İşveren-Mimar İlişkilerinin Mimar Gözüyle Değerlendirilmesine Yönelik Bir Yöntem Önerisinin Nişan Yaubyan-Bodur İş birliği Odağında İncelenmesi

Dr. Öğr. Üyesi Evin Eriş

Cumhuriyet dönemi modernist mimarlarından Yaubyan’ın kariyerindeki inşa ettiği yapılar incelendiğinde; yarışma yoluyla ürettiği yapıları ve ağırlıklı olarak Ermeni cemaati vasıtasıyla gelen konut yapıları yanında, Bodur Ailesi için ürettiği yapıların da ayrı kategoride incelenebileceği görülmektedir. Bu çalışmada, Yaubyan’ın döneminde “nitelikli” yapı üretiminin iki önemli aktörü olan mimar-işveren iş birliğiyle gerçekleşen mimarlığın ortak bir üretim alanı olduğu, mimar gözüyle işveren anlatısı olarak ortaya konacaktır. Çalışma kapsamında, bir taraftan işveren-mimar iletişimleri ortaya konulurken, diğer taraftan Bodur Ailesi ile iş birliğinin başlaması ve devamlılığının sağlanmasında önemli yere sahip Çanakkale Seramik Fabrikası Giriş Mahali, Misafirhane ve Bebek Bodur Evi yapılarının teknik detaylarının literatüre kazandırılması hedeflenmektedir. Bu doğrultuda, Türkiye’de mimar-işveren konusu üzerinde literatürde yer alan tartışma metinlerinin analizinin yapılması, tartışmaların ana çatkısı üzerinden konu başlıklarının tespit edilerek tablolaştırılması, sorgulama başlıkları dahilinde irdelenen Yaubyan-Bodur ilişkisinin nehir söyleşilerin sökümünün yapılarak değerlendirilmesi ve arşivde yer alan belgelerin bu bulgular üzerinden yorumlanması yöntem haline getirilmiştir. Yapılan metin analizleri sonucu yöntem önerisi olarak ileri sürülen tablolar, literatürde odaklanılan çalışma modelleri tartışmalarının, özellikle “iletişim” ve “diyalog kurma” meselesi üzerinden mekan üretim sürecinde ilişkiyi kurma biçimlerinin neyi değiştirdiğinin sorgulandığı, bu sorguların da işveren-mimar özelinde “bilinç seviyesi” ve karar mekanizmasının işleyişi bağlamında “rol paylaşımı” konuları altında kategorize edilebildiği tespiti üzerinden hazırlanmıştır. Oluşturulan değerlendirme ana başlıkları kriterlerinin yine bu metinlerin analizleri sonucu sorgulama alt başlıkları belirlenmesinin; yapı/ortaya çıkan ürün-işveren-mimar ilişkilerinin okunması bağlamında genel bir inceleme yöntemi olabileceği öngörülmektedir.

1. Yaubyan Arşivi’nden Bodur Ailesi İşlerine Bakmak
Yaubyan Arşivi çalışmasının sonuçlarından biri olarak Yaubyan’ın kariyerinde Bodur Ailesi’ne yaptığı işlerin; dönemin işveren/müşteri-mimar ilişkilerinin incelenmesi, avan projeden uygulama kontrolörlüğü aşamasına kadar projelerin tüm aşamalarını sadece kendisinin yürüttüğü işler olması ve yarışma yoluyla elde ettiği kamusal nitelikteki yapılar ile Ermeni Cemaati vasıtasıyla gelen konut yapılarının kategorilere ayrılarak incelenme şansı vermesine istisnai olarak; hem konut, hem (yarı)kamusal niteliğe sahip olma özellikleriyle ayrı bir kategoride incelenebileceği görülmüştür (Şekil 1). Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde, bir ailenin mimarı haline gelme hali/durumu, kentsel ölçekten bina ölçeğine, giriş mahali tasarımından, iç mekan düzenlemesi ve mimari revizyonlara uzanan farklı ölçeklerdeki pek çok işi birlikte gerçekleştirmiş olmaları, günümüz mimarının iş alma, iş yapma biçimine ve taraflar arasında karşılıklı sağlanan güven ilişkisi, iletişim ortamı ile günümüzden ayrışan niteliklere sahip bir “öykü”den bahsedildiğine (özellikle) dikkat çekmek gerekir. Bu bağlamda çalışmada, Yaubyan’ın kariyeri boyunca inşa ettiği yapılardan yalnızca Bodur Ailesi için ürettiği işlerin ortaya konması hedeflenmiş olup, işveren-mimar ilişkilerinin başlamasına neden olan 1958 Şenterziyan Evi ile başlayan hikayenin, aralarındaki güven ortamının sağlandığı ilk (yapılı) proje olan 1964 Çan Çanakkale Seramik Fabrikası Giriş Mahali, Misafirhane yapılarına ve yapılan söyleşiler sonucu Yaubyan’ın kendi kariyerinde “ustalık eseri” olarak nitelendirdiği yapı olma özelliğiyle var olan 1974 Bebek Bodur Evi’ne odaklanılmaktadır. Mimar gözüyle işveren anlatısı şeklinde ilerleyecek olan bu metin; işveren-mimar ilişkilerinin çeşitli dönemlerde “nitelikli” mimari üretimin arkasındaki esasın, mekanı üretme sürecindeki önemli iki aktör olan işveren ile mimarın iş birliğine ve ortak bir hayale hizmet etmeleri (Dinçer, 2017) konusuna dayanması sebebiyle farklı perspektif, konu başlıkları ve yapı örnekleri üzerinden sorgulanmış bir husus olmasıyla literatürdeki tartışmalarını içeren ilk bölüm, literatürde tartışılan konuların başlıkları/içerikleri bağlamında analizlerin yapılarak, bir yöntem önerisi haline gelebilecek metodolojinin oluşturulduğu, böylelikle sorgulanacak soruların çerçevesinin metinler bağlamında çıkarıldığı ve Yaubyan ile yapılan söyleşiler yoluyla Bodur Ailesi ile üretim süreçlerinin öyküsünün, sözlü tarih bilgisinin ortaya konmasının hedeflendiği ikinci bölüm ve taraflar arasındaki ilişkinin temellerinin atıldığı 1964 Çan Çanakkale Seramik Fabrikası Giriş Mahali, Misafirhane yapılarının ve 1974 Bebek Bodur Evi’nin arşivde yer alan mimari teknik detaylarının literatüre kazandırılmasının hedeflendiği üçüncü bölümden oluşmaktadır.

