Mimarlıkta Sökülebilirlik Paradigması
Rojda Naz Alibeyoğlu, Arş. Gör., Yüksek Mimar, Doktora Adayı
Kafkas Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Yapı Bilgisi Anabilim Dalı
Beyzanur İnce, Yüksek Mimar, Doktora Adayı
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Anabilim Dalı
Özlem Eren, Prof. Dr.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Anabilim Dalı
Mimarlık dünyası, her geçen gün daha fazla çevresel ve sürdürülebilir hale gelmektedir. Günümüz toplumunun sürekli değişen çevre ve ihtiyaçları göz önünde bulundurulduğunda, yaşam alanlarımızın da bu değişimlere paralel olarak dönüşmesi gerekliliği kaçınılmazdır. Modern dünya daha değişken ve dinamik bir yapıya bürünürken, çevresel sürdürülebilirlik ve adaptasyon kabiliyetine verilen önem artmıştır. Bu bağlamda, kullanıcı ihtiyaçlarına göre şekillenebilen ve kullanım ömürleri sona erdiğinde farklı işlevlerle yeniden değerlendirilebilen yapılar, çağdaş mimarlık anlayışının temel taşları haline gelmiştir. Dolayısıyla, mimarlık pratiği, yapıların kullanım süreçlerinde esneklik ve yeniden şekillendirilebilirlik özelliklerini bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. Günümüz mimarlık pratiğinde, geleneksel yaklaşımların yanı sıra tasarım ve inşa süreçlerinde önemli bir yer tutan sökülebilirlik ilkesi yaygınlaşmaya başlamaktadır. Buna göre, çalışma sökülebilirlik ilkesinin mimarlık pratiğine entegrasyonunu ve tasarımın başlangıcından yıkım veya yeniden kullanım aşamalarına kadar olan süreçlerde nasıl uygulandığını detaylıca incelemektedir. Bu ilkenin gelecekteki tasarımlar üzerindeki potansiyel etkileri değerlendirilmekte olup, modüler tasarım teknikleri ve yeniden kullanılabilir malzemeler gibi sürdürülebilirlik stratejilerinin nasıl benimsendiği analiz edilmektedir.
Tasarım ve Uygulama Sürecinde Sökülebilirlik Yaklaşımı
Araştırma, sökülebilirlik ilkesinin tasarım ve uygulama süreçlerine entegrasyonunu kapsamlı bir şekilde gözden geçirmekte ve literatürdeki eğilimleri ve çelişkileri belirleyerek bu konuya yeni bir bakış açısı getirmeyi, daha önce fark edilmemiş önemli bağlantıları ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda, literatüre erişim sağlamak için mevcut veri tabanları arasından “Scopus” tercih edilmiştir. İleri düzey arama özellikleri, indekslediği dergilerin geniş kapsamı ve bilim ağını entegre edebilme kabiliyeti bu veri tabanının seçiminde etkili olmuştur (URL 1).
Buna göre, belirli anahtar kelimelerden yararlanılarak kapsama dahil edilecek kaynaklar belirlenmiştir. Bu anahtar kelimeler, araştırma konusuyla doğrudan ilişkilidir ve çalışmanın odak noktasını belirtmektedir. Böylece, ilgili makaleleri etkili bir şekilde bulmayı ve sınıflandırmayı sağlamıştır. Anahtar kelimeler, “Sökülebilir Tasarım (ST) veya Prefabrikasyon veya Modüler Yapı” ve “Mimarlık ve Tasarım veya İnşaat Teknikleri” olarak belirlenmiştir. Ancak, literatür taraması İngilizce dilinde yapıldığından bu kelimeler “Design for Disassembly or DfD or Prefabrication or Modular Construction” ve “Architecture and Design or Construction Techniques” olarak aratılmıştır. Araştırma alanını sınırlamak amacıyla taramanın yapıldığı yayın türü de sadece dergi makalelerini içerecek şekilde düzenlenmiştir.

