The Tower of Balance

Mimari Tasarım
Bangkok Project Studio

Proje Yeri
Brugge, Belçika

Tamamlanma Tarihi
2024

Toplam İnşaat Alanı
21 m²

Fotoğraflar
Spaceshift Studio, Iwan Baan

Bangkok Project Studio’nun tasarladığı The Tower of Balance, Brugge’ün tarihi dokusuyla uyum içinde, geçmişin sesini modern bir yapıyla buluşturmayı hedefliyor.

The Tower of Balance, Belçika’nın Dünya Mirası Kenti Bruges’de düzenlenen Triennale Bruges 2024 kapsamında sergilenen açık hava sanat enstalasyonlarından biri olarak dikkat çekiyor. Shendy Gardin ve Sevie Tsampalla’nın küratörlüğünü üstlendiği bu etkinlikte, altı sanatçı ve mimar toplamda on iki eserle yer almış. Bu yılın teması olan “Spaces of Possibility” (Olasılık Mekanları), sanatçıları sanatı farklı alanlara dahil ederek Brugge şehrinin potansiyelini keşfetmeye davet ediyor.

Mimar Boonserm Premthada’nın tasarladığı The Tower of Balance, antik bir ahşap çan kulesinin altında gizlenen sesini bir tuğla tabakası aracılığıyla aktarıyor. The Tower of Balance, kaplama tuğlaları olmadan, gizli yapıyı dışarıya çıkarıyor ve yerel sakinlere tanıdık çan sesini yayıyor. Bu çan sesi, şehrin unutulmuş dış mahallesini birbirine bağlayarak, kentsel genişleme için yeni bir olasılık alanı yaratıyor. Geçmişten gelen çan sesinin hala çaldığı ve yerin ruhu olmaya devam ettiği eski şehir ile modern şehir arasında bir denge yaratıyor.

Fildişi rengindeki ahşap çan kulesi 18 metre yüksekliğinde olup, merkezi bir kare spiral merdivenle tasarlanmış. Merdivenin en üst katında, üst yapıya asılı olan çan yer alıyor. Çan kulesinin her bir tarafına farklı seviyelerde kare ve dairesel balkonlar yerleştirilmiş. Her balkon, Brugge’teki önemli yerleri, üç çan kulesini, Sint-Godelieveabdij Manastırı’nı ve Brugge’in güneyindeki geniş şehir manzaralarını görüyor.

Brugge, tarihi boyunca birçok yenileme görmüş olsa da, sahip olduğu güzellik ve mirasın bozulmaması gerektiği düşüncesiyle korunması gereken bir dünya mirası. Bu bağlamda, yeni çan kulesi, şehrin güney kenarındaki boş bir alanda, oval bir yapı olarak tasarlanmış ve bu alan, dünya mirası bölgesini güneydeki yeni şehirle birleştirecek şekilde konumlandırılmış.

Ahşap çan kulesi, manastıra inen ana yol boyunca uzanan çimenli bir yamaçta yer alıyor. Yamacın ortasında yer alan çan kulesi, ana yoldan bakıldığında “toprağa gömülü bir kule” gibi görünürken aynı zamanda düzensiz açılar ile perspektifler arasında bir denge oluşturuyor.

Kulenin yapısı, küçük çam ağacı parçalarından oluşuyor. Bu küçük parçalar bir araya getirilmiş ve daha sonra bu şehirde yaygın olarak bulunan tuğla duvarların içine gizlenmiş. Bu parçalar geleneksel ahşap işçiliğinin temel yöntemlerine göre yerleştirilmiş. Bu konsept, bölgenin rüzgarını, güneşini, yağmurunu ve sıcaklığını hissetme amacı güden hafif, ince ve açık bir yapı yaratmak için yenilenmiş. Aynı zamanda, 13. yüzyıldan kalma çanın sesini geri getirerek “şehri sesle iyileştirmek” hedeflenmiş. Bu tasarım, “fiziksel yenileme” yerine “yaratıcı yenileme” olarak tanımlanıyor.

Bugün, çan kulesi, toplum için yeni bir toplanma noktası haline gelmiş. Çan kulesi, topluluk ile şehrin sesi arasında bağ kuruyor. Geçmişte çan kulesi, zamanı göstermek, insanları uyandırmak ve onlara şafaktan gün batımına kadar süren günlük programlarını hatırlatmak için kullanılırken artık yerel halk, bu sesi kendileri için yeniden yaratıyor. Çan sesi, şehrin ruhuna dokunan, etrafındaki hava ve toprakta bir iz bırakmasıyla birlikte şehre hayat veriyor ve tarih ile çağdaş yaşam tarzının uyum içinde çınladığı bir melodiyi oluşturuyor.

The Tower of Balance, doğa, yerel bilgi, tarih, kültür, duyum, dokunma ve atmosfer açısından olasılık alanlarını arıyor ve hepsini anlamlandırmak için farklı yerlerden gelen mimar ve küratörler arasında iş birliği ile öğrenmeye dayalı bir tasarım sunuyor. Ses, duyduğumuz bir şeyden çok daha fazlası olup aynı zamanda eski şehirden genişleyen sürdürülebilir bir topluluk inşa etmek için insanları, mekanı, doğayı, atmosferi, ruhu ve etkinlikleri bir araya getirmeye hizmet ediyor.