Suyun Kıyısında Mimarlık 1 & 2

Vedat Tokyay, Mimar

Suyun Kıyısındaki Mekanlar, İnsanların Özgürce Var Olabilmesini Nasıl Sağlar?    

“Özgürce var olabilmek” kavramına filozoflar nasıl bakıyorlar?
19. yüzyıl Alman felsefesinin önemli bir ismi olan Hegel, “Özgürlük gerekliliğin tanınmasıdır.” der. Marx, bir adım daha atarak, “Özgürlük yabancılaşmanın aşılmasıdır.” önermesini getirir. Frankfurt Okulu’nun devamı niteliğinde bir felsefi çizgiye sahip olan çağdaş filozof Jürgen Habermas ise, insan özgürlüğü sorununu ilk kez “kamusal alan kavramı ve iletişim” ekseninde ele alır: Habermas’ın sözünü ettiği bu kamusal alanların (ekonomi ve devletin oluşturduğu sistemden bağımsız bir yerde konumlandığını) üretim tesisleri veya devlet daireleri değil, meydanlar, parklar ve suyun kıyısındaki kamusal alanlar olduğunu anlıyoruz. Kamusal alanın karakterini tayin eden iki ölçüt vardır: İletişimin niteliği ve demokrasi. Gerçekten de, meydan, park veya suyun kıyısındaki kamusal mekanlara katılımda ve iletişimde tam bir eşitliğin olması, iktidarın hegemonyasını hissettirecek iletişim araçlarının kesinlikle kullanılmaması, buna karşın çocukların, kadınların ve hayvanların özgürlüklerini garanti altına alacak bir güvenlik sisteminin bulunması ön koşuldur. 

Modern mimarların 1928’de kurdukları CIAM Kongresi’nde, şehircilik ilkelerine ilk kez bir ilke daha eklenir: “Beden ve tin”in güçlendirilmesi. Bireysel özgürlüğü elde etmenin yollarından olan beden ve tinin suyun kıyısındaki mekanlarda nasıl güçlendirileceğine bakalım: Eğer suyun kıyısındaysanız karşınızda hiçbir zaman bir egemen değil, sonsuzluğu anımsatan bir ufuk çizgisi vardır. Bu ufuk çizgisine bakan insanların önemli bir kısmı hayal kurmayı ve düşünmeyi severler. Hayal kurmak ve düşünmek de özgürce var olabilmenin koşullarındandır. Ayrıca, suyun kıyısında yürüyüş yapmak, bir yerde oturmak, balık tutmak, dostunla satranç oynamak, bisiklete binmek, bir dinletiye veya söyleşiye katılmak gibi tümü toplumsal iletişimin parçası olan bu etkinlikler de bizim özgürce var olmamızı sağlar. Özellikle de denizin bitmez tükenmez sınırsızlığı insanda ister istemez bir boşluk hissini doğurur ve bu boşluk da deniz kıyısı dünyasıyla bütünleşir. Deniz kıyısı, su kıyısı, deniz ve su üstündeki mekanların boşlukları ise mekansal tasarımın özelliğine göre özgürlük hissini doğurabilir. Suyun kıyısındaki mekanların, doğal özellikleri açısından beden sağlığına uygun yanları da vardır. Bonn Üniversitesi’nden akademisyenler Sebastian Wölker ve Thomass Kistemann’ın yaptığı araştırmalara göre, insanların olabildiğince suyun kıyısına gitmek istediklerini, denizin dalgalarını, nehirdeki suyun devinimini, gün ışığının devinimi içinde suyun renk tonlarındaki farklılaşmaları, suyun kokusunu ve müziğini, suyun kendisinden gelen rüzgar ve yüzlerine vuran serinliği, suyun üzerindeki gemilerin suda yarattığı devinim ile kornalarından gelen müziği duyumsadıklarını, yani  mekanın ve çevresinin yarattığı terapiden etkilendiklerini görüyoruz. Bu araştırma, terapedik mekan kavramının temelini, “suyun kıyısında ve kentsel yeşil alanda var olmaya” dayandırıyor ve “terapedik mekanın” fizyolojik ve psikolojik etkilerini, yerinde yapılan anketlerle anlamaya çalışıyor.  