Şekil 1. Nişan Yaubyan’ın inşa edilen projelerinin kategorileştirilmiş hali ve Bodur ailesi için ürettiği işler.

2. Mimar-İşveren Meselesine Bakış
Literatürde mimar-işveren konusu irdelenirken kullanılan terim; kimi zaman müşteri, kimi zaman işveren olarak yer almaktadır. Sorguç (2017) bu ikiliği değerlendirirken, işvereni ücretle işçi çalıştıran, müşteriyi iş yerlerinde sunulan hizmetlerden para karşılığında yararlanan kimse olarak tanımlar. Söz konusu yapı talebiyse, mimarlığın hizmet sektörü olduğu ilavesiyle işi yapan ve işi veren çerçevesinde tanım yapılabileceğini vurgular. Balkır (2010), mimarlık iş sözleşmesinin yapısının hukuki boyutunu ortaya koyarken, mimarın bir başkasının emrinde iş sözleşmesiyle çalışırken, işvereniyle yaptığı sözleşmenin işçi mimarlık sözleşmesi olduğundan bahseder. Bu çalışma kapsamında “işveren” tabiri kullanılacaktır, ancak diğer bir taraftan bu ikilik ilerleyen bölümde Yaubyan-Bodur ailesi arasındaki ilişki biçiminin ortaya konması bağlamında Bodur ailesinin hem işveren hem de müşteri/kullanıcı rolünü üstlenmesi sebebiyle mimara yöneltilecek bir soru olarak belirlenmiştir.

1960’lı yıllarda dünyada; mimar, müşteri, mal sahibi, kullanıcı arasındaki ayrımları oluşturan “geleneksel” mimari üretim ve tüketim modellerine alternatif yaklaşım modellerinin ortaya konduğu, yapının işlevi ve kullanıcı bağlamında formunun nasıl olması gerektiği konusunda, kullanıcı odağı seviyesinde, proje süreci ve kullanım sürecinin başkalaşım geçirmeye başladığı etkileşimli sistemlerin literatürde yerini almaya başladığı görülmektedir (Rabeneck, 1969; Friedman, 1975). Bu durum, mekan üretim biçimlerinin ve süreçteki rollerin modern dönem ile farklılaşmaya başladığını göstermektedir. Bu bağlamda, Yaubyan’ın Bodur Ailesi için Çan’da ürettiği Misafirhane ve Bebek Bodur Evi yapıları da bu dönemlere denk gelmekle birlikte, Türkiye’de o döneme dair hem yapma biçimini, yaklaşımı ortaya koyma potansiyeli taşıması, hem de Bodur Ailesi’nin işlerinde işveren ve kullanıcı rolünün ikisini de üstleniyor olması nedeniyle önemli örnek teşkil eder. Literatürde son dönem üretilen görüşlere bakıldığında konuyla ilgili yeniliklerin rekabet aracı haline gelerek, mimarlık hizmetleri alanında yapı tasarım ve üretim sürecini, işveren talep ve problemlerinin yönlendirdiği (Nam, Tatum, 1997; Lindainl, Ryn, 2007; Erbil, Akıncıtürk, 2010) yer almaktadır ki bu dönemlerde “yatırımcı” terimi (daha) sıklıkla karşılaşılan bir terim olmaya başlamıştır. Görgülü (2006) bu durumu özellikle Türkiye’de “deformasyon” olarak tanımlayarak, mimar-işveren-kullanıcı ilişkisinin mimarın organizasyondaki yönlendiricilik konumunu yatırımcıya/işverene ve yatırımcının/işverenin de reklamcılarına kaptırması olarak tanımlamıştır. Günümüzde var olan/süregelen piyasa mekanizması ve bu mekanizmanın içindeki işveren-mimar ilişki, iletişim ve diyaloglarından ayrışan Yaubyan-Bodur ailesi örneğinin incelenmesi, bir dönemde izlenen ve “nitelikli” yapı üretme bağlamında “başarılı” sonuçlar veren modelinin ortaya konmasının da önemi aşikardır.

