Şeytan Üçgeni

Şengül Öymen Gür, Prof. Dr.

Yaşadığımız deprem yıkımı üstüne çok şey söylenebilir, ama özü bir ‘Şeytan Üçgeni’dir. Birinci ayak halkın doğrudan kendisidir. İkincisi iktidarlardır. Üçüncüsü eğitim ve uygulamadır. Plütokrasinin iktidar ve para hırsı nedeniyle topluma ciddi bir ahlak eğitiminin verilmemesi, bunun düzgün işleyen kurumları yıkma yoluyla sağlanması, yerine din kisvesi altında halkın bilim ve eğitimden uzaklaştırılarak edepsiz kar ve çıkar anlayışı doğrultusunda yapım faaliyetlerinin denetim dışı bırakılmasıdır. Son olarak genel ve mesleki eğitimin gelişigüzel ve kontrolsüz sürdürülmesi 2023 yılı yıkıcı depreminin şeytan üçgenidir. Bu denetimsizlikten çıkar sağlayan halk kesimi, siyasetçiler, kötü ya da hiç eğitimi olmayan, etikten yoksun uygulamacılar bu toplu katliamın failleridir. 

Bir örnek üzerinden gidersek: Trabzon kenti için 1937 yılında Fransız mimar-şehirci Jaques H. Lambert tarafından yapılan ve 1938’de yürürlüğe giren ilk plan hedef yılına ulaştığında Lambert’in hava kanalı olarak öngördüğü vadiler imarsız yapılarla dolmuş, sahil yolu öngörülenden farklı biçimde devlet karayolu olarak uygulanmıştır. Lambert’in önerdiği denize akan yollar bir daha asla gerçekleşemeyecek bir hayal olmuştur. Bu ilk imar planından 30 yıl sonra, 1967–68 yıllarında İller Bankası tarafından açılan ulusal yarışmayı İrfan Bayhan, Hüseyin Kaptan, Emre Aysu ekibi kazanmıştır. 24.07.1970 tarihinde yürürlüğe girmiş olan ikinci imar planı, 725 hektarlık alanda planlanmış; 1985 yılında 140.000 nüfusu hedeflemiş ve lineer bir gelişme öngörmüştür. 1969 imar planı 1975, 1977 ve 1984 yıllarında gözden geçirilmiş, kentin doğu ve batısında plan sınırları aşamalı olarak genişletilmiş ve sonunda yarışmayı kazanan ekibin üyeleri projeyi artık tanımadıklarını çeşitli oturumlarda beyan etmişlerdir. 

Ama tarihi kenti boylamasına ikiye bölen, sehven tanjant yol diye anılan yolun olurunu Prof. Dr. Hande Süer’in tüm uyarılarına karşın Hüseyin Kaptan’ın verdiği hatırlanmaktadır. İmar planındaki ilk tahrifatın doğrudan müellifi tarafından yapılmış olması çok üzücüdür. Diğer yandan, sözü edilen 1970 yılı planında Ortahisar’da koruma altına alınmış görünen 33 adet sivil mimari örneğin sadece 4 adedi son dönemlerde görev yapmış koruma kurullarının tacizinden kendini koruyabilmiştir! 

Buradan kentin bugünkü nüfusunun nasıl bütün güzel şeyleri engelleyici bir dayanışma ruhu içinde olduğunu, yerel kurul üyeleriyle bağlantılı olarak kendi çıkarları doğrultusunda, daha çok kat, daha çok kira geliri, daha yüksek statü gibi güç, gelir, olanak istemi arayışı içinde olduğunu görüyoruz. Bölge halkının kent etiğine aykırı olan uzlaşımları merkezi otoritelerin beklentilerine uyumlu ve engellenemez bir biçimde yıllardır yaşama geçiyor. Mimarlar Odası’nın halk adına yaptığı yasal başvurular sonuçsuz kalıyor. Tüketici istemleri yargıyı dahi etkisi altına alacak güçte oluyor. Feodalitenin tarihsel süreçte yapılandırdığı davranış bozuklukları siyasetçilerden ve hatta plancılardan yardım dilenirken dalkavukluğa ve rüşvete kadar varıyor. Diğer yandan idari kurumların işlevleri aleni veya örtük bir biçimde, gece yarısında çıkan yasalarla siyaseten sekteye uğratılıyor. 

