Ring of Starlight

Mimari Tasarım
HDEC AIR-CoLAB Studio

Proje Yeri
Chengdu, Çin

Tamamlanma Tarihi
2024

Toplam İnşaat Alanı
490 m²

Fotoğraflar
Arch-Exist

HDEC AIR-CoLAB Studio tarafından tasarlanan Ring of Starlight, ziyaretçiler ve doğa arasındaki duyusal etkileşimi artırarak her yaş grubundan kullanıcının kendine yer bulabileceği, çok yönlü mekanlar barındırıyor.

Ring of Starlight, Z+T Stüdyo tarafından tasarlanan Vortex Park’ın merkezindeki adada yer alıyor. Tüm park, ticari bir alan ve üç konut alanıyla çevrili, kendine özgü yarı kapalı bir düzen sunuyor. Ring of Starlight’ın konumu coğrafi ve görsel olarak parkın merkezinde olmasına rağmen, suyla çevrili bulunmasından dolayı dış dünya ile bağlantısı izole oluyor. Ziyaretçilerin adaya ulaşabilmesi için orman yollarını geçmesi veya küçük bir botla neredeyse bin metre yürüyerek gelmesi gerekiyor. Bu nedenle, bu küçük ada, şehrin gürültüsünden ve hızlı temposundan uzakta huzurlu bir köşe haline gelmiş. Doğayla yakından bağlantılı bu ortamda, sadece 25 metre çapında olan küçük yapının parkın merkezi simgesi olması umuluyormuş. Alanda birkaç gün geçirdikten sonra, projenin ilhamı ortaya çıkmaya başlamış; varlığını büyük bir kütleyle değil, zamanla farklı yönlerini ortaya çıkararak ve doğayla uyumlu hale getirerek diğer doğal ögelere benzer bir canlılık kazandırmak istenmiş.

Böylece, tasarımcılar vizyonlarını tüm parka yayarak geleneksel Çin bahçeleri kavramlarından ilham almışlar ve küçük mimariye giden iki yol planlanmış: Bir kara yolu ve bir su yolu. Ziyaretçiler seyahatleri sırasında “her adımda değişen manzaralar” hissini yaşayabiliyor. Ziyaretçiler dolambaçlı yollar boyunca ilerlerken, doğal manzara içinde gizlenmiş olan yapı yalnızca kısmen görülebiliyor ve bakış açısı değiştikçe farklı görünümler sunuyor. Yapıya ulaştıklarında, beyaz betonla sarılı yeni bir dünyaya adım atıyorlar. Suyun üzerindeki yaya köprüsünün korkuluğu burada kasıtlı olarak büyütülmüş, rüzgar ve yağmurdan koruyan bir pavyon oluşturulmuş. Alanın merkezindeki köprü, su yüzeyine doğru dolambaçlı bir şekilde ilerleyerek doğal bir açık hava tiyatrosu oluşturuyor. Uçta bulunan sahne, su seviyesiyle aynı hizada olup, bir lotus yaprağını andırıyor. Suyun üzerinden gelen ziyaretçiler de botla platforma binip merdivenleri çıkabiliyor, su kenarındaki saçaklı köprü boyunca ilerleyerek korkuluklardan manzarayı seyredebiliyor veya başkalarının görsel manzarasına dahil olabiliyorlar.
Bu küçük yapının çok yönlü bir karakteri bulunuyor; 100 kişilik bir performans tiyatrosu olarak hizmet edebiliyor; küçük basın toplantılarına ev sahipliği yapabiliyor veya samimi için bir buluşma yeri haline gelebiliyor. Suyun üzerindeki saçaklı köprü, sadece tek bir kişinin geçebileceği kadar dar olup, çocuklar için macera dolu bir oyun alanı haline geliyor. Ayrıca kullanıcılar burada bir kitap alabilir, basamaklarda sessizce oturabilir ve huzurlu bir öğleden sonrasının keyfini çıkarırken kelimelerin dünyasına dalabilirler.

Tasarım, ziyaretçiler ile doğal çevre arasındaki duyusal bağı bilinçli olarak güçlendiriyor. Su tiyatrosunun manzarası su yüzeyine doğru bakarken, ziyaretçilerin dikkati rüzgarın yarattığı dalgalara, sudaki değişen yansımalarına ve temiz beton duvarlarda ışık ve gölgenin nazik ritmine yönleniyor. Bu gizli alanın, insanların kendi içlerine döndükleri anlarda iç huzur ve uyum bulabilecekleri kısa bir gerçeklik sığınağı haline gelmesi hedefleniyor.