Mimarlıkta Orijinallik Paradigması ve Paradigma Değişimi
Öğr. Gör. Dr. Gülşah Güleç
Mimarlıkta orijinallik genellikle yenilik olarak tanımlanır. Ancak yeniliğin farklı kavramlarla tanımlanması orijinalliğin farklı tanımlarının olmasını sağlamıştır. Buna bağlı olarak, mimarlıkta paradigma değişimi yaşanmıştır. Bu makalede paradigma değişimi, kavramsal ve biçimsel değişim olarak ele alınmıştır. Mimarlıkta paradigma değişiminin orijinallik paradigmasının değişimiyle ilişkili olduğu ortaya koyulmuştur. Bununla birlikte, mimarlıkta orijinallik genellikle biçimsel yenilik olarak görülmüştür. Oysa orijinallik, aynı zamanda kavramsal yeniliklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu nedenle makalede orijinalliğin biçimsel yenilik arayışıyla sınırlı bir paradigma olmadığı belirtilmiştir.
Türkçe’de orijinallik ve özgünlük eş anlamlı sözcüklerdir. Ancak bu makalede orijinallik, özgünlük sözcüğünün özgüllük (specificity) ve gerçeklik (authenticity) gibi yan anlamlarını da içeren daha kapsayıcı bir kavram olarak ele alınmıştır (Büyük Türkçe Sözlük, 2019). Ayrıca orijinallik (originality) sözcüğü açıkça kökeni (origin) işaret ettiği ve ilk örnek, köken örnek gibi anlamları çağrıştıracak şekilde kullanıldığı için özgünlük sözcüğünden daha iddialı ve tartışmalı bir kavram olmuştur (Kindler, 1974).
Mimarlıkta bir kavram farklı anlamlara gelecek şekilde kullanılabilmekte ya da bir anlam farklı kavramlarla ifade edilebilmektedir. Orijinallik ise mimarlıkta çoğu zaman çelişkili ve belirsiz anlamları olan kavramlarla ifade edilmiştir. Ayrıca sanat ve felsefe gibi başka alanlarda kullanılan kavramların mimarlık alanında da kullanılması anlam belirsizliğinin artmasına yol açmıştır. Diğer yandan belirsizlik, mimarlıkta yeni anlamların ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Orijinallik, sanatta daha çok güzellik ve yenilik kavramlarıyla tanımlanan bir paradigmadır (Longman, 1960). Felsefede ise orijinallik ile yenilik ve farklılık gibi kavramlar arasında kurulan anlamsal ilişkiler tartışma konusu olmuş; tartışmalar, orijinalliğin bu kavramların yanı sıra benzerlik, aynılık ve tekrarlılık gibi kavramlarla da tanımlanmasına yol açmıştır. Hatta yeniliğin ve farklılığın tekrarlama yoluyla ortaya çıktığı belirtilmiştir (Deleuze, 1994). Böylece mimarlıkta orijinallik paradigmasını tanımlamak ve tartışmak üzere kullanılan kavramlar değişmiştir. Bu değişim, orijinalliğin disiplinlerarası bir paradigma olmasından kaynaklanır. Mimarlıkta orijinallik paradigması, mimarlığın sanat ve felsefeyle kurduğu disiplinler arası ilişkilerin ve iş birliklerinin etkisiyle değişime uğramıştır.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de mimarlık yarışmaları, kolokyumlar, sergiler, sempozyumlar gibi birçok ortamda orijinallik paradigmasından sıklıkla söz edilmekte ancak orijinallik genellikle biçimsel yenilik olarak görülmektedir. Oysa orijinallik aynı zamanda kavramsal yeniliktir. Bu nedenle, mimarlıkta orijinalliği biçimsel yenilikle sınırlayan bakış açısının değişmesi gerekmektedir. Bu değişim, bütünüyle mimarlığa olan ve onu yalnızca biçim tasarımı olmayan indirgeyen bakış açısını değiştirecektir.