Şekil 1. Yıl analizi grafiği (URL-1). Figure 1. Annual analysis graph (URL-1).
19.04.2024 tarihinde, güncel verilerin incelenmesi için 2000-2025 yıl aralığını kapsayacak bir araştırma yapılmış ve veri tabanı aracılığıyla toplam 171 kaynağa erişim sağlanmıştır (Şekil 1 ve Şekil 2). Sökülebilirlik yalnızca mimarlıkta değil, diğer disiplinlerde de güncel bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda, endüstriyel ürün veya mekanik sistemler gibi inşaat sektörü dışındaki bilimsel alanlarda yapılan “103” makale kapsam dışı bırakılmıştır. Mimari tasarımda otomasyonu içermesi, modüler yapı alanındaki veri veya elemanların sökülebilirliğe katkılarını açıkça belirtmesinden dolayı ise toplamda “68” makale incelemeye dahil edilmiştir. Ancak, araştırma sorusuyla doğrudan ilgili olduğundan ve bu konuya en fazla katkı sağlayan verileri sunduğundan çalışma kapsamında “18” makaleye atıfta bulunulmuştur.

Şekil 2. Konu alanı analizi grafiği (URL 1). Figure 2. Subject area analysis graph (URL 1).
Bu çalışma, mimarlıkta sökülebilir-modüler tasarım ve prefabrikasyon stratejilerinin entegrasyonu ile bunların çevresel sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini incelemektedir. Bu şekilde, sektördeki bilgi boşluklarını ve uygulama engellerini ortaya koymaktadır. Araştırmalar, teknolojik gelişmelerin ve çok disiplinli iş birliğinin önemini vurgularken, nicel veri eksikliği ve uluslararası standartların yetersizliği gibi kritik alanlarda ilerleme ihtiyacını da göstermektedir (Silva vd., 2020). Bu nedenle, çalışma mevcut durumun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmakta ve sürdürülebilir mimari uygulamalarının gelecekte nasıl şekillendirilebileceğine dair yol gösterici bilgiler sunmaktadır. Diğer yandan, genel tasarım ilkelerini ve malzemelerin sökülebilir tasarım (ST) potansiyelini öne çıkararak yapı söküm tasarımının çevresel faydalarını incelemektedir. Ancak, ST için uluslararası kabul görmüş standart bir kılavuz setinin olmaması ve mevcut bina stokunun tam olarak kullanılmaması kaynakların verimli kullanımını engellemektedir. ST uygulamasının yaygınlaşmasının önündeki engeller arasında ise mevzuat eksikliği, tasarım ekibi ile müşteriler için zaman ve maliyet kısıtlamaları bulunmaktadır (Kirschke ve Sietko, 2021; Eren, 2024). Bu açıdan, yapı malzemeleriyle ilgili nicel veriler sunarak mimarların modülerlik ve geri dönüştürülebilirlik ölçütlerine dayalı bilinçli kararlar alması sağlanabilir. Ayrıca, “Bina Bilgi Modellemesi (BIM)” işlevlerindeki boşlukların tanımlanması ve “Autodesk-Revit” gibi yazılımlara özel parametrelerin eklenmesi önerilmektedir (Mattaraia vd., 2023; Farouk ve Abdelsabour, 2019). Bu yaklaşımlar, sökülebilirliğin mimari tasarımdaki işlenişinin daha iyi anlaşılmasına ve etkilerinin belirlenmesine katkı sağlayabilir.
