Mekan ve Kullanıcı Etkileşimi: Kullanım Sonrası Değerlendirme ile Değişen Tasarım

Dr. Öğr. Üyesi Gözde Ekşioğlu Çetintahra
Arş. Gör. Esra Kut Görgün
Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Elburz
Arş. Gör. Duygu Kahraman
Arş. Gör. Umut Erdem
Arş. Gör. Ceren Ağın
Senem Tezcan
Burcin Hepgüzel
Prof. Dr. Ebru Çubukçu

Mekansal tasarımla ilgilenen her uzmanın (mimarlar, şehir plancıları, peyzaj mimarları ya da iç mimarlar) en temel hedefi, o mekanı kullanacak kişilerin ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılamaktır. Ancak zaman zaman, tasarım ve inşaat sürecinde biçimsel kaygılar, fonksiyonel gerekliliklerin önüne geçer. Dolayısıyla, mekanı tasarlayan uzmanların bilgi birikimi ve bakış açısıyla tasarlanan mekanlar her zaman “iyi” olarak değerlendirilemez. Bunun nedeni, kullanıcı gerekliliklerinin ve kullanıcıların algısal değerlendirmelerinin, tasarımcının perspektifiyle her zaman tutarlı olmamasıdır (1). Oysa tasarım süreci, kullanıcı ve tasarımcının bir arada tasarıma yön vermesini, projenin uygulaması tamamlandıktan sonra bile tasarımcının yarattığı mekanın nasıl kullanıldığını izlemesini, tasarımın başarılı ve başarısız yanlarının tespit edilerek hatalardan ders alınmasını gerektirir (2). Tasarım ve uygulama sürecinden sonra gelen kullanım aşamasındaki sistematik gözlemlerden gelecek geri bildirimin tasarımcı için önemi hem genel kanıyla, hem de bilimsel bulgularla desteklense de çoğunlukla projelerde bu geri bildirim aşamasında tasarımcı, tasarladığı mekanı terk etmiş, yeni projelere başlamıştır. Dolayısıyla, tasarım sürecinin önemli bir aşaması (geri bildirim aşaması) göz ardı edildiğinden, hatalardan öğrenerek tasarımı (ya da mekanı) tekrar geliştirme fırsatı kaçırılmakta, hatalar tekrar edilerek zaman ve mekan tüketilmeye devam edilmektedir. Tasarımdaki hatalar ise müdahale edilemeden mekanda kalmakta ve mekanlar tasarımcının öngördüğü gibi kullanılamayan atıl alanlara dönüşmektedir. Bu çalışmada kullanıcı, tasarımcı ve uygulayıcı iş birliğine örnek bir tasarım sürecinin tartışılması hedeflenmektedir. Bir tasarım fakültesinin giriş ve fuaye alanına yapılan iç mekan mobilyası tasarımı süreci boyunca yaşanan deneyim ve uygulama sonrası kullanıcı davranışları izlenerek, kullanıcıdan alınan geri bildirimler ile tasarımın süreç içinde nasıl değiştiği ve geliştirilebildiği tartışılacaktır.