Mimarlıkta Orijinallik Paradigmasının Değişimi
20. yüzyılın öncesinde mimarlıkta neyin orijinal olduğu; orijinal bir sütunun, duvarın ya da kapının, genel olarak orijinal bir yapının nasıl tasarlanması gerektiği bilinmektedir (Resim 1). Hatta yapı elemanları gibi yapıların kendisi de mimarlık kataloglarında hazır bulunmakta; buradan seçilerek inşa edilmektedir. Ancak 20. yüzyılın başında Modernizm’in etkisiyle mimarlıkta orijinallik bir arayış haline gelmiştir. Mimarlığın geçmiş yüzyılların etkisinden kurtularak özgürleşeceğine ve özgünleşeceğine inanılmıştır (Tanyeli, 2015). Bu nedenle modern mimarlıkta orijinallik, özgürlük ve özgünlük arayışı olmuştur. Bu arayış, geçmiş mimarlıkların ve genel olarak mimarlık geleneğinin eleştirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Böylece eleştirellik, orijinallik arayışında önemli bir rol oynamıştır.
Modern mimarlıkta betonarme, çelik, cam gibi yeni malzemelerin yaygın olarak kullanılması orijinalliğin gelişmekte olan malzeme ve yapı teknolojisinde aranmasına yol açmıştır (Resim 2). Bu teknolojiler, mimarlıkta zanaatten endüstriyel üretime geçilmesini; mimarlık ürünlerinin hızla ve kolaylıkla yeniden üretilmesini sağlamıştır. Seri üretimle birlikte mimarlık ürünlerinin evrenselleşmiş, uluslararasılaşmış ve aynılaşmış olması bu defa modern mimarlığı eleştiri konusu haline getirmiştir. 20. yüzyılın ikinci yarısında iyiden iyiye artmış olan bu eleştirilerin temelini orijinalliğin aynılıktan değil farklılıktan geçtiği düşüncesi oluşturmuştur (Jencks, 2009).
Ancak bu postmodern düşünce, işaretleşmiş biçime ya da biçimin üzerine yapıştırılan ve kültüre gönderme yaptığı anlaşılan işaretlere dayalı bir farklılık üretimine karşılık gelince tartışmaya neden olmuştur (Resim 3). Modern mimarlık gibi postmodern mimarlığı da eleştiri konusu haline getirmiş olan bu tartışmalar, mimarlıkta üretim ve tüketim biçiminin değiştiğini ortaya koymuştur (Jencks, 2009, ss. 14-37). 20. yüzyılın sonuna doğru mimarlık, tüketim kültürü içindeki yerini almış; mimarlık ürünlerinin orijinalliği bu ürünlerin ne kadar üretildiği, tüketildiği ve yeniden üretildiği üzerinden tartışılmıştır. Böylece mimarlıkta yeni akımlar ve yeni modalar ortaya çıkmıştır.
20. yüzyılın sonunda Dekonstrüktivizm, mimarlıktaki “en moda” akımlardan biri olmuştur. Malzeme ve yapı teknolojisi ile bilgisayar teknolojisinde yaşanan yenilikler bu akımın moda haline gelmesini; mimarlıkta her türlü tasarım ve yapım geleneğini bozma iddiasında olan dekonstrüktivist tasarımların ortaya çıkmasını sağlamıştır (Tschumi, 2007). Tüm dünyayı etkisi altına alan bu iddialı akımlar mimarlıkta yeni, ancak kısa süreli modaların olmasına yol açmıştır. Diğer yandan Dekonstrüktivizm, deneyselliği gündeme getirmiş; orijinallik ve deneysellik arasında kavramsal bir ilişkinin kurulmasına neden olmuştur (Yırtıcı, Gürer, Yıldız, 1993). Buna bağlı olarak, mimarlıkta rastlantısallık, anlıksallık ve kendiliğindenlik gibi kavramlar tartışılmaya; orijinallik paradigması deneyselliğin yanı sıra bu kavramlarla da tanımlanmaya başlamıştır.
