Mimari Tasarımda Eko-Topolojik Yaklaşımlar
Dr. Öğr. Üyesi Fitnat Cimşit Koş
Dr. Öğr. Üyesi Levent Arıdağ
Mimari Tasarımın Operasyonel Süreçlerinde Kendine Özdeş Topolojiler
“Kendinden itibaren sonsuz olarak düşünebilen, başka bir nedenle değil kendiliğinden dolaysızca sonsuza yükselebilen her biçim kendine özdeştir, “en son dereceye kadir doğa”dır. Ölçüt işte budur.” (Deleuze)
Doğal çevrenin ekolojik bütünlüğünün korunması için yapılı çevrenin, bağlam içindeki doğal yapılanmaları referans alarak, var olan sisteme eklemlenen, uyumlu davranan stratejiler geliştirmesi gerektiği açıktır. Bunun için peyzajın bileşenlerini, sınırlarını taklit eden, biçimselleştiren kavram ve yöntemler yerine, saklı bilgiyi açığa çıkaran, içselleştiren, yeniden formüle eden bir ekoloji kavramı önerilir. Bu ekoloji kavramı, çevreye biçim üzerinden değil, bağlı olduğu bilgi ve formasyonlar üzerinden, bu bilgiyi koruyan ve artıran bir müdahaleyi kabul eder ve bu süreç gelişimseldir. Ancak böyle bir ekolojik yapı, sürdürülebilirlikle ilişkilidir, çünkü doğadaki üretim ve gelişim bilgisinin, temsil araçlarına bağlı kalmadan yeniden üretilmesini sağlar. “Peyzajdaki topoğrafyadır, enerjideki bilgidir, teknolojideki araçsallıktır, gelişmedeki yeniden dönüşümdür, evrimdeki genetiktir” (Migayrou; 2003: 187).
Bu makale, bu kapsamda, Beykent Üniversitesi Mimari Tasarım II stüdyosunda gerçekleştirilen araştırmaların, süreç, yöntem ve ürünlerini açıklamayı amaçlamaktadır. Süreci belirleyen kavramlar; operasyonel süreç, formasyon ve kendine özdeş topolojilerdir. Operasyonel süreç, diyagramlarla, bilginin sürekli sorgulandığı ve birbirine form dışı ilişkilerle bağlandığı, zaman yönetimini ve üretim biçimlerini belirler. Formasyon, analiz edilen sürecin içindeki ve dışındaki üretim bilgisinin aktarıldığı koordinatlar sistematiğidir. Kendine özdeş topoloji, sistemdeki bilginin göreli halidir. “Kompleks sistemlerin uzaysal ilişkilerini geometrik olarak tarif etmek, bilginin kesinliğinin yerine göreceliği içinde tanımlanmasını, yani topolojiyi gerekli kılar.” (Arıdağ, Cimşit; 2016: 101). Stüdyo, operasyonel bir süreç ile ekolojik bilginin içselleştirilmesini, ekolojik formasyonun sahip olduğu topolojik ilişkileri mekansallaştırmayı ve kendine özdeş yeni mekansal formasyonlara dönüştürüp, bağlamla niteliksel ilişkiler kurmayı hedefleyen projeler, referansını ekolojik bilgiden alırken, İstanbul/Burgazada özelinde, bu bilginin deneyimlendiği ve aktarıldığı “Ekolojik Deneyim Pavyonları” tasarlamayı amaçlamıştır. Ekolojik oluş parametreleri ve formasyonlarının ürettiği bilgiyi, pavyonların deneyim mekanlarının bilgisine aktarmak stüdyonun mekansal programla kurmak istediği ilişkinin temelini oluşturur. Üç pavyon mekanında üretilen bilginin bir örüntü oluşturması, bu örüntünün bilginin paylaşıldığı ve deneyimlendiği ortak mekanlara doğru evrilmesi ve bütün bu formasyonun bağlı olduğu geometrinin olasılıklarının keşif sürecini örgütlerken, bağlamsal bir dönüşümün ipuçlarını verir (Şekil 1). Kendine özdeş bu geometriler ve topolojiler, bağlamın bilgisi ile yeniden dönüşür ve Burgazada özelinde farklı ilişkileri sorgulayan bağlamsal senaryolar geliştirir (Şekil 2). Kıyı, doğa, meydan gibi belirlenen senaryo odaklarına, bütün sürece dahil olan ve kendini sürece dahil eden yeni formasyonlar elde edilir.
