Retrospektif: Riken Yamamoto Yapıları

Yapılı çevrenin ve kolektif yaşamın zorluklarına her seferinde çok farklı işlevlerde ve ölçeklerde en uygun yanıtı verebilmek için mimarlık mesleğinin alet çantasını hem geçmişe hem de geleceğe doğru genişleten, geçmişten kopya çekmeyerek ondan öğrenen ve temel ilkelerin geçerliliğini ortaya koyarken mekanı çağdaş bir şekilde kendi dilinde yorumlayan Mimar Riken Yamamoto, bu yıl 2024 Pritzker Mimarlık Ödülü’nün sahibi oldu. 50 yılı aşkın süredir devam ettirdiği üretimleri boyunca, birey ve toplum arasındaki ilişkiye verdiği mekansal karşılıklar ve yarattığı toplumsal farkındalık ile mimarlık dünyasının en prestijli ödülüne layık görülen dokuzuncu Japon Mimar Riken Yamamoto’nun tasarımlarını Dosya sayfalarında bir araya getirdik.

Derleyen: Ebru Şevli, Derya Tepe

Riken Yamamoto, bu yıl 5 Mart’ta yapılan duyuru ile Pritzker Mimarlık Ödülü’nü kazanan 53. mimar olarak onurlandırıldı. Yamamoto, ülkesi Japonya’dan dünyanın en prestijli mimarlık ödülünü kazanan dokuzuncu mimar olarak tarihe geçti.
1945 yılında Pekin, Çin Halk Cumhuriyeti’nde dünyaya gelen Riken Yamamoto, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından devletler arasındaki ilişkilerden dolayı Japonya’ya zorunlu olarak göç ettirilmiş. Kendisi henüz beş yaşındayken vefat eden babası hakkında çok az bilgi sahibi olan Riken Yamamoto, çocukluğunu annesinin çalıştığı eczanenin hemen karşısında yer alan, geleneksel Japon mimarisi örneği “machiya” tipolojisine sahip bir evde geçirmiş. Riken Yamamoto, ilk mimari deneyimini 17 yaşında Kofuku-ji Tapınağı’na yaptığı bir gezi sırasında, her katının Budizm’in beş elementi; hava, su, toprak, ateş ve boşluğu temsil ettiği, 730 yılında inşa edilmiş ve 1430 yılında rekonstrüksiyonu tamamlanmış 5 katlı bir pagodada gerçekleştiğini anlatıyor.

Mimar ve sosyal savunucu Yamamoto, 50 yılı aşkın kariyeri boyunca yaptığı mimari üretimler kapsamında, kamusal ve özel alanlar arasında ilişki kurarak, kimliklerin, ekonomilerin, politikaların, altyapıların ve konut sistemlerinin çeşitliliğine karşın uyumlu toplumların oluşmasına katkı sağlayabilecek bir mimarlık için ilham veriyor. Topluluk yaşamının desteklenmesine derinden bağlı olan mimar, mahremiyetin kentsel bir duyarlılık haline geldiğini belirterek topluluk üyelerinin birbirini desteklemesi gerektiğini savunuyor.
Topluluğu “bir mekanı paylaşma duygusu” olarak tanımlayan Yamamoto, geleneksel özgürlük ve mahremiyet kavramlarını yapıbozuma uğratırken, konutu komşuluk ilişkisini yitirmiş bir metaya indirgeyen koşulları reddediyor. Bunun yerine, uluslararası etkiyi ve modernist mimariyi geleceğin ihtiyaçlarına uyarlayarak kültürler, tarihler ve çok kuşaklı vatandaşlar arasında duyarlılıkla köprü kuruyor; tasarımlarının içerisinde yaşamın gelişmesine ve dönüşmesine olanak tanıyor.
Konumların, ölçeklerin ve işlevlerin çeşitlendiği bir mimarlık külliyatına sahip olan Riken Yamamoto’nun Japonya, Çin Halk Cumhuriyeti, Kore Cumhuriyeti ve İsviçre’de; özel konutlardan toplu konutlara, ilkokullardan üniversite binalarına, enstitülerden sivil alanlara ve şehir planlamasına kadar uzanan ortak dile ve mekansal olanaklara sahip yapıları bulunuyor. Topluma gösterdiği sürekli ve özenli ilgi, insanları farklı şekillerde bir araya gelmeye teşvik eden kamusal alan sistemleri yaratıyor.

