Sergei Tchoban Bodrum’daydı

Suha Özkan Hon. F AIA

Sergei Tchoban’ı Çağla ve Enis Öncüoğlu’nun çağrıları ile gittiğim Moskova’daki Mimarlık Bienali’nde tanıdım. Uluslararası bir ünlü olarak bildiğim Thoban’la neden daha önce kişisel olarak tanışmadığıma gerçekten hayıflanmıştım. Aradan yıllar geçti; yine Öncüoğulları’nın desteği ile Bodrum Mimarlık Kitaplığı’nda ağırladık. Olağanüstü bir sunuş yaptı. 2017’den bu yana 85’incisi olan bu söyleşiyi Youtube’a yerleştirdik. Böylece kayıtlarımızla kalıcı oldu.

Thhoban (Çoban) soyadı ile uyanacak merakı hemen giderelim. Sergei Tchoban, Leningrad’da bir bilim insanı ailesinde doğdu. Babası Enver Abdurakhmanovich Tchoban, Politeknik Üniversitesi’nde fizik profesörü, annesi Irina Solomonovna Tchoban, orada türbin mühendisi olarak çalıştı. Büyükbabası Solomon Abramovich Kantor da Politeknik Üniversitesi’nde profesördü. 9 Ekim 1962 doğumlu Sergei Tchoban, Saint Petersburg, Leningrad’daki Sanat Akademisi’ni bitirdi. 1996’dan bu yana Berlin’de yaşayan ve çalışan bir mimar ve mimarlık ressamıdır. Tchoban’ın eserleri dünya çapında karma ve kişisel sergilerde gösterilmektedir.

Kendi anlatımı ile: “Çalışma biçimim sezgiselidir. Bazıları için bu yaklaşım yeterince kavramsal görünmeyebilir. Ancak mimariye çizim yoluyla girdim ve böyle düşünüyorum. Bir şehri, her binanın bir rol oynadığı bir oyun olarak algılamam benim için doğaldır. Bu da şu soruyu gündeme getiriyor: Bir şehrin gelişimini yönlendirmek mümkün müdür? Şanghay, Hong Kong, New York veya Londra gibi oldukça kendiliğinden büyüyen şehirler vardır. Her biri vahşi, hatta inanılmaz derecede güzel bir orman gibidir. Bu şehirler çok kısa bir sürede tanınmayacak kadar değişmiş ve sanki betimsel insan yapımı ormanlara dönüşmüştür. Bu şehirler güzel midir? Evet, herhangi bir kasıtlı senaryoyu takip etmeden güzeldirler. Ancak ben Saint Petersburg’da doğdum. Burada şehir planlaması, birbiriyle ilişkili bir dizi mizansenin yaratılmasına dayanıyordu; ilk günden itibaren böyleydi. Bu nedenle, kompozisyon topluluklarıyla da ilgileniyorum.

Mimarlık Çizimleri Müzesi, Berlin, 2013. Sergei Tchoban çizimi.

Mimarlık Çizimleri Müzesi, Berlin, 2013. Sergei Tchoban çizimi.

Mimarlık Çizimleri Müzesi, Berlin, 2013. Sergei Tchoban çizimi.

Mimarlık Çizimleri Müzesi, Berlin, 2013. Sergei Tchoban çizimi.

Örneğin, bir bina kolyedeki bir elmas gibi olabilir, yani arka plandaki binalarla çevrili ikonik bir nesne de. Bu benzetmeyle, Şanghay farklı boyutlarda elmaslardan oluşurken, Saint Petersburg’da kural olarak, etrafında değerli bir boyunluk oluşturulan bir elmas vardır. Berlin de benzer şekilde planlanmıştır. Böyle bir şehirde, duygusal patlamalara fırsat vermemek için yönetmeliklere çok sıkı uymamak önemlidir. Bu fikirlerin çoğu, çeşitli şehirlerde benzer çarpışmaları müjdeleyen çizimlerle gösterilmiştir. Bu bağlamda, bir tasarım aracı olarak çizim tekniğiyle ilgileniyorum. Çizimler mimariyi anlamanın anahtarıdır.

