Tasarım Yaklaşımı Olarak “Parazit Mimari”: Ortaya Çıkışı ve Gelişim Süreci
Umay Bektaş, Arş. Gör.
Funda Kurak Açıcı, Doç. Dr.
Biyoloji alanında karşımıza çıkan “parazit” terimi, iki organizma arasındaki ekolojik bir ilişkiyi tarifler; bu ilişkide ev sahibi organizma parazit olarak tanımlanan organizmanın taşıyıcısı konumundayken, parazitin ev sahibinden yarar sağlaması söz konusudur (Yorgancıoğlu ve Güray, 2017).
Zaman içinde artan nüfus, ekonomik ve teknolojik gelişmeler, coğrafi ve küresel hava koşullarındaki değişiklikler ve sosyal evrimimiz, insanlığı mimari olarak da değişime yönlendirdi. İç göçle daha fazla insana hizmet etmek zorunda kalan şehirler, ülkede yatay yaşamın aksine dikey yapılandırmaya yönelmiştir. Çoğu zaman, sıfırdan inşa etmek yerine, binalarını ihtiyaçları için uygun hale getirmek için bazı yeni değişiklikler ve uzantılar yapılmıştır. Bu tür bir yaklaşım, parazit mimari olarak da tanımlanabilmektedir. Darren K. H. Tsang’a göre parazit mimari, “bölgelerin değerinin yeniden düşünülmesinin ve şehrin kendi kendine ve artık ötesinde büyümesinin gerekliliğinin yansımasıdır” (Yıldırımer, 2016).
Parazit mimari yaklaşımını benimseyen ilk mimarlardan biri olan Lebbeus Woods, bu yaklaşımını yapılarına uygularken savaş öncesi koşullarında kaybedilenleri restore etmeyi amaçlamıştır. Ona göre hasarlı ve yıkılan binaları yıkmak ve tamamen yeni bir şey inşa etmek yerine, daha önce var olandan radikal olarak farklı bir şey ortaya koymak veya yeni yapıyı savaş öncesi normalin sadece güncellenmiş bir versiyonu olarak görmek gerekmektedir. Yapılara müdahale ederken yeni olanın eski olanı takip edecek şekilde tasarlaması düşüncesinden yola çıkmıştır. Lebbeus Woods’un bu düşüncesi Sarajevo, Bosna’da eski bir Elektrik Yönetimi binası üzerinden hayata geçirilmiştir (Resim 1).
Bunların sonucunda parazit mimarinin insan, mekan ve kent arasında alternatif bir ilişki kurma biçimi olarak karşımıza çıktığı söylenebilir. Kentsel mekanda kendini var eden parazit mimari ürünleri kentsel belleğin yeni birer parçası halini almaktadır (Yorgancıoğlu ve Güray, 2017). Yeniyi arama ve kent sorunlarına çözüm bulma aşamasında parazit mimari yaklaşımıyla yapılan çalışmalar önem arz etmektedir.
Yapılara Müdahalede Parazit Mimari Yaklaşımı
Yapıların günümüz yaşantısına entegre edilmesi dönemin yaşayış biçiminin gereklilikleri ile sağlanmaktadır. Yapılarda yaşanan bozulmalar ve işlevini kaybetmesi gibi nedenler o yapıya müdahaleyi gerektirmektedir. Zeren’e göre yapı ekleri işlev değişikliğine uğramış yapıların güncel ihtiyaçlarını karşılamak adına uygulanabildiği gibi; yapının geçirdiği hasarlar nedeniyle yok olan bölümlerini estetik, işlevsel ve strüktürel unsurlar göz önüne alınarak çağdaş teknikler ile birlikte de uygulanabilmektedir (Berber, 2010).
Yapılara uygulanan müdahaleler koruma ve yaşatma amacıyla yapılabildiği gibi toplumsal ve kültürel sorunlardan da doğabilmektedir. Günümüz kentleri yaşadıkları yoğunlaşma ile birçok eylem alanını bünyesinde barındırmaktadır. Kırdan kente göçler, kültürel zenginlik, turizm ve daha birçok etken yoğunlaşmanın ana kaynağı olmuştur. Bu yoğunlaşma beraberinde kentsel yayılım düşüncesini getirmiştir. “Dikkatsiz ve beceriksiz bir biçimde oluşan genişleme” anlamına gelen yayılım politikası, ayarsız büyüme ve dağınık yerleşmelerin oluşmasına neden olmuştur. Metropol kentler sahip oldukları alanı tüketmiş ve yeni tasarım yaklaşımlarına yönelmiştir. Geleceğe dair oluşabilecek sorunları öngörmek ve önüne geçmek adına mimari planlamalarda değişimler yaşanmıştır (Yıldırımer, 2016).