Riken Yamamoto, toplumsal sorumluluğunun ne olduğu konusunda farkındalık yarattığı, her bir mimari tepkiyi kalibre etmek için mimarlık disiplinini sorguladığı ve hepsinden önemlisi, demokraside olduğu gibi mimaride de mekanların insanların ortak iradesiyle yaratılması gerektiğini hatırlatması dolayısıyla 2024 yılı Pritzker Ödülü’nün sahibi oldu. Bu sebeple bu ayki dosya sayfalarımızda mimarlık dünyasının en prestijli ödülüne layık görülen dokuzuncu Japon Mimar Riken Yamamoto’nun hayatının farklı dönemlerinde tasarladığı çeşitli coğrafyalardaki yapılarını bir araya getirdik.

1. Yamakawa Evi

Proje Yeri: Nagano, Japonya
Tamamlanma Tarihi: 1977
Fotoğraflar: Tomio Ohashi

Japonya’nın Nagano şehrindeki bir ormanda yer alan, açık hava terası hissi veren ve sıcak aylarda keyifle kullanılacak şekilde tasarlanmış özel bir konut olan Yamakawa Evi, Riken Yamamoto’nun inşa edilmiş ilk mimari üretimi. Yapıda teras, oturma odası ve yemek odasına sorunsuz bir şekilde geçiş mümkünken, uyku alanları ve mutfak küçük dağınık parçalar halinde bulunuyor. Alttaki zemini ve üstteki eğimli tavanı kaplayan ahşap kirişler, dar binanın uzunluğu boyunca paralel olarak uzanarak dingin bir atmosfer kuruyor ve yakın çevrenin doğasını çağrıştırıyor. 

Yamakawa Evi’nin tasarım felsefesinin özünde ev sahiplerinin basit ama derin isteği yatıyor; iç mekan ile doğal dünya arasındaki sınırların bulanıklaştığı, açık havada yaşamın özünü yansıtan bir alan. Bay Yamakawa’nın, yemek yemek, dinlenmek ve doğanın huzuruna dalmak için bir yer olarak hizmet verecek bir yaz sığınağı arzusu, Yamamoto’nun mimari vizyonuna rehberlik ediyor.

Projenin, Riken Yamamoto’nun doğaya derin saygısı, sadeliğe bağlılığı ve durmak bilmeyen yenilik arayışı ile karakterize edilen mimari “ethos”unun bir habercisi olduğu açık. Villa sadece bir yazlık ev değil; mimarinin, insanın çevreyle etkileşimini geliştirebileceği ve geliştirmesi gerektiği fikrini ortaya koyan bir eser. Minimalist tasarımıyla Yamakawa Evi, sakinlerini doğayla uyum içinde yaşamaya davet ederek doğal ve yapılı çevrenin sürekli diyalog halinde olduğu bir yaşam tarzını teşvik ediyor.