Zeisel’e (3) göre mekanda “kullanıcıların davranışları” izlenerek mekanın kişilere sunduğu olanakların neler olduğu ve kullanıcı aktiviteleri ile mekan arasındaki ilişkinin nasıl kurulduğu hakkında bilgi edinilebilir ve bu bilgi hem mevcut tasarımın geliştirilmesine hem de sonraki tasarımlara örnek olacak çıkarımlar yapılabilmesine olanak sağlar. Kullanıcı davranışı izlenirken genelde, kişinin (aktör), kiminle (ilişkili diğer kişiler), nerede (fiziksel mekan) ve ne yaptığı hakkında sistematik gözlemler yapılarak (belli saat aralıklarında, benzer koşullar ile) kayıt altına alınır (4). Mekanın olumlu ve olumsuz yönlerinin kullanıcılar tarafından değerlendirmesine yönelik “Kullanım Sonrası Değerlendirme (KSD)” anketleri ile desteklenen bu sistematik gözlemler, açık ya da kapalı/gizli yapılabilir (5-8). “Açık gözlem” olarak tanımlanan ve kullanıcıların gözlemcinin varlığından haberdar olduğu durumda, kullanıcıların hareket, davranış ve tavırları gerçeklikten uzaklaşabilir. “Kapalı/gizli gözlem” olarak tanımlanan ve kullanıcıların gözlemcinin varlığından habersiz olduğu durumda ise mekandaki kişiler kontrol edilme ya da izlenme hissine kapılmadığından, gerçek davranışlarını sergilerler. Bu nedenle, bu çalışma kapsamında “kapalı/gizli gözlem” yöntemi kullanılmıştır.

Kamusal açık alanlarda ve iç mekanlarda sistematik gözlemler aracılığı ile kullanıcı davranışları çok farklı amaçlar için izlenmiş ve haritalandırılmıştır. Bu amaçlar, kent meydanlarındaki kentsel tasarım ilkelerinin değerlendirilmesinden (9), çocukların fiziksel aktivitelerini artırmasına teşvik edecek mekanların belirlenmesine (10-12) kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Bu çalışmada ise, sistematik gözlem yöntemiyle, mekandaki değişikliklerin kullanıcıların davranışlarını nasıl etkilediğinin irdelenmesi hedeflenmiş ve iç mekan tasarımı uygulandıktan sonra yapılacak değişiklikler ile tasarımın kullanıcı ihtiyaç ve beklentilerini sağlama potansiyelini artıracak örnek bir yöntem tartışmaya açılmıştır.

Tasarım eğitiminde; programın içeriği kadar, eğitimin verildiği yapının tasarım kalitesinin de öğrencilerin tasarıma bakış açısını şekillendireceği açıktır. “Tasarımcılar için tasarlamak” adlı öncü kitapta (13), dünyada tasarım eğitimi verilen çok sayıda mimarlık ve tasarım fakültesinde “kullanım sonrası değerlendirme” anketleri uygulanarak, tasarım fakültelerinde temel tasarım ilkeleri tartışılmıştır. Anılan çalışma sonunda, tasarım fakültelerinin giriş ve fuaye alanı, eğitimin derslikler dışına taşındığı çok önemli bir alan olarak tanımlamıştır. Bu alanlarda stüdyo çalışmalarından elde edilen ürünlerin sergilenmesine olanak veren ve öğrencilerin sosyalleşmesine imkan tanıyan estetik, fonksiyonel ve esnek kullanıma sahip iç mekan mobilyalarının (çalışma masaları ve oturma birimleri gibi) bulunmasının önemi tekrar tekrar dile getirilmiştir (14). Severek kullanılan bir üniversite yapısı ile öğrencilerin eğitim alanı içinde geçirdikleri zamanı artırılabileceği, onların üniversitelerine, fakültelerine ve bölümlerine bağlılık duygularının pekiştirilebileceği, bulundukları mekana ait hissetmelerinin sağlanabileceği ve dolayısıyla eğitim kalitesinin ve öğrenci performansının artırılabileceği yadsınamaz bir gerçektir.  Ancak, mimarlık ve tasarım fakültelerinde eğitim kalitesi kadar, yapının öğrenci ihtiyaçlarını karşılama potansiyeli de değişkenlik göstermektedir.