Biyoloji alanındaki tanımıyla bağlantılı olarak, bir parazit, yapısı gereği kendini ayağa kaldıramayan ve hayatta kalmak için bir konağa ihtiyaç duyan bir organizmadır. Parazit mimaride yapılara yapılan ekler fiziksel görünümleri ve eklendiği yapının statik özelliklerini kullanması nedeniyle parazit kelimesi ile ifade edilmektedir (Resim 2).
Parazit mimari, mevcut yapının yeni ihtiyaçlarını belirlemek ve yeni işlevler eklemek adına uygulanmaktadır. Kent dokusuna bakıldığında parazit ekler büyük ölçüde farklılık yaratmaktadır. Fark etmesek bile, sokak aralarına yerleşmiş yapılar, köprülere veya reklam panolarına yapılan eklemeler, tarihi bir yapıda bina ekleri parazit mimari örneği olabilmektedir (Lebbeus Woods, 2013).
Araştırma Tasarımı
Bu çalışmada parazit mimari tasarım yaklaşımı ile çalışmalar yapmış mimarlar literatür taraması ile incelenmiştir. Literatür taraması sonucu parazit mimari yaklaşımıyla tasarımlar yapan 3 mimarlık ofisi tespit edilmiş, sonrasında mimarların çalışmaları üzerinden ödül almış ve dünya basınında yer edinmiş projeler belirlenmiştir. Lebbeus Woods, Eero Saarinen gibi ünlü mimarlarla çalışması ve yayınladığı manifestoda parazit mimari yaklaşımına benzer düşüncelere yer vermesi nedeniyle bu çalışmada incelenmiştir. Yayınladığı projeler içerisinden 5 tanesi parazit mimari yaklaşımına uygunluğu nedeniyle seçilmiştir. Eric Owen Moss Mimarlık’ın projeleri içerisinden parazit mimari yaklaşımı benimsediği sekizi belirlenmiş ve bu projeler içerisinden ödül almış beşi seçilmiştir. Stephane Malka Mimarlık Ofisi’nin parazit mimari yaklaşımı benimsediği dokuz projesi içerisinden beş tanesi ödül almış ve dünya basınında duyurulmuş olması nedeniyle bu çalışmada incelenmiştir (Tablo 1-3).
Araştırmanın sonucunda mimarların parazit mimariyi uygulama şekli, uygulama amaçları, eklerin yapı üzerindeki konumu gibi kriterler karşılaştırılmıştır. Farklı dönemlerde tasarımlar yapan mimarlar, parazit mimariyi farklı amaçlarla kullanmıştır. Tasarımlarını gerçekleştikleri dönemin ihtiyaçları ve kültürel özellikleri dikkate almışlardır.
Bulgular
Parazit mimari yaklaşımı, 1900’lü yılların başından itibaren alternatif bir yaklaşım olarak görülmektedir. Lebbeus Woods’un savaş sonrası yıkılmış yapılara uyguladığı ekler ve uygulama şekli, uygulama amacı ve felsefesi parazit mimarinin çıkış noktası olmuştur. Devamında 1994-2012 yılları arasında Eric Owen Moss ve 2011-2016 yılları arasında da Stephane Malka mimarlık ofisleri yaklaşımı farklı açılardan ele alarak devam ettirmiştir. Eric Owen Moss Mimarlık aykırı ve yeni olanı ortaya koyma düşüncesini benimserken Stephane Malka Mimarlık Paris’te yaşanan konut sorununa çözüm bulmak amacıyla parazit mimari yaklaşımını benimsemiştir. Bu noktada parazit mimari çok yönlü alternatif bir tasarım yaklaşımı olarak görülmüştür.
- Lebbeus Woods
Amerikalı mimar ve sanatçı Lebbeus Woods 2012 yılının Ekim ayı sonunda hayatını kaybetmiştir. Illinois Üniversitesi’nde mimarlık, Purdue Üniversitesi’nde de mühendislik eğitimi alan Lebbeus Woods, hiçbir zaman bir mimarlık okulunu bitirmemiştir fakat mimar olarak anılmaktadır. Araştırma çalışmalarındaki ana tema, krizdeki sistemdir. Mevcut olanın yeni düzenle karşı karşıya kalmasının getirdiği çatışma çalışmalarının merkezinde yer alır (Woods, 2020).