Sökülebilirlik Kavramı, Felsefesi ve Tasarım Amacı
Sökülebilirlik, yapıların ve mimari bileşenlerin kullanım ömrünün sonunda kolayca sökülebilmesi, parçalarının yeniden kullanılması veya geri dönüştürülmesi amacıyla tasarlanmaları olarak tanımlanmaktadır. Bu kavram, döngüsel ekonomi prensiplerine dayanarak sürdürülebilir mimari tasarım pratiğinde giderek daha önemli bir yer tutmaktadır. Tasarım sürecinde, bu ilke bileşenlerinin kolay montajı ve demontajı minimum atık ve maksimum yeniden kullanım potansiyeli ile entegre edilmektedir (Hwang ve Kim, 2022). Bu doğrultuda, malzeme kullanımını ve inşaat tekniklerini yeniden şekillendirerek mimaride bir paradigma değişikliğine neden olmakta ve döngüsel ekonomi ilkelerini birleştirmektedir (Viscuso, 2021). Bu değişim, mimari tasarımın geri kazanılmış malzemeleri daha yaygın olarak kullanmasını ve deneysel test mantığından uzaklaşarak daha normatif uygulamalara doğru evrimleşmesini sağlamaktadır (Baiani ve Altamura, 2018).
Sökülebilirlik ilkesine yapılan bu vurgu, mimaride kalıcılık algılarına meydan okumakta ve profesyonelleri, malzemelerin yaşam döngüsünü ve yapıların zaman içindeki gelişim potansiyelini dikkate almaya teşvik etmektedir (Tablo 1). Bu sayede, binaların yeniden yapılanma gerektirmeden değişen ihtiyaçlara uyum sağlamasını mümkün kılmaktadır (Silva vd., 2020; Mitsimponas ve Symeonidou, 2024). Bu sebeple, tasarım karmaşıklığını ve maliyetleri azaltmayı amaçlayan bir yaklaşım olarak parça sayısı en aza indirilmeli, montaj süreçleri basitleştirilmeli ve bileşenlere kolay erişim sağlanmalıdır (Monetti ve Maffei, 2024).
Sökülebilirlik Pratiğinde Karar Verme Süreci
Mimarlıkta sürdürülebilir ve maliyet etkin tasarımlar, başlangıçta belirlenen çevresel hedefler ve eco-mimari prensiplerle sağlanmaktadır. Ancak, modüler tasarım bağlantı yöntemleri ve malzeme seçimi açısından kolay sökümü ve geri dönüşümü önceliklendirmektedir (Walsh ve Shotton, 2024). Bu durum; tasarımın kalitesini artırma, sürdürülebilirliğe uyum sağlama, maliyetleri kontrol etme ve potansiyel riskleri azaltmada etkilidir. Bu bağlamda, malzeme seçiminden enerji yönetimine, maliyet hesaplamalarından yasal uyumluluğa kadar bir dizi faktörü içermektedir. Modüler bileşenlerin montajı ve demontajı, mekanik bağlantı teknikleriyle kolaylaştırılmakta ve söküm süreçleri test edilerek iyileştirmeler yapılmaktadır. Karar verme süreci, yapıların yaşam döngüsünü dikkate alarak çevresel ve maliyet etkinliğini artırmaktadır (Chen vd., 2020). Karma karar verme modelleri ise, söküm ve yeniden işleme süreçlerini optimize ederek çevresel ve ekonomik performansları birleştirmektedir (Sanchez vd., 2020). Bu süreç; doğrusal, dairesel ve bütüncül olmak üzere üç kategoride ele alınmaktadır (Tablo 2).