2004-2005 eğitim yılında kent merkezinde bulunan Alsancak Yerleşkesi’nden Buca ilçesinde yer alan Tınaztepe yerleşkesine taşınan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mimarlık Fakültesi binası içinde yer alan Şehir ve Bölge Planlama Bölümü giriş ve fuaye alanı, uzun yıllar eğitimi derslikler dışına taşıyacak bir sergi alanından, öğrencilerin çalışmasına ve sosyalleşmesine imkan tanıyacak iç mekan mobilyalarından ve tasarım fakültesi kimliğini destekleyecek estetik öğelerden yoksun olması nedenleri ile hem öğretim üyeleri ve elemanları, hem öğrenciler, hem de idari personel tarafından eleştirilmiştir. Bu eksikleri giderecek bir tasarımın yapılması ve uygulanması 14 yıllık bir hayal sonunda 2018 yılında gerçekleştirilebildiğinde, bölümde bulunan tüm araştırma görevlileri ortak akılla tasarımı gerçekleştirmiş, tüm idari personel ve öğretim üyeleri projeye destek vermiştir. Bölüm giriş ve fuaye alanı tasarımında temel hedef öğrencilerin ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak mekansal müdahaleleri belirlemek ve gerçekleştirmektir. Tasarımın, mekanın diğer kullanıcıları (öğretim üye ve elemanları) tarafından yapılmış olması, tasarım sürecinin özgün bir yanını oluşturmuştur.

Çalışma Alanı ve Tasarım
DEÜ Mimarlık Fakültesi eğitim yapısı, U formundadır. Yapının doğu kısmı Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’ndeki, batı kısmı Mimarlık Bölümü’ndeki derslikler, stüdyolar ve öğretim elemanlarının ofisleri için, merkez kısmı ise İdari İşler ile ilgili ofisler için ayrılmıştır  (Şekil 1). Araştırmaya esas gözlemlerin yapıldığı Şehir ve Bölge Planlama Bölümü zemin katında dikdörtgen formunda bir fuaye alanını saran 3 adet stüdyo, 4 adet derslik, 11 adet öğretim üye ve elemanı odası, 2’şer adet kadın ve erkek tuvaleti, 1 adet teknik oda ve 1 adet arşiv odası bulunmaktadır (Şekil 2). Zemin katta yer alan stüdyolarda ikinci ve dördüncü sınıf öğrencileri proje derslerini alırken, diğer derslikler tüm sınıflar tarafından kullanılabilmektedir.

DEÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde 2017-2018 Bahar Döneminde görev yapan tüm araştırma görevlilerinin katılımı ile bölüm zemin katındaki giriş ve fuaye alanında, öğrenci çalışmalarından elde edilen ürünlerin sergilenebileceği sergi alanı, öğrencilere ilham verecek kitapların yer alacağı kütüphane/kitaplıklar, farklı büyüklükteki öğrenci gruplarının sosyalleşmesine ve beraber çalışmasına imkan tanıyabilecek masa ve oturma birimlerini içeren çalışma ve sosyalleşme alanı tasarlanmış ve fakülte bünyesinde bulunan marangozhanede üretilmiştir. Tasarlanan iç mekan mobilyalarının aynı mekanda üretilmesi, parça parça mekana monte edilmesi, süreç içinde ortak akıl yolu ile bazı tasımların değişmesine ve tasarım sürecine öğrencilerin ve idari personelin (mekanın diğer kullanıcılarının) de katılmasına olanak sağlanmıştır (Şekil 3). Örneğin, sergi alanında gri renkte kullanılması planlanan demir profiller bölüm öğrencilerinden alınan görüşler doğrultusunda siyah renge boyanmıştır. Gri renkte olması planlanan ahşap kolon giydirmeler ve kitaplıklardan bazılarının rengi kırmızı renk ile değiştirilerek, mekanda renk dengesi sağlanmış, canlılık artırılmıştır.

Derslik ve stüdyoların fuaye alanı çevresindeki konumuna bağlı olarak, öğrencilerin sosyalleşme ve çalışma ortamlarının üreteceği gürültünün, öğretim üye ve elemanlarının ofislerinden uzaklaştırılması hedefi ile alanda tasarlanması planlanan iki temel fonksiyonun (çalışma ve sosyalleşme alanı, sergi ve kütüphane alanı) bölüm girişinin sağında ve solunda yer alacak şekilde iki ayrı boşlukta kurgulanması tasarım ilkesi olarak benimsenmiştir (A ve B bölümleri) (Şekil 4).