Türkiye’de işveren-mimar ilişkilerinin farklı zaman dilimlerinde yazılı metin haline dönüştürülmüş kaynaklarına bakıldığında; özellikle 1996 yılında Mimarlık Dergisi özel sayısında dosya olarak sunulan “Mimar İşveren İlişkileri-Mimar Gözüyle İşverenler” içinde yer alan metinler, 1996 yılında İzmir Mimarlar Odası’nın İzmir Fuarı’nda Utarit İzgi, Öztürk Başarır, Güngör Kaftancı, Ersen Gürsel, Ülker Seymen, Şevki Vanlı, Cengiz Bektaş, Gürhan Tümer, Cumurhay Metintürk, Hasan Özbay’ın katılımlarıyla gerçekleştirdiği “Mimarlıkta Yapının Meydana Gelme Süreci: Mimar-İşveren İlişkileri” başlıklı söyleşi metni, yakın dönem örneklerden ise 2017 yılında Salt Galata bünyesinde düzenlenen, konuyla ilgili tartışmaların yeniden açılmasına fırsat olan “İşveren Sergisi” ile, akabinde gerçekleşen tartışma ortamlarında yapılan kayıtlar literatüre önemli katkı sunmaktadırlar. Bu doğrultuda bu metinlerden, tartışmaların çerçevesini belirleyen ana konu başlıklarının elde edilerek kategorize edilmesi, benzer bir strüktür dahilinde dönemine ait Yaubyan-Bodur Ailesi iletişim biçimi ve sonuçlarının ortaya konması planlanmıştır. Dolayısıyla meseleye, Yaubyan’a yöneltilecek soruların yukarıda belirtilen farklı dönemlerdeki tartışmalar sonucu elde edilmiş metinlerle bağının kurulması yoluyla tartışmaların devamı niteliğinde, ek bir kesitin/parçanın daha literatüre kazandırılması olarak yaklaşıldığı söylenebilir.

 Yaubyan Gözüyle İşveren Bodur Ailesi ile Üretim Süreçlerinin Öyküsü; Metodoloji ve Bulgular

 Metodolojinin Ortaya Konması: Bahsedilen metinler analiz edildiğinde; tartışmaların mimarlıkta yapının meydana gelme sürecinde “ürünü ana konu ilan eden, onu üreten mimarı tek başına kahraman ve figür olarak gösteren klasik tavra karşılık, mimarlığın ortak bir üretim alanı olduğu” (Öner, 2017) “hevesli bir mimar, tutkulu bir işveren iş birliği ile üretime aracılık etme” (Salt Araştırma ve Programlar, 2017) gerekliliği ve bu doğrultuda mesleği yapma biçiminin sorgulanması gerekliliğine odaklanan ana çatkı üzerine oluştuğu görülmektedir. Bu çerçevede; inşa edilen “nitelikli” yapıların gelişim öykülerinin ortaya konarak, çalışma modellerinin özellikle “iletişim” ve “diyalog kurma” meselesi üzerinden, mekan üretim sürecinde ilişkiyi kurma biçimlerinin neyi değiştirdiğinin sorgulandığı tespit edilmiştir. Yapılan tartışmaların birinci olarak; hem işveren, hem mimar özelinde “bilinç seviyesi”, ikinci olarak ise karar mekanizmasının işleyişi bağlamında roller, “rol paylaşımı” konusu başlığı altında kategorize edilebildiği, değerlendirme ana başlıklarının ve sorgulama alt başlıklarının kriterlerinin bu üst başlıklar üzerinden ortaya konabildiği sonucuna varılmıştır. Bu ana değerlendirme başlıklarının ilgili özneye göre kategorisi yapılarak, yine bahsi geçen metinler üzerinden analizleri sonucu sorgulama alt başlıkları belirlenmiştir. Metinler bağlamında, nehir söyleşilerin üzerine kurgulanması ve yapı/ortaya çıkan ürün-işveren bağlamında aynı zamanda genel bir inceleme yöntemi olabileceği öngörüsüyle, bu başlıklar tablolaştırılmıştır (Tablo 1).

Tablo 1. İşveren-mimar ilişkisi literatür (baskın) metinleri bağlamında işveren-mimar ilişkilerinin değerlendirme kriterlerinin oluşturulması (yazara ait).

Metinler bağlamında oluşturulan işveren-mimar ilişkilerinin değerlendirme kriterleri doğrultusunda, Yaubyan-Bodur iş birliğini; mimarın hayatta olması ve sözlü tarih yazımı niteliğine sahip olması nedenleriyle mimar gözüyle ortaya koymak hedeflenmiştir. Bu amaçla Tablo 1’de ortaya konan sorgulama alt başlıkları çerçevesinde Yaubyan’a yöneltilmek üzere söyleşi soruları belirlenmiştir.