Tablo 1. Sökülebilir tasarım felsefesi ve amacı. Table 1. Dismantlable design philosophy and its purpose.
Sökülebilirlik İlkesinin Modern Mimarlık Pratiğindeki Rolü ve Çözümleri
Çağdaş mimari, modüler inşaat sistemlerinin ve sökülebilir yapısal elemanların kullanımına yoğunlaşarak tasarım ve inşaat süreçlerindeki verimliliği artırmaktadır. ST ilkelerinin erken entegrasyonuyla yapı malzemelerinin geri dönüşümü kolaylaştırılmakta ve böylece, döngüsel ekonomiye katkıda bulunulmaktadır (Sanchez vd., 2020). Tekrarlayan bileşenlerin kullanımı, zaman ve maliyet tasarrufu sağlamakta; çıkarılabilirlik ilkesi ise, parçaların kolayca sökülüp yeniden monte edilmesini kolaylaştırmaktadır (Azhar vd., 2013; Ojeda ve Labarca, 2012). Böylelikle, binaların hızlı montajı inşaat sürecini hızlandırabilir ve kriz durumlarında acil konut çözümleri için gereken süreyi azaltabilir.

Tablo 2. Çağdaş ve sökülebilir mimaride karar verme süreçlerinin kriter bazlı değerlendirilmesi. Table 2. Criteria-based evaluation of decision-making processes in contemporary and dismantlable architecture.
Örneğin, prefabrike inşaat israfını en aza indirgeyerek maliyet etkin konutlar oluşturabilir veya modüler sistemlerin ölçeklenebilirliği, demografik değişikliklere hızlı yanıt verebilecek projelerin geliştirilmesini kolaylaştırabilir. Dahası, mimari uygulamada iş birlikçi ve disiplinler arası bir tutumla modüler bileşenlerin entegrasyonu ve inşaat programlarına uyum sağlanabilir (Tofiluk, 2023; Hwang ve Kim, 2022). Bu konuda yapılan araştırmalar, tasarımın erken aşamalarında mimari modülerliğe veri odaklı yaklaşımı teşvik etmekte ve montaj sürecini kolaylaştırmak için söküme uygun tasarım (DFA) ilkelerinin birleştirilmesinin önemini belirtmektedir (Monetti ve Maffei, 2024). Buna göre, modülerlik hesaplamalı süreçlerin ve dijital üretim teknolojilerinin dahil edilmesiyle mimarların geleneksel inşaat yöntemlerinden ayrılmasını sağlayabilir. Böylece, “BIM” gibi dijital araçların entegrasyonu bileşenlerin verimli yönetimini kolaylaştırabilir (Hwang ve Kim, 2022).
Sökülebilir Yaklaşımlar ve Örnekleri
Sökülebilir yapılar, modern mimari pratiğinde esneklik, sürdürülebilirlik ve yenilikçilik gibi temel prensipleri bir araya getirmektedir. Bu bağlamda, Hollanda’daki Fiction Factory tarafından tasarlanan “Wikkelhouse,” geri dönüştürülmüş kartondan yapılan modüler bir yapı örneği olarak ön plana çıkmaktadır. Yapı, çok katmanlı kartonun bir yapıştırıcı ile sıkıca sarılması ve su geçirmez bir kaplama ile güçlendirilmesi sürecinden geçmektedir. Bu teknik, yapıyı tekrar monte edilebilir ve çevre dostu bir yaşam alanı haline getirirken estetik açıdan zengin bir görünüm sunmaktadır (URL 2) (Resim 1, Şekil 3).

Resim 1. Hollanda’daki Fiction Factory tarafından tasarlanan Wikkelhouse (URL 2). Image 1. Wikkelhouse designed by Fiction Factory in the Netherlands (URL 2).

Şekil 3. Hollanda’daki Fiction Factory tarafından tasarlanan Wikkelhouse (URL 2). Figure 3. Wikkelhouse designed by Fiction Factory in the Netherlands (URL 2).
İsviçre, Zürih’teki “B2 Boutique Hotel + Spa,” eski bir bira fabrikasının butik otele dönüştürülmesiyle elde edilen bir diğer örnektir. Proje kapsamında, otel odaları modüler birimler kullanılarak tasarlanmış ve mevcut fabrika yapısına entegre edilmiştir. Bu dönüşüm, modüler tasarımın esnekliğini ve tarihi bir yapıyı modern ihtiyaçlara uygun hale getirme potansiyelini sergilemektedir (URL 3, URL 4) (Resim 2, 3).

Resim 2. İsviçre-Zürih’teki B2 Boutique Hotel + Spa (URL 3, URL 4). Image 2. B2 Boutique Hotel + Spa in Zurich-Switzerland (URL 3, URL 4).

Resim 3. İsviçre-Zürih’teki B2 Boutique Hotel + Spa (URL 3, URL 4). Image 3. B2 Boutique Hotel + Spa in Zurich-Switzerland (URL 3, URL 4).
Birleşik Krallık-Londra’da bulunan “Container City” ise, eski nakliye konteynerlerinin yeniden kullanılmasıyla oluşturulan modüler bir ofis ve atölye kompleksidir. Konteynerler, çeşitli konfigürasyonlarda birleştirilerek yenilikçi ve esnek çalışma alanları yaratmıştır. Bu proje, modüler ve sökülebilir yapıların maliyet etkinliğini ve çevre üzerindeki olumlu etkilerini vurgulamaktadır (URL 5, URL 6) ( Resim 4, Şekil 4).