Operasyonel Süreçler ve Tasarım Stratejileri
Formasyon, operasyonel stratejiler ve buna bağlı tasarım yöntemlerinin geliştirmesini gerekli kılar. Saas (2007)’e göre, bilgisayarın tasarım sürecine girmesi ve üretilen parametrelerin, algoritmaların, verilerin de anlaşılıp kavranmasıyla tasarım sürecinde ortaya konulan düşünce kompleks olarak sistematize edilir. Bu noktadan başlayarak temsilin ortam içerisinde geleneksel biçimde çizimin belirlediği ölçüler ve sınırlardan çok daha fazlasına gereksinim duyduğu gözlenir. Sevaldson’in (2001) de belirttiği gibi, buna bağlı olarak tasarımda kullanılan dilin temelini oluşturan geometri; kartezyen boşluğunun belirlediği dik açılı, birbirini kesen mekansal organizasyonlar yerine daha homeomorfobik birbiri içerisinde topolojik olarak sürekli dönüşebilen mekansal organizasyonlar üzerinde kurgulanmasına neden olur. Ortaya çıkan bu durum, düşünce ile form arasında bulunan temsilin geleneksel temsil ortamları ve tekniklerinin belirlemiş oldukları sınırlardan bağımsız olarak hareket edebilmelerini, deneme-yanılma yöntemini benimseyerek spekülatif bir şekilde kendi kendini organize edebilen, kendi mantığını oluşturan hallere bürünebilmesini sağlar (Diyagram 1). Eisenmann (2001)’a göre, geleneksel mimari tasarım ortamında Vitrivius’tan başlayarak sürdürülen temsil ortamının sahip olduğu maddesel, kesin hali bozulup biçimsizleşir ve beraberinde belirsiz alanları (blurred zones) ortaya çıkarır.
Bu noktada diyagram, zihnin temsili olan modelin ağır basan fiziksel özellikleri yerine onu var eden soyut özelliklerini açıklar (Şekil 3, 4). Bu soyut özelliklerin önerdikleri sonsuz, eş zamanlı ve hareketli dönüşüm (restless transmutation) bire-bir gerçekleşen parça-bütün ilişkisi yerine bütünün tüm hallerinin parçanın içine nüfuz etmesini sağlar. Purini (1998)’e göre, kurulan zaman-mekan (spatio-temporal) etkileşimi ile beklenmedik fenomenolojinin aşama aşama ifade edildiği, bir çeşit şekilsel metamorfik durum söz konusu olur.
Tasarımda temsil edilen düşüncenin kartografik bir yapı içerisinde organize edilmesi tasarımın karmaşık yapısını ortaya çıkarır. Hillier (1997)’in sentaktik (söz dizimsel) çözümler üzerine belirttiği gibi, karmaşık yapı içerisinde tasarım süreci boyunca diyagramlar aracılığıyla eklenen her bilgi bir parametreye dönüşür. Bu dönüşüm, Terzidis (2006) için, diyagramların tasarım sürecindeki üretken halleri ve tasarımın dinamik yapısı arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarır. Mimarlıkta diyagramın temsil ortamında üstlendiği etkin rol ve hem gerçek hem süreç olarak eş zamanlı oluşu; diyagramın işaret, gösterge ve anlam arasındaki bağı ertelemesine ve böylelikle mimarlığın işaret, form olarak değil dinamik, üretken, operasyonel araçlar olarak kavranabilmesini sağlar (Şekil 5, 6).
Burada aslında sorgulanan durum geleneksel temsil ortamı ile çağdaş temsil ortamında gerçekleşen süreçlerin oluşlara nasıl işaret ettiği ile ilgilidir. Oluşmak, daha çok göstergeden bağımsız olarak hareket eder ve akış süreçleri doğrusal değildir. Burada, Eisenman (2004)’ın da dediği gibi, geleneksel temsil ortamında gerçekleşen süreçlerde olduğu gibi programa, işleve bağlı oluşturulmuş diyagramların üretimi söz konusu değildir. Ayrıca, Eisenman’a(2001) referansla, operasyonel diyagram, daha çok değişiklik yapan ve topolojik dönüşümü gerçekleştiren konumdadır. Bu operasyonel süreç içerisinde kullanılan çeşitli yöntemler birbirleriyle sıralı, aşamalı olarak değil; birbiri içine geçen çapraz etkileşimlerle olur. Bu bir anlamda belirsizleştirme (blurring) sürecidir (Şekil 7). Bu süreç, oluşuma dayalı ekolojik bilginin anlaşılmasını sağlar. Dolayısı ile operasyonel süreç, sistemin yapısını organize eden örüntülerin oluşum ve üretim bilgisinin geometrik olarak örgütlenmesidir.