Parazit mimariyi yapılarında ele alış şekli; sivri ve keskin hatlara sahip eklerle sağlanmıştır. Çalışmalarının her biri savaşa uğramış bölgelerde ele alınmıştır. Örneğin 1990 yılında gerçekleştirdiği “Berlin Free Zone” çalışması, Almanya’da savaş sonrası yıkılan bir yapının cephesinde yıkılan kısmına entegre edilmiş bir formdan oluşmaktadır. Benzer bir şekilde 1991 yılında yaptığı “Zagreb Free Zone” çalışması da Hırvatistan’da bir yapıda ele alınmıştır. (Resim 3).
1996 yılında gerçekleştirdiği “Nine Reconstructed Boxes” çalışmasında aykırı duruşunu devam ettirmiştir. Çalışmayı 9 kutudan gerçekleştirmesinin nedeni düz çizgiler ile net açıların keşisimini sağlamaktır (Resim 4). Lebbeus Woods’un çalışması kendi düşüncesine göre ütopik bir dünyada ortaya çıkmaktadır (Woods, 2020).
Lebbeus Woods tasarımı en yeni parazit mimari yaklaşım örneği 2011 yılında tasarlamış olduğu “The Light Pavilion” projesidir. Light Pavilyonu deneysel bir alan olacak şekilde tasarlanmıştır, yani bize daha önce yaşamadığımız bir alanı deneyimleme fırsatı verir. Hoş ya da hoş olmayan, heyecan verici ya da sıkıcı, canlandırıcı ya da korkutucu, ilham verici ya da iç karartıcı, değerli ya da zaman kaybı, beklentilerimizin ötesinde deneyimler yaşatabilir; bunun nedeni de daha önce görmediğimiz bir şey olmasıdır. Onu tanımlayan unsurlar, doğrusal geometriyi takip etmez. Merdivenleri ve görüntüleme platformlarını destekleyen sütunlar, bir hareket dinamiği yaratır. Doğrusal çizgiden ayrılıp yaşadığı sapmalar, alanları statik kararlılıktan kurtarır ve ziyaretçileri keşfetmeye teşvik ederek onları harekete geçirir. Pavilyonun iç mekanlarını ifade eden yapısal sütunlar, alacakaranlıkta ve gece saatlerinde gözle görülür bir şekilde parıldayarak, katı mimari unsurların birleştiği aydınlık bir alan yaratır (Resim 5) (Woods, 2020).
- Eric Owen Moss Mimarlık
Eric Owen Moss Mimarlık; mimarlık, iç mimarlık, iç tasarım, peyzaj tasarımı, yetki ve programlama, master planlama ve kentsel tasarım dahil olmak üzere tam hizmet veren ve 1973 yılında Los Angeles’ta kurulan bir mimarlık ofisidir. Ofis, 150’den fazla uluslararası ödülle tanınmıştır. Eserleri geniş çapta yayınlanmış ve New York Modern Sanat Müzesi, San Francisco, Los Angeles County Sanat Müzesi ve Uygulamalı Sanatlar Müzesi’nde sergilenmiştir.
Mimarlık ofisi, geleneksel organizasyon stratejilerinden, standartlaştırılmış tasarım çözümlerinden ve herhangi bir mimarlık kavramından sadece tekrarlayan bir tarz olarak kaçınmaktadır. Yaptıkları açıklamalarda tasarım yaklaşımlarından şu şekilde bahsetmektedirler: “Her yeni tasarım çabası, herkesin bu güçlü keşif ruhunu hissedebileceği alanlar yaratmak amacıyla yapılmaktadır”. Eric Owen Moss Mimarlık, kentsel değişimi hem bina hem de şehri zorlayacak ve değiştirecek alternatif tasarım taktikleri, yöntemleri ve teknikleri arayışında araştırmaya devam etmektedir. Yaratıcı tasarım çözümleri, proje gerekliliklerinin, saha kısıtlamalarının, çevresel hedeflerin ve müşterilerle birlikte çalışan mimarların her bir projeye özel olarak tasarlanmış tasarım çözümleri geliştirmek için dikkatlice incelenmesinin sonucudur.