Deniz kıyısı mekanların öncelikle yerel yönetimlerce üretilmeleri gerekir. Zaman içinde bu yeri bir otoyolu, ranta dayalı bir gazino veya bir otopark yapmasınlar diye… Adalet insanlara gerekli olduğu kadar mekanlara ve mekanları kullananlara da gereklidir. “Mekansal adalet” ve “kent hakkı” kavramları, örneğin kentteki deniz kıyılarının olabildiğince kamuya açık olmasını önerir ve bunun mücadelesini verir.

Bu deniz kıyısındaki yerlerin birer “mekan” olabilmeleri için, mimarların nitelikli bir tasarım yapmaları gereklidir. Konu, basit bir çevre düzenlemesi değildir. Suyun kıyısındaki kamusal mekanın tasarımının o yerin tarihiyle ve insan davranışlarıyla ilişki kurması gerekir. O yerin ve çevresinin tüm ulaşım işlevlerini (yaya, vapur, tramvay, otobüs) tasarıma dahil edilmelidir. Suyun kıyısına ilişkin insanı özgür kılacak tüm eylemler (spor, denize girme, yürüme, okuma, dinlenme, müzik dinleme, düşüncesini topluma anlatma, yeme-içme) olabildiğince tasarımda yer almalıdır.  

Örneğimiz, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 2018 yılında kısmen tamamlanmış olan İzmir Sahil Projesi olsun. Mavişehir’den İnciraltı’na uzanan büyük bir sahil kıyısının tasarlandığı bu projede Mavişehir Turan arası ile Mustafa Kemal Bulvarı tamamlanmış, Bayraklı-Alsancak ve Alsancak bölgesindeki projenin uygulanmasına ise başlanılmamıştır. 

Koordinatörlüğünü Mehmet Kütükçüoğlu ve Evren Başbuğ’un yaptığı Mavişehir-Turan Sahil Projesi, bir ucunda İzmir Opera, diğer ucunda Tersane, arka planında konut yerleşimlerinin yer aldığı, arka mahallelerden düşük gelir grubundaki insanların eskiden beri geldiği bir deniz kıyısı kentsel tasarımı… Bu tasarımın mükemmel çözülmüş yeşil ve spor alanlarının yanı sıra, insanların deniz kıyısıyla ilişki kurmaları için çok yaratıcı mekanlar kurulmuş. Basamaklarla denize inen beton basamakların yanı sıra denize bakan ahşap oturma ve yatma platformları ile insanların geçmekten çok gün batımına karşı oturdukları bir yaya köprüsü de projede yer alıyor (Resim 1) (Resim 2).

Resim 1. Bostanlı ahşap oturma ve yatma platformları.

Resim 1. Bostanlı ahşap oturma ve yatma platformları.

Resim 2. Bostanlı yaya köprüsü.

Resim 2. Bostanlı yaya köprüsü.

Projenin tümünde cılız kaldığını gördüğüm tek yer ise Karşıyaka çarşı ile vapur iskelesi arasındaki geçişliliğin sağlanmadığı bölge. 

