“Teori de Yapılır”

Prof. Dr. İhsan Bilgin

“Teori de Yapılır”

Sonra epeyce trajik olaylarla yüzleşecek 60-70’lerin Fransız Komunist partisi muhalif filozofu Louis Althusser’in “teorik pratik”le kastettiği tam buydu. Teorinin zihnin içinde cereyan eden nörolojinin konusu bir süreç değil, bina ya da proje yaptığımız kadar maddi bir üretim süreci olduğunu kastediyordu.

1. Bir Dergi: Daidalos

Daidalos, 80’lerin seçkin dergisi olmakla kalmayıp, mimarlığın herhalde tarihinde görmediği bir hassasiyetle teori yapıldığı rafine bir mimarlık odaklı kültür/sanat dergisiydi.

Her sayıda oldukça kırılgan ve alışılmadık özgüllükte disiplinler ve metinler arası ama yalın bir konuya odaklanan Almanca yazılar İngilizce çevirileriyle birlikte aynı hassas uçuculukta teker-teker tasarlandıkları belli sayfalara basılırdı.

2. Bir Entelektüel: Werner Öchslin

Derginin sürekli yazarlarından Zürih-ETH mimarlık teorisi kürsüsü başkanı Werner Öchslin’in yazıları, birikiminin zenginliği kadar referanslarının hep birkaç yüzyıllık orijinal kaynaklar olmasıyla da dikkatimi çekerdi. Gülru Necipoğlu’nun Sinan Çağı kitap lansmanı için düzenlediğimiz Sinan-Palladio konferansı davetimize gelip yakından tanışınca sırf onun şahsi arkaplanını değil, o kadar eşsiz konuları o içeriklerle nasıl işlediklerinin de sırrını çözdüm. Daha doğrusu o kalitede bir üretimin istikrarını mümkün kılan düzenli akademik ilişki örüntüsünün ardındaki kollektif işleyişi.

3. Bir İlişki Ağı

Elbette bu, kıta Avrupası’nın en iyi mimarlık okulu olmayı sürdüren ETH’nın teori kürsüsünün ilişki ağıydı ve odağında da Öchslin’in olması doğaldı. Ama uzaktan tahmin edilemeyecek ve kürsüsüyle sınırlı olmayan şahsi olanaklarının farkına, tanışmanın ertesinde aldığım, akademik davetlerle vardım. Ayda bir ilan edilen (bahsettiğim nitelikte) bir konuyu tartışmak üzere toplanıyorlardı. Ama bu davetlerin ve toplantıların adresleri okul değil, Werner Öchslin kütüphanesiydi. Mario Botta’ya, evine komşu bir özel kütüphane projesi yaptırıp inşa etmişti ve toplantıların muhattabı ve yeri o kütüphaneydi. Öchslin temelini kürsüsünde attığı üretken bir ilişki ağının kurumsal sürekliliğini özel kütüphanesi aracılığıyla sürdürüyordu. O birkaç yüzyıllık kaynaklar da kendi koleksiyonuydu. Bu maddi kapasite doğal olarak esas olan zihinsel kapasitesinin destekçisiydi; örneğin İstanbul’da konferansını anadili Almanca değil, İngilizce verdiği sırada bir görseldeki İtalyanca yazıyı telaffuz ederken farkında olmadan Latince ile devam edecek derecede bir dil altyapısı vardı. Daha da şaşırtıcı olan, yeri geldiğinde, bu kapasitede maddi imkanlı birinden son beklenecek şey olan başta değindiğim komünist filozof Althusser’e düşünsel angajmanını açıkça ifade edecek bir sosyalist olmasıydı. Geçen sayılarda ayrı kitaplar aracılığıyla işlediğim gibi tarih ve teori de deneyimden bağımsız değil, tarih ve teori yapmak da bina ve proje yapmak kadar angajman isteyip deneyim ve enerji gerektiren ve biriktirilerek yapılan insani faaliyetler. Werner Öchslin kütüphanesinde toplanıp konuşmanın adı da o yüzden “zanaat” ve üretim ortamı da okul atölyesi kadar “atölye”. Toplanıp, eşya ya da proje değil, fikir üretiliyor Kütüphane o üretimin kaynak deposu, Daidalos da dışa açık kamusal yüzüymüş meğer.