Eko-Topolojik Yaklaşımlar ve Kendine Özdeş Formasyonlar
Mekansal örgütlenme önerilerinin, kendinden oluşumlara açık, çoklu yönlenme modelleri üreten, biçim dışı arayışlarına referans veren stüdyo çalışması referansını ekolojiden ve ekolojik formasyonlardan alır. En temel anlamda topoloji, sürekli bilgi akışının, eylemsel olasılıklara açık formasyon temelli ilişkilenme modellerini sorgular. Bir örgütlenme süreci olarak ekolojik formasyon okumaları, gizli olanı keşfetmek değil, temsilin dışına çıkıp doğrudan kendi bilgisini arayan bir zamansallaşma öngörür. Bütün süreç boyunca sorgulanan bilgi akışları, üretimlerin kendine özdeş hallerini arar. Temsili olanın doğallaştırılması, yeninin bilgisinin kendisine yaklaşması ve sürecin mekansallaştırılması için, ekolojik bilgi sürekli kendine döner ve kendini üretmeye devam eder. Bu bağlamda, gerçekliğin kendisinden, tekrarı ya da kopyasından değil, gerçekle doğrudan bağlantılı, bilgiyi kuran bir topolojiden söz etmek olanaklıdır.
Ekolojik ortamın kendiliğindenliği, parametrik yapısındaki etkileşimli oluşumlar üzerinden beklenmedik olaylara açık tavrı ve kendine özgü bağlamsal yapılarının dinamik kurgusu stüdyo süresince sıkça tartışılan konulara referans verir ve operasyonel süreçlere bağlı topolojik okumalara olanak sağlar. Ekolojinin, hem tasarım stüdyosunun sürecinde, hem üretim biçimlerinin örgütlenmesinde referans alınması, olası mekansal ilişkiler yaratır (Şekil 8-14 ).
Üç modül üzerinde programlanan eko deneyim pavyonları, üretilen bütün parametrik oluşum modellerinin temel formasyonlarının devinerek çoğalmasına olanak vererek bir örüntü kurar. Bu örüntü, ekolojik oluşum bilgisinin diyaloglarına açık bir tavır sergiler. Bu anlamda, gerek stüdyo ortaklarının gerek üretilen mekanların duyarlılıklarını artırmak, ekolojik ortamın duyarlı yapısından öğrenilmesi ile olur. Böylelikle ekoloji, bir taklit aracı olarak değil, farklı aşamalarda çeşitli yöntemlere bağlı bilgiyi yeniden üreten aralıklara olanak veren bir arayüz olur. Bu arayüzler, mekan, şekil-zemin, iç-dış, dolu-boş, sınır ilişkileri gibi karşıtlık içeren duruşlara değil, birliktelik içeren oluşumlara yönelir ve tanımlı, sınırlı bir öğretici yön yerine, çok yönlü ve duyarlı bir ortam yaratır. Üç pavyon sıralı tekrar ya da modül tekrarı yerine, doğadan referansla kompleks tekrarlar, içerikli ve duyarlı sıralanışlar üzerinden tartışılır. Belirginleştirme yerine belirsizliğin potansiyelleri üzerinde durulur. Bütün bu dinamik ilişkiler yöntem olarak katlama, ekleme, çıkarma gibi belirli olanın yerine, bükülme, kıvrılma, burkulma gibi kendine ve başkasına dönüşebileni önerir.
Bütün bu ilişkiler ağında, gerçeğin bilgisine ulaşmak, doğrudan ilişki modelleri ile olur. Zamansal dönüşüm, süreç içinde akışını kendisi tasarlar, metaforik ilişki biçimlerinin problemlerini sorgulamak bu anlamda önemlidir. Üretilen zaman ve zihinsel dönüşümlerin metaforlardan çok oluşumlara bağlı formasyon bilgisinin, doğrudan karşılıklarının aranmasını gerekli kılar. Dönüşüm, zaman, deneyim ve hareket odaklı geniş çeşitlilik ve olasılık aralıkları mekansal okumalara aktarılır. Bükülmek topolojinin doğası gereği, koşullara bağlanmak yerine koşulları kendine bağlar, kendi bağlamını oluşturur. Yönlendirme, sınıflandırma, değiştirme amacı gütmeyen bu bağlamsal oluşum, bir yapıdan çok, yapı aralıklarını verir. Bu aralıkların doğasındaki ilişki biçimleri, nesnelerin kendilerinden daha önemli ve üretkendir.
Bütün bu dönüşüm odaklı yeni gerçeklik, ana düşünsel tavrını ekolojiden alır. Düşüncenin topolojisi üzerine odaklanan stüdyo çalışmaları, ekolojik bükümleri mekansal bükümlerle birlikte yorumlar. Ekolojik düşüncenin içindeki duyarlılık, mekansal oluşumları ve akışları belirler.