2. Hotakubo Sosyal Konut Kompleksi

Proje Yeri: Kumamoto, Japonya
Tamamlanma Tarihi: 1991
Fotoğraflar: Tomio Ohashi

Yamamoto’nun ilk sosyal konut projesi Hotakubo Sosyal Konut Kompleksi, konutların içinden geçilerek ulaşılabilen, ağaçlarla çevrili merkezi bir meydan etrafında düzenlenmiş 110 birimlik 16 konut kümesinden oluşuyor. Komşular arasında kolektif yaşamı teşvik eden geleneksel Japon “machiya” ve Yunan “oikos” konutlarından esinlenen Yamamoto, özel alandan yarı kamusal alana geçişi teşvik ederek ailelerin mahremiyetine saygı gösterirken “yerel topluluk alanı” sağlayan, alt topluluk yaratan bir eşik oluşturuyor. Yapıda Kamu Konutları Kanunu’nun getirdiği konut sınırlamaları küçük metrekarelere sahip birimlere yol açtığından, her birinin meydana bakan bir terası bulunuyor. Bu müdahale yaşam alanlarını genişletirken konut sakinlerini çevreye bağlıyor.

Hotakubo Sosyal Konut Kompleksi, dairelerin merkezi bir avlu etrafında benzersiz bir şekilde düzenlenmesiyle ayırt edilen ve “topluluk içinde topluluk” hissi yaratan bir tasarıma sahip. Avlu sadece boş bir alan değil, yaşamın özüyle dolu ve ortak bir yaşam alanı olarak hizmet veriyor. Riken Yamamoto’nun Hotakubo Konut Kompleksi, bugün konut tasarımı alanında devrim niteliğinde bir model olarak öne çıkıyor. Geleneksel topluluk ve bireysellik kavramlarına meydan okuyarak, bunları hem toplumsal bağlara hem de kişisel alana değer veren tutarlı bir bütün halinde sunuyor.

3. Iwadeyama Ortaokulu

Proje Yeri: Ōsaki, Japonya
Tamamlanma Tarihi: 1996
Fotoğraflar: Mitsumasa Fujitsuka

Japonya’nın Ōsaki şehrinde, bir yamacın üstünde, kuzey rüzgarlarının etkisi altındaki bir bölgede yer alan eğimli “rüzgar kanadı” şeklindeki Iwadeyama Ortaokulu’nun karakteristik saçağı, şiddetli hava koşullarını hafifletirken aynı zamanda okula gün ışığını yansıtarak, kış aylarında doğal ışıktan faydalanmayı sağlıyor.

İçerideki cömert avlu, okulun merkezi noktası haline gelerek öğrenci topluluğuna kamusal bir merkez sunuyor. Çok amaçlı bir mekan olan “öğrenci forumu” ikinci katta merkezi bir konumda bulunuyor ve dolap alanlarını da içeren yukarıdaki öğrenci salonlarına doğru genişleyerek devam eden bir alana yayılıyor.

Geleneksel öğretmen odası, eğitimcilerin uzmanlık alanlarını takip etmeleri için ayrılmış bir araştırma odası ile değiştirilmiş. Okula giriş, zamanla okul nüfusu genişleyip azaldıkça evrimleşecek esnek bir kamusal alan olan “Orman Meydanı”nda bulunan yürüyüş yolu üzerinden sağlanıyor.

4. Saitama Bölge Üniversitesi

Proje Yeri: Koshigaya, Japonya
Tamamlanma Tarihi: 1999
Fotoğraflar: Riken Yamamoto & Field Shop

Hemşirelik ve sağlık bilimleri alanında önde gelen eğitim kurumlarından olan Saitama Bölge Üniversitesi, eğimli yeşil alanlar ve avlular aracılığıyla yürüyüş yollarına geçiş yapan, teraslarla birbirine bağlanan dokuz binadan oluşuyor.

Her bir şeffaf hacim, bir sınıftan diğerine; aynı zamanda disiplinlerarası öğrenmeyi ve etkileşimi teşvik ederek bir binadan diğerine görüş sağlıyor. Tüm laboratuvarların birinci katta yer alması, her bir uzmanlık alanı arasındaki ilişkisel nitelikleri daha da güçlendiriyor. Sınıflar, oditoryum, kütüphane, spor salonu, kafeterya ve fakülte odaları kampüs boyunca yer alıyor. Ancak bir yapının nerede bitip diğerinin nerede başladığını ayırt etmek kasıtlı olarak bulanıklaştırılmış ve bu müdahale kendine özgü bir mimari dil ortaya çıkartmış.