Koordinatörlüğünü Metin Kılıç ve Dürrin Süer’in yaptığı, tamamlanmamış Turan- Bayraklı- Alsancak Projesi, kentin arzu ettiği bir dizi yeni kentsel mekanı tasarıma dahil ediyor. Biliyoruz ki, denize yukarıdan bakan Bayraklı bölgesinin denizle tek ilişkisi görsel. Porsuk Çayı’nın yanında plaj yapılıyorsa neden Bayraklı’nın bir plajı olmasın? Plaja koşut, betondan pontonlardan yapılmış ortasında kum olan yapay adalar hem yüzmeyi hem de balıkçılığı özendirdiği gibi, deniz hayvanlarının yuvalanacağı bir resif alanı da yaratıyor. Projenin güzelliği ve ustalığı bu plajlara ve yeşil alanlara ulaşımın sağlanmasında yatıyor. Öncelikle yeni bir istasyon eklenen İzban banliyö treninden ve yeni deniz iskelesinden bölgeye gelinebiliyor. Bayraklı’nın sırtlarından koca bir otoyolu ve tren yolunu aşarak gelen tek yönlü bir köprünün denize yakın ucunda, havada asılı duran bir restoran var. Köprü, aslında üç işlevli: Denize karşı oturma ve manzarayı izleme, saydam restoran veya saydam asansör veya merdivenlerle plaj kotuna inme. Bence, Büyükşehir Belediyesi, bu projeyi tamamlamadan tüm İzmir Sahil Projesi bitmemiş olacak. Ayrıca, Mavişehir ve Karşıyaka gibi gelir düzeyi yüksek olan bir topluluğun beş yıldır kullandığı kentsel mekanlar tamamlanmış, gelir düzeyi görece daha düşük bir beldenin projesinin ise atıl bırakılmasının kentsel adalete sığmayacağını düşünenler var (Şekil 1) (Şekil 2).

Şekil 1. Bayraklı bölgesinin master planı.

Şekil 1. Bayraklı bölgesinin master planı.

Şekil 2. Bayraklı kent asansörü.

Şekil 2. Bayraklı kent asansörü.

Koordinatörlüğünü Nevzat Sayın’ın yaptığı Alsancak bölgesinin ise en ilginç tasarımı denizin bir gösteri alanı olarak mekanlaşmasını sağlıyor. Pasaport İskelesi ile Kordon’un doğal bir çıkıntı yaptığı yerin arasında, orkestra alanının su olduğu bir oditoryum mekanı oluşmuş. Pasaport İskelesi’nin Alsancak’a bakan yanında bir ahşap platform ve bu platformdan denize doğru akan amfi-tiyatro basamakları ile Kordon ve Deniz Meydanı tarafından denize doğru ilerleyen basamaklar sayesinde, suyun ortasında sahnenin yer aldığı bu açık oditoryum mekanı uygulanmamış. Uygulansaydı Danger-Prost planının bu çok önemli kentsel mekanına 21. yüzyılda yeni bir katkı sağlanmış olurdu (Şekil 3).

Şekil 3. Alsancak Oditoryumu.

Şekil 3. Alsancak Oditoryumu.

Koordinatörlüğünü, Deniz Dokgöz, Ferhat Hacıalibeyoğlu ve Orhan Ersan’ın yaptığıKarantina Deniz Meydanı”nda ise, diğer projeler gibi kentlinin arzu ettiği, eksikliğini çektiği kentsel bir mekan büyük bir ustalıkla tasarlanmış. Meydana bakan bir yolcu iskelesi ile bir tekne yanaşma rıhtımı, içinden geçen bir tramvay hattı ile iskelesi var. Mustafa Kemal Caddesi’nin denizle ilişkisini kestiği Karantina bölgesini denizle buluştururken otoyolu meydanın altına alıyor. Bu ilginç deniz meydanın mimari özelliği ise, alışılagelmiş büyük ve hemen algılanabilecek bir meydan formu yerine, parçalanmış, gezildikçe algılanan, organik formların ve su elemanlarının kullanıldığı, yoğun yeşil alana sahip bir meydan olarak tasarlanmasında yatıyor. Meydan, ulaşımın yanısıra, bisiklet parkuru, kuru havuz, oturma, yazlık sinema ve tiyatro vb. işlevlere sahip (Şekil 4).

Şekil 4. Karantina Deniz Meydanı. 

Şekil 4. Karantina Deniz Meydanı. 

Suyun Kıyısındaki Sanayi ve Liman Yapıları, İşlevlerini Yitirdiğinde Ortaya Çıkan Kentsel Canlandırma Tasarımlarında Mimarlığın Rolü Nedir? 

