M2 Sanat Merkezi

Mimari Tasarım
SpActrum

Proje Yeri
Hang Zhou, Çin

Tamamlanma Tarihi
2023

Toplam İnşaat Alanı
712 m²

Fotoğraflar
SFAP

Mekanın gücüne saygı duyan anlayışıyla SpActrum tarafından tasarlanan M2 Sanat Merkezi, benzersiz ve cüretkar mimari dili sayesinde kutsallık duygusu uyandıran bir atmosfer yaratıyor.

M2 Sanat Merkezi, Hangzhou’da bulunan ve kökeni bir gelinlik showroom’una dayanan çok işlevli bir sanat alanıydı. Mekanın ilk  kurgusu, kadınlar ve onların evlilik- ilişkiler konusundaki tercihleri üzerine bir düşünceyi tetiklemiş: Evlilik artık çağdaş toplumda herkes için varsayılan bir seçenek değil, daha çok bireylerin kendi hayatlarını kavramaları için rasyonel bir seçim.

Bu nedenle, “Çağdaş bir ticari sergi alanı, biraz psişik dokunuşlarla zihin-beden yolculuğuna genişletilerek, düğün anından önceki hayatı iç gözlem ve tefekkür için bir fırsat sunabilir mi?”,”Derin anlamlarla dolu bir mekan, şehirde çeşitli sanatsal ve tasarım etkinliklerine ev sahipliği yapan çok yönlü bir mekan olarak hizmet edebilir mi?” gibi düşünceler ortaya çıkmış. Bu doğrultuda SpActrum tasarım ekibi ve M2’nin sahibi ile birlikte alışılmadık bir keşfe çıkmış.

M2 alanı, yüksek katlı bir ofis binasının kaidesinde yer alıyor ve orijinal alan, yüzme havuzlu bir spor salonu alanı. Alanın mekansal sıralaması, ana mekanın bir tarafındaki kare şeklindeki asansör holünde başlayıp ardından 40 metreden uzun şerit şeklindeki ana mekan ile devam ediyor, zemindeki yaklaşık 1.5 metrelik kısmi alçalışla 10 metre yüksekliğinde bir mekanla sonlanıyor. SpActrum’un baş tasarımcısı Yan Pan’ın alanı ilk ziyaretinde, M2 Sanat merkezinin temel hikayesi, sahadaki ön koşullara göre ana hatlarıyla belirlenmiş: gömme yüzme havuzuna adım attığında ana mekandaki yükseklik hissinin esnemesinden sonra havuzun sonuna ulaşıp durduğunda 10 metre yüksekliğindeki mekana bakan Pan, anında güçlü bir kutsal çağrı duygusu hissetmiş. Tasarımcı ve mekan arasındaki güçlü bağ, M2’nin tasarımının, mekansal potansiyellerini ifade etmeye çalışarak, mekanın gücüne saygıya dayanması gerektiğini açıkça ortaya koymuş.

SpActrum’un tasarım felsefesinde, çağdaş günlük ifadeler ayrıklık, parçalanma ve çatışmalarla karakterize ediliyor. SpActrum, bu çatışmalardan kaçınmak veya hafifletmek yerine, parçalanma ve çatışma estetiğinin zamanımızın belirleyici özellikleri olduğuna inanıyor. Saf olmayan kültürel mekanlarda, tasarımcılar, mimariyi keşfetmeye devam ederken, mekanın işlevsel özelliklerine uygun şekilde nasıl uyum sağlayacaklarına dair önemli bir zorlukla yüzleşmek zorunda bırakılıyor.

M2 Sanat Merkezinin benzersiz ve cüretkar mimari dili, uhrevi bir kutsallık duygusu uyandıran atmosferiyle birlikte, SpActrum’un projede var olan çoklu çatışmalara, bunların yaratıcı dönüşümlerine ve çok yönlü tasarım müdahalelerine ilişkin derin eleştirel farkındalığına bağlanıyor. 

