Venedik Mimarlık Bienali Ülke Pavyonları

Dünya mimarlık ortamının en önemli etkinliklerinden biri olan, “Geleceğin Laboratuvarı” temasıyla Lesley Lokko küratörlüğünde 18. kez ziyaretçileriyle buluşan Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde yer alan ülke pavyonlarından en dikkat çekici olanları derledik.

Derleyen: Gülce Halıcı, Mimar

Dünyanın en önemli mimarlık etkinliklerinden biri olan Venedik Bienali 18. Uluslararası Mimarlık Sergisi 20 Mayıs’ta kapılarını açmıştı. İki yılda bir gerçekleşen Venedik Mimarlık Bienali, küratörlerin ortaya koyduğu temalar ve söylemler çerçevesinde geliştirilen sergi ve projeler ile mimarlığa ilişkin kavram ve düşünceleri tartışmaya açıyor.

Bu yılki küratörlüğünü “Çeşitlilik bizim normumuzdur” bakış açısıyla Lesley Lokko’nun üstlendiği 18. Uluslararası Venedik Mimarlık Bienali’nin teması “Geleceğin Laboratuvarı” (The Laboratory of the Future) olarak belirlenmişti. 

26 Kasım 2023’e kadar açık kalacak sergide bu yıl 64 ulusal katılımcı yer alıyor. Lesley Lokko’nun çizdiği “Bu gezegende eşitlik, ırk, umut ve korku sorunlarının birleştiği tek bir yer var: Afrika. Antropolojik düzeyde hepimiz Afrikalıyız. Afrika’da ne oluyorsa bu hepimizin başına geliyor”  fikriyle paralel olarak pavyonlar, dekolonizasyon, dekarbonizasyon, kaynak yönetimi gibi fikirlerin arkasındaki anlamı yeniden yorumlayarak ve yapıbozuma uğratarak, yerel uygulama biçimlerinde gizli potansiyeli bularak, Lokko’nun temasına çeşitli şekillerde yanıt veriyor. Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu ise bu yıl Sevince Bayrak ve Oral Göktaş’ın tasarladığı “Hayalet Hikayeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi” projesini ağırlıyor.

Bienal’in önemli parçalarından biri olan, bu yıl Ippolito Pestellini Laparelli başkanlığındaki resmi ödül töreninde 2023 Altın Aslan Yaşam Boyu Başarı Ödülü Demas Nwoko’ya verildi. Alessandro Petti ve Sandi Hilal tarafından kurulan DAAR Altın Aslan En İyi Katılım Ödülü’ne layık görüldü. Altın Aslan En Başarılı Ulusal Katılımcı Ödülü’nü ise “Terra” projesiyle Brezilya aldı. 

Ana sergi ve ulusal pavyonların yanı sıra farklı bakış açılarını ve temaları geliştirmek için 9 yan etkinlik duyuruldu. Ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından tanıtılan etkinlikler, şehrin çeşitli yerlerinde gerçekleşiyor. Göçmen deneyimine, dil ve manzara arasındaki ilişkiye veya Tayvan tarihi gibi çok çeşitli konulara odaklanan sergi ve konferanslara da ev sahipliği yapacak. 

1. Brezilya Pavyonu: Terra (Toprak)

Küratör: Gabriela de Matos, Paulo Tavares
Proje Mekanı: Giardini della Biennale
Fotoğraflar: Matteo de Mayda

Altın Aslan En Başarılı Ulusal Katılımcı Ödülü’nü alan ve Brezilya’nın oluşumuna dair anlatılarında kurucu bir motif olan “Terra”dan ilham alarak ulusal kimlik temsili ve sınırların, doğanın idealize edilmesini sorgulayan Gabriela de Matos ve Paulo Tavares tasarımı Brezilya pavyonu geçmiş ve geleceği bir araya getirmeyi hedefliyor. Yerli ve Afrikalı Brezilyalıların temel felsefelerinde ve hayallerinde de yer bulan bu motif sanatsal ve mimari coğrafyalara atıfta bulunarak atalara ve diasporaya ait bölgeleri çiziyor. Onarım ve tasarım olarak yenilikçi başka bir dünya anlayışına ve yeni Brezilya tasavvurlarına işaret ediliyor.