Resim 4. Birleşik Krallık-Londra’da bulunan Container City (URL 5, URL 6). Image 4. Container City in London-United Kingdom (URL 5, URL 6).

Şekil 4. Birleşik Krallık-Londra’da bulunan Container City (URL 5, URL 6). Figure 4. Container City in London-United Kingdom (URL 5, URL 6).
Estonya merkezli firma Kodasema tarafından geliştirilen “Koda Walking Concrete,” beton kullanılarak üretilmiş taşınabilir bir ev modelidir. Bu yapı, sadece birkaç saat içinde monte edilebilecek şekilde tasarlanmış olup, minimal temel gereksinimleri ile her türlü araziye uyum sağlayabilir. Koda evleri, yüksek enerji verimliliği ve minimal çevresel etki sağlayacak biçimde inşa edilmiştir. Bu özellikler, Koda’nın şehir içi ve doğal alanlarda sürdürülebilir yaşam alanları oluşturma kapasitesini artırmaktadır (URL 7, URL 8) (Resim 5, 6).

Resim 5. Kodasema tarafından geliştirilen Koda Walking Concrete ev (URL 7, URL 8). Image 5. Koda Walking Concrete house developed by Kodasema (URL 7, URL 8).

Resim 6. Kodasema tarafından geliştirilen Koda Walking Concrete ev (URL 7, URL 8). Image 6. Koda Walking Concrete house developed by Kodasema (URL 7, URL 8).
“Building D(emountable),” Cepezed mimarlık bürosu tarafından tasarlanmış ve tamamen demonte edilebilir bir yapı olarak inşa edilmiştir. Bu yapı, 2019 yılında tamamlanmış olup, eski bir yapı kompleksinin yerine yapılmıştır. Yapının tasarımında hafiflik ve esneklik ön planda tutulmuş ve ayrıca, gaz bağlantısı olmaksızın ısı geri kazanımı gibi çevreci teknolojiler kullanılmıştır. Demonte yapı, prefabrike bileşenlerin kullanımı sayesinde kısa sürede monte edilmiş ve bu süreç, yapı malzemelerinin minimum düzeyde kullanılmasını sağlamıştır. Bu yapı, aynı zamanda Hollanda’nın 2050 yılına kadar inşaat faaliyetlerini tamamen döngüsel hale getirme hedefine katkıda bulunacak şekilde tasarlanmıştır (URL 9), (Resim 7, 8).

Resim 7. Cepezed mimarlık bürosu tarafından tasarlanan Building D(emountable) (URL 9). Image 7. Building D(emountable) designed by Cepezed architecture firm (URL 9).

Resim 8. Cepezed mimarlık bürosu tarafından tasarlanan Building D(emountable) (URL 9). Image 8. Building D(emountable) designed by Cepezed architecture firm (URL 9).
Spantech tarafından geliştirilen demonte yapılar ise, çeşitli sektörlerde uygulanabilirliği ile dikkat çekmektedir. Bu yapılar, özellikle sanayi salonları, spor tesisleri ve etkinlik yapıları gibi alanlarda kullanılmaktadır. Esneklik ve yeniden kullanım avantajları sunmakla birlikte, kolayca sökülüp farklı bir yerde yeniden kurulabilmektedir. Bu özellikler, uzun vadeli mekan gereksinimlerine uyum sağlama ve yapıların ömrünü uzatma konusunda etkilidir. Ayrıca, prefabrike yaklaşım inşaat sürecini hızlandırmakta ve maliyetleri düşürürken çevresel etkiyi azaltmaktadır (URL 10) (Resim 9, 10).

Resim 9. Spantech tarafından geliştirilen demonte yapılar (URL 10). Image 9. Demountable structures developed by Spantech (URL 10).