21. yüzyılın mimarlığında orijinallik, bilgisayar destekli teknolojilerin yönlendirici ve belirleyici olduğu tasarım sürecinde rastlantısal, anlık ya da kendiliğinden ortaya çıkan bir yenilik haline gelmiştir. Burada sözü edilen genellikle biçimsel bir yeniliktir (Resim 4). Mimari biçimin yeniliği (ya da orijinalliği) teknolojik gelişmişliğiyle özdeşleştirilmiştir (Kolarevic, 2003). Bilgisayar teknolojileri, tasarım sürecinde biçimin (emergent form) neredeyse kendiliğinden oluşmasına; bu oluşumun orijinalliğinin ise kendiliğindenlik, rastlantısallık ya da anlıksallık gibi kavramlarla tanımlanmasına neden olmuştur. Bu durum, mimarlığın kendi kendisini oluşturması (autopoiesis of architecture) olarak tartışılmıştır (Schumacher, 2011). Mimarlığın bu yeni oluşumu bilgisayar teknolojilerine borçlu olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bilgisayar teknolojileri, mimarlıkta yalnızca yeni biçimsel oluşumların değil, yeni kavramsal oluşumların da ortaya çıkmasını sağlamıştır. Teknoloji temelli (technocentric) kavramlar, bilgisayar teknolojileriyle tasarlanan ilginç (eccentric) biçimleri tanımlamak ve tartışmak üzere kullanılmıştır. Dahası bunlar, tasarım ürününden çok tasarım sürecini tanımlamak üzere kullanıldığı anlaşılan kavramlardır. Rastlantısal olarak ya da kendiliğinden ilerleyen tasarım süreci; anlık olarak oluşan yeniliklere açık tasarım süreci ya da deneysel tasarım süreci gibi… Böylece mimarlıkta süreç (process), ürünün (product) önüne geçmiş; orijinallik, tasarım sürecinde aranan bir paradigma haline gelmiştir.
Bununla birlikte, bilgisayar teknolojileri mimari biçimin öngörülebilirliğinden söz etmeyi zorlaştırmıştır. Çünkü mimarlık artık keyfi bir gelişim göstermeye başlamıştır (Tanyeli, 2012). Yine de yeni teknolojiler, mimarlıkta yeni düşüncelerin ortaya çıkmasını; bunların yeni kavramlarla ifade edilmesini sağlamıştır. Böylece tasarımcılara özgürlük alanı tanımıştır. Mimarlıkta özgürlük ve özgünlük, yalnızca bilgisayar teknolojilerinde değil malzeme ve yapı teknolojilerinde yaşanan yeniliklerle de yakından ilgilidir. Teknoloji, tasarımcılara yenilikçi düşünebilme, tasarlayabilme ve yapabilme özgürlüğünü sunmaktadır. Böylece kare, dikdörtgen, küre gibi temel geometrik biçimlerin yanı sıra bilinen herhangi bir geometriye uymayan yeni biçimler de kolaylıkla tasarlanabilmekte ve inşa edilebilmektedir. Ancak bu yenilikler, mimarlıkta orijinalliğin biçimsel yenilik arayışı olarak görülmesine neden olmuştur. Oysa orijinallik aynı zamanda kavramsal yenilik arayışıdır. Bu arayış, mimarlıkta kavramsal yeniliklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Teknolojik yenilikler, kavramsal yenilikler için ortam hazırlamıştır. Böylece mimarlık terminolojisine yeni kavramlar katılmış ve kavramlar yeni anlamlara gelecek şekilde kullanılmıştır. Bunlar arasında parametrik, filogenetik, morfogenetik, morfodinamik, animistik gibi kavramlar öne çıkmaktadır. Parametrik tasarımlar, bilgisayar ortamında tanımlı olan parametrelerle oluşturulmaktadır. Parametrelerin değiştirilmesi aynı tasarımın farklı biçimlerde oluş(turul)masını sağlamaktadır (Schumacher, 2011). Bilgisayar parametreleriyle oluşturulan biçimler, endüstriyel ürün tasarımından mimari tasarıma ya da kentsel tasarıma dek birçok farklı ölçeğe uyarlanabilmektedir (Speaks, 2012) (Resim 5). Ayrıca parametrik tasarımlar sayesinde mimarlıkta tip yerine tür oluşumundan söz edilmektedir. Tip, yerel ve işlevsel standartlara uygun olan; tür ise standartların, kalıpların ya da geleneklerin dışında kalan bir oluşuma işaret etmektedir. Hatta mimarlık türoluşsal anlamına gelen filogenetik bir tasarım alanı olarak görülmektedir. Filogenetik mimarlık, bilinen tip ve tipolojilerin dışında olmakla açıklanmaktadır (Zaera-Polo, 2003) (Resim 6).