1994 yılında yaptıkları The Box projesi ile formlarındaki heykelsi ve keskin hatları yapı cephelerine taşımışlardır (Resim 6). Proje, Culver City’deki Ulusal Bulvar üzerindeki mevcut bir deponun organizasyonunu ve yapısını değiştiren bir müdahaledir. Kutunun üç kavramsal bölümü vardır. Birincisi, mevcut depo binasının zemin katında yer alan, tek katlı, kafes destekli çatıyı kesecek şekilde dikey olarak uzanan silindirik bir resepsiyon alanıdır. Resepsiyon alanındaki silindirin hemen içindeki duvarın arkasında, yeni bir dış merdiven, aşağıdaki orijinal kafes sisteminde desteklenen ikinci bir çatı güvertesine yol açmaktadır. Dış merdivenin sahanlıklarından biri üçüncü kattaki ofise giden bir iç merdivene açılmaktadır. Eric Owen Moss Mimarlık benzer bir yaklaşımı 1999 yılında tasarladığı Umbrella projesinde de kullanmıştır. Yapının kuzeybatı noktasına yapılan ek, lamine camın mimaride kullanıma yeni bir düşünce sistemi getirmiştir. The Box projesinde olduğu gibi Umbrella projesinde de sivri hatları ve dışavurumcu yaklaşımı görmek mümkündür (Resim 6). Yeni ekler eski yapıya ek işlev getirmek amacıyla yapılmıştır. İki proje de ofis projesi olarak kurgulanmıştır.
Eric Owen Moss Mimarlık tarafından tasarlanan ve parazit mimari yaklaşımı benimsenen diğer çalışmalar Mariinsky Theater II, Smithsonian P.O.B. ve Angewandte’dir. Mariinsky Theater II tasarım projesi opera salonu olarak tasarlanmıştır. Yapılan ek mevcut tiyatro yapısının girişini vurgulamakta ve aynı zamanda opera salonu içermektedir. 2002 yılında Rusya’da tasarlanan proje Eric Owen Moss Mimarlık’ın önceki projelerinden farklı olarak eğrisel hatlara sahiptir. Yapı eki mevcut yapının hem çatısını hem de giriş cephesini içerisine alacak şekilde uygulanmıştır. Smithsonian Patent Ofis Binası’nın çatısına yapılan ekte ise avluyu çevreleyen alanı destekleyecek şekilde ve yenilikçi bir yaklaşım getirmek amacıyla kurgulanmıştır (Resim 7).
Viyana, Avusturya’da tasarlanan Angewandte projesi üniversite binasına ek alanlar oluşturmak adına yapılmıştır. Bir cephe boyunca devam eden kütlelerden oluşan tasarımda stüdyolar, seminerler, toplantılar, gayri resmi tartışmalar ve boş zamanların değerlendirildiği alanlar mevcuttur.
- Stephane Malka Mimarlık
Marsilya’da doğan Stephane Malka, genç yaştaki kentsel alanlardan ilham almıştır. 10 yılı aşkın bir süredir benimsediği bir teknik olan Graffiti, şehri ve keşfedilmemiş potansiyelini keşfetmesine yol açmıştır. Stephane Malka 2003 yılında mimarlık derecesini almıştır ve Stephane Malka Mimarlık ofisini kurmuştur. Ardından, Ateliers Jean Nouvel, Philippe Starck veya Rem Koolhaas gibi prestijli uluslararası firmalarla iş birliği yapmaya başlamıştır. Bu deneyimler, kentsel boşluklar, kör duvarlar, köprüler altında veya çatılar gibi kentin gözeneklerindeki mimari müdahalelere dayalı kentsel yenileme teorileri geliştirmesini sağlamıştır. Tasarım yaklaşımı olarak şehri yeniden düşünmek, mimarisini iyileştirmek fikirlerini benimsemiştir (URL 8).
Mimarlık ofisinin 2011 yılında tasarladığı Ame-Lot projesi, üniversite öğrencileri için yurt görevi görmektedir. Mimarın yaklaşımına göre Ame-Lot projesi kendini kör bir duvarın üzerinde var eden, kentsel aralıkta hayat bulan bir projedir. Yapı eki geri dönüştürülebilir bir malzeme olan ahşap paletlerden oluşmaktadır. Yatay menteşeler kullanılarak yapılan paletler, gizlilik veya büyük açıklıklara izin vererek yukarı doğru büzülür. Çeşitli paletlerin modülerliği, kullanıma dayanan ve sürekli olarak yenilenen çeşitli geometriler oluşturur. Cephe üzerine modüler bir şekilde konumlandırılan ve barınma evi olarak geçen bir diğer projesi ise A-Kamp47’dir. Stephane Malka Mimarlık A-Kamp47 projesi için Le Corbusier ve Claude Parent’in “eğik barınma ortamı”nın minimal “Unité d’habitation”dan esinlenerek oluşturulduğunu söylemişlerdir. Ame Lot projesinde olduğu gibi bu projede de kör duvarları işlevsel hale getirmişlerdir (Resim 8).