Buradaki canlandırma (regeneration); yeniden doğuş, diriltme, yeniden üretim, yeniden canlanma gibi kavramlara bürünse de, özünde o kentin geçmişinde yer alan, ancak verili bir anda ekonomik çöküntü, kirlilik, sağlıksızlık gibi nedenlerle artık yaşayamayan ama fiziksel yapılarıyla ortada duran bir kültürü, rant tesisi haline getirmeden, “kitsch” haline getirmeden, geçmişini tasarımın belleğine yerleştirip şimdiki zamandan geleceğe akan bir yaşam kültürü içinde canlandırma olarak tanımlanabilir. Canlandırırken esas amaç, kentin, sanayi değil, yerleşim, ofis, eğlenme ve kültürel açılarından gelişimini kamu çıkarı gözeterek sağlamaktır. Elbette, unutmamamız gereken önemli bir gerçeklik de, bu çöküntü alanı dediğimiz mekanların, birkaç yüzyıl boyunca, ticaret ve sanayi kapitalizminin azami kar alanları olmasıydı. Ayrıca bu mekanlar iktidarın hegemonya alanlarıydı ve mülk sahibi olan muktedirin kendisine ait çöküntü alanında daha farklı bir hegemonya kurma gereksinimi de çoklukla karşılaştığımız bir gerçektir. İşte, en büyük mücadele ve çelişkiler de bu alanda başlamaktadır. Çöküntü alanlarının canlandırılması, kamu yararına yatırımlarıyla mı, yoksa azami kar ilkesine göre hazırlanmış özel yatırımlarla mı olacaktır? Peki “kamusal çıkarlar” ne demektir? 

İşte burada inceleyeceğimiz Hamburg Havencity örneğinde, hem kamusal çıkarları hem de başarılı bir kentsel dönüşümün ana hatlarını göreceğiz. Buradaki kentsel dönüşüm, Londra “Docklands” gibi “soylulaştırma” değil “kentsel canlandırma” yaratmış, örnek bir proje olmuştur. Ayrıca, sosyal projelere verdiği önem, kamusal yapı ve çevrelerin zenginliği, her şeyden önce, burada daha önce yaşamış olan liman işçilerinin sosyal haklarına uygun mekanlaşmalarını sağladığı için örnek bir kentsel dönüşüm projesi olarak tanımlanır. Bu arada bu projenin, gerek imar alanı büyüklüğü gerekse inşaat alanı niceliğinden dolayı Avrupa’nın en büyük kentsel dönüşüm projesi olduğunu belirtelim.   Hamburg Limanı, 7322 hektarlık alanıyla Hamburg’un %10’unu kaplıyor. Elbe Nehri’nin, Avrupa’nın bir dizi ülkesine ulaşabilmesinden dolayı Hamburg Limanı hep aktif olmuştur. Bu arada Hamburg’un Hansa Birliği’nin merkezi olduğunu ve bu ticaret birliğinin limanı olarak kullanıldığını da anımsatalım. Hansa Birliği, Avrupa’nın en büyük ticari birliklerinden biriydi. Ancak 20. yüzyılın sonuna doğru, gelişen konteyner tarzı gemi ticareti ve mega konteyner gemilerinin istediği su derinliği, kızak ölçüleri gibi nedenlerden dolayı, Hamburg Limanı kullanım dışı kalmıştır (Resim 3). 

Resim 3. Hamburg kuşbakışı görünüşü (ASTOC albümünden) (URL-1).                                  

Resim 3. Hamburg kuşbakışı görünüşü (ASTOC albümünden) (URL-1).                                  

Projelendirme Süreci
Hamburg Kent Konseyi 1997 yılında kentsel dönüşüm kararını almış, 1999 yılında ise açılan yarışmayı kazanan ASTOC hazırladığı ve uygulama süresi olarak 25 yılı hedefleyen master planda şu ilkeleri ortaya koymuştur: Havencity, konut  işlevini barındıran, yeni iş olanakları sunan, ticaret, eğitim, kültür, eğlence ve turizm etkinlikleri ile zenginleştirilmiş bir yapıya sahip olmalıdır. Kamusal alanların tasarımına özel önem göstermelidir. Özellikle kentsel karaktere sahip, kamusal toplanma ve kültürel iletişim mekanları önemlidir. Mevcut kent ile Havencity birbirleriyle bağlantılı hale getirilmelidir.  Mimari tasarımda kültürel belleğin korunmasına büyük önem verilmelidir. Liman bölgesinin dönüşümünde sürdürülebilirlik ve ekolojiye, azami önem gösterilmelidir. 