Ziyaretçileri doğrudan “Yerli toprakları, Quilombola konutları ve Candomblé törenleri geleneğiyle halkı doğrudan temasa sokmak” için tamamen toprakla dolu olan Brezilya Pavyonu küratörlerin yanı sıra Mbya-Guarani, Tukano, Arawak ve Maku halklarının yanı sıra sanatçılar, tasarım uygulayıcıları ve kolektiflerin işbirliğiyle oluşturulmuş. Sergi, dünyayı çeşitli perspektiflerden ele almasının yanı sıra “en acil çağdaş kentsel, bölgesel sorunlar karşısında mimarlığın etki alanını genişletmek” için “mirasa” bakıyor.

Pavyonun girişindeki popüler Brezilya konutlarının unsurları (sankofa sembollü çitler gibi) binanın modernist özellikleriyle tezat oluştururken uzun süredir hiçliğin ortasında var olmuş gibi gösterilen Brezilya’nın inşa etme geçmişini ortaya koyuyor. Böylece ziyaretçilere bienalin ikiz temaları olan dekolonizasyon ve karbondan arındırma temalarının nasıl el ele gittiği açıklanıyor.

2. Türkiye Pavyonu, Hayalet Hikayeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi

Küratör: Sevince Bayrak, Oral Göktaş
Proje Mekanı: Arsenale
Fotoğraflar: Marco Zorzanello

Terk edilmiş binaları yıkmak ya da kaderine terk etmek yerine, onların hikayelerini dinlemeyi ve anlamayı öneren Hayalet Hikayeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi odağına mevcut olanı dönüştürmeyi alıyor. Türkiye Pavyonu’nda mimarlık dünyasındaki köklü değişimler, yapay zeka, robotlar gibi yeni teknolojilerin yardımıyla, nasıl dönüştürebileceğimize dair araştırmalar sergileniyor ve umut dolu öneriler getiriliyor.

Proje ilhamını Elizabeth Fisher’ın “Evrimin Çuval Teorisi” ile bu kuramı edebiyata uyarlayan Ursula K. Le Guin’in “Kurgunun Çuval Teorisi” metinlerinden alıyor. Fisher, insanlara ait ilk kültürel aracın, sanılanın aksine, sivri ve keskin av araçları yerine içinde sebzelerin taşındığı bir çuval olabileceğini iddia ediyor. Le Guin, Fisher’ın bu düşüncesini kurmacaya uyarlayarak, kahraman olmayan sıradan karakterlerin, hayatı bütün iniş çıkışlarıyla yaşadığı sürükleyici hikayeler anlatmayı başarıyor.

Sergi tasarımı iki ana bölümden oluşuyor, Bulut ve Tezgah. Bulut, Aralık 2022’de yapılan açık çağrıyla toplanan kullanılmayan gökdelenler, oteller, okullar, hastaneler, restoranlar ve sosyal tesislerden oluşan Hayalet Hikayeleri seçkisini içeriyor. Tezgahta ise küratörlerin hazırladığı “Mimarlığın Çuval Teorisi için Bir Manifesto”nun on beş maddesine referans veren on beş masa bulunuyor. Masalar “Hikaye, Teori, Bağımlılık, Hayaletler, Entropi, Son Kullanma Tarihi, Neden Yıkıyoruz?, Olay Yeri İnceleme, Concrescere, Tamir Dükkanı, Venedik Tüzüğü – Dönüştürülmüş, Mevcuttan Öğrenmek, Test Sürüşü, Dönüştürenler ve Havuz” başlıklarından oluşuyor.