Bilinç Seviyesi, işveren açısından ele alındığında belirlenen sorgulama alt başlıklarına ilişkin mimar gözüyle işveren değerlendirmesine dair sorular, Tablo 1’de yer alan numara ve sıralamalara göre; 1.İşveren ile mimari teknik dil üzerinden anlaşmanız nasıl oluyor(du)? Tasarımı üçboyutlu olarak anlatmak (3D görselleştirme) gelişkin, ya da çok sık ve çabuk üretilen bir araç değildi, fikirlerinizi nasıl sunuyordunuz?, 2. Siz işe ne aşamada dahil oldunuz, dahil edildiniz?, Sizden önce herhangi biriyle çalışmaları, arsa konusunda ya da arsanın içinde konumlanma konusunda (sadece mimar olması gerekmiyor, harita mühendisleri, gayrimenkul danışmanları vb. de olabilir) var mı?, Size konuya başlamadan önce nasıl bir bilgi aktarımı oldu ve siz bu başlangıç noktasında sizin kontrolünüzde olmayan kararların alındığını ve bu kararlara uymak zorunda olduğunuzu hissettiniz mi? ya da tam tersi hiçbir bilgi yoktu ve yetersiz alt yapı çalışmasıyla mı karşılaştığınızı düşündünüz?, 3. Sizi sadece iş yapan biri olarak mı görüyorlardı, yoksa mimar olarak sadece işverene değil çevreye topluma karşı da etik sorumluluğunuz olduğunun farkındalar mıydı?, 4. Tasarım sürecine başladığınızda ya da süreçte kendinizi ne kadar özgür, ne kadar sınırlı hissettiniz?, 5.İstediği gibi yapı yapamamış olduğunu söyleyen mimarların birçoğu için mal sahiplerinin engelleyici olduğu söylenegelir. Düşüncelerinizi, mimari bilgi ve becerinizi uygularken kendinizi engellenmiş hissettiniz mi? Ya da engelleyici unsur(lar) var mıydı? Varsa nelerdi?, İşveren (Bodur Ailesi) size işi üretmek üzere geldiğinde ne istediğini biliyor muydu? olarak belirlenmiştir. Bilinç Seviyesi mimar özne açısından ele alındığında belirlenen sorgulama alt başlıklarına ilişkin mimar gözüyle işveren değerlendirmesi amacıyla sorular, Tablo 1’deki numara ve sıralamalara göre; 1. Mimar olarak işverenin mimari yetkinliğinizin işveren üzerinde üstünlük sağladığını düşünüyor muydunuz?, Fikirlerinizden işveren istekleri doğrultusunda ödün verdiğiniz oluyor mu(ydu)?, Esneklik/esneme payınız var mı(ydı) işverene karşı, varsa ne derecede olduğunu tariflersiniz?, 2. Üstün bir eser yaratma gibi bir derdiniz var mı(ydı), yoksa işveren ile ortak bir üretime aracılık ettiğinizi mi söyleyebilirsiniz? olarak belirlenmiştir.

Karar mekanizması bağlamında roller, rol paylaşımı işveren-mimar açısından ele alındığında belirlenen sorgulama alt başlıklarına ilişkin mimar gözüyle işveren değerlendirmesi amacıyla sorular, Tablo 1’deki numara ve sıralamalara göre;1. Hukuki olarak yapılan iş sözleşmesine bakıldığında işçi sözleşmesi olarak tanımlandığı, bunun da beraberinde taraflar arasında otomatik olarak bir otorite yarattığı söyleniyor. İşveren ile aranızda hiyerarşik bir ilişki biçiminden bahsedebilir miyiz?, Aranızdaki iletişim biçimini gerilimli olarak tarif edebilir misiniz?, Meselenin birbirinizin üzerinde iktidar kurma boyuta taşınmasından bahsedilebilir mi?, Kimileri işveren ve mimar arasındaki ilişkiyi ortaklık ilişkisine, kimileri de evlilik anlaşmasına benzeterek uyum meselesine dikkat çekiyor. Sizin bu hususta düşünceleriniz neler, böyle tanımlamalara katılıyor musunuz (ki bu benzetmelerin altında şüphesiz ki saygı, karşılıklı tahammül meseleleri devreye girmesi yatıyor)?, 2.1 Eskiden mimar her şeyi belirleyen adamdı. İhtiyaç programına kadar mimar hazırlıyordu. Sizin ilişkinizde belirleyicilik faktörünü nasıl tarif edilebilir?, İşveren yapacağı yatırımın geri dönüşü ve bu yatırımı sağlayacak fonksiyonu üzerine taleplerde bulunuyor muydu? İşverenin reklama yönelik kaygıları olduğunu hissettiniz mi?, 2.2 İşveren ile ne sıklıkta görüşüyordunuz ve proje sürecinin içinde ne derece yer aldılar?, 2.3 Proje fikrinin kaynağı işveren miydi? Yoksa işveren sizin geliştirdiğiniz fikirler üzerinden mi değerlendirmeler yapıyordu?, 2.4 İşin ekonomik boyutu devreye girdiğinde tasarım kararlarınızı etkileyen, değiştiren, malzeme tercihleri, inşai yapım yöntemleri gibi ana kararlarda işverenin etkisi oldu mu, olduysa ne düzeydeydi?, 3. Aranızda tam bir güven ortamı var mıydı?, İşveren ile (ilk iş deneyiminiz olan Çan Misafirhane projesinde) güven ortamının sağlandığını hissettiğiniz zaman ne zamandır?, Konu ile ilgili paylaşabileceğiniz anekdotlarınız var mı?, Arsayı ve problemin konusu tarafınıza verilip, size bırakılan bir süreç mi yaşandı yoksa nasıl bir şey istediklerini veya istemediklerini dile getirdikleri bir durum mu söz konusuydu?, Tanışma ve işin gelme biçiminin (ki sizin ilişkinizde bu Şenterziyan Evi vesilesiyle oldu) somut bir ürünü görerek olması; aranızdaki güven meselesinin sağlanmasında etkili mi sizce?, Tasarladığınız projeye işvereni nasıl ikna ettiniz?, Belirli dönemlerde çalışmanın ilerleyişiyle ilgili işvereni bilgilendirmek üzere sunumlar yaptığınız öngörüsüyle, bu sunularda ortaya çıkardığınız işlere tepkileri nasıl olurdu? olarak belirlenmiştir.

