Biyota

Tasarım
Praxis Landscape, Salon Alper Derinboğaz

Proje Yeri
İstanbul, Türkiye

Tasarım Ekibi
Enise Burcu Derinboğaz, Alper Derinboğaz, Oğuz Kemal Başar, Ece Yakupoğlu, Ekin Cem Tümbek, İzel Beşikçi

Danışmanlar
Oral Yağcı, Ekrem Işın

Proje Tarihi
2020

Praxis Landscape ve Salon Alper Derinboğaz iş birliğiyle tasarlanan, İstanbul Senin, Haliç Kıyıları Tasarım Yarışması kapsamında ödül kazanan Biyota, Haliç’in ekolojik varlığını güçlendirecek ortak yaşam alanları oluşturmayı hedefleyen bir dizi mikro ölçekli strateji sunuyor.

Biyota, belirli bir bölgede ya da çevrede bulunan bitki ve hayvan yaşamının bütününü tanımlayan bir biyoloji kavramıdır. Proje kapsamında Biyota, Haliç’in kentleşme tarihini, kültürel ve sosyal yapısını, dönüşümünü ekolojik varlığı ve yıpranmış değerini; kentsel tasarım, mimarlık ve peyzaj mimarlığının çağdaş yaklaşımlarıyla örme çabasını karşılayan kavram olarak kullanılmış. Proje önerisi bu yaşam bütünü kurgusundan hareketle Haliç’in ekolojik varlığını güçlendirecek ortak yaşam alanları oluşturmayı hedefleyen bir dizi mikro ölçekli strateji sunuyor. Haliç’in kentleşme tarihini, kültürel ve sosyal yapısını, dönüşümünü ekolojik varlığı ve yıpranmış değerini yeniden canlandırma çabalarıyla örüyor.

İstanbul üzerinden göç eden kuşları izlemek için kentte sayılı kuş gözlem noktaları bulunuyor. Proje kapsamında Sütlüce’de önerilen yeni sulak alan ve kuş gözlem noktası Haliç’i bir durak olarak kullanan kuşların rahatlıkla üreyebilmesi, bu kuşların gözlenebilmesi için Haliç’in ekolojik olarak en önemli kısmında öneriliyor.

Haliç’in derinlik ve rekreasyon yoğunluğu açısından uygun yerlerine yerleştirilen farklı tipteki yapay resifler, zooplanktonların tutunmasını sağlayarak balık çeşitliliğini artırma, buna bağlı olarak da yerli ve göçmen kuşları Haliç’e çeken bir mıknatıs görevi görüyor.

Ekolojik tahayyülün flora ve fauna kadar önemli olan parçası insan, proje kapsamında ürettiği mekan, dönüştürdüğü ve büyüttüğü kültürle birlikte bu ortak yaşamın bağlayıcısıcıdır. Zaman içerisinde kentin altyapı ihtiyaçlarına, siyasi kararlarına bağlı olarak maruz kaldığı müdahalelerle bozulan yakın çevre ilişkilerini yeniden kurmak projenin temel hedeflerinden biridir. Alan içerisinde bulunan Miniatürk, Nilüfer Park, Haliç Kongre Merkezi korunmuş olup, yakın çevreyle kurdukları ilişkilerinin sınır elemanlarının yeniden düşünülerek güçlendirilmesi öneriliyor. Geçirgen Sınırlar olarak adlandırılan sınır tipolojisi, bu alanların ihtiyaç duyduğu mahremiyeti bozmadan, görsel fiziksel ve ekolojik bütünlük sağlamayı kolaylaştırıyor.

Ulaşım anlamında karşı kıyı ile bağı zayıf olan proje alanı için mekansal bir ulaşım aracı önerilmiş. Ahşap bir strüktür olan “yüzer köprüler” Haliç boyunca sürdürülebilir bir ulaşım sistemi olarak düşünülmüş, aynı zamanda kıyı boyunun kent hayatına katkı sağlamak için açık hava sineması, tiyatro ve sokak çalgıcıları için sahne alanı açmayı amaçlamış. İskeleler ise Haliç panoramasına açılan seyir platformları olarak yer alırken festival gibi dönemlerde çeşitli performanslar ve gösterimler için seyir alanlarına dönüşüyor. Güneş tarlaları, mevcut otoparklar üzerine yerleşen ve açık alanlarda kullanılan, alanın enerji ihtiyacını karşılamak üzere geliştirilmiş üst örtü sistemleridir. Proje alanı için geliştirilen tüm bu önerilerin Haliç’in geneline uygulanabilirliği, bir pilot bölge olarak Sütlüce’de başlatılacak stratejik bir dönüşüm modelinin ilk aşaması olarak öneriliyor.