Üniversite yapısında verilen eğitimin amacı, yakın karşılıklı iş birliğinin esas olacağı yerel topluluklarda lider roller üstlenecek yetenekleri geliştirmek olarak belirlenmiş. Bu hedefe ulaşmak için, her bir fakülte/bölümü tamamlamak veya kendi içinde kapatmak yerine, geleneksel fakülte ve bölümlere dair mekansal yaklaşımı değiştirecek bir mimari tasarlanmış; bu nedenle tek bir hacim önerilmiş.

Tek hacim fikrinden başlayarak tasarlanan planda her bir alanla ilgili çözülmesi gereken birçok sorun ortaya çıkmış. Çözüm; tüm mimari müdahalelerin, her bir unsurun ilişkisini olabildiğince açık ve sistematik hale getiriyor. Bir şehrin temelinin mimarlık olarak görünmesi gibi, mimarlık da peyzajın temel bir parçası haline geliyor.

5. Hiroshima Nishi İtfaiyesi

Proje Yeri: Hiroshima, Japonya
Tamamlanma Tarihi: 2000
Fotoğraflar: Tomio Ohashi

Hiroshima Nishi İtfaiyesi’nde tamamen şeffaf bir hacim oluşturmak için yapının cephesi, iç duvarları ve zeminleri camdan inşa edilmiş. Binanın merkezinde yer alan atriyum, itfaiyecilerin eğitim ve faaliyetlerine ışık tutarak, yoldan geçenleri toplumu koruyan kişileri görmeye ve onlarla ilişki kurmaya teşvik ediyor. Böylece kamu görevlileri ile hizmet ettikleri vatandaşlar arasında karşılıklı bir bağlılık oluşması sağlanıyor. Her yaş için yangın önleme ve halk eğitimini programın ayrılmaz bir parçası olarak gören Yamamoto, sergi lobisi ile dördüncü kat teras alanını halkın kullanımı için kamusal olarak kurgulamış. Böylece yapının sadece kendi profesyonellerinin kullanıma açık olmasının önüne geçerek, Hiroshima Nishi İtfaiyesi’ne kamusal bir karakter kazandırıyor.

6. Hakodate Gelecek Üniversitesi

Proje Yeri: Hakodate, Japonya
Tamamlanma Tarihi: 2000
Fotoğraflar: Isao Aihara

Riken Yamamoto’nun 2000 yılında tasarladığı, adını bulunduğu şehirden alan Hakodate Gelecek Üniversitesi, yapının içerisinde kurgulanmış şeffaf mekanlar ve kullanıcılar arasında kurulan ilişkiler açısından mimarın önemli işleri arasında yer alıyor. Bilgi bilimlerine odaklanan Hakodate Gelecek Üniversitesi, öğrenciler ve öğretmenler arasında ilişkileri kuvvetli, ve bu ilişkiler üzerinden kurulan bir toplum yaratmak üzere tasarlanmış. Yamamoto’nun diğer eserlerinde de görüldüğü gibi, bu yapı topluluk içinde karşılıklı erişilebilirliğe ve şeffaflığa öncelik veriyor. Binanın büyük ölçeğine rağmen yapı içerisinde tanımlı ve samimi alanlar yaratmayı başaran mimar Yamamoto, eğitim yapılarına getirdiği çağdaş yorum ile bağlı olduğu düşüncelerin mekansal karşılıklarını oluşturuyor.

