Mimarlığı Görebilmek

Gözden geçirilmiş yeni basımıyla, Bruno Zevi’nin Mimarlığı Görebilmek adlı kitabı Arketon tarafından yayımlandı.

Yirminci yüzyılın önde gelen mimarlık kuramcılarından Bruno Zevi’nin ünlü çalışması “Mimarlığı Görebilmek” başlıklı kitabı, gözden geçirilmiş yeni basımıyla Arketon Yayınları arasındaki yerini aldı. Alp Tümertekin’in Türkçe’ye aktardığı, Aykut Köksal’ın yayın yönetmenliğini ve editoryal çalışmasını gerçekleştirdiği “Mimarlığı Görebilmek”, mimari gerçekliği çeşitli faktörler üzerinden tanımlayan ve farklı yaklaşımları irdeleyen Bruno Zevi’nin 1948’de kaleme aldığı ve bugüne dek tüm dillere aktarılmış çalışması. Zevi, bu kitabıyla, modernist mimarlık yazınının en parlak örneklerinden birini veriyor.

Bülent Özer, 1961’de bu kitap üzerine şunları söylüyordu: “Çağdaş yapı sanatı alanında dünyaya ün salmış iki seçkin kişi bir üçüncüyü tanımlarken aşağı yukarı aynı övgülere başvuruyorlar. Övenler F.L.Wright ve Lewis Mumford, övülen insan ise Bruno Zevi. İlkin Mumford’a kulak verelim: “Bruno Zevi, mimari düşüncenin değil yalnız İtalya’daki, fakat bütün Avrupa’daki önderidir”. Wright’ın yargısı bir bakıma daha da geniş, daha da kesin: “Bruno Zevi, çağımızın en derin, en samimi eleştiricisidir. Onda, yapı sanatını görebilme, gördüklerini de korkusuz, aydınlatıcı terimlerle anlatabilme gücü var”.

Bu olumlu yargıların en önemli dayanaklarından biri de, “Saper vedere l’architettura” adlı denemede, yazarın büyük bir cesaretle ileri sürdüğü mimari görüş ve değerlendirmeler olsa gerek. Bu başlığı “Mimariyi Görebilmek” diye dilimize çevirebiliriz. Kitabın özü ve savunduğu tez, İngilizce baskısının başlığında üç kelimeyle anlatılıvermiş: “Mekan olarak mimari”.

Mimari çok kere sanıldığı gibi, birtakım genişlik, uzunluk ve yüksekliklerin toplamı demek olmayıp, kişinin duyup yaşadığı, içinde gezinip dolaştığı boşluğun, kapsanan bir mekanın, iç mekanın ta kendisidir. Yapı sanatıyla ilgili yargıların belirli bir kesinliğe ulaşması mekana ait terimlerin mimariye uygulanmasına bağlıdır. Bu iş yapılamadığı sürece, mimarlık alanındaki inceleme ve araştırmalar, sosyal faktörlerin (fonksiyonun), konstrüksiyon verilerinin (tekniğin), volümetrik, ya da dekoratif niteliklerin (plastik ve pictural elemanların) sınırlarını aşamayacaktır.

Mimarinin özü iç mekandır derken, mimari bir yapıtın bütün bütüne mekan verileriyle olup bittiğini söylemek istemiyoruz. Nitekim her bina, ekonomik, sosyal, teknik, fonksiyonel, estetik, dekoratif, volümetrik ve spasyal faktörlerin etkisi altında meydana gelir. Hatta, bunların herhangi birine göre yorumlamalar da yapılabilir. Gelgelelim, bir yapıdaki realitenin bütün bu faktörlerin toplamında bulunduğunu da unutmamak gerekiyor.”