3. İngiltere Pavyonu: Ayın Önünde Dans Etmek (Dancing Before the Moon)

Küratör: Jayden Ali, Joseph Henry, Meneesha Kellay and Sumitra Upham
Proje Mekanı: Giardini della Biennale
Fotoğraflar: Marco Zorzanello

Özel Ulusal Katılım Mansiyonu alan ve Jayden Ali, Joseph Henry, Meneesha Kellay and Sumitra Upham tarafından tasarlanan “Ayın Önünde Dans Etmek”te Arte 2022 Bienali’nden kalan malzemeler kullanılarak mimarlığın sosyal sorumluluk alanlarını ön plana çıkarmayı hedefliyor. Yeniden kullanım ve döngüsel inşa ilkelerini destekleyen verimli bir altyapı haline gelen pavyon halkın gözünden gizlenen mekansal ve sosyal bakım süreçlerini görünür kılıyor.

Bir film ve ses ortamının yer aldığı bir dizi enstalasyonun sunulduğu pavyonda diasporik toplulukların mekanlar oluşturması ve mimarlık ve yapılı çevre hakkında yeni düşünme biçimleri sunması için araçlar kurgulanıyor. İnsanların inşa edilmiş alanları nasıl kullandıklarına ve özellikle de mimarlığın içinde ortaya çıkan topluluk inşa etme gücüne vurgu yapılırken pavyonun İngiliz mimarisinin kolektiviteye evrimini etkilemesi umuluyor.

Somut olmayan mimari fenomenin keşfi olan enstalasyonlar insanlara, topluluklara, ritüellere, sosyal uygulamalara ve günlük geleneklere odaklanarak yapılı çevre anlayışımızı yapıbozuma uğratıyor. Kökleri binalara ve ekonomik yapılara dayanan önyargılı mimarlık anlayışını reddediyor, bunun yerine insanların alanı nasıl kullandığını ve işgal ettiğini yansıtıyor. Kültürlerin toplu olarak toprak ve coğrafya ile nasıl ilişkili olduğuna ve toplulukların sosyal faaliyetler ve üretim yoluyla alanı tutmak için nasıl işbirliği yaptığına dair alternatif bir bakış açısı sunuyor. Sergi, performans, zanaat ve belgesel gibi ortamları, yapılı çevre çerçevesinde ve insanlar tarafından nasıl doğal olarak şekillendirildiğini keşfederken insanlar ve mekanlar arasındaki ilişkiyi gözler önüne seriyor.

4. Çin Halk Cumhuriyeti Pavyonu: Yenileme: Simbiyotik Bir Anlatı (Renewal: A Symbiotic Narrative)

Küratör: Ruan Xing
Proje Mekanı: Arsenale
Fotoğraflar: Marco Zorzanello

“Yenileme: Simbiyotik Bir Anlatı” projesinde küratör Ruan Xing farklı insanların daha iyi iletişim kurabildiği, paylaşabildiği ve birlikte yaşayabildiği, şehirlerin ve insanların birbirine bağımlı olduğu ve daha fazla alanın olduğu simbiyotik bir dünyayı keşfederek, kentsel ve kırsal yenilenme konusunda çeşitli deneyler üstleniyor.

Serginin teması, yüksek yoğunluklu ortamlarda yaşanabilirliği şekillendirmeye yönelik yeni bir mimarlık sunarken benzersiz Çin anlatısı aracılığıyla, inşa edilmiş çevrede yakın zamanda meydana gelen ve ortaya çıkan dönüşümler hakkında özgür söylemler arıyor. ”Nereye gidiyoruz ve tehlikede olan nedir? Sonuçlar, yoğunluğun mimari bilmecesinde mi yatıyor? Geleceğin şehri modernist kuleler mi, geleneksel avlulara mı yoksa ikisinin ortak yaşamına mı sahip olacak? VR teknolojisi, temiz ve yenilenebilir enerji aracılığıyla başka olanaklar sunacak mı?” gibi sorularla ziyaretçiler Çin Pavyonu’nda “görüntüleyerek”, “açılarak”, “düşünerek” ve “dolaşarak” kendi yanıtlarını bulmaya teşvik ediliyor.