Resepsiyon alanında, hem öğrencilerin hem de halkın kullanımına açık, sunumlara ve tartışmalara ev sahipliği yapabilecek esnek alanlara sahip, geniş gömme dairesel bölmeler bulunuyor. Sınıflar, oditoryum ve kütüphane cam duvarlarla kaplanmış. Bu şeffaf bölücüler, optik geçirgenlikleri ile ziyaretçilerin içeriyi gözlemlemesine, etkileşimde bulunmasına ve öğrenmesine olanak sağlıyor. Açık ortak alanlar, şeffaf odaların hemen dışında, üst üste binen seviyelerde yer alıyor. Bu alanlar kullanıcıların kendilerini çevrelerindeki faaliyetlerle bağlantılı hissetmelerini sağlıyor. Profesörlerin araştırma odalarının iç mekanları bile duvarlarının ötesinden görülebiliyor ve hafif alüminyum mobilyalarla çevrelenerek öğrencilerin profesörlerle iletişimini ve ilişkilerini artırmalarını teşvik ediyor.

7. Yokosuka Sanat Müzesi

Proje Yeri: Yokosuka, Japonya
Tamamlanma Tarihi: 2006
Fotoğraflar: Tomio Ohashi

Öncelikle kullanıcı deneyimini göz önünde bulunduran Yokosuka Sanat Müzesi, hem gezginler için bir varış noktası hem de yerel halk için günlük bir dinlenme mekanı olarak tasarlanmış. Davetkar giriş, Tokyo Körfezi’ni ve yakındaki dağları çağrıştırırken, galerilerin çoğu yeraltında yer alıyor ve ziyaretçilerine görsel olarak doğal çevrenin net, bozulmamış deneyimini sunuyor.

Ziyaretçiler, tüm ortak alanlardaki yuvarlak kesiklerden manzaraya ve diğer galerilere bakabiliyor, böylece bu farklı ortamlar birleştirilerek içeridekilerin yalnızca sanat eserlerinden değil, aynı zamanda yanlarındaki diğer kişilerin yerlerinden ve faaliyetlerinden de etkilenmelerini sağlanıyor. Zemin katta yer alan ve boydan boya cam pencerelere sahip restoran, her mevsim tatil köyü benzeri bir mekanı çağrıştırıyor.

Mimarlar, 2002 yılında Japonya’da ilk kez Yokosuka Belediyesi tarafından denenen Kalite Temelli Seçim ile planlama aşamasına seçilmiş. Tasarıma sıfırdan başlanmış ve müze, küratörleri de dahil olmak üzere birçok kişiyle yapılan tartışmalar sonucunda 2 yıldan fazla zamanda geliştirilmiş. Sergi ve koleksiyon alanını kaplayan çift cidarlı çatı ve duvar sistemi, güneş ışığını kontrol etmek için kullanılıyor. Ziyaretçiler bu dev çift cidarlı iç mekan etrafında yürüyerek sadece sergiyi değil, aynı zamanda sanatla ilgili çeşitli etkinlikleri de deneyimleyebiliyorlar.

8. Fussa Belediye Binası

Proje Yeri: Tokyo, Japonya
Tamamlanma Tarihi: 2008
Fotoğraflar: Sergio Pirrone

Fussa Belediye Binası, çevredeki mimari dokuyu oluşturan az katlı binalara uyum sağlamak için tek katlı yüksek bir yapı yerine iki orta katlı yapı olarak tasarlanmış. Arazideki alçak tepeler, binanın eğimli kavisli kenarlarında yansıtılmış.

Malzemenin zeminden cephelere doğru olan sürekliliği doğal bir araziyi çağrıştırıyor; içbükey taban ziyaretçileri yaslanmaya ve dinlenmeye davet ediyor, yeşil kamusal çatı ve alt katlar esnek kamusal programlar için ayrılıyor. Belediye binasının yüzyıl boyunca nasıl bir etki yaratacağı göz önünde bulundurularak, tasarımın yerel yönetimin “ethos”unu ve canlı bir toplumun gelişimine olan taahhüdünü açıklaması hedeflenmiş.