Şimdi bu ihtiyaç programına ne kadar uyulduğuna bakalım:

Kamusal Dış Alanlar
Toplamı 100 hektar olan kara alanında planın hedefledikleri, 6000 konut (12.000 kişi) ve 45.000 kişilik iş ve 28 hektar kamusal alandı. Yaya alanlarının %70’inin araç yolundan farklı olarak yapılması planlanmıştı. Havencity’de, en büyüğü Lohse Parkı (12000 m²) olmak üzere bir dizi park yeri ve Enric Miralles’in tasarladığı Macellan, Marco Polo, Vasco De Gama gibi meydanlar ile 10.5 km sahil şeridi, 28 hektar yeşil alan ve Baakenhaven eğlence adası yapıldı. Rıhtım üzerindeki konut yapıları ile Elbe Nehri arasında, gezinti ve bisiklet için yeterli bir yaya alanı bırakılmış, iki yaka arasındaki köprüler ile yaya ulaşımı sağlanmıştır. Burada önemli gördüğümüz bir ayrıntı da eskiden suyun kıyısında var olan demiryolu raylarının, döküm babaların ve hepsinden önemlisi ritmik olarak yolun üzerinde yer alan liman vinçlerinin, ayrıca yol kıyısında Elbe’ye demirlemiş müze niteliğindeki gemilerin varlığıdır. Bu fiziksel unsurlar ile tüm gelecek kuşakların burada eskiden yaşamış olan liman ve gemicilik kültürü konusunda belleklerini tazelemeleri mümkün olmaktadır.

Enric Miralles tarafından tasarlanan Macellan ve Marko Polo teraslarında, ırmağa doğru amfi tiyatro tarzında, teras ve basamaklarla inen meydanın en alt kotunda 400 metre yürüme yolu ve ırmağa pontonlarla ulaşma olanağı bulunmaktadır. Mimar, zeminde kullandığı dev balık ve deniz hayvanlı kabartmalarıyla meydana Akdeniz havasını getirmiştir. Aynı bir amfi tiyatroda olduğu gibi ana yoldan nehre doğru inen her iki basamak, üzerinde oturma ve uzanma işlevli ahşap platformlara veya içinde gölge veren ağaçların olduğu çim alanlara ulaşır. Burası bir iletişim ve demokrasi meydanıdır (Resim 4).

Resim 4. Marco Polo terasları (Enric Miralles albümünden) (URL-2).

Resim 4. Marco Polo terasları (Enric Miralles albümünden) (URL-2).

Ödüllü Kamu Yapıları
Bölgede yapılacak olan tüm kamu yapılarının yarışma ile tasarlanması hedeflenmişti. Böylece, kent bir dizi ünlü mimarın eserleriyle doldu taştı: Richard Meier’den Coffee Plaza ve Hamburg-American Center, Herzog de Meuron’dan Elb Filarmoni binası, Günter Behnisch’den Unilever binası ve Marco Polo konut bloğu ve Rem Koolhas’tan Bilim Merkezi binası, Fuksas’dan Kruvaziyer Merkezi bunlardan bazıları…
Bunların arasında Elb Filarmoni, iki yakanın tam ortasında duran bir kakao antreposunu muhafaza ederek yapıldığından, yüksekliği ve formundan dolayı Havencity’nin heykelsi “kentsel simgesi” olarak duruyor (Resim 5, 6, 7). 

Resim 5. Elb Filarmoni (Wikipedia Commons)(URL-3).

Resim 5. Elb Filarmoni (Wikipedia Commons)(URL-3).

Resim 6. Eski liman vinçleri (Pixabay serbest kullanımı)(URL-4).

Resim 6. Eski liman vinçleri (Pixabay serbest kullanımı)(URL-4).

Resim 7. Marco Polo Kulesi - G. Bechnic (Wikipedia Commons)(URL-5).

Resim 7. Marco Polo Kulesi – G. Bechnic (Wikipedia Commons)(URL-5).