Böylece mimarlıkta yeni morfolojiler ortaya çıkmıştır. Bunlar son yıllarda özellikle damla (blob) ve bulut (cloud) gibi doğa esinli isimlerle anılmaktadır. Bu morfolojilerin doğadaki canlılar gibi genetik yapısının olduğu belirtilmektedir (Chu, 2003). Bu aynı zamanda dinamik bir yapıdır; öyle ki, mimarlıkta yeni bir hareketlilikten, dahası canlılıktan söz edilmesini mümkün kılmıştır (Resim 7). Böylece animistik, yani canlılık kavramı kullanılmaya başlamıştır. Bu kavramlar, yeni bir biçimselliği (animate form) ifade etmiştir (Lynn, 1999). Ancak burada adı geçen yeniliğin yalnızca biçimsel bir yenilik olduğu düşünülmemelidir. Bu, aynı zamanda, mimarlıkta yeni kavramların kullanılmasıyla ortaya çıkan kavramsal bir yeniliktir. Mimarlıkta orijinallik arayışı bugün bu kavramlarla sürdürülmektedir.
Diğer yandan orijinallik, teknolojik yeniliklerle birlikte daha tartışmalı bir paradigma haline gelmiştir. Mimarlıkta bugün bu paradigmayı tanımlamak ve tartışmak için kullanılan kavramlar, orijinalliğin teknoloji temelli bir arayışa dönüştüğünü ortaya koymuştur. Özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler orijinallik arayışının mimari biçime; hatta biçimin görüntüsüne indirgenmesine yol açmıştır. Mimari görüntüler artık dünyanın farklı yerleriyle hızla ve kolaylıkla paylaşılmaktadır (Resim 8). Orijinallik ise bu görüntülerin ne kadar paylaşıldığı, beğeni ve yorum aldığı üzerinden tartışılmaktadır.
Hatta mimari tasarımlar, bilgisayar ortamında üretilmiş olan görüntüleriyle deneyimlenmektedir. Bu yeni deneyim ortamı, mimari tasarımın üretim ve tüketim ortamını da değiştirmiştir. Mimari tasarımlar artık ekran görüntüleriyle üretilmekte ve tüketilmektedir. Mimarlıkta deneyimin yanı sıra üretimin ve tüketimin de bilgisayar destekli bir ortama taşınmış olması orijinallik paradigmasının değişmesine neden olmaktadır. Bu değişim, mimarlıkta kavramsal ve biçimsel yeniliklerin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Ancak mimarlıkta orijinallik genellikle biçimsel yenilik olarak ele alınmaktadır. Bu nedenle makalede orijinalliğin aynı zamanda kavramsal yenilik olduğu vurgulanmaktadır. Orijinallik, mimarlıkta önemli kavramsal yeniliklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu yenilikler, yalnızca mimarlık kuramını değil eğitim, eleştiri ve tasarım ortamını da yakından ilgilendirmekte ve etkilemektedir.
Tartışma ve Sonuç
Mimarlıkta orijinallik, Modernizm’le birlikte kavramsal ve biçimsel bir yenilik arayışı haline gelmiştir. Modernizm, mimarlık geleneğinin eleştirilmesini ve yeni bir mimarlık anlayışının geliştirilmesini sağlamıştır. Böylece orijinallik, yenilik olarak tanımlanmıştır. Ancak yeniliğin farklı tanımlarının yapılması orijinalliğin de farklı tanımlanmasına neden olmuştur. Buna bağlı olarak, mimarlıkta paradigma değişimi yaşanmıştır. Bu makalede paradigma değişimi, kavramsal ve biçimsel değişim olarak ele alınmıştır. Mimarlığın orijinallik paradigmasında yaşanan değişimin yalnızca biçimsel değil aynı zamanda kavramsal yeniliklere neden olduğu ortaya koyulmuştur. Paradigma değişimiyle mimarlık terminolojisine yeni kavramlar katılmış ve kavramlar yeni anlamlara gelecek şekilde kullanılmıştır. Deleuze ve Guattari, bunu kavramların yok olmamak için direnmesi, yenilenmesi, değişmesi ve sıçrama yapmasıyla açıklamıştır. Böylece yeni bir kavramsal düzlem oluşmaktadır (Deleuze, Guattari, 1992). Bu makalede de mimarlıkta yeni kavramsal düzlemlerin oluştuğuna işaret edilmektedir. Bunun orijinallik paradigmasının değişmesiyle mümkün olduğu belirtilmektedir.
Sanatta olduğu gibi mimarlıkta da genellikle değişim kavramı kullanılır. İlerleme ve gelişim gibi kavramların daha çok bilime özgü olduğu kabul edilir. Değişim ise yeniliği ifade etmekte ve yenilik öncelikle paradigma değişimine bağlı olarak ele alınmaktadır (Erkılıç, 2000). Makalede mimarlıktaki paradigma değişiminin orijinallik paradigmasının değişmesiyle yaşandığı belirtilmektedir. Bu değişim, mimarlıkta kavramsal ve biçimsel yeniliklerin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Ancak orijinallik genellikle biçimsel yenilikle sınırlandırılmaktadır.
