitekt-vi-skal-udfordre-det-ensartede-boligmarked/
  • URL 12. http://eur-lex.europa.eu/legal-content/en/ALL/?uri=CELEX:32004L0018