Bağlam ve Topolojik Dönüşüm
Kentsel habitat ve mimari arayüzlerin ortak üretim ve paylaşım alanlarının kendiliğindenliğini ortak tipolojiler dışına çıkarak arayabiliriz. Kendine özdeş topolojiler kentsel bağlamla buluştuğu anda yeni eylem olasılıklarının açıklıklarına doğru evrilmeye başlar. Yeni topoloji deneyimin topolojisi halini alır. Bağlam, topolojinin kendini yeniden üretmesini sağlamak için, diyalog ara yüzlerini oluşturur (Şekil 15-22). Bu diyaloglar, yerin kuvvetleri ve kendine özdeş topolojinin sınırlarının dönüşümüne izin verir. Kıyı, meydan, sokak, yamaç, sokak, tepe, köprü, iskele ve vadi gibi mekansal referanslar, ekolojik oluşum referansları ile buluşur ve birbirini dönüştürmeye zorlar.
Sınırlar, kendi içinde programın değişmesi anlamında, doğada olduğu gibi geçirgen davranırlar. Stüdyoda, üzerinde çalışılan yersiz topolojiler diyaloglar üzerinden yere bağlanır. Bu bağlanma sırasında geçirgen sınırlar doğrultusunda dönüşüm keşfedilir. Bu keşifler programın ötesinde olay mekanlarını yaratır. Bu mekanlar, Tschumi (2000)’ye göre akışları ve vektörleri keşfetmeyi amaçlayan program dışı eylem alanlarını olası kılan oluşumlardır. Bu oluşumlar, aralık mekanlar, potansiyel mekanlar ve hareket eden bedenler arasındadırlar. Program tanımlı ve listeli bir gereklilikken program dışı sosyal, açık uçlu ve eylemseldir, beklenmedik oluşumlara açıktır. Ekoloji üzerinden bu eylem alanlarını sorgulamak, doğanın kendi beklenmedik durumlarına referans verir.
Sonuç
Doğaya karşı duyarlılık geliştirmek ve bunun üzerine düşünmek, ekolojik ortamın içinde var olan oluşum süreçlerinin keşfedilmesi ve kavranması ile olanaklı olabilir. Doğaya bir model olarak bakmak yerine onu melez ve çok katmanlı bir sistem olarak değerlendirmek, ona karşı duyarlılık geliştirmenin yollarını aramaya yardımcı olur. Üretilen yeni sistemlerin, hem kendi içinde hem de çevreye adaptasyonunu artırır. Topoloji, bu çok katmanlı ve uyumlu sistemin sürekli bilgi ağını kurar. Stüdyoda, bu bilgi ağının kendi kendini üretme potansiyelleri, farklılaşma olanakları, kendine özdeş tasarım süreçleri doğurur. Bu süreçler, kavramsal yaklaşımlar odağında düşünce ve duyarlılıkların gelişmesi adına belirleyicidir ancak mekansal örgütlenme adına bir o kadar da belirsizdir. Bu belirsizlik olumsuz bir anlam içermez, aksine olasılıklara açık bir düşünce sistematiği geliştirir. Ekolojiyi katılaştıramayacağımız bir bilgi içerir. Dolayısı ile içindeki bilgiyi de donmuş kalıpların ötesine taşımak mekansal üretimlere farklı bir yön verir. Bağımsızlaşan tasarımcı ve bağımsızlaşan stüdyo süreçleri ekolojiye ve tasarımcının zihninin tutarlılığına açılır.
Referanslar
Arıdag, L.; Kos, Cimsit, F.; “Mimari Tasarım Stüdyosunda Dinamik Dizge olarak Mekanın Yeniden Üretimi: Alternatif Plaj”, mimar.ist 2015/3 (101), 2016.
Eisenman, P.; “A Critical Analysis: Andrea Palladio”, Yale University, The Feints, Peter Eisenman, Skira Editore, 2004.
Eisenman, P.; “Blurred Zones: invesitgations of the interstitial”, Monacelli Press, 2001.
Hillier, B.; “The Hidden Geometry of Deformed Grids”, University College, London, England, 1997.
Migayrou, F.; “The Metapolis Dictionary of Advanced Architecture”, Actar, Barcelona, (187), 2003.
Purini, F.; “Classicism Lost, Blurred Zones: invesitgations of the interstitial”, Monacelli Pres, 1998.
Saas, L.; “A physical design grammar: A production system for layered manufacturing machines”, Department of Architecture, MIT, United States, 2007.
Sevaldson, B.; “The Renaissance of Visiual Thinking”, Konference om Arkitekturfordkning og IT, Nordic Association for Architectural Research Aarhus, Denmark, 2001.
Terzidis, K.; “Algorithmic in Architecture”, Published by Elsevier Ltd., 2006.