Türkiye Pavyonu’nu Bir ‘Serbestmekan’a Dönüştürmeyi Hedefliyoruz…

“Vardiya’nın altyapısının farklı etkinliklere, buluşmalara, karşılaşmalara ön ayak olması, uyum sağlaması ve zaman zaman da bütün bunları tetikleyen bir karakterde olması için çabalıyoruz…”

Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nin Türkiye Pavyonu’nda düzenlenecek üretme, buluşma ve karşılaşma mekanı önerisi olarak tanımlanan “Vardiya”, tüm dünyadan mimarlık öğrencilerine açık çağrıda bulunarak onları sergi takipçisinden öte, bilfiil üreticisi olmaya davet ediyor. Projeyi sürekli genişleyen ve ancak bienal bittiğinde tamamlanan bir sergi olarak tanımlayan küratör Kerem Piker, Vardiya’nın oluşum süreci ve işleyişi hakkında sorularımızı yanıtladı.

Büşra Nur Topyıldız, Mimar

Bu sene 26 Mayıs – 25 Kasım 2018 tarihleri arasında Freespace / Serbestmekân teması ile gerçekleştirilecek Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu içerisinde Vardiya projesinin küratörlüğünü gerçekleştiriyorsunuz. Vardiya’yı, arka plandaki ekibi ve fikrin oluşma sürecini açıklayabilir misiniz?

Ağustos 2017’de İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından yapılan açık çağrı duyurusunun ardından Eylül 2017’de sonuçlanan iki aşamalı bir açık çağrı değerlendirmesi sonucunda, Prof. Dr. Sibel Bozdoğan, Levent Çalıkoğlu, Prof. Dr. Arzu Erdem, Prof. Dr. Murat Güvenç, Yeşim Hatırlı, Prof. Dr. Süha Özkan ve Prof. Dr. Uğur Tanyeli’den oluşan 7 kişilik Seçici Kurul üyeleri projemizi 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi, Venedik Bienali, Türkiye Pavyonu’nda sergilenmek üzere seçti. IKSV’nin koordinasyonunu yürüttüğü projede, küratörlüğünü benim üstlendiğim, Cansu Cürgen, Yelta Köm, Nizam Onur Sönmez, Yağız Söylev ve Erdem Tüzün’ün ise küratör yardımcısı olarak yer aldığı bir ekibimiz var. Bu ekibin haricinde Selen Akçalı ve Deniz Ova danışman olarak, Pınar Demir ise Proje  koordinatörü olarak görev alıyor.

Bienal kapsamında mimarlık öğrencileri ile işbirliği kurmak fikri nasıl gelişti?

2018 yılında gerçekleştirilecek olan serginin teması küratörler tarafından Freespace (serbestmekân) olarak açıklandıktan sonra Türkiye Pavyonu için düzenlenen açık çağrı bizi ister istemez Bienal’in kendisinin kimler için var olduğu, ne kadar ulaşılabilir olduğu gibi sorular üzerinde düşünmeye itti. Mimarlık bir yanıyla bakıldığında bilgisi sürekli genişleyen, yenilenen ve dönüşen bir disiplin.

Mimarlığın en önemli öğrenme ortamlarından birisi olan bienal ise son yıllarda mimarlık dünyasının sınırlı bir kesimine ulaşan bir tür halkla ilişkiler etkinliği olarak görüldü ve sıklıkla eleştirilir oldu. Bizler bienali, mimarlık dünyasının genç aktörleri tarafından da ulaşılabilir hale getirmenin, bu öğrenme ortamını yeniden kurgulamak açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. İnanıyoruz ki, bu türden bir çaba, en azından bu yıl kurulan çerçevede, klasik anlamda görmeye alışkın olduğumuz yapıda bitmiş bir araştırmanın ya da ürünün sergisinin tasarlanmasından daha anlamlı olabilir.

Ziyaretçiler ve katılımcıların karşılıklı etkileşimine açık bir ortam yaratması açısından Vardiya çok fazla dinamiği olan bir proje. Sürekli kendini değiştiren ve gelişen bir proje olması nedeniyle sizin de ummadığınız noktalara evrilebilir mi, bu konuda öngörüleriniz nelerdir?

Biz mekânı bir tür altyapı olarak kurguluyoruz. Bu altyapının farklı etkinliklere, buluşmalara, karşılaşmalara ön ayak olması, uyum sağlaması ve zaman zaman da bütün bunları tetikleyen bir karakterde olması için çabalıyoruz. Sürekli genişleyen ve ancak bienal bittiğinde tamamlanan bir sergi yapmak niyetindeyiz. Her katılımcının yerleşeceği belirli/sabit nişler içerisinde beklenmedik müdahalelere açık bir sergi planlıyoruz.

Kendi içerisinde üretim ve sergi sürecini aynı anda barındıran uzun soluklu bir proje olan Vardiya kapsamında katılımcıların dahil olacağı atölye çalışmalarından bahsedebilir misiniz?

Bienali gezen ve Türkiye Pavyonu’nda düzenlenecek kamuya açık bir dizi etkinlik ve atölye çalışmasına katılacak mimar adayları, bienal süresince korku filmlerinden kent-çocuk ilişkisine, yapay zekâdan zanaata çok çeşitli konular etrafında düzenlenecek 12 atölye çalışması sonucunda sürekli genişleyen ve bienal sonrasına uzanması hedeflenen bir sergi içeriği oluşturacak. Atölye çalışmalarının yanı sıra bienal boyunca dijital olarak yayımlanması planlanan, bienal izleyicilerinin de katılacağı yaklaşık 50 çevrimiçi yuvarlak masa oturumu ve 6 konuk konuşmacı sohbeti ile Türkiye Pavyonu, 25 hafta boyunca  yaşayan bir öğrenim ve üretim platformuna dönüşecek.