Şekil 5’te görüldüğü üzere, A bölümünde 3 ayrı kullanım alanı tasarlanmıştır. İlk olarak girişin hemen yanında bulunan A-5 ve A-6 alanlarında öğrencilerin çalışması ve sosyalleşmesi için tasarlanan yüksek masa ve tabureler bulunmaktadır. İkinci olarak derslik ve stüdyo arasında kalan boşlukta (A-1 ve A-2) daha sessiz bir ortamda öğrencilerin çalışması için tasarlanan yüksek masa ve tabureler bulunmaktadır. Diğer bölümden farklı olarak bu alanın girişi, bir pano ile kapatılarak alanın yarı-özel bir kimlik kazanması hedeflenmiştir. Son olarak fuaye alanının merkezinde (A-4 alanı) 45cm x 45cm x 45cm ebatlarında küp ile 45cm x 45cm x 60cm ebatlarında dikdörtgen prizma şeklinde toplam 31 adet ahşap kutu; tabure, sehpa ya da masa olarak kullanılmak üzere konumlandırılmıştır. Bu kutuların ilk etaptaki konumları tasarımcılar tarafından belirlenmiş olsa da, kullanım esnekliği sağlaması ve yerlerinin değiştirilebilmesi amacıyla kutular, hafif ya da rahatlıkla taşınabilir/sürüklenebilir olacak şekilde tasarlanmıştır.

B bölümünde (Şekil 6) kütüphane şeklinde kolon giydirmeleri ve iki farklı tipte sergi panoları kullanılmıştır; (1) demir profiller ve halatlar ile binadaki kolonlar arasındaki boşlukları kapatan (B-1, B-2, B-4, B-6, B-7, B-8) ve (2) demir profiller ile kolonları saran ya da duvara monte edilen demir sergi panoları (B-3, B-5 ve B-9). İdari yönetim tarafından belirlenen kural gereği bina strüktürünün önemli bir parçası olan kolonlara herhangi bir öğenin monte edilmemesi gerektiğinden, bu alandaki kolonların tamamına ahşap panellerin giydirilmesi tasarım ilkesi olarak belirlenmiştir. Kolonları saran ahşap panellerin içinde yer yer boşluklar bırakılarak görsel anlamda bir çeşitlilik sağlanırken, bu boşlukların zaman zaman kütüphane rafı olarak kullanılmasına imkan vermek adına derinlikleri değiştirilmiştir. Demir profil ve halatlardan oluşan sergi panolarının alanda çok yönlü sirkülasyona imkan verecek ve görsel açıdan geçirgenlik sağlayacak şekilde sabit montajı yapılmıştır.

Yöntem
İç mekanda yapılan değişikliklerin kullanıcı davranışı üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla ardışık iki hafta (5 işgünü x 2 hafta= 10 iş günü) boyunca alandaki kullanıcılar izlenmiştir. Bu süreç içinde esnek kullanıma olanak sağlayan mobilyaların yeri iki farklı şekilde değiştirilmiştir. İlk 5 günde,  tabure, sehpa ve masa kullanımına uygun olan 31 adet ahşap kutu mekana tasarımcılar tarafından konumlandırıldığı düzende bulunurken (tamamı A bölümünde), diğer 5 günde anılan öğelerin konumu değiştirilmiş ve alanda hem A hem de B bölümünde bulunacak şekilde konumlandırılmıştır. Bu koşullar bundan sonraki bölümlerde mobilyaların konumunu tanımlayan iki başlık altında sınıflandırılacaktır: (1) tasarıma esas planda bulunduğu şekilde tek kanatta toplanmış çalışma ve sosyal alan, (2) kullanım sonrası gözlemlerden elde deneyimlere temellenerek iki kanata dağılmış çalışma ve sosyal alan (Şekil 7). Gün içinde belirlenen anlarda mekandaki kullanıcıların konumları, cinsiyeti, sosyal etkileşim durumu (bir başkası ile etkileşimde / yalnız), hareket halinde olup olmadığı (sabit / hareket halinde), pozisyonu (oturuyor / ayakta) kodlanarak davranış haritaları oluşturulmuştur.