 Metinler çerçevesinde oluşturulan sorular dışında; mimar özneye iletişimin nasıl, hangi koşullarda başladığı, daha önce belirtilen müşteri-işveren tanımı ikiliğine dair sorgulama ve arşiv çalışması sonucu ortaya çıkan Bodur Ailesi’nin mimarı haline dönüşmesine dair genel sorular da yönlendirilmiştir.

Bulguların Sökümü: Bu bölümde bahsedilen metinlerin analizinden hazırlanmış sorular üzerinden mimarın kendi söylemleriyle, Yaubyan’ın Bodur Ailesi iletişim biçimleri ortaya konulmuştur. Bu doğrultuda, kariyerinin başlangıç yıllarına denk gelen yıllarda, Ermeni Cemaati çevresinden gelen ve inşa ettiği 1958 Şenterziyan Evi’ni, evin sahibinin İbrahim Bodur’un sekreteri olması sebebiyle İbrahim Bodur’un görmesi ile bu hikayenin dolaylı olarak başladığı ileri sürülebilir (Şekil 2-8). Bu başlangıcın dolaylı olarak tanımlanmasının nedeni ise İbrahim Bodur’un evi gördüğü zamanlarda mimar arayışının olmaması, yalnızca bir mimar ile inşa edilen evi deneyimlemesinin söz konusu olması, ancak daha sonra Çanakkale Seramik yapılanmasının başlangıcına denk gelen süreçte, Çanakkale’nin Çan İlçesinde misafirhane yapısı ihtiyacı doğması sonucu önceden kafasında oluşan imaj doğrultusunda Yaubyan ile çalışmak istemesiyle ilişkilerinin resmiyet kazanmasıdır. Bu başlangıç sorgulandığında Yaubyan, bir yapı üzerinden en başından itibaren mimara güven duyulan ortamın sağlandığı ve aralarında işveren ya da müşteri mimar ilişkisinden ziyade, ilişkinin daha çok dostluk, ahbaplık ilişkisi ile yürüyen bir iletişim biçimi olarak oluştuğunu söyler. İş sözleşmesinin taraflar arasında meydana getirdiği mesafe konusunda ise; aralarında herhangi bir sözleşme yapmadıklarını/yapılmadığını, ancak bu durumun biraz da kendi iş yapma biçimi ve tutumuyla alakalı olduğuna değinir. Kendisine iş geldiği zaman onu mukaveleye bağlamak, pazarlık yapmak gibi bir derdinin yalnız Bodur ailesi özelinde değil, hiçbir zaman söz konusu olmadığını, yalnızca işi yapmayı düşündüğünü belirtir. Dolayısıyla, ödeme hususunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini (hiç) hesaplamadan, başından itibaren ekonomik karşılığını düşünmeksizin işi yapma kabulünden bahsedilebilir. Yaubyan’ın fiziksel arşivine bakıldığında da Bodur ailesi ile ilgili resmi dokümanlara, hesap defterlerine diğer resmi kurumlara çalışırken tuttuğu biçimde rastlanmadığı (özellikle yarışma yoluyla inşa edilen yapılarında düzenli hesap defterleri ve belgeleri bulunmaktadır), yalnızca işin yürüyebilmesine dair bilgi paylaşım klasörlerinin ve notlarının olduğu görülür. Özetle, somut bir ürünü görerek başlayan iletişimin, işin hukuki ve ekonomik boyutu bağlamında da karşılıklı (konuşulmadan) güven ortamın sağlandığı durum söz konusudur. Zamanla is, Bodur ailesine ait mimari bir iş olduğunda kendisine geldikleri, danıştıkları bir boyuta taşınan diyalog, karşılıklı iletişimin “ideal” olduğunun taraflar tarafından kabul edildiği ve Yaubyan’ın ailenin mimarına dönüştüğü bir iş birliği modeli oluşmuştur. Yaubyan içinde bulunulan bu ilişki durumunun örneklerine aslında o dönemde de çok sık rastlanmadığını, mimar özneye böyle bir ilişki biçiminin denk gelmesinin ancak şans olarak görülebileceğini, kendi mesleki hayatında Bodur ailesinin oldukça önemli bir yerde durduğunu ve bunun kendi şansı olduğunu, “Bir eser/eserler meydana getirmemde yardımcı oldular, daha ne olacaktı ki…” sözleriyle anlatmaktadır.