M2’nin karşılaştığı ilk çatışma, orijinal mekansal özelliklerin yeni işlevsel gereksinimlere dönüştürülmesinden kaynaklanıyor. SpActrum, fotoğrafçılık, moda sergileri, sanatsal etkinlikler ve sanat sergilerini barındırabilecek kapsamlı bir  alan yaratmak için orijinal alanın potansiyel niteliklerini en üst düzeye çıkarmayı seçmiş. Bu yaklaşım, alanın tarihi ile bugünü arasında simbiyotik bir ilişki kuruyor.

İkinci çatışma, mekansal anlatıdan ve tasarımcının çağdaş sosyal koşulları anlayışı arasındaki gerilimden kaynaklanıyor. Yeni mekanın önemli işlevlerinden biri gelinlik sergilemekmiş, ancak modern toplumda evlilik artık evrensel bir deneyim değil, kişisel bir seçim. SpActrum, M2’deki mekansal deneyimin önceden tasarlanmış bir müsamaha değil, kadınların öz farkındalığına ve öz bakımına ilham verecek bir yolculuk olmasını umuyor.

Üçüncü çatışma ise, mimari dilin karmaşık bir değerler ve işlevler sistemi içinde yorumlanmasından kaynaklanmakta. Tasarım baştan sona saf bir geometrik dil için mi çabalamalı yoksa birden çok geometrik dili bütünleştiren ve aynı zamanda orijinal araziye yanıt verip ona uyum sağlayan daha üst düzey bir mantık ve kavramla mı bilgilendirilmeli? Geometrik saflık bazen belirli gerçekleri gizleyebilirken, SpActrum daha kapsamlı ve uyarlanabilir bir tasarım çözümü oluşturmak için çeşitli sistemler arasındaki çatışmalarla kaçmadan veya kaçınmadan yüzleşmeyi seçmiş.

Asansör salonundan ayrılan yol, gökyüzünün zayıf ışığından düzgün ama keskin bir şekilde alçalan siyah taşların yüzdüğü karanlık, esrarengiz bir alana çıkıyor. Siyah taşlardan biri zeminin hafifçe yukarı doğru eğimli olduğu kubbeli bir alana açılan parlak beyaz bir açıklığı kısmen kapatıyor. Mekanın en yüksek noktası iki yandan yükselen kemerli bir açıklık. Ana mekandan bu mekana geriye doğru bakıldığında, ziyaretçilerin içinde durduğu bir göz kapağını andıran kemerli açıklığı ile mekanın formu insan tohumlarının içinde bulunduğu bir koza gibi görünmekte. Burası, ziyaretçilerin bu yabancı gezegene vardıklarında indikleri ve yeni dünyaya ilk kez göz attıkları yer.

Yüksek alandan yararlanılarak, zemini temiz ve kapsayıcı hale getiren ve nesneleri havada asılı tutan ters bir vadi konsepti oluşturulmuş. Geleneksel peyzaj nesnelerinin ters ayna yansıması, estetik bir gerilim yaratıyor. Aynı zamanda, bu yamaçlar, doğal tepelerin yerçekimi kısıtlamalarından ayrıldıkları için, doğal tepelerden daha geometrik, daha ince, ruhani, yuvarlak ve keskin.

Bu dünyada, eşsiz bir anti-yerçekimi deneyimi oluşmuş. Vadinin kendisi dolambaçlı bir yol olduğundan, ters çevrildiğinde zirveler asılı ekranlara dönüşüyor ve patika, ayrılmış alanlarda loş bir şekilde görünüyor. İzleyici koza odasının açıklığının en yüksek noktasından geçerken, zemin yolu alçalmaya devam ediyor ve vadinin dikliği artıyor. Zirveler asılıyor, kıvrılıyor, iç bükey hale geliyor, uzuyor ve bir arada var oluyor. Pek çok açıdan kulaklar, gözler ve ağızlar gibi insan duyularının fiziksel temsili gibi görünüyorlar.