“Forum”,” hill park” ve “kuleler” olmak üzere üç ana unsura dayalı olan tasarım, vatandaşların çeşitli ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlıyor. Betonarme kuleler, dayanıklılık ve deprem direnci ile tanınan bir malzeme olan dökme beton kullanılarak inşa edilmiş. Her bir unsur, tasarım dilinin parçası haline gelerek, birleşerek, uzun yıllar boyunca topluluğun değerlerini ve beklentilerini yansıtmayı amaçlayan dinamik bir kentsel merkez oluşturuyor.

9. Tianjin Kütüphanesi

Proje Yeri: Tianjin, Çin
Tamamlanma Tarihi: 2012
Fotoğraflar: Nacasa & Partners

Riken Yamamoto’nun 2012 yılında tasarladığı, Çin’in Tianjin şehrinde bulunan Tianjin Kütüphanesi, yapının kütüphane için açılan yarışmada birincilik ödülünü kazanmasının ardından hayata geçirilmiş.

Tianjin Kütüphanesi’nin tamamı boyunca kuzeyden güneye uzanan geniş giriş holü, bu büyük ölçekli binaya maksimum erişim sağlıyor. Altı milyon kitaptan oluşan koleksiyon, uzunluğu 30 metreye varan duvar kirişlerinin kesişen ızgarasına kurulan kitap raflarını sıralıyor ve bu da mekanın içerisinde yüzen kitap yığınları görüntüsünü oluşturuyor.

Beş katın her biri bir asma kata sahip olduğundan bina on çapraz kat olarak görünüyor ve tasarımın geniş açıklığı nedeniyle ziyaretçiler herhangi bir kattan çevrelerindeki diğer birkaç katı görebiliyor. Kütüphanenin dış yüzeyi, sarı toz koşullarının etkilerini azaltıyor, aynı zamanda taş panjurlardan oluşuyor. Ortaya çıkan yumuşak ışık, çeşitli okuma odalarının ambiyansına katkıda bulunarak bu kamusal mekana sık sık gelen farklı kuşaklardan, kimliklerden ve ilgi alanlarından okuyucuların çeşitliliğini yansıtıyor.

10. Nagoya Zokei Üniversitesi

Proje Yeri: Nagoya, Japonya
Tamamlanma Tarihi: 2022
Fotoğraflar: Shigeru Ohno

Nagoya Zokei Üniversitesi, Japonya’nın Aichi Eyaleti’nde yer alan bir sanat ve tasarım okulu. 2022’de Nagoya şehrine taşınan üniversitenin yeni kampüsü, Meijo Parkı’nın yanında, Nagoya Kalesi’ne ev sahipliği yapan bir bölgede bulunuyor. Kampüs, Meijo Koen İstasyonu’nun hemen altında yer alıyor ve binanın kendisi bir köprü gibi işlev görüyor. İstasyonun doğu ve batı olmak üzere ayrılmış olan iki bölümü arasında yer alıyor. Yeni kampüs, 4 Nisan 2022 tarihinde resmi olarak açıldı ve toplamda 17.600 metrekarelik bir fonksiyonel alanı kapsıyor.

Sanat ve tasarım bölümlerini tek bir departman altında birleştirerek beş farklı alan oluşturulmuş: Sanatsal İletişim, Görsel Edebiyat, Topluluk Alanı Tasarımı, Topluluk Duygu Tasarımı ve Temsili Tasarım. Bu beş alanın öğrenim alanları ve stüdyoları dördüncü katta yer alıyor ve esnek düzenlemeler sayesinde farklı öğretim tarzlarına ve öğrenme metodolojilerine uyum sağlıyor. Öğrencilerin stüdyolarını bulmalarına yardımcı olmak için tavana beş amblem yerleştirilmiş ve sanat plazası, öğrenci ve profesörlerin buluşup fikir alışverişi yapabileceği ortak bir alan olarak tasarlanmış. Tasarım, insanların mimari mekanlar aracılığıyla nasıl etkileşimde bulunduğunu mükemmel bir şekilde ifade ediyor.