Bu yeniliklerin özellikle son yıllarda teknolojide yaşanan gelişmelerle birlikte ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bu yüzden mimarlıkta orijinallik, teknolojik gelişmişlik olarak tanımlanmaktadır. Ancak orijinallik yalnızca mimari biçimin tektonik ve teknolojik gelişmişliği ya da incelmişliğinde aranmamalıdır (Güleç, 2016). Diğer yandan, içinde bulunduğumuz teknoloji çağında orijinallik biçimsel bir arayış olarak sürdürülmektedir. Oysa bilgisayar teknolojileri, mimarlıkta yeni bir gerçeklik ve yeni bir orijinallik tanımı ortaya koymuştur. Bu, yeni kavramlar kullanılarak yapılan yeni bir tanımdır. Buna bağlı olarak, yeni bir mimarlık tanımı ortaya çıkmaktadır. Mimarlık disiplininin sanat ve felsefe gibi alanlarla kurduğu disiplinlerarası ilişkilerin yeni mimarlık ve orijinallik tanımlarının ortaya çıkmasında önemli bir rolü bulunmaktadır. Disiplinlerarası ilişkiler, mimarlık disiplininin ve disipliner sınırların yeniden tanımlanmasını; orijinallik arayışının bu sınırların ötesinde sürdürülmesini sağlamaktadır.
Mimarlıkta orijinallik, kavramsal yenilik arayışı olarak ele alındığında gerçek bir arayış haline gelir. Bu arayış, çoğu zaman kavramların belirsiz, çelişkili, çoklu ya da açık uçlu anlamlara gelecek şekilde kullanılmasını gerektirmiştir. Bu nedenle makalede orijinalliğin yeni kavramlarla ve yeni anlamlara gelecek şekilde kullanılan kavramlarla sürdürülen bir arayış olduğu belirtilmiştir. Mimarlığı değiştiren ve yeni bir mimarlıktan söz etmeyi mümkün kılan bir arayış…
Orijinallik, elbette yalnızca bu makalede adı geçen parametrik, filogenetik, morfogenetik, morfodinamik, animistik, deneysellik, kendiliğindenlik, rastlantısallık ve anlıksallık kavramlarıyla sınırlı bir arayış değildir. Bunlar, yazarın doktora tezi (1) kapsamında yaptığı araştırmalarda orijinallik paradigmasını ifade etmek için kullanıldığını belirlediği kavramlardan bazılarıdır. Bununla birlikte, mimarlıkta bu paradigmayı ifade eden çok sayıda kavram bulunmaktadır. Ancak burada sınırlı sayıda kavram ele alınmış; bu kavramların orijinallik paradigmasıyla olan anlamsal ilişkisi tartışılmıştır. Parametrik kavramı, bilgisayar parametreleriyle oluşturulmuş tasarımları tanımlamak için kullanılmıştır. Bunlar, parametrik oluşumlardır. Hatta bilgisayar ortamında kendi kendisini oluşturmaktadır (Schumacher, 2011). Bu oluşumlar, tip yerine tür kavramıyla tanımlanmaktadır. Dahası mimarlığın türoluşsal, yani filogenetik bir tasarım alanı olarak görülmesine neden olmuşlardır (Zaera-Polo, 2003). Buna bağlı olarak, mimari tasarımların morfogenetik ve morfodinamik oluşumlar olduğundan söz edilmektedir. Bunların tıpkı bir canlı gibi genetik ve dinamik oluşumlar olduğuna işaret edilmektedir (Chu, 2003; Kolarevic, 2003). Dahası, bu oluşumların dinamik olmanın ötesinde animistik olduğu belirtilmektedir. Animistik, yani canlılık yalnızca tasarımın kendisini değil tasarım sürecini de tanımlayan bir kavram olarak kullanılmaktadır (Lynn, 1999). Bu kavramlar aynı zamanda mimarlıkta orijinallik paradigmasını tanımlamaktadır. Hatta bu paradigmayı tanımlamak için kullanılan kavramların değişmesini sağlamışlardır. Öyle ki, mimarlıkta orijinallik artık tipolojik değil filogenetik ya da dinamik değil animistik kavramlarıyla tanımlanan bir paradigmadır.