Yukarıda bahsedilen literatür baskın metinler bağlamında yapılan nehir söyleşinin sökümü yapıldığında; ilk olarak bilinç seviyesi açısından, işverenin teknik dil konusunda, ilk kez bir mimarla çalışıyor olmalarına rağmen iletişimlerinde problem haline gelecek ortamın (hiç) yaşanmadığı, kaldı ki kendisinin üç boyutlu olarak da  sunumlar hazırlamadığı, yalnızca plan düzlemi üzerinden alternatifli bir şekilde konuş(ul)arak,  daha çok işin ilerleyişinin nasıl ilerlediğine dair 15 günde bir bilgilendirme toplantıları yaptıkları sonucu çıkmıştır. İşverenin yalnızca yapılacak olan ana fonksiyona karar verdiği, diğer tüm kararları mimara bıraktığı yaklaşımı söz konusudur. İşe ne zaman dahil olduğu hususunda ise Yaubyan, özellikle Merkez Bina ve Bodur Evi özelinde iki ayrı alternatifi olan arsalar arasında dahi kendisinin seçim yaptığını, kimler ile çalışacağı, iş programını kendisinin belirlediğini örnek vererek anlatmaktadır. Dolayısıyla, Yaubyan karar verdiği düşüncelerin hiçbir kısıt/engelleyici unsur olmadan yapıldığı, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda kalmadığı, fikirlerinden ödün vermesine gerek kalmadığı bir iş birliği tasvir etmektedir. Diğer bir yandan ise işveren değerlendirmesi yapan Yaubyan’ın, programın kullanıcıya göre gözlem yaparak, sorarak hazırlanmasının mimarın (kendi) sorumluluğu olduğunu ve işverenin memnuniyetinin sağlanmasının da mimarın vazifesi olduğu düşüncesi ve bilinci mevcuttur. Mimar özne bağlamında bilinç seviyesi ile ilgili değerlendirmeye gelindiğinde, Yaubyan’ın üstün niteliklere sahip, “iyi”, “değişik” yapı yapma derdinin hep olduğu, ancak kendini mimar olarak yüksek kültürlü üst bir kurum olarak görmediği söylemlerinden açıkça anlaşılmaktadır ki “bir yere kadar” mimarın esneme payının işverenin yaşamına göre şekillenmesi gerektiği bilinciyle mimari duruşundan bahsetmektedir. Bu yaklaşım bilincine rağmen üretim sürecini, Bodur ailesi işleri özelinde devamlı değişiklikler, revizyonlar talep edilen durumun yaşanmadığı bir süreç olarak anlatmaktadır.

İkinci ana başlık olarak, karar mekanizması bağlamında rol paylaşımı konusunda Yaubyan; daha en başından otorite, hiyerarşi gibi “gerilimli” ilişkilerin olmaması ve seçim yaparken güvendikleri biriyle çalışmaya başladıklarını düşünmesi sebebiyle, tasarım fikri konusunda özgür bırakıldığını düşündüğünü dile getirmektedir. Yaubyan mimarın özgür hissetme halinin ekonomik nedenlerle günümüzün temel meselelerinden biri olan zaman ve hız bağlamında getirdiği kısıtların, işverenin yeni yapılanma süreci içinde olmaları sebebiyle aceleci bir tavrın söz konusu olmadığı, aksine sürecin yavaşlatılmasının isten(il)diği yönünde deneyimini aktarır. Dolayısıyla tasarımını etkileyen kısıtlar bu bağlamda oluşmamıştır. Ekonomik boyutun malzeme seçimi, yapım yöntemleri vb. tasarım kararlarını etkileyebilecek boyutuyla ilgili herhangi bir engelleyici unsurla karşılaşmadığını ise özellikle “Malzeme konusunda cephe malzemelerini seramik isteyebilirlerdi ancak bu konuda bile bir tercihleri olmadı” şeklinde örneklendirerek açıklamaktadır. Yalnızca Merkez Binası özelinde imarın getirdiği kısıtlılıktan dolayı, binanın formunun arsadan çıkmasına ve zaman meselesinin işin sonuna doğru mevzu olduğunaysa istisna olarak değinir. İşverenin fikir kaynağı olma halinin, fonksiyon bazında kaldığını, Bodur Evi örneğinde aslında kapalı yüzme havuzu düşünmemişken sonradan işveren talebiyle eklendiği, ancak kalanında fikri bir müdahalede bulunmadıklarıyla açıklar.

Özetle, yapılan görüşme ve değerlendirmeler ışığında; işveren-mimar ilişki ve iletişim dengelerinin mimar gözünden “ideal” koşullarda gerçekleştiği, yukarıda geliştirilen metodolojiye göre tespit edilen diyaloğun temellerinin sağlam olması nedeniyle yapıların mimari niteliklerinden bahsedebildiği sonucu çıkarılabilir.

Resim 1. 1958 Şenterziyan Evi fotoğraflar (Nişan Yaubyan Arşivi).

3. 1964 Çanakkale Seramik Fabrikası Giriş Mahali, Misafirhane; Çan ve 1974 Bodur Evi; Bebek Yapılarının Arşivde Yer Alan Teknik Detaylarının Dökümü
Arşiv çalışması sonucu kategorize edilen Yaubyan-Bodur ailesi işleri özelinde işveren-mimar ilişkilerini okumak amacıyla başlangıçta aileyle yapılan ilk yapılı proje olma özelliğiyle yalnızca 1964 Çan Çanakkale Seramik Fabrikası Giriş Mahali ve Misafirhane yapılarına odaklanması planlanmıştır. Ancak yapılan söyleşiler sonucu Yaubyan’ın 1974 Bebek, Bodur Evi’nin “kendisinin ustalık eseri olduğu” söylemi ve aradaki diyalog sürecinin bu örnek üzerinden anlat(ıl)ması sebebiyle Bodur Evi kapsama dahil edilmiştir. Bu doğrultuda, çalışmanın bu bölümünde bu yapılar ile ilgili arşivde yer alan teknik detayların literatüre kazandırılması hedeflenmiştir.