Eski tuğla duvarlı antreponun üstüne konmuş camdan bir eşya gibi duran bu karma kullanımlı yapının camlı bölümünde 2150 kişilik büyük salon, 550 kişilik küçük salon, atelyeler, barlar, restoranlar, Filarmoniye ait ofisler, tuğlalı alt kısmında ise 250 odalık otel, 45 konut, sağlık merkezi ve eczaneler var. Tuğla bina ile cam binanın eşiğindeki 37 metre yüksekliğindeki teras hem zeminden yürüyen merdivenlerle çıkılan bir kamusal seyir terası, hem de eski ile yeni’yi birleştiren kamusal bir mafsal mekan niteliğinde… 

Konutlar ve Ofis Binaları                                                                                                                             
Konut ve ofis yapılarının projelerinin tümü mimarlık yarışmalarıyla elde edildiğinden dolayı yüksek nitelikli yapılar elde edildi. İlk konut ve ofis yapıları 2004’te tamamlandı. Master planda, çok farklı aile gruplarının ve çeşitli mahalle tiplerinin bir araya getirilmesi ile rıhtım üzerinde, açık planlı, denizden hava ve güneş alan konutların kullanım açısından esneklikleri, ekolojik ilkeleri ve yenilikçi inşaat sistemlerinin kullanımı hedeflenmişti. Sonuçta, 120.000 m²’lik brüt alana sahip konut, hizmet yapıları, ve restoranların bir karışımı uygulandı. Ofis yapıları arasında mimari nitelik olarak en önemli olanı, Elbe nehrinin hemen kıyısında yer alan, Günter Bechnisch’in tasarladığı Marco Polo Kulesidir.   

Alışveriş Merkezleri
Hamburg Kent Konseyi, Havencity’de kapalı mega alışveriş merkezleri yapılmamasına karar verdi. Dolayısıyla, şu anda Havencity’de alışveriş, ya sokak üzerindeki dükkanlarda ya da açık avlu ve bahçe kullanımlı alışveriş bölgelerinde yapılmaktadır. Bu da insanların dış mekanda bir araya gelme ve iletişim olanaklarını artırmaktadır (Resim 8).

Resim 8. Havencity turistik gezi tekneleri (URL-6).

Resim 8. Havencity turistik gezi tekneleri (URL-6).

Wilhelmsburg Dönüşümü:
Londra Docklands kentsel dönüşümünün tersine, eski limanda yaşayanlar ihmal edilmemiş, şehir hakları kendilerine iade edilip kentsel yaşama katılımları için çaba sarf edilmiştir. 1733 yeni konut, 100.000 m2 ticari alan, 8 okul, 3 kreş, 2 yaşlılar evi, sanatçılar merkezi yapılmış ve 70 hektar yeşil alan oluşturulmuştur.

Yazımızı şu soruyla bitirelim: Üç yanı denizlerle kaplı sevgili ülkemizde, suyun kıyısındaki kentsel dönüşümler neden Antalya Kaleiçi örneğinden daha ileri gidememiştir?

Not

  • Bu ve bunu takip edecek olan “Suyun Kıyısında Mimarlık” yazıları, İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları kapsamında yayımlanacak olan kitabımın önsözleri olarak kabul edilebilir.

Kaynaklar

  • URL-1, https://astoc.de/assets/images/c/1_astoc_hafencity_hamburg-fd7aef96.jpg.
  • URL-2, http://www.mirallestagliabue.com/wp-content/uploads/2018/07/marcopolo01.jpg.
  • URL-3, https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/2/2b/Hamburg%2C_Barkassenfahrt_NIK_3536.jpg/800px-Hamburg%2C_Barkassenfahrt_NIK_3536.jpg.
  • URL-5, https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/4/4d/Marco-Polo-Tower_%26_Unilever-Haus_Hamburg-HafenCity.jpg/800px-Marco-Polo-Tower_%26_Unilever-Haus_Hamburg-HafenCity.jpg.
  • URL-6, https://hafenrundfahrt.com/wp-content/uploads/2022/05/pruesse-hafenrundfahrt-hamburg-Barkasse-19.jpg.