Kendi mimarimi bu şekilde anlamaya çalışıyorum ve herhangi bir mimariyi anlamanın anahtarı çizim yoluyla keşfedilir. Bu yüzden Mimarlık Çizimleri Vakfı’nı (Architectural Drawings Foundation) kurdum. Bana öyle geliyor ki, insanlar mimarların şu veya bu binayı nasıl ortaya çıkardıklarını anlamak için çizimlere bakmakla ilgilenecekler. İzleyiciden bitmiş binaya olan mesafe, düşünen bir elin mesafesinden ölçülemeyecek kadar büyüktür.”

Mimarlık Çizimleri Müzesi, Berlin, 2013.

Mimarlık Çizimleri Müzesi, Berlin, 2013.

Mimarlık Çizimleri Müzesi, Berlin, 2013.

Mimarlık Çizimleri Müzesi, Berlin, 2013.

Thcoban gerçekte ödün tanımayan cesur bir modernisttir. Tasarımın özgünlüğü konusunda da çok titizdir. Örneğin Anklam’da Üç Çatma Çatı Apartman ve Finkenau konut guruplarındaki tasarım tutumu var olan ortama bağlamsal olarak bütünleşik ve alçak gönüllü bir saygı ile yaklaşırken, Saarbrücken’deki SAB Büro Yapısı kentle bütünleşme çabası doğrultusunda her kat grubu kentle olan ilişkisini farklı tanımlamalar ve ilişkiler düzeyinde yorumlamaktadır. Berlin’deki Müzik ve Yaşam Tarzı Oteli ise cesur devasa konsolu ile bir bakıma çevresine meydan okumaktadır. Benzeri bir tutum Berlin’de Hamburger Hof’ta da izlenir. Schweinfurt’ta gerçekleştirdiği Sven Wingquist Deney Merkezi, yine onun ödünsüz modernist dışavurumunun özgür bir ifadesidir. Kuşkusuz en özendiği, Sergei Tcoban Voss olarak hem işveren hem de mimar olduğu Berlin Mimarlık Çizimleri Müzesi olmalı. Oldukça karmaşık yapılanmaların arasında özenli bir takı olarak yer alan bu bina gerçekten “Buradayım!” diyen özenli bir varoluşun simgesi olacaktır. Özellikle Berlin Duvarı’nın çöküşünden sonra bir tür “moda defilesi” içinde Peter Eisenman ve Daniel Liebeskind ile birlikte sıradanlığı reddeden, kendi tanımı ile ayrıcalıklı ve ender “mücevher” niteliğinde bir katkıdır.

Steven Holl ve Sergei Tchoban.

Steven Holl ve Sergei Tchoban.

SAB Büro Yapısı, Saarbrücken.

SAB Büro Yapısı, Saarbrücken.

Müzik ve Yaşam Tarzı Oteli, Berlin, 2024.

Müzik ve Yaşam Tarzı Oteli, Berlin, 2024.

Hamburger Hof, Berlin.

Hamburger Hof, Berlin.

Sven Wingquist Deney Merkezi, Schweinfurt, 2017.

Sven Wingquist Deney Merkezi, Schweinfurt, 2017.

Konutlar, Finkenau, 2018.

Konutlar, Finkenau, 2018.

Üç Çatma Çatı Apartman, Anklam, 2022.

Üç Çatma Çatı Apartman, Anklam, 2022.

Aramızdaki yakınlık, onun Berlin’de gerçekleştirdiği Mimarlık Çizimleri Müzesi ile bizim Bodrum’da çabaladığımız Bodrum Mimarlık Kitaplığı’na benzer bir özveri içinde, mimarlığın bir yönünün topluma mal edilmesi tutkusu oldu. Biz yüzyılı aşkın bir “Sakız Evi”ni topluma kazandırırken, onun eşsiz ve görkemli bir tasarımla mesleğimizi Berlin’de taçlandırması ile gerçekleşti. Bu karşılıklı empati ve hayranlık ise biz yaşadıkça sürecek.