1984 planı yürürlükte iken, 22.05.1985 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 3194 sayılı imar yasası ile plan yapma yetkileri merkezi yönetimden yerel yönetime devrediliyor. Belediyelerin kendi bünyelerinde kurdukları, konusunda yetkin olmayan imar planlama grupları ile planlama işlemleri hız kazanıyor. Bu dönemde Trabzon Belediyesi’nce, 1987 yılında ilave-revizyon imar planı yapımı çalışmalarına başlanıyor. Yüksek mimar Bülent Berksan tarafından hazırlanan ilave revizyon imar planı 1989 yılında onaylanıp yürürlüğe giriyor. Bu tarihten sonra belediye idari sınırlarında değişiklik yapılıyor ve 1989 tarihli imar planında bulunan ve yaklaşık 1600 hektarlık planlı bu bölgeler belde belediyelerinin sorumluluğuna giriyor ve böylece imar suçları en büyükten en küçüğe paylaşılmış oluyor. 

Bu arada 1989 yılı revizyon imar planını izleyen yıllarda halkın talebiyle yaklaşık 50 adet ıslah, 1800 adet imar planı tadilatı (!) yapılmış ve planın büyük oranda işlerliğini yitirdiği gözlemlenmiştir. Bu nedenle Trabzon için yeniden bir “Yeni Revizyon İmar Planı” yapılmıştır. 25.12.2002 tarih ve 165 sayılı belediye meclis kararıyla onaylanan, şehir plancısı Rahmi Bıyık tarafından hazırlanan yeni imar planına sadece askı süresi içerisinde toplam 3750 adet itiraz olmuş, bu itirazlar belediye meclisinde görüşülerek tatlıya bağlanmış ve oya devşirilmiştir. 

Bu ıslah ve revizyonların farklı taraflar açısından bir dizi açıklaması vardır: Halk tarafından talepkarlık-tatminsizlik, bir başka deyişle postmodern açgözlülük, güç istemi ve gösterimi olarak ortaya çıkan bu talepler modern ve akılcı düzene örtük ve bilgisizce yapılan bir tür başkaldırıdır.  Halkın gerekçe olarak, daha önceki haksızlıkları emsal göstermesi, mevcut hükümetle işbirliği içinde görünmek isteyen yerel yönetimleri “seyyar seçmen” kitlesine taviz vermeye mecbur kılmış, merkezi yönetimin çevre talanına katılmaya itmiştir.  

Özetle, merkezi hükümetlerin yerel bürokratları, yerel hükümetlerin zaten çoklukla yerel olan bürokratları, iç göçlerden dolayı bu kentlerin artık “gerçek sahibi olmayan” ve dolayısıyla içinde kent sevgisi ve etiği taşımayan sözde ayanlar ve sözde halk arasındaki uzlaşıma dayalı suç örgütleri ülkemizdeki kentsel katliamının bir ve iki numaralı failleridir. 

Diğer yandan şeytan üçgeninin tamamlayıcı bir ögesi olan eğitim kurumlarının son yirmi yılda sayısı inanılmaz miktarda arttırılarak içi boşaltılmış ve sonuçta bu durum da başarıyla oya tahvil edilmiştir. Köy okulları modernleşme sürecinin ta başında kapatılmış, yüksekokulların sayısı azaltılmış, içi boşaltılmış, stajları çarpıtılmış, bu kurumlar “sözde” eğitim kurumları haline getirilmiştir. Meslek odalarının bu süreçte yetkisizleştirilmesi gerekmiştir. 

Tüm yanlış uygulamaları yapan plancı, mühendis, mimar, üstlenici, işçi, usta, vb. sözde denetleyen, göz yuman herkes suçludur! İş yapmış olmak uğruna deprem uzmanlarının uyarılarına gözünü-kulağını kapatarak kent imar planlarını yapan plancılar, proje kontrolü yapmayı bilmeyen mimarlar, aşırı ve haksız kar hırsı ile malzeme ve uygulama süresinden çalarak donatısı eksik betonarme binalar üreten ve hiçbir sınava tabii olmayan yetkisiz-belgesiz-diplomasız üstleniciler, bu uygulamaları kontrol etmeden onaylayan ve binaya oturma izni veren belediye yetkilileri, onları işe alırken liyakat değil akrabalık ya da yandaşlık arayan belediye amirleri, yanlış ve hatalı, kaçak katlar eklenmiş, her türlü denetimden kaçırılmış binaları oya dönüştürme güdüsüyle “İmar Barışı” adı altında affeden kanun yapıcılar ve onları destekleyenler, hepsi suçludur.