Gözlemler sistematik olarak, her gün ders başlangıç ve bitiş zamanlarına denk gelen 5 farklı saat diliminde (9:00, 10:30, 12:00, 13:25, 15:00), 5’er dakikalık 3 farklı zaman aralığı için toplam 15 ana yönelik olarak yapılmıştır (8:50, 8:55, 9:00, 10:20, 10:25, 10:30, 12:00, 12:05, 12:10, 13:15, 13:20, 13:25, 15:00, 15:05, 15:10). Ancak dikkat edilmelidir ki, gözlem süreci boyunca, gün içinde dersliklerin ve stüdyoların kullanımı ders ve sınav programına göre değiştiğinden alandaki kullanıcı sayısının farklı zaman dilimlerinde değişmesi beklenen bir durumdur. Bu nedenle gözlem yapılan anlarda bir derse ait teneffüs olup olmadığı da kodlanarak teneffüs saatine denk gelen ve gelmeyen anlar ayrıştırılmıştır.

10 günlük süre içinde 150 ana ilişkin gözlemler 2 kişiden oluşan ekipler halinde 12 seferde tamamlanmıştır (bir kişi alanın fotoğraflarını çekerken diğer kişi alanda hızlı bir turla haritaya esas kodlamaları yapmıştır). Burada belirtmek gerekir ki; A1 ve A2 alanında bu sistemde bir gözlem yapılması mümkün olmadığından (ikinci katta bir boşluk bulunmadığından) söz konusu alanlar çalışma alanı dışında (giriş ve fuaye alanı dışında) bırakılmıştır.

Değerlendirme ve Sonuç
Gözlem yapılan dönemde DEÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde kayıtlı öğrenci sayısı 331’dir. Gözlem süresince alanda bulunan kişi sayıları ders programına bağlı olarak büyük değişiklik gösterse de, gözlem yapılan 150 anda giriş ve fuaye alanında toplam 753 kişinin gözlemlenmiştir (466 kadın / 287 erkek) (Tablo 1).

Alanda bulunan kişilerin davranışları irdelendiğinde; 753 kişinin yaklaşık yarısının bir başka kişi ile etkileşim halinde (366 kişi) ve yaklaşık %60’ının bir yerden bir yere ulaşmak için hareket halinde (437 kişi) olduğu; hareket halinde olmayanların (durağan poziyonda olanlar) ise yaklaşık %70’inin (217 kişi) oturur pozisyonda olduğu gözlenmiştir. Bir başka ifade ile, derslikler ve öğretim üyesi ofisleri ile çevrelenen, giriş ve fuaye alanını kapsayan alanın sadece bir geçiş alanı olarak değil öğrenciler için çalışma ve sosyalleşme ortamı olarak kullanıldığı da sayısal veriler ile kanıtlanmıştır. Bu bulgu, Gibson’un (15) “Mekanın sağladığı olanaklar kişilerin davranışlarını etkiler” savını destekler niteliktedir.

Gözlem yapılan anda kişilerin konumları irdelendiğinde, kullanıcıların çoğunlukla A kanadında (535 kişi), nadiren B kanadında (186 kişi) ya da giriş holünde (32 kişi) bulunduğu tespit edilmiştir.  Elde edilen bu bulgu, tasarımın temel ilkesinin (öğrencilerin çalışma ve sosyalleşme alanının üreteceği gürültünün, öğretim üyesi ve elemanı odalarından uzaklaştırılması) uygulama sonucunda hayata geçtiğini göstermiş, tasarımdaki ana hedeflere ulaşılabildiğini göstermiştir.