Resim 10. Spantech tarafından geliştirilen demonte yapılar (URL 10). Image 10. Demountable structures developed by Spantech (URL 10).
Son olarak, 1980’lerden kalma “Grosvenor Estate” binasının üzerine yapılan kat ilavesi, mevcut alan kullanımını %25 artırmıştır. Projenin net sıfır karbon hedefi, geri dönüştürülmüş çelik ve çapraz lamine ahşap (CLT) kullanımıyla gerçekleştirilmiştir. Yapıdaki çelik elemanların %34’ü önceki yıkımlardan elde edilmiş olup, bu malzemelerin uygunluğu EN1090 standardı ve SCI Çelik Protokolü P427 kapsamında değerlendirilmiştir. Toplamda 67 ton çelik kullanılan projede, 25 ton geri dönüştürülmüş malzeme kullanımıyla yaklaşık 60 ton karbon tasarrufu sağlanmıştır. Böylece, çalışma yapı sektöründe sürdürülebilirlik ve karbon azalımı açısından önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Yapılan araştırmalar, sökülebilir inşaat sistemleri ve ileri teknoloji mimari tasarım yaklaşımlarının mimari pratiğe olan etkilerini ele alarak modüler bileşen kullanımı, akıllı prefabrike çözümler ve 3D baskı teknolojileri gibi yenilikçi yöntemlerin mimari tasarım ve inşaat süreçlerindeki dönüştürücü potansiyellerini ele almaktadır. Özellikle, gelişmekte olan ülkelerdeki modüler inşaat sistemlerinin finansal, operasyonel ve teknik engellerini tanımlamakta ve bu sorunları incelemektedir. Yeni mimari modeller, iç mekanların kullanıcı ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılmasını sağlayan yenilikçi ahşap sistemleri ve bina bileşenlerinin tahribatsız sökülmesini kolaylaştıran teknolojileri geliştirmektedir (Silva vd., 2020).
Mimarın Rolü
Çağdaş mimari pratiğin incelendiği araştırmalar, mimarların rollerinin, metodolojilerinin ve uygulama süreçlerinin önemli bir dönüşüm sürecinden geçtiğini göstermektedir. Bu çalışmalar; demonte edilebilir yapılar, modüler inşaat teknikleri ve bilgi modellemesi gibi yenilikçi yaklaşımların mimarlık alanında sürdürülebilirlik, kullanıcı katılımı ve enerji verimliliği gibi temel değerleri nasıl dönüştürdüğünü ortaya koymaktadır. Eren (2024), sökülebilir yapı tasarımında mimarın rolünün önemini vurgulayarak tasarımcının yapının tüm yaşam döngüsünü kapsayan bütüncül bir yaklaşım benimsemesinin gerekliliğini belirtmektedir. Mimarlar, demonte edilebilir yapılar üzerine odaklanarak binaların kullanım ömrünü başlangıçta dikkate almalı ve bu durum, malzemelerin yeniden kullanıldığı veya geri dönüştürüldüğü döngüsel bir ekonomiyi teşvik etmelidir (Silva vd., 2020). Bu açıdan, sökülebilirlik prensibi hesaplamalı tasarım ve üretim süreçlerinin entegrasyonu aracılığıyla toplu özelleştirmeyi desteklemekte ve mimarların modüler sistemler içinde yüksek derecede tasarım varyasyonu elde etmelerini sağlamaktadır (Mitsimponas ve Symeonidou, 2024).
Bununla birlikte, mimarlar malzemelerin geri dönüştürülüp yeniden kullanılmasını sağlayan tasarımlarla döngüsel ekonomiye katkıda bulunurken “sistem tasarımcıları” olarak yeni bir rol üstlenmektedir (Viscuso, 2021). Ayrıca, son kullanıcıların yapı tasarımına doğrudan katılımını sağlayan platformlar oluşturarak sektördeki geleneksel yatırım modelini dönüştürmekte ve sakinlerin yaşam alanlarıyla ilgili karar verme sürecine katılabilmelerini sağlamaktadır (Luo vd., 2024).
Sonuç
