Marga Klompé Binası

Mimari Tasarım
Powerhouse Company

Proje Yeri
Tilburg,, Hollanda

Tamamlanma Tarihi
2023

Toplam İnşaat Alanı
5 000 m²

Fotoğraflar
Sebastian van Damme

Hollanda’da bulunan, Avrupa’nın tamamen masif ahşaptan inşa edilen ilk üniversite binası olan Marga Klompé Binası, Powerhouse Company tarafından tasarlanan sürdürülebilir mimarisi ve döngüsel malzeme kullanımı ile doğayla ve çevresiyle bağ kuruyor.

Powerhouse Company tarafından tasarlanan, ismini Hollanda’nın ilk kadın bakanından alan Marga Klompé Binası, Avrupa’da tamamen masif ahşaptan inşa edilen ilk üniversite binası ünvanını elinde tutuyor. Ürettiği miktarda enerji kullanan yeni kompleks, Tilburg Üniversitesi’nin ormanlık kampüsü içinde 33 x 33 metre ölçülerinde bir arsa üzerinde yer alıyor. Yapıda; bir fuaye, bir oditoryum, 13 konferans salonu ve yaklaşık 1.000 öğrenci kapasiteli bireysel çalışma alanları bulunuyor. Marga Klompé Binası, kendine özgü mimarisiyle kampüsteki anıtsal Cobbenhagen Binası’nı taklit ederken aynı zamanda Avrupa’daki üniversite kampüslerinin sürdürülebilirlik hedefleri için bir model oluşturuyor.

Projenin mimarlarından Janneke van der Velden, yapının; Cobbenhagen Binası’na atıfta bulunan sürdürülebilir doğal taş cephesi ve ritmik pencere açıklıkları ile Tilburg Üniversitesi kampüsüyle bütünleşirken doğal çevreyle güçlü bir bağlantı kurduğunu belirtiyor.

Powerhouse Company, yapıyı tasarlarken mekansal nitelikler açısından Cobbenhagen Binası’nı başlangıç noktası olarak alırken ahşap, terrazzo ve alçı gibi doğal, döngüsel malzemeler tercih ederek tasarımı 21. yüzyıla taşımış. Bu dikkat çeken malzemelerin kullanımı, geniş amfilerden pencere kenarlarındaki oyuklara kadar dingin atmosfere katkıda bulunuyor. Ayrıca, huzurlu çalışma alanları yaratmak için ahşap mobilyalar kullanılmış.

Marga Klompé Binası, çok düşük enerji tüketimi ve doğal kaynakların akıllıca kullanımı dahil olmak üzere Trias Energetica ilkesine dayalı sürdürülebilirlik alanındaki son anlayışlarla uygun olarak tasarlanmış. Yapının küp şekli ve merkezi avlusu, dış duvarlardan kaybedilen enerjiyi en aza indiriyor. Stratejik olarak yerleştirilen açıklıklar, iç mekanda, ek enerji tüketimi olmadan sabit bir iklim sağlıyor. Yalıtımlı bir bina kabuğu, düşük enerji kullanımına pasif olarak katkıda bulunuyor. Bina kabuğu yalıtımı için kısmen geri dönüştürülmüş kottan oluşan özel bir malzeme kullanılmış. Geri dönüştürülmediği takdirde yakılacak olan tekstil atıkları, yapıda yalıtım sağlamak için kullanılıyor. Bu yöntem sürdürülebilir oluşunun yanı sıra yapının akustik konforunu sağlamak için etkili bir yöntem olarak görülüyor.

Yapıda enerji tasarrufu tesisatları ve çok sayıda güneş paneli kullanılmış. Havalandırma ve aydınlatma akıllı sistemler ile kontrol ediliyor. Isıtma ve soğutma, ısı pompalı toprak depolama sistemi ile verimli bir şekilde sağlanıyor. Enerji verimliliğine yapılan vurguya rağmen, iç mekan iklimi Fresh Schools A Sınıfı standartlarını karşılıyor. Marga Klompé Binası, neredeyse ürettiği kadar enerji tüketerek BREEAM Outstanding sertifikası almaya hak kazanmış. Yapının tesisatlarının döngüselliğe en iyi şekilde nasıl katkıda bulunabileceği dikkatle değerlendirilmiş. Yapının tasarımı sayesinde iklimlendirme tesisatlarının kullanımı en aza indirilmiş.

Marga Klompé Binası döngüsel olmasının yanı sıra iklime uyum sağlıyor ve doğayı kapsıyor. Studio REDD tarafından tasarlanan hafif eğimli peyzaj, cepheye kadar uzanıyor ve üzerinde kır çiçekleri bulunan bir su yatağı içeriyor. Bu su yatağı sadece estetik bir unsur olarak değil, aynı zamanda bir su drenaj ve süzme sistemi olarak da işlev görüyor ve yağmur suyunu doğrudan kanalizasyon sistemine boşaltmak yerine toprağa sızmasını sağlıyor. Bu su yatağı sistemi, sel risklerinin azaltılmasına ve daha sağlıklı bir ekosistemin teşvik edilmesine katkıda bulunurken, kampüs ve doğal çevre ile sürdürülebilir bir şekilde bağlantı kuruyor.

Mimar, inşaat mühendisi ve montaj danışmanı arasındaki yakın iş birliği sayesinde Marga Klompé Binası, en uygun sonuçlara ulaşmayı sağlayan yenilikçi çözümlerle hayata geçirilmiş. Büyük salonların üzerindeki amfilerde, CLT nervürlü döşeme sayesinde 9,2 metrelik açıklıklar elde edilmiş. Bu döşeme sayesinde sapma, titreşim ve akustik gereksinimlerini karşılanmış. Nervürleri daha yükseğe kaldırarak ve birbirinden uzaklaştırarak daha iyi bir akustik sağlanırken kirişler arasındaki boşluk; havalandırma kanalları, aydınlatma ve diğer teknik ekipmanlar için kullanılıyor. Kirişler arasındaki akustik ahşap kafes tavan, teknik ekipmanları gizlerken, kirişler yapının mimarisinin bir parçası olarak açıkta kalıyor.