Esnek kullanım olanağı sağlayan mobilyaların konumunda yapılan değişikliklerin davranışı nasıl etkilediği irdelendiğinde; mobilyaların iki kanada dağılmış olduğu koşula kıyasla, mobilyaların tek kanatta toplandığı koşulda alanda daha yoğun bir kullanıcı olduğu (280’e 473 kişi) gözlenmiştir. Bu durum, mobilyaların tek kanatta toplandığı durumda (çalışma ve sosyal alana ait mobilyaların sergi alanından ayrıştırılarak öğretim üye ve elemanı odalarından uzak konumlandırılması durumunda) alanın öğrenciler tarafından daha çok kullanıldığına işaret ettiği yönünde değerlendirilebilir. Ancak böylesi bir kesin yargıya varmadan önce ortamda kontrol edilemeyen diğer değişkenlerin de göz önüne alınması gerekir. Örneğin, her iki koşulda da sabit masa ve taburelerin sadece A bölümünde bulunması nedeniyle böylesi bir sonucun elde edilmesi çok da şaşırtıcı değildir. Aynı zamanda mobilyaların iki kanada dağıldığı koşulda dahi iki kanattaki yeri değiştirilebilir oturma birimi sayısı A bölümüne avantaj sağlayacak yönde farklıdır (A bölümünde 18 adet, B bölümünde 13 adet esnek oturma birimi). Bu nedenle, ortamda kontrol edilemeyen değişkenlerin olası etkilerinin irdelenebilmesi için giriş holü ve koridor alanında, sabit mobilyalar / esnek mobilyalar civarında bulunan kişilerin ayrıştırılarak incelenmesi önemlidir. Tüm gözlemlerin yaklaşık yarısı sirkülasyon alanında (koridor ve giriş holünde bulunan 358 kişi haritada yeşil renkle işaretlenmiştir), yaklaşık %30’u çalışma ve sosyalleşme alanında (sabit mobilyaların bulunduğu alandaki 226 kişi haritada sarı renkle işaretlenmiştir) ve yaklaşık %20si ise sosyalleşme alanında (esnek mobilyaların ve sergi kütüphane öğelerinin bulunduğu alandaki 170 kişi haritada kırmızı renkle işaretlenmiştir) gözlemlenmiştir (Şekil 8).

Esnek mobilyaların, sergi ve kütüphane öğelerinin bulunduğu sosyalleşme alanında iki farklı koşuldaki (esnek mobilyaların tek kanatta toplandığı / çift kanata dağıldığı) gözlem sayıları karşılaştırıldığında ise yaklaşık eşitlik durumu tespit edilmiştir (83’e 87 kişi) gözlenmiştir. Aynı zamanda, her iki koşulda da gözlemlerin yaklaşık %60’ının A bölümünde (83 kişiden 51’i ya da 87 kişiden 57’si) bulunduğu tespit edilmiştir. Bir başka ifade ile esnek kullanım olanağı sağlayan mobilyaların yerlerinin değiştirilmesi, A ve B alanında gözlemlenen katılımcı oranı üzerinde bir farklılık yaratmamıştır (kullanıcıların alandaki yoğunluk dağılımını etkilememiştir). Bu bulgu Gibson’un (16) mekanın sağladığı olanakların kişilerin davranışlarını etkilediği savına karşıt bir bulgu olarak değerlendirilmemelidir. Nitekim, çalışmayla kontrol edilen ve etkisi test edilen mekansal özelikler dışında aynı anda birçok değişkeninin bireyin davranışını etkileyebileceği de göz ardı edilmemelidir. Örneğin, A bölümünden farklı olarak; B bölümünün öğretim üye ve elemanlarının ofisleri ile çevrelenmiş olması nedeniyle, öğrenciler tarafından daha az çekici olarak değerlendirilmiş ve bu alana geçişte psikolojik bir bariyer hissedilmiş olabilir.