Stephane Malka Mimarlık cephe eklerinin yanında çatı ekleri de tasarlamıştır. Oluşturdukları cephe ekleri genellikle Paris’in kalabalık şehir merkezlerindeki konut sorununa çözüm olarak düşünülmüştür. Örneğin Neosmann projeleri için yaptıkları açıklamada “Hem gürültü hem de koku kirliliğinden uzak ve viskoz olmayan bu yeni hava parselleri, Paris’te konut sorunu için ana çözümlerden biridir.” ifadelerini kullanmışlardır (URL 10). Başka bir çatı eki projesi olan 3Box, benzer bir yaklaşımla konut sorununa çözüm olarak ortaya çıkmıştır. Sürdürülebilir anlayışla oluşturulan prefabrik evlerin modüler yapıda olması kullanıcıların isteklerin göre şekillenmesini sağlamıştır. Neosmann ve 3Box projeleri sadece ekolojik ve ekonomik bir çözüm olarak karşımıza çıkmamaktadır, aynı zamanda sosyal bağı yok eden kentsel yayılmanın da önüne geçmektedir.
Tek bir işleve bağlı kalmayıp birden fazla işlevi bünyesinde barındıran Pont9 Yeni Köprü projesi Stephane Malka mimarlığın deyimiyle “köprülerde mobil direkler”dir. Seri üretime, ekonomik krizlere ve gayrimenkul fiyatlarının doğasında olan mekansal ayrımcılığa yanıt olarak, bu yapı sadece yoksullaşmış veya dışsal alanları değil, aynı zamanda aktif bir sistem kullanarak lüks yerleri de seçmektedir. Bu göçebe mikro şehir, konutlar, ofisler ve toplantı odalarının yanı sıra sanat galerileri, kayıt stüdyoları, mağazalar, oyun alanları, kantinler ve gece kulüpleri gibi çeşitli aktiviteler etrafında düzenlenmiştir (Resim 9).
Bu hareketli metropol kolayca ve hızlı bir şekilde sökülebilir ve katılımcı sayısına göre geliştirilen çeşitli kentsel yapılandırmalara uyarlanabilmektedir.
Sonuç
Mimari parazitler, üzerine eklendiği yapının strüktüründen faydalanan yapı ekleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Mevcut yapıya bir konak, ek konumundadır. Bu bağlamda mimarlar ve tasarımcılar yapılara müdahale ederken benzer bir yaklaşım izlemiştir. Yapı eklerini yeni bir işlev, bir soruna çözüm veya toplumsal sorunların bir getirisi olarak görmüşlerdir.
Bu görüşü benimseyen mimarlardan ilki Lebbeus Woods olarak karşımıza çıkmaktadır. Mimarlığı bir savaş olarak gören Woods, savaş sonrası yıkıma uğramış kentlerin geri kazandırılması adına çalışmalar yapmıştır. Tasarım yaklaşımını 3 farklı düşünce ile dile getirmiştir; kaybedilenleri restore etmek, yıkılan kısımlara yeni bir şey inşa etmek ve yeni düşüncenin eskinin izlerini taşımasını sağlamak. Yapı ekleri yaratırken izlediği yöntem parazit mimari yaklaşımı ile oldukça benzerlik göstermektedir. Yapıların cephelerine odaklanan Woods, dönemin sıradanlığından sıyrılıp yeni olanı projelerine uygulamıştır. Bunu yaparken örnek aldığı düşünce sistemi, bir parazitin yapıdan faydalanması gibi yapı eklerinin yıkılan yapılardan kalanlarla hayatta kalmasını sağlamıştır.