Yüzer Köprüler
İstanbul’un hem çevresel sebepler hem de kentsel yaşamın kalitesi açısından katlanılamaz hale gelmesinin önündeki en önemli problem otomobil baskısıdır. Buna karşın Haliç durgun suları ile ulaşım açısından deniz ulaşımı için çok önemli potansiyelleri barındırıyor. Haliç’in sığ sularında kullanılan dönemin (1920-61) Haliç Vapurlarının primitif yapısı bu konuda birçok ipucu verebilir. Bu bağlamda kıyı şeridini İstanbul’un kent hayatına katkı sağlayacak bir şekilde kazandırabilmek için sürdürülebilir bir ulaşım biçimi olarak “yüzer köprüler” önerilmiş.

Seyir İskeleleri
Yüzer köprüler ve seyir iskeleleri bir arada çalışan sürdürülebilir ve mekansal bir ulaşım aracını Haliç’e kazandırmayı amaçlıyor. Haliç’in iki yakasını dikiş ipliği gibi birbirine diken iskele sistemi, ulaşım ihtiyacını düşük karbon ayak izi ile aşarken kullanıcılarına panoramik bir yolculuk sunuyor. Seyir iskeleleri, yüzer köprüler ile bir arada çalışarak ulaşımı sağlamak ve çeşitli gösteri sanatları için yer açmayı amaçlıyor. Seyir iskeleleri yüzer köprüler bağlı değilken amfi düzenindeki bekleme alanında oturan ziyaretçilere Haliç’in panoramasından çeşitli açılar sunuyor. Yüzer köprü veya “gezici sahne” modülleri karaya bağlı olduğunda ise perdesi açılan bir salon gibi işlevsel ve mekansal bir bütünlük sağlamayı amaçlıyor.

Gezici Sahneler
Spontane, amatör veya profesyonel farklı ölçeklerde birçok gösteri sanatının yer aldığı tiyatroları salonları ve sahneleri İstanbul yıllar içinde kaybetti. İstanbul sakinlerinin bir araya gelebileceği, birlikte gülüp ağlayabileceği, karşılıklı anlayış geliştirebileceği olumlu buluşma alanları tükendi. Aksine teknolojinin getirdiği bir gösteri monopolisine maruz kalındı. Bu bakımdan gezici sahneler, yüzer köprüler ve seyir iskeleleri kent sakinlerinin gösteri sanatları ile “topluluk ölçeğinde” bir araya gelebileceği alanlar açmayı amaçlamış.

Yüzer Köprüler
Festival, kutlama veya gündelik İstanbul yaşantısının bir parçası olarak çeşitli dönemlerde iskeleye bağlı durumlarda performans platformu, yüzer sahne veya açık hava sinema perdesi olarak çalışıyor. Böylelikle İstanbul’ da amatör ölçekte yer bulmakta zorluk çeken performans, müzik ve sinema topluluklarını yer açmayı amaçlıyor. Sahne tekelleşmesinin önüne geçiyor. Haliç peyzajı ile bütünleşen özgün performans ve gösterimlerin İstanbulluların kent yaşantısına katkı koyarken yeni sanat birliklerine alan sağlamış oluyor.

Kuş Gözlem Kulesi
Kuş Gözlem Kulesi bir “ekoton”da yani ekolojik eşikte bulunuyor. Deniz ekosisteminin akarsuya dönüşümü, bütün koyu izleyebilecek bir vista sağlayışı ve kuş göç rotasında olması ile bir kesişim noktasını ifade ediyor.

Güneş Tarlası
Parkların aydınlatma ve bakım için enerji tüketimi sürdürülebilir ve “doğal” olmaktan çok uzaktadır. Bununla birlikte Haliç Kongre Merkezi otoparkı gibi geniş sert yüzeylerin sebep olduğu Kentsel Isı Adası etkisi bu bölgelerin özellikle yaz aylarında kullanılamaz hale gelmesine sebep oluyor. Bu kapsamda potansiyel gölgeleme elemanları ile ısının hapsolmasının önüne geçilebilir ve enerji sağlayacak yüzeyler oluşturulabilir. Bu enerji de parkların bakımı ve aydınlatması için kullanılarak kendi kendine yeten alanlara dönüştürülebilir.

Seyir iskeleleri ve yüzer köprüler, hafif strüktürler çelik bağlantılı lamine ahşap strüktürlerden oluşuyor. İstanbul’da deprem yönetmelikleri ve imar kaçakları ile birlikte genel yapı dili kabalaştı. Buna karşın tasarım ekibi, hafifleyerek, incelerek daha az tüketerek depreme karşı önlem almanın, fonksiyonları daha az kapalı alanla çözmenin de mümkün olduğuna inanıyor. Bu yapılar da hafifleyerek yapı güvenliği sağlamak, küçülerek fonksiyon üretmek prensipleri ile tasarlanmış.