 1964 Çanakkale Seramik Fabrikası Giriş Mahali, Misafirhane; Çan
Yaubyan’ın tasarım yaklaşımında gerek Bodur ailesine yaptığı işlere gerekse diğer projelerine bakıldığında giriş mahali/holü ve “kapı” meselesine oldukça önem verdiği görülmektedir. Yaubyan, kapı ve giriş hususunun, kullanıcı ve ziyaretçilerin mekan ile kurduğu ilk ilişkiye işaret ediyor olması nedeniyle mekana dair intiba yaratması durumunu önemli bulduğunu, “heykelsi” öğelerle tasarım problemine yaklaşılabileceğini dile getirir. Fiziksel arşivinde de yaptığı pek çok yapının yalnızca dış mekan değil, iç mekan kapılarının da 1/20 ölçekten 1/1 ölçeğe uygulama detayları yer alır. Çanakkale Seramik Fabrikası’nın giriş kapısı ve misafirhanesini de tesisin yeni yapılandığı süreçte, sınırlarının çizildiği giriş kapısı, İbrahim Bodur’un Çan’da bulunduğu zaman dilimi ve özellikle seramik festivallerinin yapıldığı dönemlerde misafirlerini ağırladıkları, yerleşkenin ziyaretçi üzerinde ilk intiba uyandıran yapıları olarak değerlendirilebilir.

Misafirhane yapısı, sirkülasyon sistemi üzerine parçacıl olarak konumlandırılan mekanlardan oluşur. Omurga olarak kurgulanan sirkülasyon mekanı yüksekliğinin alçak tutulması ve ana mekanlarda tasarlanan eğimli çatıların koridorla kurduğu ilişki yoluyla mekanlara ışık alınması da ana tasarım kararını oluşturmaktadır. Eğimli çatı çözümüyle birlikte, yağmur-su oluk detaylarının tasarım öğesi haline getirildiği ve peyzaj tasarımında su kanalları ve giderlerin estetik açıdan yapı tasarımına değer kattığı görülmektedir.

Yaubyan, her ne kadar işveren-mimar ilişkileri bağlamında Fabrika Giriş Mahali ve Misafirhane yapılarını ele almasa ve aralarındaki diyaloğu Bodur Evi ile Genel Müdürlük Binası üzerinden tanımlasa da bu yapıların beraber çalışma devamlılığının sağlanmasına aracılık etmesi bağlamında yeri büyüktür.

Resim 2. 1964 Çanakkale Seramik Fabrikası, Çan Giriş Kapısı fotoğrafı (Nişan Yaubyan Arşivi).

Resim 3. 1964 Çanakkale Seramik Fabrikası, Çan misafirhane dış mekan fotoğrafı (Fotoğraf: Atom Şaşkal).

Resim 4. 1964 Çanakkale Seramik Fabrikası, Çan misafirhane dış mekan fotoğrafı (Fotoğraf: Atom Şaşkal).

Resim 5. 1964 Çanakkale Seramik Fabrikası, Çan misafirhane dış mekan fotoğrafı (Fotoğraf: Atom Şaşkal).

Resim 6. 1964 Çanakkale Seramik Fabrikası, Çan misafirhane dış mekan fotoğrafı (Fotoğraf: Atom Şaşkal).

Resim 7. 1964 Çanakkale Seramik Fabrikası, Çan misafirhane dış mekan fotoğrafı (Fotoğraf: Atom Şaşkal).

Resim 8. 1964 Çanakkale Seramik Fabrikası, Çan misafirhane iç mekan fotoğrafı (Fotoğraf: Atom Şaşkal).

Resim 9. 1964 Çanakkale Seramik Fabrikası, Çan misafirhane iç mekan fotoğrafı (Fotoğraf: Atom Şaşkal).

Resim 10. 1964 Çanakkale Seramik Fabrikası, Çan misafirhane iç mekan fotoğrafı (Fotoğraf: Atom Şaşkal).

1974 Bodur Evi; Bebek
Yaubyan’ın işveren-mimar ilişkilerinin; hem fiziksel arşivde yer alan belgeleri, hem de kendisiyle yapılan söyleşiler sonucu 1974 Bebek Bodur Evi üzerinden okunabileceği sonucuna varılmıştır. Alternatifli arsa seçiminden (Resim 19), arşivde bulunan ilk görüşme eskiz dosyasına (Şekil 7-11), toplantı notlarından (Resim 20-23) yapı ile ilgili teknik detayların orijinal çizim (Şekil 38,39,40,41) ve fotoğraflarına (Şekil 42,43,44,45,46,47,48,49,50) kadar bilgilerin her birinin Yaubyan’ın arşivinde (halen) mevcut olması değinilen ilişkilerin okunmasına olanak sağlamaktadır. Yaubyan’ın Bebek Evi’nin arsasının imar planı üzerinde çalıştığı ve bunun öncesinde ilk görüşme toplantısı için beş ayrı önerinin vaziyet planı, kat planları ve kesitlerini çalıştığı görülmüştür. Hazırladığı bu önerilerden bir tanesinin (3.Öneri, ki bu önerinin diğer önerilere göre daha detaylı hazırlandığı görülmektedir), sonuç proje ile neredeyse tamamen örtüştüğü, tamamlanmış projede yalnızca ufak değişiklikler ve eklerin olduğu dikkat çekmektedir. Toplantı notlarına bakıldığında ise yalnızca bina programına ve fonksiyonel kullanımlara dair isteklerin notlarının yer aldığı da açıkça görülür.