Burada ifade etmek gerekir ki bu araştırmanın bir diğer çıkış noktası da tasarımcıların alanda yaptığı sıradan gözlemlerdir. Tasarım ve üretim tamamlandıktan sonra esnek kullanıma olanak veren mobilyalar ilk kez yerleştirildikten sonra yaklaşık 6 ay boyunca öğrencilerin bu öğelerin konumunu hiçbir şekilde değiştirmediği gözlemlenmiştir. “İnsan kendini ait hissettiği mekana şekil verir, aidiyet duygusu oluşmayan mekanlarda ise mekanı sadece kendilerine sunulduğu şekli ile deneyimler ve yaşar” genel kanısından hareketle tasarım sonucunda öğrencilerin mekanda hiçbir değişiklik yapmamış olması, onların eğitim alanlarına karşı aidiyet duygularının artırılamadığına işaret ettiğini düşündürtmüştür. Dolayısıyla, yapılacak mekansal müdahalelerden, değişikliklerden kullanıcıların etkilenip etkilenmeyecekleri sorgulanmıştır. Gözlem süreci içerisinde esnek mobilyaların konumları nadiren kullanıcılar tarafından değiştirilmiştir (753 gözlemin 197’sinde) ve bu değişikliklerin çoğu söz konusu oturma birimleri araştırmacılar tarafından B bölümüne taşındıktan sonra gerçekleşmiştir (197 değişikliğin 163’ü B bölümünde gerçekleşmiştir). Bu durum, alanda yapılacak küçük değişikliklerin, kullanıcıları da başka değişiklikler yapmaya teşvik ettiğine işaret etmektedir. Öğrencilerin tasarım tamamlandıktan ve uygulama yapıldıktan sonra uzun süre mekana şekil vermemesinin bir çok nedeni olabilir. Yönetimsel kaygılar ile belirlenen kurallar ya da mekansal eksiklikler, öğrencilerin  eğitim gördükleri yapıyı sahiplenmeleri engellemiş, kendilerini kısa süreli bir ziyaretçi gibi görmelerine, kullanım konforunu artırmak adına hiçbir mekansal müdahalede bulunmamalarına neden olmuş olabilir. Ancak, küçük bir teşvik sonrası, öğrencilerin mekandaki kullanım konforunu artıracak müdahalelerde bulunması ümit vericidir. Eğitim yapıları diğer yapılardan farklı olarak öğrenciler tarafından şekil verilmeye ihtiyaç duyar. Öğrenciler tarafından yapılan böylesi mekansal müdahaleler, hem onların aidiyet duygusunu hem de eğitimin kalitesini artırabilir. Bu nedenle, bu çalışma,  tasarımcı, uygulayıcı ve kullanıcı el ele verdiğinde bir mekanın daha yaşanılabilir bir yer olmasının sağlanabileceğine örnek bir çalışmadır.

Her ampirik araştırmada olduğu gibi birkaç yöntemsel eksiklik bu çalışma bulgularının da dikkatlice değerlendirilmesini gerektirir. Örneğin, çalışma kapsamında gizli gözlemler sonucu izlenen davranışlar aidiyet duygusunun işaretleri olarak değerlendirilmiştir. Alanda periyodik olarak yapılacak “kullanım sonrası değerlendirme ya da kullanıcı memnuniyeti anketleri” aidiyet duygusu hakkında daha doğrudan ölçümler sunabilir. Bu nedenle, bundan sonra yapılacak çalışmaların bu yönde geliştirilmesi çok yararlı olacaktır. Ayrıca, bu çalışma kapsamında tasarım öncesinde alanın kullanıcılarının davranışları gözlemlenmemiştir, bu nedenle mekandaki değişimin kullanıcı davranışı üzerindeki etkisi tüm boyutları ile değerlendirilememektedir. Bundan sonra yapılacak benzer tasarım ve uygulamalar için tasarım öncesi duruma ait kullanıcı izlenimlerinin de yapılması önemlidir.