Bununla birlikte deneysellik, kendiliğindenlik, rastlantısallık ve anlıksallık kavramları da mimarlıkta orijinallik paradigmasını tanımlayan kavramlar arasında öne çıkmaktadır. Bunlar, mimari tasarımların deneysel, kendiliğinden, rastlantısal ve anlık olarak oluş(turul)masını ifade eden kavramlardır. Ayrıca bu kavramlar, bilgisayar destekli tasarım sürecini tanımlamak için kullanılmaktadır. Hatta orijinallik artık bu süreçte aranmaktadır. Bilgisayar teknolojilerinin yönlendirici ve belirleyici olduğu tasarım sürecinde eğme, bükme, sündürme gibi benzer parametrik araçlara başvurulmaktadır. Bu yüzden mimari tasarımların farklılığından değil daha çok benzerliği ve aynılığından söz edilmektedir. Öyle ki, bilgisayar ortamında üretilmiş “en orijinal” tasarımlar bile birbirinin benzeri, hatta aynısı olmaya başlamıştır. 1990’lı yılların sonunda, 2000’li yılların başında ortaya çıkan ve başka hiç bir şeye benzemediği düşünülen “blob”lar buna bir örnektir (Lynn, 1999). Blob biçimindeki tasarımlar, mimarlıkta yeni bir biçimsellik tanımlamış olmakla birlikte orijinalliğin biçimle sınırlı bir arayışa dönüşmemesi gerektiğini ortaya koymuştur. Aynı ortamda, aynı araçlarla ve aynı biçimde yeniden üretilebilir olmaları biricik olma özelliklerini, yeniliklerini ve ilginçliklerini kaybetmelerine yol açmıştır. Buna bağlı olarak, orijinallik sonuçta ortaya çıkan biçimde değil biçimin oluşum sürecinde aranmıştır. Süreçte yeni teknolojilerin kullanılması mimarlıkta yeni kavramların ortaya çıkmasını; orijinalliğin bu kavramlarla ifade edilen bir paradigma olmasını sağlamıştır.
Diğer yandan, mimarlıkta bugün tasarım ve üretim sürecine dahil olan aktörler birçok konuda karar verici rol oynamaktadır. Bu durum, mimarlık ürününün mimarı tarafından sahiplenilememesine yol açmaktadır. Bununla birlikte, mimarlığın üretim alanı olan kentlerde kentlilerin kullanımına terk edilmiş yeşil ve boş alan sayısı günden güne azalmaktadır. Kalan sınırlı sayıdaki alanın ise önümüzdeki yıllarda yapılaşmış alanlara dönüşmeyeceği tartışmalıdır. Böyle bir ortamda orijinallik, mimarlık ürününün yeriyle ne kadar “kazançlı” bir ilişki kurduğu üzerinden tartışılan bir paradigma haline gelmiştir. Ancak orijinalliğin kar – zarar ilişkisine indirgenmiş olması, mimarlığın sanat değerini düşürmektedir. Ayrıca ölçeğin neredeyse her bir mimari projenin bir şehircilik projesi olacak kadar büyümüş olması yeni tartışmalara yol açmaktadır. Dahası bu projelerin çoğunu hangi mimarların tasarladığı hemen anlaşılmaktadır. Buna bağlı olarak, hem tasarımlar hem de tasarımcı mimarlar markalaşmış ve starlaşmıştır. Böylece orijinallik, star mimarlık (starchitecture) olarak tanımlanan bir ortamın tartıştığı ve tanımladığı bir paradigmaya dönüşmüştür. Ancak bu ortamda orijinallik salt görünüşe indirgenmiştir. Oysa orijinallik, mimari tasarımın dış görünüşünü inceltmenin ve ilginçleştirmenin ötesindedir (Güleç, 2016). Bu nedenle mimarlıkta orijinalliğin biçimsellikle ya da biçimsel yenilikle sınırlı bir arayış olarak görülmemesi gerekir. Orijinalliğin mimarlıkta neden olduğu kavramsal yenilikler göz ardı edilmemelidir. Orijinallik, kavramsal ve biçimsel yeniliklerin ortaya çıkmasını sağlayan bir arayış olarak mimarlıkta paradigma değişimine neden olmaktadır. Paradigma değişimi ise yeni bir orijinallik ve yeni bir mimarlıktan söz etmeyi mümkün kılan önemli bir değişim olarak karşımıza çıkmaktadır.
