Quartz Plaza

Mimari Tasarım
Salon Alper Derinboğaz

Proje Ekibi
Ünal Cem Pişirici, Mert Ozan Er, Nida Dilara Karışık, Gökçe Naz Soysal

Proje Yeri
Bağcılar İstanbul

Tamamlanma Tarihi
2025

Fotoğraflar
Cemal Emden

Salon Alper Derinboğaz tasarımı Quartz Plaza, jeolojik katmanlarla kurduğu bağ ve çift cidarlı cephesiyle enerji verimliliğini artıran sürdürülebilir bir yapı modeli sunuyor.

Quartz Plaza, İstanbul’da yer alan bir ofis binası projesi. Yapının yer aldığı bölge, 1999 yılında gerçekleşen Gölcük depreminden bu yana devam eden inşaat projeleri nedeniyle sık sık dönüşüm geçirmiş. Bu sürekli değişim ortamında proje, şehrin kalıcı bir katmanı olan jeomorfoloji ile bağlantı kurmayı amaçlıyor. Proje, jeomorfolojik oluşumlara atıfta bulunan “Miyosen Dönemi”nden kalma iki farklı tabakanın birleştiği noktada yer alırken inşaat alanının jeolojik verilerinden ilham alıyor. İstanbul oluşumunun coğrafi özelliklerle şekillendiği düşünüldüğünde, yapı da bu zamansız tabakayla ilişki kurmayı hedefliyor. Proje alanının jeolojik temeli, paralel hizalanmalarla karakterize edilen metamorfik bir kayaç olan şistten oluşuyor. Bu özellik, binanın farklı detaylarına yön veren temel bir parametre oluşturuyor. Cephe kaplamalarındaki algoritmik dikey doku, ilhamını şiste özgü, katmanlı bir yapı oluşturan mika mineralinin özelliklerinden alıyor. Ayrıca, şistte bulunan ve yapıya adını veren kristal bir mineral olan kuvarsın incelenmesi, cephede kristal benzeri bir etki yaratmak amacıyla cam yapı elemanlarının kullanımını teşvik etmiş. Açık planlı ofis alanlarını çevreleyen cam giydirme cephe, yapının formuna ve yüksekliğine uyum sağlayan açılı cam panellerden oluşuyor ve yapının ölçeğiyle bütünleşen bir yaklaşım sergiliyor.
Kum, kül ve kireçtaşı gibi toprak bileşenlerinden elde edilen cam, mimari tasarımlarda genellikle şeffaf ve aydınlık alanlar oluşturmaya olanak tanıyor. Ancak cam, şeffaflığın ötesinde güçlü estetik niteliklere de sahip. Bu nedenle proje, camı yalnızca şeffaf bir yüzey olarak değil, yarı kütlesel bir malzeme olarak ele alıyor.

Cam cephe, hem cam prizmalarda hem de kristal oluşumlarda gözlemlenen ışık kırılmalarını temel alıyor. Cephe modülleri açılı olarak konumlandırılmış iki cam panelden oluşarak ışığın kırılma ve kristalize olma etkisine atıfta bulunuyor ve çevreden yansıyan görüntüler iki farklı açıda birleştiriyor. Daha dar olan cam paneller, kristalize olma etkisini simüle eden bir katmanla kaplanmış. Cephede açılı cam panellerin ve ışık kırıcı malzemelerin kullanılması, iç mekan tasarımındaki renk ve malzeme seçiminde de yalın bir yaklaşımı mümkün kılıyor. Güneş ışığı açıları gün boyu değiştikçe, cepheden giren ışıklar kırılma ve yansıma yoluyla iç mekanlarda çoklu bir renk paleti oluşturuyor. Nervürlü camdan yapılmış ofis bölmeleri ve sehpalar da, cephenin oluşturduğu kırılma etkisini güçlendiriyor.

Yapının ısıtma ve soğutma safhalarında karbon ayak izi ve işletme maliyetlerinin en aza indirgenmesi amacıyla, kuzeybatı ve kuzeydoğu cephelerindeki çerçevelerde ayarlanabilir havalandırma menfezleri kullanılmış ve çift cidarlı bir cephe sistemi tasarlanmış. Bu sistem, hem yaz hem de kış aylarında binanın termal verimliliğini artırıyor. Kış aylarında havalandırma menfezleri kapalı tutularak çift cidar arasındaki boşlukta ısınan hava muhafaza ediliyor ve böylece ısı kaybı minimize ediliyor. Yaz aylarında ise havalandırma menfezleri açılarak boşluktaki hava akışı hızlandırılıyor; bu sayede sıcak havanın dışarı aktarılması sağlanırken ısı kazancına karşı ek bir yalıtım sağlanıyor. Bu sistem, yalnızca enerji verimliliğini artırmakla kalmayıp, aynı zamanda cephenin akustik performansını da iyileştiriyor. Araç gürültüsü ve rüzgar kaynaklı dış sesleri azaltarak iç mekanlarda daha konforlu bir yaşam ortamı sunuyor.

Ofis alanlarında mahremiyet, masif duvarlar yerine kullanılan dokulu cam paneller aracılığıyla sağlanıyor; böylece açık ofis kurgusu bozulmadan korunuyor. Ofis ve showroom oturma alanlarında tercih edilen modüler yerleşim sistemi, mekansal düzenin esnekliğini artırarak farklı kullanıcı ihtiyaçlarına kolaylıkla uyum sağlayabiliyor. Yapının çekirdeği, termal kütle etkisinden yararlanmak amacıyla binanın gölgede kalan köşesine yerleştirilmiş. Bu konumlandırma, iç mekanda daha dengeli bir ısıl konfor sağlıyor. Kat planları, açıklık ve uyarlanabilirlik esas alınarak tasarlanmış; bu sayede değişen kullanım senaryolarına uygun, esnek mekansal çözümler geliştirilmiş. Resepsiyon alanı doğrudan çekirdeğe entegre edilmiş, plan şeması ise özel ofislerin yerleşimini ortak alanlarla ilişkilendirerek tanımlanmış.