      

Vardiya üzerinden bienalin bu seneki teması Freespace/Serbestmekân’ı nasıl yorumlarsınız?

Bienalin bu yılki teması olan FreeSpace/serbestmekân kavramı bizim için bir sergi teması olmanın ötesinde bir anlam taşıyor; aslına bakarsanız önerimizin temelinde bienali daha ulaşılabilir kılmak, Türkiye Pavyonu’nu salt bir sergileme mekanının dışında bir iletişim ortamına dönüştürmek, bir buluşma, karşılaşma ve üretim mekânı olarak tarif etmek gibi bir motivasyon var.

Açık çağrının en başında, yani ilk aşama seçimi için hazırladığımız başvuru metninde şöyle yazmıştık: (…) 2018 Türkiye Pavyonu bir sergi mekânı olmanın ötesinde bir buluşma mekânı olmayı hedefliyor. Önerilen düzenleme tekil bir objenin kendini sergilediği bir düzeneğin tersine bu kez dağınık, kapsayıcı, değiştirilmeye/dönüştürülmeye açık, insanın temel ihtiyaçlarını gözeten bir mekân organizasyonu. (…) Dolayısıyla bizim için Vardiya bir yöntem; asıl olan pavyonu bizim için anlamlı kılacak bir yer haline dönüştürebilmek. Pavyonun kendisi serbest bir mekâna dönüşebilirse bu ilişkiyi kurmayı becerebilmiş olacağız.”

Vardiya’nın sergilenen nesne kadar onun üretim sürecini de ziyaretçiye sunan bir mekan organizasyonu olmasının yanında varmak istediği diğer hedefler nelerdir?

Bugün mimarlık dünyasında ne konuşuluyor ya da tartışılıyorsa, bu içeriklerin Vardiya programının içerisinde de kendisine yer bulması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu pratik nedenlerden ötürü tam anlamıyla becerebilmenin olası olmadığının farkındayım; ancak yine de bu gayreti göstermeyi değerli buluyorum. Türkiye Pavyonu’nu dünyadaki güncel mimarlık tartışmalarının içerisinde, bu tartışmaları sürdüren ve tartışmalardan öğrenirken kendi katkılarını da oluşturan bir düşünme alanı olarak hayal ediyoruz. Bu anlamda hayal ettiğimiz pavyon kendi kültürel kodları ile ayrıştırıcı bir dille var olmaya çalışan bir temsil ve salt sergi alanından ziyade, bir tür birlikte düşünme, buluşma, karşılaşma ve üretim mekânı olma potansiyeli taşıyor. Bu itkilerle hazırladığımız Vardiya, Venedik Bienali Mimarlık Sergisi süresince Türkiye Pavyonu’nda gerçekleştirilecek etkinlikler, buluşmalar ve bir dizi atölye çalışmasını içeren bir araştırma programı olarak tarif edilebilir. Haftalık vardiyalar halinde İKSV’nin ev sahipliğinde Venedik’e götürülecek öğrenciler, Venedik’te bulundukları bir haftalık süre boyunca bienali gezecek ve düzenlenecek atölye çalışmalarına katılacak. Böylelikle mimarlık öğrencilerinin bienal sergilerinin salt takipçisi değil, aynı zamanda bilfiil üreticisi olmalarını hedefliyoruz. Serginin salt mimarlık öğrencilerine yönelik olduğunu düşünmek doğru değil; zira biz bütün bu etkinlikler ve atölye çalışmalarını, akademisyenleri, pratisyenleri, mimarlıkla ilgili farklı entelektüel disiplinlerin ve kültürlerin temsilcilerini buluşturacak bir ortam olarak tarif etmek için gayret ediyoruz. Bu türden bir kültürlerarası ortamın içerisinde mimarlık üzerine yeniden düşünme imkânı bulacak olan bizlerin inanıyorum ki öğreneceği pek çok şey var.

Şu sıralar Kerem Piker Mimarlık’ın gündeminde neler var? Güncel projelerinizden bahsedebilir misiniz?

Şu sıralar her ne kadar Vardiya Projesi ön planda olsa dahi ofis içerisinde mimari ekibimizle birlikte yürüttüğümüz farklı konulardaki ve ölçeklerdeki projelerimiz devam ediyor. Pendik’de yapım aşamasında olan “The Holl” home-ofis projesi bu projelerden bir tanesi. Yaklaşık 16.000 m2 kapalı alana sahip olan projenin bulunduğu bölgedeki alışılagelmiş planlama ve kullanım alışkanlıklarına yeni bir bakış açısı getireceğini düşünüyoruz. Kemerburgaz’da devam eden Kemerlife-XXIII projesi, birkaç ay içerisinde kullanıcıları ile buluşacak, onun heyecanını duyuyoruz. Yine Kemerburgaz bölgesi için tasarladığımız Belgrad Orman Evleri konut projesi yapım aşamasında geldi, önümüzdeki günler zannediyorum onun mesleki kontrollük çalışmaları ile geçecek. Kentsel tasarım ölçeğinde yaptığımız bir çalışma, Sakarya Demokrasi Meydanı Yenileme Projesi ihale aşamasında. Bu konular haricinde yeni yeni üzerinde çalışmaya başladığımız bir eski eser restorasyonu projesi de bu günlerde sıcak gündemimizi oluşturuyor.