Mimarlık, tarih boyunca insan ihtiyaçlarına, teknolojik gelişmelere ve toplumsal değişimlere duyarlı bir disiplin olmuştur. Günümüzde ise çevresel sürdürülebilirlik, kaynakların etkin kullanımı ve döngüsel ekonomi kavramları mimari tasarım ve uygulama anlayışlarında köklü bir paradigma kaymasına yol açmıştır. Bu bağlamda, çalışma mimarlıkta giderek önem kazanan sökülebilirlik ilkesinin bu paradigma kaymasının bir yansıması olarak nasıl konumlandığını ve mimari pratiğe olan etkilerini ele almaktadır. Sökülebilirlik ilkesi yapıların ve mimari bileşenlerin kullanım ömürlerinin sonunda kolayca sökülebilmesi, parçalarının yeniden kullanılması veya geri dönüştürülmesi amacıyla tasarlanmasını ifade etmektedir. Bu ilke, kaynak kullanımını minimize ederken geleneksel yapı ve malzeme kullanımından döngüsel ve sürdürülebilir bir yaklaşıma geçişi simgelemektedir. Mimarlık pratiğine entegrasyonu, tasarım sürecinin her aşamasında yenilikçi değişiklikler getirirken modüler tasarım anlayışının ve prefabrikasyon tekniklerinin benimsenmesini teşvik etmektedir. Diğer yandan, sökülebilirlik ilkesinin çevresel ve ekonomik etkileri açısından kritik bir öneme sahiptir. Çevresel açıdan, sökülebilir yapılar inşaat sırasında ve yıkım sonrasında ortaya çıkan atık miktarını azaltmaktadır. Ekonomik açıdan, yenileme ve bakım maliyetlerini düşürmekte ve yıkım süreçlerini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca, bu yapılar toplulukların değişen sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına hızlı yanıt verilmesini sağlayarak kentsel dönüşüm ve yenileme projelerinde tarihi ve kültürel dokunun korunmasına katkıda bulunmaktadır. Mimarlık pratiği, bu entegrasyonla topluma ve çevreye duyarlı bir tasarım anlayışını benimsemekte ve insan odaklı, çevresel sorumluluk bilinciyle yeniden şekillenmektedir.
Sonuç olarak, mimarlıkta yaşanan bu paradigma kayması sürdürülebilir çevresel sorumluluk ilkelerinin tasarım ve inşaat pratiğine entegre edilmesiyle karakterize edilebilir. Bunun sebebi, sökülebilirliğin mimari tasarımı malzemelerin yaşam döngüsü ve çevresel etkileri açısından yeniden şekillendirmesi ile sürdürülebilir, adaptif ve çevre dostu çözümlerin geliştirilmesine olanak tanımasıdır. Bu sayede, hem bugünün hem de geleceğin ihtiyaçlarına cevap veren yapılar oluşturulmasına katkıda bulunmaktadır. Bu dönüşüm, mimarlık disiplininin geleceğine şekil veren kritik bir faktör olarak kabul edilmekte ve teknolojik ilerlemelerle daha da hızlandırılmaktadır.
Kaynaklar
- Azhar, S., Lukkad, M. Y., & Ahmad, I. (2013). An investigation of critical factors and constraints for selecting modular construction over conventional stick-built technique. International Journal of Construction Education and Research, 9(3), 203-225.
- Baiani, S., & Altamura, P. (2018). Superuse e upcycling dei materiali di scarto in architettura: progetto e sperimentazione. TECHNE: Journal of Technology for Architecture & Environment, 16.
- Chen, Z., Zhong, X., Liu, Y., Liu, J., & Guo, N. (2020). Numerical study on modular slab-column steel structure based on simplified integrated floor. Advances in Structural Engineering, 23(6), 1195-1208.
- Eren, Ö. (2024). Sökülebilir Yapı Elemanlarının Tekrar Kullanımının Önündeki Engeller ve Yapılması Gerekenler. Tasarım Mimarlık ve Mühendislik Dergisi, 4(1), 40-56.
- Farouk, H., & Abdelsabour, I. (2019). (DFD) Design For Disassembly Framework: An Approach to Enhance the Design Construction Process. JES. Journal of Engineering Sciences, 47(6), 883-898.
