Marià Castelló Arquitectura tarafından tasarlanan Port de la Selva’nın alt katında, avlular aracılığıyla dış ortamla daha samimi ilişkiler kurulurken, deniz manzarasına açılan üstteki iki hacim içe dönük kurguya sahip.

Port de la Selva, Costa Brava’nın kuzeyinde, limanı çevreleyen Puig Gros isimli küçük bir burundaki “La Tamariua” yerleşiminde bulunuyor.

Topoğrafya, yerin volkanik karakterini ifade eden, çok sert bir kaya olan “pòrfit” kütleleri ile denize doğru belirgin bir eğim sunuyor. Akdeniz ikliminin tipik koşullarını sergileyen bölgede, bazen kuzeyden (Tramuntana) kıyıya vuran kuvvetli rüzgarlarla aşırı hava koşulları oluşuyor.

Optimum güneş yönelimi ile panoramik manzaralar arasındaki denge, dört çocuklu bir aile için tasarlanan evin programını iki kata sıkıştırmış. Alt kat ana kayaya gömülü iken üst kat, iki kütleye yayılmış. Bu strateji, yapının görünen hacmini azaltmanın ve manzaraya entegrasyonunu artırmanın yanı sıra stratejik noktalarda farklı teraslar oluşturmayı mümkün kılmış.

Alt katta, avlular aracılığıyla dış ortamla daha samimi ilişkiler kurulurken, üst kattaki iki hacim deniz manzarasına açılıyor ve içe dönük kurguya sahip. Bu iki kütleyi birbirine ve alt kata bağlayan cam bölüm, hakim rüzgardan korunan ancak deniz manzarası sunan ve güneye yöneldiği için kış aylarında avantajlı bir mekan tanımlıyor.

Beton, tektonik açıdan kayalık zeminle yoğun bir diyalog kurması nedeniyle hem dışarıda hem de içeride baskın malzeme olarak seçilmiş. Aynı şekilde, sert hava koşullarına (kuvvetli rüzgarlar ve deniz ortamı) dayanıklılığıyla, az bakım gerektiren ve dolayısıyla daha sürdürülebilir bir seçenek haline gelmiş. Hafriyattan elde edilen çakıl, çatılarda ve avlularda kullanılmış.

Betonun soğukluğunu telafi etmek hedefiyle bazı kaplamalar ve özel üretim mobilyalarda ahşap malzeme kullanılmış.