Shelters on Slope (SS) Garden
Künye
Mimari Tasarımcı
RAD+ar
Proje Yeri
Cakarta, Endonezya
Peyzaj Projesi
RAD+ar
Toplam İnşaat Alanı
3.000 m²
Tamamlanma Tarihi
2024
Fotoğraflar
Mario Wibowo
RAD+ar, Shelters on Slope projesinde eğimli bir yeşil çatı bahçesi altında yer alan iç içe geçmiş mekanlarıyla doğa ve yapı arasında geçirgen bir kentsel peyzaj tasarlamış.
Shelters on Slope (SS) Garden, Cakarta’nın yoğun iş bölgesinin kalbinde, basamaklı bir bahçenin üzerine stratejik biçimde yerleştirilmiş dört barınaktan oluşuyor. Bu barınaklar, çeşitli ticari işlevleri içinde barındıran eğimli bir yeşil çatı bahçesiyle çevrilmiş. Mimarın vizyonu, geleneksel kapitalist ticari mimari modelini sorgulayan basit yapılar aracılığıyla mekansal yenilikler araştırmak olarak açıklanıyor. Bu yaklaşım, mevcut yeşil dokuyla uyumlu biçimde tasarlanmış bir çukur mekanda enerji tasarrufu ve sürdürülebilirliği öne çıkarıyor; böylece farklı ölçekte ve biçimde kapalı-açık alan çeşitliliği yaratıyor.
RAD+ar, doğayla bütünleşen, esnek ve sürekli dönüşen bir “üçüncü mekan” prototipini yeniden düşünürken, ziyaretçilerin geniş bir yeşil çatı altında gölgelenen, kıvrımlı ve çok eksenli mekanlarda dolaşmasını sağlayan bir deneyim kurgulamış. Bu çatı, Endonezya’nın tropikal sıcak iklimine karşı korunaklı bir alan yaratırken, havalandırmayı kolaylaştıran ve ön bulvardan arka taraftaki şehir gölüne görsel ve fiziksel bağlantı kuran geri çekilmelerle biçimlenmiş.
Yükseltilmiş oturma alanları, hem bahçeyi hem de su yüzeyini engelsiz biçimde izlemeye olanak tanıyor. Çatı, hem bir tünel hem de geniş bir gölgelik işlevi görüyor; doğal havalandırmayı desteklerken çevredeki doğayı mekansal deneyimin merkezinde tutuyor. Proje, göle bakan son açık alanın korunması ve bu alanın tipik dükkan yapılarıyla dolmasının önlenmesi amacıyla tasarlanmış. Bu bağlamda, proje kalbini oluşturan ve topluluk etkinliklerinin merkezine dönüşen bir iç avlu etrafında halkalar halinde düzenlenmiş mekanlardan oluşuyor.
Kıvrımlı ve çukur formdaki alan, zemin girişinden başlayarak eğimli topoğrafyayla bütünleşiyor; heykelsi kütlelerin akışkan biçimde algılandığı bir mekansal deneyim sunuyor. Geniş bir yaya yolu, karşılama ve bar alanını tanımlıyor; ziyaretçiyi, tavan ışıklıklarıyla aydınlatılan lobiye yönlendiriyor. Buradan, ana restoran bölümlerine ve geniş iç avluya ulaşılıyor.
Restoran ve barın yüksek, kavisli tavanları manzaraya doğru daralıyor, bakışı doğal biçimde göle yönlendiriyor. Ziyaretçi iç avluya geçtiğinde, çukur mekanın ölçeğiyle sarılıyor ve güçlü bir duyusal deneyim yaşıyor.
“Çukur deneyimi” kavramı, çevresiyle uyum içinde, hem içe dönük hem de yoğun bir atmosfer yaratma düşüncesine dayanıyor. Bu fikir, merkezi bir bahçe etrafında biçimlenen geleneksel Endonezya bahçelerinden ilham alıyor ve Batı’daki “grotto” kavramıyla benzer bir mekansal derinlik kuruyor. Bu süreç, askı bahçeleri hatırlatan bir mekansal yolculuğa dönüşüyor ve sonunda çukur bir avluda tamamlanıyor.
Yapının programı zemin ve yarı zemin katlarda düzenlenmiş. Konsol kütleler, hem caddeye hem de göle doğru 360 derecelik bir bakış sunuyor. Geçici kullanımlara ayrılmış alanlar, projenin esnekliğini artırıyor. Zemin deformasyonlarının yarattığı üç boyutlu etki, ziyaretçiye iç ve dış mekan arasında kesintisiz bir süreklilik hissi veriyor.
Yarı geçirgen tavan yüzeyleriyle bitkisel dokuların iç içe geçtiği bu alan, ziyaretçiyi keşif, dinlenme ve etkileşim için zengin bir mikro manzaraya davet ediyor. Mimarlık, bu projede doğayla yarışmıyor; onunla etkileşime giriyor. Doğa yapının her yanını sarıyor, eğimli çatıyı tırmanarak yeşil bir bahçeye dönüşüyor ve çevreye geniş bir manzara sunuyor.
Tasarımın her unsuru, engelsiz görüş açılarını koruyarak, göl kıyısı boyunca uzanan kemerli barınakların açık cam yüzeylerle çevreye yönelmesini sağlıyor.




