5. İtalya Pavyonu: SPAZIALE: Herkes Herkese Aittir
(SPAZIALE: Everyone Belongs to Everyone Else)

Küratör: Fosbury Architecture (F.A.)
Proje Mekanı: Arsenale
Fotoğraflar: Marco Zorzanello

İtalya Pavyonu’nun küratörlüğünü Giacomo Ardesio, Alessandro Bonizzoni, Nicola Campri, Veronica Caprino ve Claudia Mainardi’den oluşan bir kolektif olan Fosbury Architecture üstlenmiş. Fosbury Architecture’ın sergi vizyonu, tasarımı kolektif ve işbirlikçi çalışmanın sonucu olarak gören bir araştırma pratiğine dayanıyor. Bienalin açılışına kadar, İtalya’daki farklı yerleri harekete geçirmek için “Spaziale Presenta” başlıklı dokuz mekana özel müdahale düzenlenmiş. 40 yaşın altındaki İtalyan mimarlar tarafından yönetilen dokuz uygulama tetiklenen süreçlerin resmi ve teorik sentezi “Spaziale: Herkes Başkalarına Aittir” başlıklı final projesiyle, İtalyan Mimarisi’nin uluslararası bağlamda özgün bir portresini sunması amaçlanmış. Proje ve serginin yenilenen bir “İtalyan Yolculuğu”nun sembolik varış noktaları haline gelerek yeni bir coğrafyanın aşamalarını şekillendirmesi önemseniyor.

“İnsanmerkezciliğin düşüşü karşısında ve insan türünün hayatta kalma mücadelesine hazırlık olarak, insanlar ve doğa arasındaki mekansal sözleşmeyi gelecekteki iklim değişikliği ışığında yeniden teyit etme ihtiyacı ortaya çıkıyor.” vurgusuyla hareket eden ofis mitoloji ve teknolojinin kesiştiği noktada bir proje yaratmak için uluslararası müzik festivali Terraforma’nın arkasındaki ekiple işbirliği yapıyor.

6. Japonya Pavyonu: Mimari, Sevilecek Bir Yer | Mimari Canlı Bir Varlık Olarak Görüldüğünde (Architecture, a Place to be Loved | When  Architecture is Seen as a Living Creature)

Küratör: Onishi Maki
Proje Mekanı: Giardini della Biennale
Fotoğraflar: Matteo de Mayda

Küresel olarak şehirleri ele geçiren meçhul gelişmelere ilişkin pandemi sonrası gerçekliğimize odaklanan Japonya Pavyonu insanların paylaşılan fiziksel alanlarda neşe bulma ihtimallerini sorguluyor. Küratörlüğünü Onishi Maki’nin üstlendiği sergide “Mimari, Sevilecek Bir Yer”, belirli bir mekanda sevginin mevcut olduğunu gösterebilecek birçok kullanım biçimini ifade ederken mimarinin binalardan daha fazlası olduğunu gözler önüne seriyor. İnşa edilmiş ortamların esnek şekiller ve anlamlar alarak anılarımız ve hikayelerimiz tarafından nasıl geliştirildiği konu ediliyor. Bir yapı olarak mimari, Japon Pavyonu’nda dünyanın geri kalan topluluklarıyla birlikte gelişmesi gereken mimari, beslenmesi gereken yaşayan, nefes alan bir varlık olarak görülüyor. Mimarlığın her şeyden önce sevilmesi, kusurlarının kabul edilmesi ve önemsenmesi gereken bir alan olduğunu göstermek için sergi bir başlangıç noktası olarak görülüyor.

Mimarlarla birlikte tekstil tasarımcıları, fotoğrafçılar, tasarımcılar ve editörler gibi geniş bir sanatçı yelpazesi tarafından üretilen sergide “Bir şeyler inşa etmek, onlara yaşam aktarmak anlamına gelir” mottosuyla mimariyi sevilecek bir varlık olarak düşünmeye davet eden bir mekansal deneyim sunuluyor.