Eric Owen Moss ve Stephane Malka mimarlık ofisleri ise farklı düşünceleri benimserken aynı yaklaşımı tasarımlarına uygulayan çalışmalar ortaya koymuştur. Eric Owen Moss için yeniyi oluşturma ve yaşatma düşüncesi projelerinin merkezinde yer almıştır. Yapıların hem çatı hem de cephelerini baz alan çalışmalar yapmıştır. Kullandıkları formlar genel olarak sert ve keskin hatlara sahiptir. Yapının içine gömülmüş veya dışarı taşan ekler olabilmektedir. Bu nedenle parazit mimari yaklaşımı Eric Owen Moss için yapıya eklenecek yeni işlevin temelini oluşturmaktadır. Benzer düşünceler Stephane Malka Mimarlık için de geçerlidir. Stephane Malka Mimarlık’ı Eric Owen Moss’tan ayıran özellik, tasarımlarının bir sorun çözümüne yönelik olmasıdır. Graffiti sanatına ilgi duyan Stephane Malka’nın Paris sokaklarında büyümesi ilerleyen yaşlarında Paris’te yaşanan konut sorununa çözüm getirmesini sağlamıştır. Konut sorununu genellikle çatı ekleri ile çözmekle birlikte cephelere uyguladıkları modüler ve sürdürülebilir tasarımları ile de bu fikri desteklemişlerdir. Malka için parazit mimari bir sorun çözümü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Mimarların yaklaşımları ışığında parazit mimarinin yeni bir yaklaşım olmadığı aslında 1900’lü yıllardan itibaren kullanıldığını görebiliriz. Parazit mimari yaklaşımı sanılanın aksine çevremizde oldukça sıklıkla kullanılmaktadır. Mevcudun üzerine uygulanan yapı eklerinin büyük bir çoğunluğu bu yaklaşımla oluşturulmuştur. Parazit mimari, ilerleyen dönemlerde oluşabilecek sorunlara karşı ve yenilikçi düşünce sistemini benimseyen mimarların kullanımına uygun alternatif bir tasarım yaklaşımı olarak karşımıza çıkacaktır.
Kaynaklar
- Yorgancıoğlu D. ve Güray T., Mimari Tasarım Eğitiminde Alternatif Yaklaşımlar:Bir Mekân Tasarımı Stratejisi Olarak “Parazit Mimari”, MEGARON 2018;13(1):144-155, 2017
- Yıldırımer B., Parasıtes On Archıtecture: An Assessment Of Buıldıng Addıtıons In Mahmutpasa, Istanbul, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi, 2016
- Zeren M. T., Tarihi Çevrede Yeni Ek ve Yeni Yapı Olgusu: Çağdaş Yaklaşım Örnekleri, Google E-Kitaplar, 2019
- Berber Ö., Metropol Mimarlık ve Yerleşme Sorunu, Yayımlanmış Doktora Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, 2010
- Yıldırımer B., Parasıtes On Archıtecture: An Assessment Of Buıldıng Addıtıons In Mahmutpasa, Istanbul, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi, 2016
- Aykırı bir sanatçı Lebbeus Woods, http://mimdap.org/2013/06/aykyry-bir-sanatcy-lebbeus-woods/, Erişim Tarihi: 04.06.2020
- Woods L., Dumb Boxes, https://lebbeuswoods.wordpress.com/2008/04/08/dumb-boxes/, Erişim Tarihi: 04.06.2020
- Woods L., A Space of Light, https://lebbeuswoods.wordpress.com/2011/02/15/a-space-of-light-2/, Erişim Tarihi: 04.06.2020
- URL 1. https://lebbeuswoods.wordpress.com/2008/02/06/the-reality-of-theory/, Erişim Tarihi: 15.05.2020
- URL 2. https://www.twenty20.com/photos/6eb802fb-9653-42b8-95c5-8fd21207b284, Erişim Tarihi: 15.05.2020
- URL 3. https://www.stephanemalka.com/portfolio/pont9-i-on-the-bridges-i-paris-2014/, Erişim Tarihi: 15.05.2020
- URL 4. https://issuu.com/drawingcenter/docs/drawingpapers114_woods, Erişim Tarihi: 20.06.2020
- URL 5. https://citymovement.wordpress.com/2012/11/05/lebbeus-woods/, Erişim Tarihi: 20.06.2020
- URL 6. https://lebbeuswoods.wordpress.com/2011/02/15/a-space-of-light-2/, Erişim Tarihi: 20.06.2020
- URL 7. http://ericowenmoss.com/projects/, Erişim Tarihi: 24.06.2020
- URL 8. https://www.stephanemalka.com/about/, Erişim Tarihi: 24.06.2020
- URL 9. https://www.stephanemalka.com/projects/, Erişim Tarihi: 24.06.2020
- URL 10. https://www.stephanemalka.com/portfolio/neossmann-i-occupy-the-roofs-i-paris-2012/, Erişim Tarihi: 24.06.2020
- URL 11. https://www.stephanemalka.com/portfolio/pont9-i-on-the-bridges-i-paris-2014/, Erişim Tarihi: 24.06.2020