Gökyüzünün sonsuz özgürlüğünün aksine, zeminin aşırı rasyonelliği ve kesinliği, insan zekası için bir metafor oluşturuyor. Mekandaki sirkülasyon, eğik alanın diyagonal yöne doğru saparak yürüme deneyimini uzatıyor. Mekandaki kısa basamaklar dikey, uzun basamaklar ise ayna benzeri köşegenler olup, havuzun orijinal beton yapısını tamamlıyor ve bazı kenarlarını açığa çıkarıyor. SpActrum bunu, alana sadakat olarak gördüğünden örtme veya süsleme işlemlerinden uzaklaşıyor. Yeni sistem ve eski sistem birbiriyle etkileşime giriyor. Basamaklar, her iki tarafta kesişerek bir havuz oluşturana kadar aşağı doğru uzanıyor. Havuzun sonunda, yukarıya doğru uzanan basamaklar bir hava sunağı oluşturarak sonsuz doğaya rasyonel bir şekilde yaklaşmaya çalışıyor. Sunak kubbenin altında yer alıyor ve devasa hacmi, gökyüzünün ötesinden gelen ebedi bir nesne olan bir kehaneti andırıyor. Sonra kutsal ışık alçalarak tüm alanın en yüksek noktasında titreşiyor. Geriye dönüp bakıldığında, mekandaki en muhteşem ve sıra dışı manzarayı sunuyor.

Merdivenlerin en üst noktasından şapka şeklindeki mekandan çıkıldığında, kendi hayatını anlatan bir film sahnesine girer gibi fantastik ana mekana giriliyor. Cahil ve şaşkın gençlik bu dünyaya geldiğinde dudaklara ve kulak memelerine benzeyen sarkık tepeler, adeta sesleniyor, fısıldıyor, ilham veriyor, baştan çıkarıyor, arzuluyor ve gürültü çıkarıyor, bu şekilde her yerde masum yeni hayatı etkilemeye çalışıyor. Kaybolmuş veya yer değiştirmiş olabilirler, ama nihayetinde, göğü ve yeri birbirine bağlayan kutsal ışıkla karşılaştıklarında, geriye bakıp ve kendilerini anlıyorlar. Bu, mekanın ana hikayesini oluşturuyor.

M2 Sanat Merkezi projesinde keşfedilen tasarım tekniklerinin iki yönü vardır: Duyguları iletmek ve hisler yaratmak için mekansal geometrinin nasıl kullanılacağı ve tasarımı gerçekleştirmek için malzeme ve tekniklerin nasıl kullanılacağı.

 SpActrum, mekanın potansiyellerini araştırarak dört farklı geometrik dil oluşturmuş: Düz geometri, düzenli yüzeyler, serbest biçimli yüzeyler ve simetrik serbest biçimli yüzeyler. Bunlar sırasıyla koza (insanların evlerini terk ettiklerinde beşik), klasik tapınaklar (insan bilgeliği ve akılcılığı), doğa (temelde kaos anlayışı da dahil olmak üzere doğanın insanlaştırılması) ve kutsallığa (mutlak ihtişam) karşılık geliyor. SpActrum, formla gelen amaçları anlayarak, mekanda zengin çağrışımlar ve referansların kurulmasına izin veriyor, bu sayede mekanın anlamını yapılı mekanın ötesine taşıyan hiyerarşik bir ilişki yaratıyor. İkinci yönden ise, GRG ve GRP şekillendirme teknikleri tüm kıvrımlı yüzeylerin olanaklarını karşılıyor ve beyaz mermer kullanımı klasik mimariyi yansıtırken, hafif filmlerin yaygın kullanımı sonsuz bir boşluk hissi getiriyor. SpActrum, insanlar olarak derin kolektif hafızamızdan kaynaklanan ve orijinal anlatının ötesine geçerek mekana sezgisel tepkimizden yola çıkan geometrik manipülasyon yoluyla geometri ve duygu arasında bir bağlantı kuruyor.

M2 Sanat merkezi, eşsiz manevi özelliklere ve zengin sembolik anlamlara sahip bir yer. Metaforik mekansal anlatı ve üstün geometrik ustalığın kontrolünde farklı geometrik form kategorilerinin kullanımı yoluyla, mekan, saf geometrik formlarda gizlenmiş pek çok metafor ve referansla, belirsiz ve çoklu anlamlarla donatılmış. Sonuçta ortaya, konsantre ve derin bir ruhsal deneyim sunmanın yanı sıra Hangzhou’ya çeşitli yeni fikirlerin, estetiğin ve sanatın iletilmesi ve tanıtılması için bir platform sağlayan bir alan çıkmış.