- Hwang, K. E., & Kim, I. (2022). Post-COVID-19 modular building review on problem-seeking framework: Function, form, economy, and time. Journal of Computational Design and Engineering, 9(4), 1369-1387.
- Kanyilmaz, A., Birhane, M., Fishwick, R., & del Castillo, C. (2023). Reuse of Steel in the Construction Industry: Challenges and Opportunities. International Journal of Steel Structures, 23(5), 1399-1416.
- Kirschke, P., & Sietko, D. (2021). The function and potential of innovative reinforced concrete prefabrication technologies in achieving residential construction goals in Germany and Poland. Buildings, 11(11), 533.
- Luo, X., Zheng, X., Liao, C., Xiao, Y., Deng, C., Liu, S., & Chen, Q. (2024). Research on the modular design method and application of prefabricated residential buildings. Buildings, 14(9), 3014.
- Mattaraia, L., Fabricio, M. M., & Codinhoto, R. (2023). Structure for the classification of disassembly applied to BIM models. Architectural Engineering and Design Management, 19(1), 56-73.
- Mitsimponas, D., & Symeonidou, I. (2024). Identifying Trends and Typologies of Modular Constructions in Architecture. Nexus Network Journal, 26(1),49-69.
- Monetti, F. M., & Maffei, A. (2024). Towards the definition of assembly-oriented modular product architectures: a systematic review. Research in Engineering Design, 35(2), 137-169.
- Ojeda, J. E., & Labarca, C. (2012). Proyecto de título: Arquitectura para armar. ARQ(Santiago), (82), 24-29.
- Sanchez, B., Rausch, C., Haas, C., & Saari, R. (2020). A selective disassembly multi-objective optimization approach for adaptive reuse of building components. Resources, conservation and recycling, 154, 104605.
- Silva, M. F., Jayasinghe, L. B., Waldmann, D., & Hertweck, F. (2020). Recyclable architecture: prefabricated and recyclable typologies. Sustainability, 12(4), 1342.
- Tofiluk, A. (2023). Problems and challenges of the built environment and the potential of prefabricated architecture. Archives of Civil Engineering, 69(3), 405-424.
- URL 1: https://www.scopus.com, Son Erişim Tarihi: 19.04.2024.
- URL 2: https://www.archdaily.com/889151/modular-eco-housing-pushing-boundaries-with-cardboard, Son Erişim Tarihi: 10.06.2024.
- URL 3: https://www.b2hotel.ch/en/b2blog/from-brewery-to-hotel-wp1391-3.html, Son Erişim Tarihi: 10.06.2024.
- URL 4: https://www.homedsgn.com/2012/11/26/b2-boutique-hotel-by-althammer-hochuli-architekten, Son Erişim Tarihi: 10.06.2024.
- URL 5: https://www.mylondon.news/news/property/4-storey-london-building-made-23938469, Son Erişim Tarihi: 10.06.2024.
- URL 6: https://livinspaces.net/design-stories/ls-tv/inside-londons-container-city, Son Erişim Tarihi: 10.06.2024.
- URL 7: https://archello.com/project/koda, Son Erişim Tarihi: 10.06.2024.
- URL 8: https://www.autoevolution.com/news/koda-float-redefines-year-round-waterfront-living-minimalist-inside-and-out-167694.html, Son Erişim Tarihi: 10.06.2024.
- URL 9: https://www.archdaily.com/936389/building-d-emountable-architectenbureau-cepezed, Son Erişim Tarihi: 10.06.2024.
- URL 10: https://span-tech.com/demountable-buildings, Son Erişim Tarihi: 10.06.2024.
- Viscuso, S. (2021). Coding the circularity. Programmare il disassemblaggio e il riutilizzo dei componenti edili. TECHNE: Journal of Technology for Architecture & Environment, 22.
- Walsh, S. J., & Shotton, E. (2024). Integrating design for adaptability, disassembly, and reuse into architectural design practice. Sustainability, 16 (17), 7771.