Not
1. Bkz. Güleç, Gülşah, 2017, Mimarlıkta Orijinallik Paradigmasının Değişimi Üzerine Analitik Bir Çalışma (An Analytical Study on the Change of the Paradigm of Originality in Architecture), Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Bu teze olan katkıları için sevgili danışman hocalarım Prof. Dr. Zeynep ULUDAĞ (GÜ) ve Prof. Dr. Celal Abdi GÜZER’e (ODTÜ) çok teşekkür ederim.
Kaynaklar
- Büyük Türkçe Sözlük, http://tdk.gov.tr, Erişim tarihi: 12.10.2019.
- Chu, Karl, 2003, “Toward Genetic Architecture”, The State of Architecture at the Beginning of the 21st Century, (ed.) Bernard Tschumi, Irene Cheng, The Monacelli Press, New York, s. 62.
- Deleuze, Gilles, Guattari, Felix, 1992, Felsefe Nedir? (çev.) Turhan Ilgaz, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.
- Deleuze, Gilles, 1994, Difference and Repetition, (çev.) Paul Patton, Columbia University Press, New York.
- Erkılıç, Mualla, 2000, “Can We Talk About Progress in Art and Architecture?”, Tasarım+Kuram, 1(2), ss. 59-70.
- Güleç, Gülşah, 2016, “Her Şey Zaten Tasarlandı (mı?)”, XXI, (153), ss. 40-42.
- Güzer, Abdi, 2015, “Bir Kırılma ve Direnç Noktası Olarak Mimarlık”, Bugünün Türkiye’sinde Mimarlık Tartışmak Sempozyumu, Yapı-Endüstri Merkezi, İstanbul.
- Jencks, Charles, 2009, “What then is Post-modernism?”, The Post-modern Reader, (ed.) Charles Jencks, Wiley Publications, New York, ss. 14-37.
- Kindler, Roger, 1974, “Periodical Criticism 1815-40: Originality in Architecture”, Architectural History, (17), ss. 22-37.
- Kolarevic, Branko, 2003, “Digital Morphogenesis”, Architecture in the Digital Age: Design and Manufacturing, (ed.) Branko Kolarevic, Spon Press, London, ss. 17-45.
- Longman, Lester, 1960, “Criteria in Criticism of Contemporary Art”, The Journal of Aesthetics and Art Criticism, 18(3), ss. 285-293.
- Lynn, Greg, 1999, Animate Form, Princeton Architectural Press, New York.
- Schumacher, Patrik, 2011, The Autopoiesis of Architecture: A New Framework for Architecture. Wiley Publications, Chichester.
- Speaks, Michael, 2012, “Design Intelligence”, Constructing A New Agenda: Architectural Theory 1993-2009, (ed.) Krista Sykes, Princeton Architectural Press, New York, ss. 206-216.
- Tanyeli, Uğur, 2012, “Mimarlıkta Değişmekte Olan Ne? Biçim Bilgisinden Süreç Bilgisine”, Arredamento Mimarlık, (09), ss. 1-12.
- Tanyeli, Uğur, 2015, “Güncel Mimarlık Düşüncesi: Norm Arayışından Özgürlük Üretimine Doğru”, Güncel Mimarlık Tartışmaları Sempozyumu, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Ankara.
- Tschumi, Bernard, 2007, “De-, dis-, ex-“, The Architecture Reader: Essential Writings from Vitruvius to the Present, (ed.) Krista Sykes, George Braziller Publishers, New York, ss. 248-255.
- Yırtıcı, Hakkı, Gürer, Tan, Yıldız, Gökhan, 1993, “Deneysel Mimarlık”, Mimarlık, (255), ss. 24-27.
- Zaera-Polo, Alejandro, 2003, “Breeding Architecture” The State of Architecture at the Beginning of the 21st Century, (ed.) Bernard Tschumi, Irene Cheng, The Monacelli Press, New York, ss. 56-57.
- URL 1. http://surveyofwesternart.tumblr.com/
URL 2. http://divisare.com/
URL 3. http://www.fritzhaeg.com/
URL 4. http://designapplause.com/
URL 5. https://pinterest.com/
URL 6. http://volunteerguide-ksgg.jp/tours
URL 7. https://www.youtube.com/
URL 8. https://www.instagram.com/