Tüm bu eksiklere rağmen bu çalışma, bir “mekanın”, “yer” olabilmesi için kullanıcının müdahalesinin önemini tartışmaya açması açısından mekan tasarım literatürüne koyacağı katkıdan dolayı önemlidir.

Not
Tasarım projesinin uygulanması aşamasında, projeye destek olan Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanlığı’na ve idari personeline, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim üye ve elemanlarına ve öğrencilerine, tüm diğer görevleri yanında bu projenin uygulanması ve montajı aşamasında görev alan ve pozitif enerjisi ile proje ekibine destek olan Şener Demirel, Burhan Cömert, Murat Gülcü ve Mevlut Mordonlu’ya teşekkür ederiz.

Kaynaklar

  1. Lang, 1987,
  2. Akad ve Çubukçu, 2006
  3. Zeisel, 2006
  4. Zeisel, 2006
  5. Preiser, Rabinowitz ve White, 1998
  6. Preiser, 2002
  7. Akad ve Çubukçu, 2006
  8. Çubukçu ve Kalaç, 2016
  9. Çubukçu ve Kalaç, 2016
  10. Cosco, vd, 2010
  11. Çetintahra ve Çubukçu, 2018a
  12. Çetintahra ve Çubukçu, 2018b
  13. Nasar, Preiser ve Fisher, 2007
  14. Nasar, Preiser ve Fisher, 2007
  15. Gibson, 1979
  16.  Gibson, 1979
  • Akad, S. ve Çubukçu, E. (2006). Kentsel açık alanlarda kullanım sonrası değerlendirme: İzmir sahil bantları örneği üzerine ampirik bir araştırma. Planlama, 3, 105-115.
  • Cosco, N. G., Moore, R. C., & Islam, M. Z. (2010). Behavior mapping: a method for linking preschool physical activity and outdoor design. Medicine & Science in Sports & Exercise, 42(3), 513-519.
  • Çubukçu, E. ve Kalaç, M. (2016). Konak Meydanı’nın aktivite haritaları aracılığıyla değerlendirilmesi. Yapı, 412, 138-.
  • Çetintahra, G.E. ve Çubukçu, E. (2018a). Çocukların orta-yüksek şiddetteki fiziksel aktivite düzeyi mekana göre değişiyor mu?. Planlama, 28 (2), 236-251.
  • Çetintahra, G.E. ve Çubukçu, E. (2018b). Çocuklar okula yürüyerek gidebilir mi? Yapı, 434, 48-55.
  • DEÜ. (b.t.). Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Tarihçesi. Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi: http://mimarlik.deu.edu.tr/tr/sehir-ve-bolge-planlama-bolumu/tarihce-3/ adresinden alınmıştır.
  • Gibson, J. J. (1979). The theory of affordances The Ecological Approach to Visual Perception(pp. 127–143).
  • Heft, H. (1989). Affordances and the body: An intentional analysis of Gibson’s ecological approach to visual perception. Journal for the theory of social behaviour, 19(1), 1-30.
  • Lang, J. (1987). Creating architectural theory: The role of behavioral sciences in environmental design. Van Nostard Reinhold Company, New York.
  • Preiser, W. (1995). Post-occupancy evaluation: how to make buildings work better. Facilities, 13(11), 19-28.
  • Preiser, W. (2002). The evaluation of post-occupancy evaluation: Toward building performance and universal design evaluation. Learning From Our Buildings A State-of-the Practice Summary Post-Occupancy Evaluation. içinde
  • Preiser, W., Rabinowitz, H., & White, E. (1998). Post-Occupancy Evaluation. New York: Van Nostrand Reinhold.
  • Zeisel, J. (2006). Inquiry by design: Environmental / behavioral / neuroscience in architecture, interiors, landscape, and planning. New York: W.W. Norton & Company.