Yaubyan, Bodur Evi’nin en önemli tasarım kararının “haremlik”, “selamlık” kavramlarını ele alarak, gündelik hayat ve misafir kabul edilen mekanların birbirinden ayrılması olarak tanımlar. Giriş kapısında da yukarıda değinildiği üzere heykelsi bir görünüm elde etmeyi amaçlayarak, merdiven kulelerinin yer aldığı sağır yüzeyler tasarladığını dile getirir.

Resim 11. Bebek Bodur Evi fotoğrafı (Nişan Yaubyan Arşivi).

Resim 12. Bebek Bodur Evi fotoğrafı (Nişan Yaubyan Arşivi).

Resim 13. Bebek Bodur Evi fotoğrafı (Nişan Yaubyan Arşivi).

4. Sonuç
Çalışma, mimar-işveren arasında kritik olarak adlandırılan ilişkiyi ve iletişimin ürüne nasıl yansıdığını, Yaubyan-Bodur Ailesi arasındaki iş birliği modeli ve yapıları üzerinden yeniden değerlendirmek, tartışmaya açmak ve 2017 yılında Salt Galata tarafından düzenlenen İşverenler Sergisi’ne de bir ek olarak, konunun devamlılığını sağlamayı amaçlamıştır. Literatürde mimar-işveren-ürün odaklı var olan metinlerin analizi sonucu önerilen mimar-işveren değerlendirme kriterleri ışığında yapılan mimar gözüyle işveren değerlendirme bulguları; aradaki iletişimin “ideal” olarak çizildiği, literatürde konu ile geçen tartışmalarda bahsi geçen “gerilimli” olarak tanımlanan ortamın hiç yaşanmadığını göstermektedir. Yaubyan ile yapılan söyleşilerde, yapının teknik detayları üzerinden konuşulduğu süreçte dahi ürünü ana konu haline getiren bir anlatım diline/üslubuna rastlanmadığı gibi, “nitelikli” eser ortaya koymak için işverenin yaklaşımının öneminin ve sınırların karşılıklı sağlanan güven ortamında çizildiği çalışma modelinin öneminin vurgulanması söz konusudur. Dolayısıyla, mimarın zaten yapı yapabilmenin kritik olduğunun bilinci ve işveren ile iş birliğinin, ortak üretim alanı olduğunun bilincinin mevcut olduğu söylenebilir. Çalışmada en çok dikkat çeken hususlardan biri ise iş sözleşmesinin dahi yapılmasına gerek duyulmayan ve günümüz çalışma modellerinden oldukça farklılaşan karşılıklı güven ilişkisinin kurulması olduğu söylenebilir.

Kaynaklar

  1. Dinçer, D., (2017), “Gerçekleşen Hayaller Ortaklığı”, XXI, https://xxi.com.tr/i/gerceklesen-hayaller-ortakligi, 17.06.2020.
  2. Sorguç, C., (2017), “Mimar-İşveren İlişkisi: Mutabakat mı Gerilim mi?”, Hürriyet Kitap Sanat, Sayı 37.
  3. Balkır, G., (2010), “Mimarlık İş Sözleşmesinin Hukuki Yapısı”, Mimarist, No.36, s.102-108.
  4. Rabencek, A., (1969), Cybermation: A Useful Dream, Architectural Design- Sep.1969.
  5. Friedman, Y., (1975), Toward a Scientefic Architecture, The MIT Press.
  6. Nam, C.H., Tatum, C.B., (1997), Leaders and Champions for Construction      Innovation”, Construction Management and Economics, 15(3), s.259-70.
  7. Lindainl, G., Ryn. N., (2007), “Clients’ Goals and the Construction Project Management Process Facilities”, Construction Project Manegement 25 (3/4), s. 147-156.
  8. Erbil, Y., Akıncıtürk, N., (2010), “Mimarlık Ofislerinin Yenilikçi Sürecinde, Kullanıcı ve Müşterlerin Stratejik Rolü Üzerine Kualitif bir Araştırma Deneyimi”, Megaron, 5(1), s.43-50.
  9. Görgülü, T., (2006), “Mimar-Kullanıcı İlişkisinin Satış Sonrası Sloganları Bağlamında Sorgulanması ve Sonuç Ürünler”, Mimarist, No.21, s.32.
  1. Sayın, N., (1996), “Yapılar, Mimarlar ve Mal sahipleri”, Mimar İşveren İlişkileri- Mimar Gözüyle İşverenler, Mimarlık Dergisi 268, 34 Sayı 2, s.30-31.
  2. İzgi, U., Bektaş, C., Gürsel, E, Başarır, Ö., Karaarslan, M., (1996), “Mimarlıkta Yapının Meydana Gelme Süreci: Mimar-İşveren İlişkileri” Söyleşi Metni, Ege Mimarlık, s.31-41.
  3. Öner, M., (2017), İşverenler Sergisi Röportajı, Salt Galata, İstanbul.
  4. Salt Araştırma ve Programlar, (2017), “Başarılı yapıların ardındaki ikili: Hevesli Mimar- Tutkulu İşveren”, İşverenler Sergisi, https://saltonline.org/tr/1668/isveren-sergisi, 17.06.2020
  5. Süzek, S., (2005), İş Hukuku, s.192, İstanbul.